ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
lastiğin çapını 700 metre hesaplayan öğrenci
-
pi'yi eminönü'den almıştır.
uçakta üçlü çektiren hostes
-
pegasus havayolları hostesiyse ve bir ücret almadan çektirdiyse işten atılabir.
küçük iskender
-
burada da dile getirilen rahatsızlıklar üzerine şu metni paylaşmamızı rica etmiştir ki bu her şeye açıklık getirecektir;
"sevgili sanal ortam dostlarım,
uzun zamandır küçük iskender'in takipçilerinin dile getirdiği bir sıkıntıya değinmek istiyorum: internette dolaşan, çoğunuzun kopyala-yapıştır yöntemiyle çoğaltıp yaydığı kimi şiirler, mısralar, sözler kesinlikle bana ait değildir. bu kirliliğe ne yazık ki sağlam bir okur olmama yol açmakta. yoksa ürünler hakkında bilgisi olanlar bu tür yanlışlara düşmez. beni rahatsız eden bu alıntıların çoğunun düzeysiz, sanatdışı, hatta ilkelerime ters olması. yayılan bu alıntılarla karşılaşan yeni okurlar böylelikle beni de farklı tanımaktalar. tabii, kimi kaliteli ürünlerin gerçek sahipleri de bu durumdan rahatsızlar. kendi ürünlerinin altında benim imzamı görüyorlar.
bu paylaşımların hepsini denetlemem mümkün değil; üstelik müdahale etmeye kalkışmak bile bizi bambaşka alemlere, fikirlere taşır.
gruplardaki moderatörlerin, site-sözlük yöneticilerinin bu hassas konuda daha duyarli ve donanimli olması kim bilir başlangıç için bir çözüm olabilir.
şairlere yönelik bu tür oluşumlarda yetkili arkadaşların denetimlerini arttırmaları, sağlıklı paylaşımı, tartışmaları sağlayacaktır. şaire ait olmayan paylaşimlar hemen silinmelidir. bu sadece benim için değil, sanırım diğer şairler için de şart.
üzülerek söylemek zorundayım ki, benzer hataların sürdürülmesi durumunda ister istemez kendimi korumak için önlemler almak kaçınılmaz olacak.
bu grup, site-sözlük yetkililerinin takipçilerce paylaşılanları kontrolü esnasında bana değil, kitaplara başvurmasını da özellikle rica ediyorum. tek tek hepsine zaman ayırmam olanaksız çünkü.
bu notumu benzer gruplarda, sitelerde-sözlüklerde ekleyebilenler hepimize iyilik yapmış olur.
son olarak, bunca şiirimi, yazımı dolaşıma sokanlara da teşekkürler. büyük dolaşım bitti. şimdi küçük dolaşım zamanı."
umut sarıkaya tipi mutsuzluk tanımları
-
cocukken, insaat kumunda oyun oynarken ele gelen kedi boku
c##
-
+ iş ilanınız için gelmiştim.
- geç geç otur şöyle, yani sen şimdi bunların hepsini biliyor musun?
+ evet, hepsini biliyorum. ama c## diye bir şey yokmuş onu da oturdum baştan yazdım. alın.
- oha, valla tebrik ediyorum ya nasıl öğrendin bunların hepsini, ben geçen sene bi php öğreneyim dedim kafam allak bullak oldu yea helal olsun.
+ eh işte çalıştık, geliştirdik kendimizi, malum iş bulmak zor, ne gibi bir iş için arıyordunuz peki siz?
- yok kardeş ne işi, geçen arkadaşla iddiaya girdik de ben dedim bunların hepsini bilen adam yoktur, o dedi vardır, derken verdik ilanı.
+ ne yani?
- tebrik etmek için çağırmıştım, üff, assembly çok zordur herhalde di mi?
eski pazar günleri
-
akşamüstüne doğru bir sıkıntı başlardı... hala da olur böyle..
eski pazar günleri; en çok radyodan dinlenen futbol maçlarının sesi, ütülenen önlüklerin kokusu, yıkanmış çamaşırların ıslaklığı, son ana bırakılmış ödevlerin karın ağrısıydı. cenk koray ve telekutu, evet hayır yarışması, izmir marşıydı. bizimkiler dizisinin bitmeyen vasatlığının hükümdarlığıydı.. eski pazarlar, hafta sonuna sığdırmaya çalıştığımız hayatımızın özgür yanının ellerini yeniden bağlayan saatlerin adıydı. coşkumuzun ağır ağır sönüşüydü. doyulmayan oyunların, müthiş gevşemelerin sonuydu. toparlanma vaktiydi. zira pazartesi ağır misafirdir ayakta karşılanması gereken... istiklal marşı, ve sabahın köründe midenin kabul etmediği zorla yenmeye çalışılan kahvaltılar... henüz hakim olunmayan bir hayatın zorunlu kuralları...
herşeyin bir sonu vardırı en çok hatırlatan gündür pazar günleri bana hala...
2002 dünya kupasını okulda izlemiş efsane nesil
-
sınıfta çık yok.. pür dikkat millet... bi spikerin sesi var sadece.. ve hasan şaş gölü atar , ben tarih öğretmeniyle zıplıyorum öteki müdür yardımcısıyla, bir diğeri temizlik görevlisiyle sarmaş dolaş.. salak bi arkadaşkmızda sen git nevşenin şekvasından sınıfın camını kır. kafa mı attı, eliyle mi kırdı artık nasıl kırdıysa müdür para da istemediydi. öyle de güzel bir gündü...
aşılı hastaya yoğun bakımda öncelik veren doktor
-
mantıklı olan doktordur.
elinde tek bir yatak varsa eğer, seçimini cahil cühela bir tipten yana kullanmıyor oluşu takdir edilesidir.
oyuncu ödüllerinde cinsiyet ayrımının kaldırılması
-
film ödüllendirmelerinde en iyi erkek oyuncu, en iyi kadın oyuncu, en iyi yardımcı erkek oyuncu, en iyi yardımcı kadın oyuncu gibi ayrımların kaldırılarak en iyi oyuncu, en iyi yardımcı oyuncu ödülüne dönüştürülmesi olayı.
ilki gelecek yıl berlin film festivali‘nde gerçekleşecektir. oscar ödülleri‘ne de sirayet eder mi bilemiyorum.
gerekçe: en iyi yönetmen, en iyi kurgu gibi ödüllerde cinsiyet ayrımı yokken oyuncularda neden cinsiyet ayrımı var?
bu kararı destekleyen kadınlar da var, karşı çıkan da.
bence, bu tekleştirmenin organizatörlerden başka kimseye faydası yok. kasadan 2 ödül parası çıkacakken tek ödül parası çıkacak.
ayrıca, erkek ve kadın adaylar arasından ödüle erkek oyuncu layık görülürse, jüriler kadın düşmanı diye yaftalanacak. bunlar yaşanmamış şeyler değil.
eğer kadınlar yararına bir değişiklik yapılacaksa tam tersi yapılmalıydı. en iyi erkek yönetmen, en iyi kadın yönetmen diye ayrılabilirdi. mesela oscar ödülü alan en iyi yönetmen kaç tane kadın var aklınıza gelen? ya da en iyi kurgu? benim aklıma gelen matrix‘in yaratıcıları wachowski kardeşler var, onlar da sonradan ameliyatla kadın olanlar.
olimpiyatlarda neden erkek/kadın ayırırsınız? çünkü erkek ve kadını birlikte yarıştırırsan kadın dezavantajlı olur. yıllardan beri sinema sektöründe erkek hegemonyası vardır. en iyi makyaj ve en iyi kostüm dışındaki diğer kategorilerde ödül alanlar zaten neredeyse hep erkek. burada ödül verirken erkek/kadın diye bir ayrım yap ki başarılı kadın yönetmenleri, kurgucuları, bestecileri de görebilelim.
sen eşine hediye almazsan üst komşunun kocası alır
-
kaç yaşında bilmem kaç yıldır evli kadınım, kocam hediye almadı diye komşu ya da herhangi başka bir erkekten beklentim olmadı. normal kadınların da böyle beklentisi olmaz, normal erkeklerinde böyle bir düşüncesi olmaz.
programındaki insanlarla fazla zaman geçiriyor sanıyorum, söylerken ki rahatlık midemi bulandırdı.
ayak kirinden yapılan peynir
-
(bkz: ayaque qui rit)
babasına kolundaki işaret ne diye soran çocuk
-
bir tanesi benim oğlum. netekim ilkokulda neyim bol bol aşılanan bir nesilden geldiğimiz için sağ kolumuzda eşşek kadar bir iz var.
o değil de üşenmedim okudum bu diğer çocuğun hikayesini. akp ile lisede tanışmış bir kalemden çıkmış olmasına rağmen. ve gülümsedim sonra kendi kendime. ben 80'lerde çocuktum. darbeyi gördüm, sonrasında gelen iktidarları da. olacakları hep tahmin ettim, elimden geldiğince dilim döndüğünce anlatmaya çalıştım. sonra vazgeçtim. çünkü ahmaksınız.
atatürk padişah olabilecekken egemenliği millete bırakmış bir adam benim gözümde. çağının şartlarında yapması gereken neyse onu yapmış bir adam. diğeri ise egemenliği milletten geri almaya çalışan bir adam. geri kalan hiç bir şeyi kıyaslamaya gerek bile yok. amaç ortada.