hesabın var mı? giriş yap

  • gerçekten muharrem ince bunu demişse bu adama inananların, bu adamın peşinden yürüyenlerin oturup bir düşünmesi gerekiyor.

    mitinglerinde belirli anahtar kelimleri söyleyerek bilimsel görünmeye çalışıyor. ama hiçbir alt yapısı yokken komik duruma düşüyor. kendini her geçen gün rezil ediyor.

    edit: bazı eklemeler yapma gereği duydum.

    bu adam bir ay öncesine kadar akp'lilerden oy alabilecek durumdaydı, millet ittifakı için de şu anki kadar olumsuz şeyler söylemiyordu. hatta ikinci tura kk kalması durumunda kk'yı destekleyeceğini de söylüyordu.

    şimdiyse kitlesine sürekli millet ittifakının pkk'yla işbirliği içinde olduğu mesajını veriyor. 6'lı masaya 7'li masa diyor. bu adam 2. tura kalmayacağını kendisi de biliyor ve tek yaptığı millet ittifakına zarar vermek.

    2. tura kk kaldığında, ince kk'ya oy toplamak isterse kitlesi "sen daha geçen bu adama pkk'li dedin diye biz seni destekliyorduk, şimdi biz bu adama nasıl oy verelim?" diye soracaklar. ince bunu bilmeyecek kadar aptal değil. o yüzden kk'ya oy isteyemeyecek. ve oluşturduğu kitle ya akp'ye oy verecek ya boykot edecek. ve nihayetinde seçimi akp kazanmış olacak.

    bu durumda aklımıza iki seçenek geliyor.

    1 - muharrem ince intikam ateşiyle yanıp tutuşmuş, hırsından ne dediğini bilmeyecek seviyeye gelmiş ve "ben kaybettim o da kaybetsin" fikriyle agresifleşmiş birisi.

    2 - muharrem ince ak partili.

    hangisine inanmak istediğinize siz karar verin.

  • kabus gibi bir hastalık. hasta, beynin kanlanmasıyla ilgili bir soruna bağlı olarak görme yetisini kaybediyor. ancak göremediğini inkar ediyor. görsellikle ilgili sorduğunuz sorulara kendine göre yanıtlar veriyor. yanıtlar doğru değiller ama hasta kendinden çok emin konuşuyor.

    bu hastalar aslında kör değilmiş gibi davranmıyorlar, kör olmadıklarına yürekten inanıyorlar ve yine çok içten bir şekilde bunu inkar ediyorlar. yalan söylemiyorlar, sadece ifadeleri kusurlu. çünkü görme olduğunu sandıkları bir deneyim yaşıyorlar ancak görüntü tümüyle içeride üretiliyor.
    kanamadan dolayı dış veriler doğru yerlere ulaşamıyor hasta ise bir gerçeklik duygusu yaşamaya devam ediyor ancak bu beynin ürettikleriyle sınırlı bir durum. yani artık yaşadıkları bu gerçekliğin, gerçek dünyayla bir bağlantısı kalmıyor.
    maalesef hastanın deneyimlerinin rüya görmekten, uyuşturucu kafasıyla uçmaktan ya da sanrılardan pek farkı yok.

  • 10 saniye. 400 metrelik bir binadan atladığınızda, yere düşene dek geçecek olan zaman.

    o gün dünya ticaret merkezi'ne gitmişsiniz. büyük ihtimalle iyi bir işte çalışıyorsunuz. geleceğe dair hayaller kurarak evden çıkmışsınız. büyük ihtimalle o sabah, o gün öleceğinizi düşünmüyorsunuz.

    camın kenarındasınız. içeride boğucu bir duman var. aşağı inme şansınız yok. itfaiyenin gelme imkanı yok. helikopterle kurtarılma imkanınız yok.

    o gün öleceğinizi biliyorsunuz artık.

    aşağıdaki insanlara bakıyorsunuz. yalnızca size bakan noktalar görüyorsunuz, o kadar küçükler. 400 metre aşağıdaki insanlar yaşayacak.

    10 saniye. rüzgar yüzünüze vuracak, kulaklarınızda basınç oluşacak. üşüyeceksiniz. muhtemelen yere düştüğünüz an, canınızın yandığını fark edene kadar ölmüş olacaksınız.

    atlamasanız dumandan zehirlenecek, yanacak ya da betonların arasında kalacaksınız.

    ------

    bu korkunç bir psikoloji. ilk olarak "neden ben" dersiniz, kabullenemezsiniz.

    "onca insan varken, hatta karşıdaki binadaki insanlar yaşayacakken neden ben?"

    rüyadaymışsınız gibi gelir. sanki o anı yaşayan siz değilsinizdir. sonra havadaki zehir, ciğerlerinize dolduğu an gerçekle yüzleşirsiniz. o anda, oradasınızdır, karar vermek zorundasınızdır ve hayat size yalnızca bir seçenek sunmuştur; 10 saniye.

    evimde, bilgisayarın karşısında o insanların psikolojisini anlamaya çalışıyorum. sadece düşünmek bile içimi ürpertiyor. beni korkutan şey ölüm değil, bu hayatın bir gerçeği. sadece çok kısıtlı bir an içinde ölüm şeklinize karar vermek zorunda kalma psikolojisi bu. doğduğunuzdan o yana, sizinle birlikte olan yaşama içgüdünüzü kaybediyorsunuz bir anda.

    yapabileceğim en iyi şey, hayatta olmayan sevdiklerime 10 saniye içinde kavuşabileceğimi düşünmek olurdu herhalde. gözlerimi kapardım ve kendimi boşluğa bırakırdım.

    edit: doğrudan benim yazıma atfedilmiş olmasa da, yine de "amerikalılar ölünce duygu sömürüsü, ıraklılar ölünce bir şey yok" gibi düşünenlere birkaç şey söylemem gerek. çaresiz insanların ölümle yüzyüze gelmesi ile ölen insanların nüfus kağıdında yazan vatandaşlıkların bir ilgisi olduğunu düşünmüyorum. hala bu konuda bile nasıl rövanş edebiyatı yapılabileceğini aklım almıyor.

  • ligin son haftası şampiyonluk gitmiş...
    .
    ikisi de beşiktaşlı olan oğullarımla izlediğim maç.yaşları 10-17

    aralarında şöyle bir diyalog geçti...

    -küçük oğlum:...- abi.. ben hala beşiktaşlıyım .seviyorum yaa. nedense içim kıpır kıpır...
    -büyük oğlum:...-dur oolum daha ne yaşadın ki..? hemen karar verme 11 yaşına kadar takım değiştirebilirsin.
    -küçük oğlum:...- yok yok ben eminim. hiç kazanmasa da beşiktaşlıyım. son kararım...hem böyle saçma bi konuşmayı niye yaptık ki..?

    ben.. (içimden).-tanrım çaresiz hastalık vereceksen böylesini nasip et...(belli belirsiz gözyaşı..)

    özel not: büyük umutsuz... küçük kendini kurtarabilirdi...fakat o da olmayacak gibi görünüyor.

    zorlu bir hayat var önlerinde...

  • bundan yaklasik dort sene once kadar uc arkadas organizasyon isine girmistik. bir arkadas vasitasiyla da kendisiyle tanisip oglunun bir yas dogum gununu organize etmek uzere bulustuk. kendisi de bunun karsiliginda bizi sayfasinda yayinliyacakti yalniz, hali tavri o kadar itici ve ukalaydi ki bulusma sonrasi arkadaslarla konusup isteklerini yerine getiremeyecegimizi belirten bir mail attik. oglunun dogum gunune iki ay kadar zaman vardi kimseyi magdur etmemis, verdigimiz sozden donmemistik. o aksam sayfasinda rezil ederek bizi yayinladi. altina da gerizekali ihtiyac sahipleri diyerek seviyesizce hakaretlerde bulundu. o kadar ileri gitti ki biz sayfayi da isi de kapatmak durumunda kaldik. o zaman ben hamileydim ve hormonlar sebebiyle bu basit olayi gozumde cok buyutmustum. avukatlarla gorusup hakkinda suc duyurusu acicak kadar ciddiye almistim hatta. sonra hepsinden vazgectim ve bir aksam ellerimi acip yapilan bu haksizligin bir gun yerini bulmasi icin dua ettim... hak yerini bulmus... aradaki fark biz kimseyi ne kandrdik ne de yalan soyledik. simdi o da hamile ve bana yasattiklarini yasiyor. sasirmadim. tanim: sahte psikolog (sayfasinda paylastigim bu yorumu hemen silecegini tahmin ediyorum. o yuzden burda da kalsin istedim) edit: engellemis bile

  • şimdi size bir olay anlatayım karakterler ve yaşları aşağıdadır.

    aliko ; esas oğlan (çünkü benim oğlan). 2 yaşı yeni geçti.
    ılgın : esas kız 2 yaşı yeni geçti oda (arkadaşımın kızı)
    çağan : bu da arkadaşın oğlu ve üç yaşına yaklaşıyor.

    şimdi; çağan, biraz büyük olmasından mütevellit biraz sert, oyuncaklarını çok paylaşmaz özellikle ılgın 'a karşı daha bir sert. biraz da artist. bizim aliko da oyuncak konusunda sıkıntı çıkarabiliyor ama sıkıya gelince verir, başka bir oyuncağa geçer. ben diyeyim efendi siz deyin tırsak. ılgın kızımız ise bu iki erkekten sıra bulursa oynuyor garibim. biraz da sessiz mizaçlı biz kızımız.

    neyse olaya dönersek;

    ılgın ısrarla o anda kimsenin yüzüne bakmadığı bir oyuncağı aldı. ev sahibi olmanın etkisi ile çağan onu elinden aldı ve yere attı. ılgın yine aldı. çağan bu sefer de yere atınca kızımız hali ile ağladı.

    işte o zaman devreye bizim oğlan girdi ve oyuncağı çağan 'ın yanından aldığı gibi ılgın ' a verdi.

    ve o zaman işte o acı gerçekle ilk defa karşılaştı;

    ılgın kızımız oyuncağı eline alır almaz bizimkinin kafasına geçirdi ve çağan 'a gülümsedi.

    aliko, hatunların efendi adam yerine piç tercihi ile ilk defa karşılaştı. bunun son olmayacağını da zamanla öğrenecek heralde.

    üçüne de allah uzun ömür versin bu arada.

  • bir yazılım mühendisi olarak, maksat vatandaşa hizmet diyerek bir haftasonumu bu uygulamanın algoritmasını anlamak için harcadım. neredeyse hiç like alamıyorum, ya da like alıyorum ama param yok göremiyorum diyenlerin sorunları için size belgelerle algoritmayı açıklıyorum. algoritmaların tamamı sizi üyelik almaya teşvik etmek için hazırlanmıştır, bunu aklınızda tutun.

    1. ilk iş hesabınızı kapatıp yeniden açın. yeni bir üyelik açtığınızda uygulama sizi bir süreliğine diğer profillere göre daha çok görünür yapıyor. bu süre genelde 15-30 dakika arası oluyor. uygulamanın bunu yapmaktaki amacı şu, siz birsürü like alacaksınız, beni kim beğenmiş hele bir göreyim diyeceksiniz, para verip üyelik alacaksınız.

    2. uygulama ayarlarınızda mesafenizi 20 km'den uzun tutmayın. uygulamada her yeniden hesap açtığınızda belli bir algoritmaya göre en popüler profilleri neredeyse aynı sırayla size göstermeye başlayacak. bu profiller gerçekten güzel, beğeneceğiniz profiller. ama bunlar aynı zamanda günde yüzlerce like alan profiller olacağı için şansınız düşük olacaktır ve like haklarınız boşa gidecektir. işte bu yüzden mesafeyi çok uzun tutmamalısınız ki like haklarınızı verimli kullanabilesiniz. uygulama popülariteye göre ilgi çekici profilleri size gösterecek, siz beğeneceksiniz, like haklarınız bitirecek, bunların çoğu zaten ilgi manyağı olmuş profiller olacağı içiz sizi beğenmeyecekler, ya da match olsanız bile kaldıracaklar durup dururken, siz de paralı üyelik alacaksınız.

    3. şimdi en güzel yere geldik, sizi beğenenleri nasıl göreceksiniz. uygulamada bir bildirim tipi var, sizi beğenen bir profili pas geçerseniz kısa bir süre sonra bir bildirim yolluyor. seni beğeneni geçtin, gel para ver seni üye yapalım kimi geçtiğini gör diyor. işte uygulama sizi bu duruma düşürmek için, birileri sizi beğendiği zaman 2. maddedeki popülarite sıralamasına sizi beğenen profili yüksek bir sıradan ekliyor. şimdi yapmanız gerekenleri sıralayacağım.

    3a. uygulamayı kapatın (hesabınızı veya uygulamayı silin demiyorum, uygulamayı kapatın). telefonunuzun işletim sisteminde kapanmış olsun uygulama.

    3b. uygulamayı kapatıp yeniden açtığınız zaman, uygulama popüler profiller listesini yenileyecektir. ve sizi en son beğenen profili ilk 3 sıraya koyacaktır. bu genelde 1. veya 2. sıradaki profil oluyor.

    4. ve son bölüm. eğer ilk 1 saat içerisinde 4-5 tane like aldıysanız uygulamayı en az 1 gün daha kullanın. 1 günün sonunda eğer beklediğiniz işlerin iyi gittiği bir match alamadıysanız, ya da 15-20 like alamadıysanız hesabınızı silin ve yeniden oluşturun. çünkü uygulamanın çok fazla paralı kullanıcısı var ve uygulama bu kullanıcıları sizden daha önce gösteriyor. 1 gün içerisinde 30-35 like aldıysanız eğer siz de popülarite listesine giriyorsunuz, öbür türlü çok altlarda kalıyorsunuz ve sizi fazla kimse görmüyor. uygulama da gel para ver sana boost satayım herkesler seni görsün diyor. o yüzden en iyisi silip yeniden başlamak.

    eğer ileride vakit harcar da farklı algoritmalar bulursam bu listeyi güncellerim.

  • dünyanın en özel, en eşsiz tatil beldesiymiş, ahh diğer her yer çok kötüymş gibi kaktırıla kaktırıla, türk esnafı açgözlülüğünün birinci mekanı olmuş yazlık yer. ayağımın parmağını göndermem.

    "bir daha bodrum'a gelir miyiz bilmiyoruz"

    londra'dan 10 günlük tatil için bodrum'a gelen üniversitede öğretim üyesi 56 yaşındaki andrew macton, eşi, 53 yaşındaki maggy macton ve 3 çocuğu liman kenarına oturup döner ekmek yediklerini belirtirken şunları anlattı:

    "iki gün önce yalıkavak'ta bir restoranda sadece birer balık yedik ve birer bira içtik 1850 tl hesap geldi. bir kafeteryaya oturup 5 kişi dondurma yedik 200 tl ödedik. eşim de öğretmen. burada yediğimiz yemeklerin fiyatı londra'nın en lüks semtlerine göre çok çok pahalı. karşılığını almadığımız bir hizmete yüksek ücret ödemek çok zorumuza gitti. 6 yıldır bodrum'a tatile geliyoruz, bu yıl fiyatlar gerçekten kabul edilemez hale gelmiş. bu nedenle otel dışına çıktığımızda küçük bir sandviç veya döner ekmek ile karnımızı doyurmaya çalışıyoruz. bir daha bodrum'a gelir miyiz bilmiyoruz ama bodrum'da harcadığımız paranın yarısı ile dünyanın en güzel yerlerinde rahatlıkla tatil yapabiliriz. bir bodrum aşığı aile olarak bunları yaşamaktan çok üzüntülüyüz."

    http://www.cumhuriyet.com.tr/…tl_ye_maden_suyu.html