ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
drogba'nın paylaştığı görenleri kör eden fotoğraf
-
ayri bir instagram hesabini hakediyor.
yolculuklarda mutlaka rastlanılan mola yeri objesi
-
siz tatsız tuzsuz çorba + köfteye anasının nikahını ödemenin pişmanlığını yaşarken gözünüze ilişen , tesisin manavından üç-dört adet meyve alıp bunları büyük bir iştahla kemiren dayılar .
ekşi sözlük nick'lerinden şiir yazmak
-
kim o sokaktaki adam?
kim o zorba partizan
kim o aksi seytan;
plastik gocuklu astronot adam
burali,ama hala bundan süpheliyim
ooof ooof! kafaoldubukadar…
ben kimim?
bilemem, muglak ..
bir kulum iste
ziçarim bole ise bee!
nerdeyim bilmiyorum
bazen apartman yöneticisi
bazen evrenin hakimi
bazen en kendini bilmez yasam formu…
ben sevgi yumagi bekleyen deli
ben itaatsiz, huzursuz, asabi
ben vakitsiz öten horoz,
ben rahatsiz, bilmezuydurur
kimene?
hiçbir zaman söyleyemedigim her sey ;
hafizami kaybettim hükümsüzdür !
10 eylül 2022 ahmet hakan'ın tarkan yazısı
polisi turist sanıp yüksek fiyat veren taksici
-
ekşi nefret ekibini kararsız bırakacak olaydır. bir tarafta taksici, diğer tarafta arap turist. daha kötü olan kaybetsin diyelim.
garsona siz diye hitap etmek
-
insanlar tanımadıkları insanlara siz diye hitap eder. bence senin de arkadaşlarına siz deme zamanın gelmiş.
edit: yazar arkadaşla tanıştık merak etmeyin
kimsenin aklına gelmeyen icatlar
-
(bkz: tuvalete girildiğinde su sesi çıkartan makine)
sıçtığımızı gizlemek için tonlarca su harcıyoruz çünkü. tonlarca..
japon tuvaletlerinde kullanılan müzik sisteminden bahsetmiyorum. o bir nevi; sıçarken youtube'dan "su sesi" videosu açmak. benim bahsettiğim şey başka..
içinde 200 ml kadar su olan bir düzenek yeterli. sürekli devir daim yaparak çeşme sesi çıkaracak ve rahat rahat sıçacaksınız. hem sudan tasarruf, hem daha hesaplı..
ismi de hazır. (bkz: sıçırgaç)
1 temmuz 2020 sosyal medya düzenlemesi
-
1. maddesi şahsıma dislike atmak yasaktır olacak düzenleme.
yaran olaylar
-
yer akmerkez:
altmışlı yaşlarda kodaman bir dayı avmye gelir girişte çantasını xray cihazına bırakır. çanta geçerken güvenlik tedirgin olur. tehlikeli birşey görmüştür çünkü. efendi bir ses tonuyla dayıya sorar:
-beyefendi silahınızın ruhsatı var mı?
-var
der dayı ve çantasını alıp yoluna devam eder. arkadan güvenlik koşturur beyefendi ruhsatınızı görebilir miyim acaba diye. ancak dayı hiç tınlamaz yürümeye devam eder. güvenlikte fazla bulaşmak istemediğinden olsa gerek geri döner. o sırada dayı arkasını döner ve gitmekte olan güvenliğe seslenir:
-hey niye geri dönüyon
-ruhsatı göstermediniz efendim
-göstermediysem senin görevin beni buraya sokmamak değil mi?
-ama efendim:((
dayı hemen çantasını açar ve silahı alıp güvenliğe doğrultur. güvenlik korkudan altına yapacakken dayı tetiğe basar çaattttt.
silahın ucundan bir alev çıkmıştır. dayı:
silah değil bu yeğenim çakmak çakmak.
my winnipeg
-
bir şehrin ruhu bu kadar mı iyi verilir? yarı bilinç arasından fırlayıp gözünüzün baktığı yerde izi kalan tamlamalar, saçmasapan çıkarımlar gibi. yarı bilinç arasından fırlayan o ne idüğü belirsiz çıkarımın hayatınızı bir süre şeffaflaştırması gibi, öyle mahmur, öylesi bir ayıklık hali. o saçmasapan görünen şey, hayatının özüne dair yapabileceğin en iyi tespit. bazı hissiyatlara nokta atışı yapmakta öyle başarılı bu film,, winnipeg'in o kafkaesk atmosferine vaktinde vâkıf olmuş herkesin hayatına. winnipeg, my winnipeg.. shittypeg! bir şehirde yaşadım, bak işte bu da hayatım. hayat.
makam tuvaletini altınla kaplatan vali
-
ömrünün geri kalanında da altına sıçmaya devam eder inşallah.