hesabın var mı? giriş yap

  • dün spotify 2022 ilk çeyrek faaliyet raporunu yayınladı.
    buna göre ilk 3 ayda elde ettiği gelir (kar değil) 2.66 milyar euro - kaynak

    yıllık hesaplarsak yuvarlak 10 milyar euro gibi bir para kazanıyorlar. bu toplam 182 milyon ücretli abone ve toplam 422 milyon (reklamlı) dinleyiciye dinlettikleri reklamlardan elde ettiği gelir.

    bir yandan da spotify'ın stream başına sanatçılara (eser hak sahibi aslında da sanatçı diye kolaylaştıralım) ödediği mikroskopik rakamlar tartışma konusu.

    ortalama olarak spotify'dan 1000 dolar kazanmak için şarkınızın ortalama 300.000 kez çalınmış olması lazım. gel gelelim bu amerika-avrupa dinleyicisi için. yani amerikalı-avrupalı dinlediğinde ödenen para ile türk dinleyince sanatçıya ödenen para farklı. örneğin kendi şarkılarımdan birinin dinlenme sayısı ve elde ettiği gelir : https://prnt.sc/3diuabi_kkrs

    115700 dinlenmeye 130 dolar. demek ki benim 1000 dolar alabilmem için şarkımın 800.000 civarı dinlenmesi lazım. bu arada bu vergisi falan kesilmemiş brüt para. vergisi kesilince 2 aylık asgari ücret gibi bişey.

    şimdi üstte spotify'ın yıllık kazandığı 10 milyar dolardan niye bahsettim?

    spotify yılda kazandığı 10 milyar dolara dokunmadan, hepsini tutup spotify'daki içerik üreticilerine eşit dağıtsa (yani milyarlarca dinlenmiş metallica'ya da 1 pay, 500 dinlenmiş adama da 1 pay) dağıtıp dağıtabileceği para sanatçı başına 1000er dolar.

    peki bu sistem böyle devam edebilir mi?

    valla esasen burada problem görüldüğü gibi spotify'ın kazandığı parayı sanatçılara aktarmıyor oluşu değil. ki 2021'de 7 milyar dolar telif ödemiş, yani kazandığı paranın 65%i civarını telif olarak ödüyor. burada problem dağıtılacak pastanın boyutunun küçük olması.

    çünkü insanların dünyanın tüm müziğini ellerinin altında tutmaya biçtikleri değerin gelişmiş ülkelerde 10 dolar, bizim gibi ülkelerde 18 lira (1.2 dolar mı eder?) olması.

    bunun alternatifi olan cd-plak gibi şeyleri almak veya sanatçıların bandcamp'inden doğrudan satın almak albüm başı minimum 5-6 dolar civarı bir maliyet yaratıyor. plak alırsanız yeni plaklar 200-300 lira bandında. yani 15-25 dolar arası.

    özetle stream servisleri esasen muazzam bir kolaylığı çok çok ucuza satıyorlar. o kadar ucuza satıyorlar ki sanatçıların çok büyük bir kısmı online streamlerden gelecek paraya yok gözüyle bakmak zorunda kalıyor. ve konu dönüyor dolaşıyor yine "bilet kesebilen kral" noktasına geliyor.

    bu da kreatif olarak "bilet kesemeyecek" ama dinlenmeye değer müziklerin oluşmasını yaratılmasını zorlaştırıyor. özetle ucuza metallica dinleyerek aslında bir sonraki metallica'nın oluşmasını zorlaştırıyoruz.

  • aklıma fıkra getirmiş kınama:

    --- spoiler ---

    isviçre çin`e savaş ilan etmiş. bir şekilde
    çine kadar gelmişler.
    haber çin başbakanına geç ulaşmış.
    — başbakanım isviçreliler saldırdı pekine
    girdiler
    — isviçre de ne?
    — avrupa’da bir ülke
    — kaç kişi bunlar?
    — 5 milyon
    — peki, hangi otelde kalıyorlar?

    --- spoiler ---

  • şu otomobili ya adam akıllı üretin adam gibi herkes baksın incelesin ya da hazır değilse de temcit pilavı gibi ikide bir yarım yamalak göstermeyin şunu. yok bagajı açmak yasak yok zoom yapmayın yok binmeyin bu ne arkadaş böyle tanıtım mı olur? yaptığınız iş kendinize benziyor, tebrikler.

  • bu entry’de ise maddeler halinde yaşadıklarımı anlatacağım.

    1- 2016 mart'da kızılay’da medikal direktör'e ulusal kan ürünleri rehberiyle ilgili mail attım. sorduğum soruların cevabından çok ulusal kan ürünleri rehberinde yazılanların kopyası vardı.

    2- 19 eylül 2016'da rehberin düzeltilmesi ile ilgili resmi olarak memnuniyet eleştiri şikayet(meş) formu açtım. [normalde 1 haftada kapatılması gerekiyordu fakat ankara’ya gidip olanları basına anlatacağım diyene kadar yani 23 ay açık kaldı]

    3- 21 eylül 2016'da kızılay'da üst düzey bir yöneticiye whatsapp'tan rehberin düzeltilmesi ve güncellenmesi ile ilgili meş'de yazdıklarımı pdf dosyası yapıp gönderdim.

    4- meş'den bir süre sonra tüm türkiye'de, kızılay kan hizmetleri yönetiminde çalışan bir doktor ve mikrobiyoloji uzmanı tarafından eğitim verildi. bu eğitime gelen hocalarımıza rehberin kesinlikle güncellenmesi gerektiğini söyledim. cevap olarak rehberin red kriterlerinden memnun olunduğunu aldım.

    5-6 mayıs 2017'de sunum hazırlayıp kızılay'da yönetici olarak çalışan bir doktora whatsapp üzerinden gönderdim.

    6- 7 mayıs 2017 tarihinde düzeltici önleyici faaliyet açıp rehberin güncellenmesi gerektiğini bir kez daha belirttim.

    7- www.kanvercanver.net sitesini kurdum. dünya'daki belli başlı rehberlerin red kriterlerini elimden geldiğince çevirdim. ekipte çalışan doktorlara siteyi ulaştırabilir miyiz yazılı mailime medikal koordinatör tarafından maalesef cevap verilmedi.

    8- aralık 2017 tarihinde kızılay'ın düzenlediği ekip liderleri toplantısının son gününde tüm sorunlu gördüğüm konularla ilgili bir konuşma yaptım. tüm yöneticilerin önünde noktasına virgülüne dokunmadan şu cümleyi kurdum. "bakın kızılay’ın şu an ivedilikle tüm gücüyle gerekirse cumhurbaşkanı danışmanlarının kapısında yatıp bir an önce rehberi güncellemeye başlaması gerekir. bu rehber yüzünden günde yüzlerce belki de binlerce kişiden kan alınamıyor yine yanı sayılarda alınmaması gereken kişilerden kan alınıyor. bunun vebalini ödeyemeyiz." aynı toplantının değişik günlerinde "detaylı bir ilaç listesi hazırlıyoruz. yakında elinizde olacak" "ankara'da komisyona çağrılacaksınız" cümlelerini benimle beraber toplantıya katılan tüm doktor arkadaşlarla beraber duydum.

    9- resmi yazı ve kongrede uyarmama rağmen 18 temmuz’da suriyelilerden kan alımının önü açıldı ve iyi niyetli mücadelemin bir sonuç getirmediğini anlayınca 20 temmuz 2018 tarihinde rehberin güncellenmesi ile ilgili hiç bir gelişme olmayacağından emin olunca göreve başlayışımın 3. yılında 30 sayfalık "kızılay yıllardır güvensiz kan mı alıyor?" başlıklı bir günde yazdığım yazıyı sadece rehberin düzeltilmesine yönelik bir garanti olması açısından sosyal medya ve medya ile paylaşacağımı söyleyen bir maili yöneticilere gönderdim.

    10- kızılay kan hizmetleri'nde üst düzey bir yönetici ile görüştüm. derdimi anlatamadım. anlatamadıkça sinirlendim.

    11-daha sonra yaptığımız görüşmeyi gözden geçirip yöneticiden özür dileyip kızılay'da gördüğüm sorunları anlattım ve rehberin bir an önce güncellenmesi gerektiğini söyleyen bir mail attım.

    12- eylül 2016'da açtığım şikayet formuna anlamsız bir cevap geldi. normalde 1 haftada kapatılması gereken meş 2 yıl aradan sonra kapatılmıştı. bu cevaba yapılması gerekenleri anlattığım bir mail daha yazdım. ardından 5 ağustos'ta aldığınız kararların bilimsel dayanağını görmek istiyorum şeklinde mail attım cevap alamadım.

    13- ardından 17 ağustos'ta blöf olarak attığım maile kızılay tarafından resmi olarak skandal bir cevap verildi. bu resmi cevapta olanların duyulması halinde tarafıma dava açılacağı söyleniyordu.

    14- 18 ağustos'ta gönderilen yazıya ne kadar sinirlensem de güzelce bir kez daha kanıtlarımla cevap verip amacımın daha iyi bir rehber hazırlanması olduğunu bir kez daha anlattım. daha iyi hazırlanmış bir rehberin hiç kimsenin zararına olmayacağını belki de yirminci kez söyledim.

    15- ardından doktorların hepsine anket ve test soruları gönderdim. doktorlara gönderdiğim mail'de yöneticilerin istifasını talep ettim.

    16- medikal koordinatör tarafından arandım. komisyon kuralım düzeltelim cümlesini sonunda duydum. fakat 2 saat geçtikten sonra iptal olduğunu öğrendim. doktorların test ve anket sonuçlarını yayınladım.

    17- personeli kışkırttığımdan dolayı tazminatlı olarak iş sözleşmemin feshi nedeniyle son savunmamı yazdım.

    18- türk kızılayı çalışanı sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerde bulunduğum iddia edilerek tazminatsız olarak iş sözleşmemin fesih edildiğini tebliğ ettim.

    19- 15:35'de tebliğ ettiğim yazıdan yarım saat sonra rehberin revizyon haberini mail üzerinden aldım. bu rehber öyle ya da böyle bir şekilde düzeltilecek diyerek verdiğim sözü tuttum.

    20- yüzüm ak, başım dik, onurlu bir şekilde hakkımı helal etmeyerek kurumdan ayrıldım.

    21- aradan geçen süreye rağmen kan bağışcısı seçim kriterleriyle ilgili herhangi bir düzeltilme yapılmadığını öğrendim. işe dönüş davamı kazandım ve bu yanlışlıkların bir an önce düzeltilmesi amacıyla yardımınızı dileniyorum.

    okuyan, paylaşan, destek olan herkese sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. emile zola’nın dediği gibi “gerçek yürüyor ve onu hiçbir şey durduramaz”

    #haketmiyoruz

  • edit: başlık başa kalmış.

    rahatlığı, yaşadığı yerdeki insanların fotoğrafını çekip internete yüklemeyeceğini bilmesinden kaynaklanan kadın.. haklı tabi, nereden bilsin öküzün birinin botla arkasından geçeceğini.