hesabın var mı? giriş yap

  • çünkü araplar kdv'den dolayı saç ektiremiyorlardı. mağduriyetlerinin giderilmesi sevindirici.

    mazotun kdv'si arttırılarak, tarlasını eken çiftçiden karşılanabilir aradaki fark .

  • bir türlü kıvamını tutturamadığım tatlıdır.

    sanırım benim cihazlarda bir sorun var aq

  • onlarca ayakkabısı olduğu için ayakkabı eskimeye fırsat bulamamıştır. misal ben taştan yapılma ayakkabı alsam 1 yıl zor dayanıyor, niye? çünkü tek çift ayakkabım var, her yere onu giyiyorum.

  • üşengeçlikte libya bayrağını tasarlayan adama ilham kaynağı olmuştur ve çırak ustayı geçmiştir.

    görsel

    düzenleme : festina nickli arkadaşın uyarısı üzerine belirtmekte fayda var, bu bayrak 2011'e kadar kullanıldı.

    güncelleme: uçan link

  • ilay (4), ege (6)

    ilay: nasıl görünüyorum?
    romica: çok güzelsin.
    ilay: iyi de tarif et...
    romica: saçların rengini güneşten almış, gözlerim kamaşıyor bakamıyorum...gözlerin menekşeleri kıskandırıyor...
    ilay:hihihihi...
    ege: beni de tarif et...
    romica: saçların altın bir madalyon gibi parlıyor, gözlerin ise aynı adını aldığın ege denizi kadar derin mavi bakıyor...
    ege: yakışıklıyım yani...
    romica: evet, dünyanın en yakışıklısı sensin...
    ilay: kendini de tarif et...
    romica: saçlarım alev renginde bir deniz gibi dalgalanıyor, gözlerim bal gi...
    ege: bir kere senin saçını kuaför boyuyor, ayda bir de dibi geliyor, hiç kendini övme!
    romica: eşşoğlusu!%!!

  • 26.07.2023 tarihinde habertürk'te yayınlanan ht360 programında atılan manşet:
    "kılıçdaroğlu sertleşiyor mu?"
    ben olsam "12 yıllık iktidarsızlığa rağmen hala sertleşebiliyor mu?" diye manşet atardım sanırım :pp

    görsel

  • türk olduğuma şükretme sebeplerinden bir tanesi.. allah'tan türküm ve türkçe biliyorum da şu muhteşem filmi tüm esprileri ile izleyebiliyorum.

  • ulan 'bir alkış alabilir miyim?' dediğinde bilgisayar başında alkışladım. yazık günah. akşamüzeri akşamüzeri üzmüş adamdır.

  • akılda şunları bırakan turnuvadır:

    - bir turnuvada gollerin yarısı(bir sanat olarak mübalağa) 90+ dakikalarında gelebiliyormuş, bu matematiksel, olasılıksal olarak mümkünmüş.

    - 2018 yıllarında "altın nesil" olarak tanımlanabilecek isimlere sahip iki ülke vardı: hırvatistan ve belçika. bunlardan biri yarı finalde, diğeri finale elendi.

    - cristiano ronaldo ve messi'nin son uluslararası kapışması oldu. sonraki dünya kupasında messi 35, ronaldo 37 olacak. gerçi totti'nin yaptığını biyonik adam ronaldo niye yapamasın? bence bu adam bu azim ve iş ahlakı ile 40'a kadar rahat(?) oynar. messi de 35'te artık yaşlı kurt hagi modunda son bir kupaya katılır ama yıldızlaşmaları zor. son kapışma buydu diyebiliriz. en az bir 20 yıl bu derece başarılı futbolcular zor geleceği için bu kapışma futbol tarihinde önemli. maalesef ikisinin de ülke takımları başarısız olduğu için elendiler ama ronaldo'nun bariz daha iyi iş çıkardığını söyleyebiliriz.

    - nijerya ve ingiltere ile birlikte 26 civarı ortalama ile en genç takım olan fransa şampiyon oldu. düz mantıkla aynı adamlar 2,4,6 sene sonra da oynayacağı için fransa'nın önümüzdeki onyılı domine edebileceğini söyleyebiliriz.

    - artık futbolda güçlü ülke diye bir şey olmadığını, tüm takımların çok iyi şartlarda antrenman yapıp herkesin birbirine rahatça kafa tutabildiğini gördük. dünyada takımlar ve oyuncuların kalitesi iyice birbirine yakınsadı, belli bir doyum noktasına geldi. bundan sonra satranç turnuvaları gibi taktiksel ve çekişmeli olacağa benziyor. öyle eskisi gibi brezilya-almanya-italya sırayla kupa alamayacak gibi.

    - 2020 avrupa ve 2022 dünya kupaları daha da kıyasıya olacak. biraz daha tecrübelenmiş belçika ve hırvatistan takımları daha da favorileşecek. klasik takımlar arasında da ingiltere ve fransa favori olacak.

    - almanlar artık başarıya doymuş görünüyor. en kolay gruptan bile çıkamadılar. pek hırs göremedik. futbolcular da başarıya doymuş gibilerdi.

    - dünya futbolunda artık tüm takımların birbirine yakınsaması brezilya gibi teknik seviyesi ile üstün olan takımlara yaramadı. artık her takım canavar gibi oynuyor, sadece teknik ile yapamıyorsun. brezilya'nın bir müddet daha kupa görmesi zor görünüyor. yıldız diye kala kala apaçi neymar'a kalmışlar. teknik kapasite bir yere kadar. artık rocky olmak yetmiyor işte, herkes biraz da ivan drago olmak zorunda.

    - yıllardır tuttuğumuz arjantin artık şili, peru gibi sıradan bir takım. agüero ve messi de gitti mi, artık concacaf'ta filan bolivya'yla venezulela'yla kapışır.

    - tekrar vurguluyorum bundan sonra dünyada her alanda olduğu gibi futbolda da iş disiplini iyi olan, balına da iyi bir jenerasyon yakalayan ülkeler kazanacak. şans faktörü de her zaman var elbette.

  • reklam afişlerini ilk gördüğümde şaşırdığım, sonra birisine anlatırken "3 yaş olmasın" dediklerinde "ya belki de 3 yaştı hakkaten yanlış mı okudum acaba dediğim, gidip tekrar bakıp 3 ay yazdığından emin olduğum kurs.

    yabancı bir firma. afişte "3 ay - 12 yaş arası çocuklarınız için ingilizce" yazıyor.
    internet sayfalarına girdim şimdi, evet 3-22 ay arası için bir sınıfları var.

    3 aylık bebeği bıraksam kurs süresince anca kıçını temizleyebileceklerini düşünüyorum.
    onu da ingilizce yaparlarsa çocuğun ilk kelimeleri çok hoş olmayacaktır.
    (bkz: oh shit)

  • arjanlar, yani arjantin’liler şu koca dünyada sömürgecilikten, vahşilikten, vicdansızlıktan en kötü etkilenen coğrafyalardan birinde güney amerika’da yaşayan bir topluluk. bu onlar için öylesine bir yıkımdı ki hemen hemen tüm insanlarını kaybettiler, dillerini kaybettiler, dinlerini kaybettiler, kültürlerini kaybettiler… üstelik bu yok oluş sonrası zor da olsa ayağa kalkabilmiş, bayraklarına ise küllerinden yeniden doğurdukları inka güneşini de koyabilecek kadar gururlu ve geçmişine sahip çıkan bir millettir. bu süreç kolay bir süreç olmadığı gibi uzun yıllardır dünya küresel ekonomik piyasasında da kendilerine yer bulmakta zorlanan, emperyaller tarafından baskılanan bir ülkedir. bu ön bilgi bir tarafta dursun;

    1982 yılında kötü giden ekonomisi için çıkış bulamayan arjantin hükumeti kendisi için çanlar çalmaya başlayınca, şu yukarıda yazdığımız ülkedeki milliyetçi duyguları sömürmek ve bir miktar daha iktidarda kalabilmek adına, burnunun dibindeki “üzerinde güneş batmayan imparatorluk” a ait olan falkland adalarına asker çıkarırlar. bu adalar kraliçe’nin toprağıdır. baktığın zaman “ingiltere orada ne aramaktadır yani… nereye varmak istemektedirler”… bu operasyonu yaparken ingiltere’nin taaa bi ann… öhömmm dünyanın öbür ucundan gelmeyi mantıklı bulmayacaklarını düşünen arjantin idarecileri, “yapabiliyorsak neden yapmayalım” gibi sığ bir düşünce ile hareket etmiş olmalı ki ingilizler üşenmeden “kraliçe’nin bir karış toprağı verilemez” diyip kuzey atlantikten kalkarlar yaklaşık 6 günde arjantin’in silah teknolojisi geri ordusunun ağzını burnunu kırıp ülkelerine geri yollarlar…

    takdir edersiniz ki bu zaten mutsuz, zaten tarih boyunca hep yenilmiş, ezilmiş, fakir ama mağrur arjantin halkında tarifi çok güç bir utanç ve gurur kırılması yaşattı. üstelik dünya kamuoyunda da kendileri bu ezikliği birkaç yıl boyunca taşıyacaklardı. gel zaman git zaman spor ve siyaset ilişkisi açısından emsalsiz bir yıl olan 1986 yılı geldi… yer meksika…

    maradona muazzam bir futbolcuydu, o yılların ingiltere’si ise lineker liderliğinde muazzam bir takım… her iki takım da önüne gelen tüm rakiplerini patır kütür devirirken bu tip eşleşmeleri seven fifa tarafından çeyrek final son maçı olarak ingiltere – arjantin karşılaşması kurada çıkmıştı. özellikle arjantin açısından kupanın tamamından daha anlamlı olan bu karşılaşmanın ilk yarısı golsüz geçildi. ikinci yarının başlarında arjantin maradona’nın kaleci ile birlikte çıktığı bir hava topunda elle müdahalesi sonucunda bir gol attı ki bu gol “tüm zamanların en tartışılan golü”dür. çok geçmeden 5 dakika sonra bu sefer tüm ingiltere yarı sahasını çalımlarla geçip “tüm zamanların en güzel golü”nü attı. maçın sonlarında yine büyük bir futbolcu olan lineker’in arjantin ağlarına gönderdiği gol ise ingilizleri kurtarmaya yetmedi ve ingilizleri kraliçelerinin örekesine kadar yolcu edildiler.

    tabi bu olay arjantinliler gibi benzer güney amerika kültüründen geldikleri ev sahibi meksikalılar tarafından hatta tüm dünyadaki ezilmiş halklar tarafından çılgınlar gibi kutlandı… maradona ülkesinde bir halk kahramanı ilan edildi. maradona maçtan sonra kendisi ile yapılan röportajda el ile müdehalesinin olup olmadığını soran muhabire “hand of god” cevabı verdi… bu cevap içerisinde bizim çok iyi bildiğimiz “yukarıdan gelen bir karar vardır” sosu olsa da, maradona bu cevabı ile kendisinin futbol tanrılığını da ilan etmiştir. ayrıca meşhur adem’in yaratılışı freskine de inanılmaz bir gönderme vardır bu cevapta. hakim olmadığı bir dilde bu kadar muazzam anlamlar içerir bir göndermeyi ayaküstü yapabilmesi bile, sadece bu cevap bile maradona’nın ne kadar büyük bir deha olduğunun göstergesidir. bu arada adem’in yaratılışı için (bkz: #73751390)

    yani büyük isimleri büyük isim yapan sadece bulundukları dönemde başarılı olmaları değildir. doğru zamanda doğru tepkileri vermeleri, kitleleri sürüklemeleri, bunu yaparken de alanlarında dünyanın en iyisi olmalarıdır. yukarıda 100 kişi bir daha cristiano ronaldo, messi gibi isimler gelmeyecek, benzer isimleri göremeyeceğiz demiş… ben buna dötümle gülüyorum. af edersiniz ama nah göremeyeceğiz. her zaman daha iyi top cambazları, daha yetenekli sporcular izlemeye devam edeceğiz.

    doğrudur bugünkü futbol bambaşka bir yere evrildi, arjantin’in nostaljik şampiyonunun bugünün ikinci sınıf takımlarının karşısında bile hiçbir şansı yok. maradona bugünkü stoperler için durdurulması kolay bir hedef… ancak şunu atlıyorsunuz buradaki aslan payı ne messi’nin, ne ronaldo’nun (yani sporcuların) ne de değişen taktik anlayışındır. buradaki aslan payı özellikle son 15 yılda bilimin sporun içine günden güne daha büyük bir biçimde nüfus etmesindedir. siz messi o hormon tedavileri ile desteklenmese, ronaldo o steroidleri almasa messi ve ronaldo olabilecekler miydi sanıyorsunuz? yere göğe koyamadığımız gegenpress’in mucidi klop’un antreman videolarına bakın bakalım dortmund’dan beri bilimi nasıl kullanıyor… bilim olmasa liverpool şampiyon olabilir miydi sanıyorsunuz?

    yoo dostum yoo… bilim bu işin içine henüz çok yeni girdi, ileride spor hayal bile edemeyeceğiniz gelişmelere gebe… örneğin belki 45 metreden önü her müsait olduğunda topu çatala gönderebilen futbolcular izleyeceğiz birkaç on yıla kalmadan. her zaman her şartta, fiziki ve bilimsel imkanların müsait olduğu her durumda hata yapmayan futbolcuları izleyeceğiz… ronaldo ve messi’nin istatistiklerini geçmeye aday bebeler daha onlar futbolu bırakmadan peydahlandı bile… bakın fransa’nın yeni yıldızına… peki her seferinde 45 metreden gol atabilen isimleri izlemeye başladığımızda bu durum bizim için sıradanlaşmayacak mı? o gollere şimdi izlediğinizde hissettiğiniz heyecanın bir benzerini hissedebilecek misiniz? işte futbolun kan kaybettiği yer burasıdır. yoksa biz de biliyoruz şimdiki sporcuların bireysel olarak karşılaştırıldığında ne seviyede olduklarını, sen bana şunun cevabını ver;

    bir daha böyle dramatik bir hikaye ile koskoca dünyanın tüm ezilen halklarını mutluluktan ağlatacak bir isim icat edebilecek mi senin o spor bilimin? dünyanın en güçlü devletinin en dipten gelmiş en prestijli vatandaşlarından birisi olan dünya şampiyonu boksör sadece askerleri eğlendirmek için orduya çağrıldığında “bu benim savaşım değil” diyebilecek mi? senin spor biliminin böyle bir taşağa dökebilecek betonu var mı sen bana bundan haber ver?

    bak daha dünya kupasını kazanmasına, ikinci kupa finaline hele hele italya'daki inanılmaz hikayeye falan girmedim. messi maradona’dan büyükmüş!... bi sktir gidin artık lan!

  • şimdi ekpe'nin burada kendini bulması, basketbolunu geliştirmesi, avrupa'nın en değerli uzununa dönüşmesi, gördüğü ilgi vs kendisi açısından büyük kazanımlardır. bu konuda minnettar olduğuna eminim.

    ayrıca bu sadece ekpe'nin kazancı da değildir. fenerbahçe açısından da win/win durumu söz konusudur. euroleague şampiyonluğunda en büyük paylardan biri ekpe'ye aittir.

    dolayısıyla hiç birimizin ekpe'ye niye gidiyorsun demeye hakkı da yoktur. zira;

    1-adamın içinde yüksek sıra draftı olmasına rağmen nba'de tutunamaması ukde olarak kalmıştır. kendini kanıtlama çabası en az bir rookie kadardır -hatta kötü hatıralar düşünüldüğünde daha fazladır-.

    2-avrupa basketbolu bakımından tatmin olmuştur. hem euroleague şampiyonu hem finaller mvp'sidir. motivasyonu geçen sene başında olduğu kadar yüksek olmayabilir. (hatırlarsanız geçen sene yaz döneminde yeni kontratını alır almaz #feneryear hashtagi açmış, tüm yaz boyunca kimsenin çalışmadığı kadar çalışmıştır)

    3-burada çılgınlar gibi sevilse de sadece amerika'da yaşamak istediği için dahi ayrılmak istiyor olabilir.

    yukarıdaki tüm unsurlara saygı duyuyorum, kaldı ki aşağıda yazacağım konularda da ekpe'yi çok sevdiğim ve başarılı olmasını arzu ettiğim için kararına yönelik eleştirilerimi sıralayacağım. zira müstakbel bu ayrılık her halükarda bizleri çok üzecekti, ancak en azından ekpe'nin kendisi için çok daha iyi şartlarla ayrılmasını isterdim. nedenlerine gelince;

    1-gittiği takım gordon hayward'ın takımdan ayrılmasıyla, neredeyse playoff iddiası dahi olmayan bir takıma dönüşmüştür (free agent döneminin bitmesini ve utah'ın olacaksa diğer hamlelerini beklemekte fayda olduğundan yine de temkinli yaklaşıyorum)

    2- daha önemlisi takımın elinde kalan tek franchise player (bu arada franchise playerlığı da son derece tartışmalıdır, bana göre değildir) rudy gobert. şimdi bu uzun arkadaş 25 yaşında. yıllık $21,224,719'dan başlayan giderek artan ve 2020/2021 sezonu sonunda bitecek bir kontrata sahip. oyunun bir çok alanında ham bir oyuncu olmasına ve bana göre ekpe'nin oldukça altında olmasına rağmen, nba'in evrildiği son dönem için korkunç bir fiziğe ve defansif becerilere sahip. dolayısıyla utah'ta ilk beşe yazılacak ilk isim konumunda. bu uzun arkadaş geçen sezon ortalama 34 dakika süre almış.

    ekpe'nin nba'da 4 numara oynayabilmesi imkansız. yani kendisine maksimum kalan süre 14 dakika, hadi diyelim biraz dakika çaldı yine de 20 dk ortalamayı bulabilmesi dahi çok zor. (kaldı ki daha jeff whithey'den tut, boris diaw ve derrick favors'da uzun rotasyonun içindeler)

    3- udoh nba'de ne yapabilir? bir kere fiziğinin hem kısa hem zayıf olması (nba ölçülerinde) ve sırtı dönük oyuncuları savunmadaki zaafiyetinin nba'de büyük dezavantaj yaratacağı aşikar. ekpe avrupa'daki gibi korkunç bir çember savunucu olamayacak nba'de. yine ribauntlarda da sıkıntı yaşayacak.

    ancak avrupa'da özellikle işin hücum kısmında kendisini pas dahil bir çok konuda geliştirdiği için, yine de nba'de 20-25 dk şans bulan iyi bir rotasyon oyuncusu olabilir. doğru bir takımda ve organizasyon'da 6. adam dahi olabilir (ya da ilk beş başlayan ama 25 dk civarı olan bir oyuncu da olabilir)

    şimdi bu tip bir oyuncunun nba'de özellikle yayın gelirlerinin inanılmaz boyutlara ulaşmasıyla yıllık olarak kazandığı paralara 10 örnekle bakalım:
    1- joakim noah -$17,765,000
    2- ian mahinmi -$16,661,641
    3- timofey mozgov - $15,280,000
    4- robin lopez - $13,788,500
    5- miles plumlee - $12,500,000
    6- ömer aşık - $10,595,505
    7- meyers leonard - $9,904,494
    8- kosta koufos - $8,393,000
    9- cole aldrich - $7,300,000
    10- boban marjanovic - $7,000,000

    şimdi ekpe'nin kazanacağı para bu isimlerin yanında oldukça komik kalıyor.

    gelelim sonuca kendisine tercihinde saygı duyduğum sebepleri de eleştirilerimi de sıraladım. şöyle bir sonuç çıkarabiliyorum sadece utah ve nba seçiminde: salt lake city küçük bir yer. bir çok hikayeden (ve özellikle mehmet okur'dan) kolej havası olduğunu, oyuncuların taraftarlarla ilişkilerinin çok yoğun olduğunu, bir ekol olduğunu, basketbolun oradaki en önemli şeylerden biri olduğunu biliyoruz.

    sanıyorum ekpe nba hayaline tekrar kavuşmak isterken buradaki özellikle saha dışındaki etkileşimi de sağlayabileceği bir yer seçmek istedi (adamın kitap kulübü filan var bildiğiniz gibi)

    kendisi için çok daha iyi şartlarda ayrılmasını isterdim. yerini hem sportif hem de insani anlamda doldurmak çok zor olacak. ancak kararına eleştirilerime rağmen saygı duyuyorum. seni çok sevdik ekpe umuyorum hem çok mutlu hem de çok başarılı olursun.

  • resmi gazete’de yayımlanan cumhurbaşkanı kararıyla bulgaristan vatandaşlarının türkiye’ye pasaportsuz girebilmesine imkan tanındı.

    türkiye cumhuriyeti vatandaşlarının bulgaristan’a girebilmesi için uygulanan pasaport ve vize zorunluluğu ise devam edecek.

    çok şükür ülkemize destursuz giremeyen kalmayana dek bu rüzgar devam edecek, aqparti sevdası bitmeyecek.

    memlekete bir bulgar çingeneleri, mafyasi dadanmamıştı.

    kaynak eklendi.

    https://www.diken.com.tr/…-pasaportsuz-girebilecek/

    https://tr.sputniknews.com/…bilecek-1059181989.html

    edit. bazi onursuz aktroller bu vize serbestisi pasaportla alakasi yok diye kivirmaya calismis. okudugunu anlasaydin bari, kimlik karti olan bulgar vatandaslari vize olmaksizin 90 gun ulkede pasaportsuz bir sekilde ikame edebilecek.

    bir de yanlis haber demis algici s2k