ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
duyulmuş en enteresan iltifat
-
3 yaşındaki kızımdan gelsin;
_ sen benim en babamsın.
yıllar geçse de unutulmayan oyun hileleri
-
türkçe okunuşuyla (bkz: le-a-ve-me-a-lo-ne)
bir polisten beklenmeyen davranışlar
-
-yer balıkesir ayvalık karayolu ; radara giren modelli yedi sekiz araç arka arkaya dizilmiş,yüz km üzerinde bir süratle radara yakalanıp bu araçların arkasına ekleniyoruz evrak kontrolu yapan trafik polisinin başında üç dört kişi meramını anlatmaya çalışıyorlar.belliki acil işleri var,memurun ceza yazamıyacağı kadar önemli şahsiyetler.
polis sinirli yorgun ortalığa yüksek bir sesle ;
-mazereti olmayan devletin yüksek yerlerinde tanıdığı olmayan kim var.
sürücümüz aslan abi ;
-memur bey biz bu duruma uyuyoruz.
polis bizi işaret ederek ;
-siyah doğan gidebilir diğer araçların mazeretleri kabul edilmemiştir.vekillerinize saygılarımı iletin hepinize ceza kesecem...
.
game of thrones
fatih altaylı'nın göçmen sevicilere verdiği ayar
-
şu şekildedir:
ayağı yerden kesik sol avanakla, köle tüccarı sağ avanak el ele göçmen politikasızlığını savunup duruyorlar.
suçladıkları ise her zamanki gibi makuliyet ve öngörü.
yani biz.
kendini sola yerleştirmiş hıyarın biri diyor ki, “sizler göçmenlere karşı çıktığınız için altındağ’da böyle oldu”
tek kelime var bu durumu çok da terbiye dışında çıkmadan tanımlayan.
“dangalaklık”
herif apartmanın 20'nci katında balkon demirine çıkmış aşağı atlamaya hazırlanıyor. birisi diyor ki, bak atlama, atlarsan ölürsün” adam atlayıp ölüyor.
bu solcu hıyara göre sorumlu “atlarsan ölürsün” diyen.
sonra bu gibiler türkiye'nin düşün hayatına yön verdiklerini düşünüyorlar.
haliyle bunların yön verdiği düşün hayatı da böyle oluyor işte.
aynı dangalak devam ediyor.
“iklim krizi nedeniyle bu göçler olacak.”
suriye’den gelenler ve afganistan’dan ipini koparanlar iklim krizi nedeniyle mi geliyor peki.
buna sorarsan evet.
kendi gibi salaklar inanabilir.
ama ben inanmam.
bu gibilerin ilk kez duyduğu ve millete sattığı bilimsel kavramları yıllardır türk halkına anlatmaya kendini adamış biri olarak söyleyebilirim ki, iklim krizi ve 6. büyük yokoluş sürecinde olacak olan göç başkadır, dış politika hataları ve abd politikalarına aptalca biat nedeniyle ortaya çıkan bu göç başka.
bu ikisini aynı yerde değerlendirmek katıksız bir cehalet değilse, okuyanı kendi kadar dangalak zannetmektir.
sağcısı ile solcusu ile sözde fikir adamı bu kadar cahil, ya da saf, aptal ya da belki kötü niyetli ve satılmış olan bir ülkenin burnunun boktan çıkmaması ise normaldir.
çünkü bu aptallıklar yanlış politikaların mimarlarına “bak doğru yoldayız” dedirten aptallıklardır.
https://m.haberturk.com/…avanak-solumda-salak-amp?_
mesleği söylemeden anlatmak
-
vatan millet allah diyerek oy alan ve hırsızlık yapan.
not:boyum uzun
şortla çöp attı diye komşu kıza saldıran manyak
-
iç işleri bakanı süleyman soylu olan ülkede şaşırtmayan haberdir.
dışarıdayken etraftan duyulan yaran diyaloglar
-
umulmadik surprizler dogurabilen diyaloglardir. gavurellerinden birinde, oglen saatinde, hincahinc musteri dolu, bir doner dukkaninda;
servis yapan adam - abi bu doner hangi musterinin????
usta - aha shooo kel gafalinin!
servis yapan adam - abii elin adamina niye ole diyosun yaa, ya adam turkse?
usta - ne turku lan baksana surata kesis gibi.
musteri - kesis sensin lan durzu !!!!!!!
san junipero
-
black mirror'ın 3.sezon 4. bölümünün ismidir.
sezonun 4. bölümü orijinal bir isme sahip. ilerleyen dakikalarda bölüm içinde geçen bir yer adı olduğunu anladığımız san junipero’nun yönetmeni aynı zamanda 2. sezon 1. bölüm “be right back”in de yönetmenliğini yapmış olan owen harris, senaristi ise charlie brooker. başrollerinde mackenzie davis ve gugu mbatha-raw‘ın bulunduğu bölüm an itibarıyla birçok platformda sezonun en iyi bölümlerinden biri olarak karşımıza çıkıyor.
aşina olduğumuz distopya havasından ilk etapta uzak olduğunu hissettiğimiz bu bölümün vuruculuğu bittiğinde ve üzerinde biraz düşünüldüğünde ortaya çıkıyor. kimilerine göre bu dizi çatısı altında yayımlanması dahi hata olan ve ütopik bir senaryoya sahip olduğu söylenen san junipero, tıpkı aldous huxley’nin brave new world'ündeki gibi ütopya görünümlü bir distopya aslında.
senaryo ölümsüzlük üzerine kurulu. fakat alışılagelen fiziksel bir ölümsüzlük değil bu. sanal bir ortamda gerçekleşen ve kişilerin öldükleri andan sonra farklı bir boyutta ve sınırlı bir alanda yaşamaya devam ettikleri san junipero şehrinde geçiyor öykümüz. yorkie ve kelly isimli iki kadının yolu bu sanal şehirde kesişir ve bilinç düzeyinde birbirlerine aşık olurlar. dünya’da yaşam devam ederken her hafta 1 saatliğine bu şehri ziyaret etme şansına sahip olan insanlar, eğer memnun kalırlarsa ebediyen burada kalmayı seçme ve dünya’daki varlığına son verme özgürlüğüne sahiptirler.
yorkie henüz 20’lerinin başında genç bir kadınken geçirdiği trafik kazası sonucunda felç kalır. belli bir süre san junipero’yu ziyeret eden yorkie, çekingen ve içine kapanık biridir. fakat kelly ile tanışması sonucunda hayatının kırılma noktalarından biri gerçekleşecek ve dünya’daki varlığına son vererek sonsuza dek san junipero’da yaşamaya karar verecektir. peki ama aşık olduğu kadın uğruna bunu yapan yorkie, dünya’da eşi ve çocuğunu kaybeden kelly’den aynı karşılığı görebilecek midir? onu san junipero’da yalnız bir hayat mı beklemektedir yoksa bilinç düzeyi ve sınırlı bir alanda aşk dolu sanal bir “yeni dünya” mı?
dizide san junipero adıyla karşımıza çıkan yer 80’li, 90’lı ve 2000’li yılların california’sı olarak izleyiciye sunulsa da, şehir görüntülerinin cape town’da çekildiği bilgisi yer alıyor. şehrin daimi olarak sonsuz eğlence ve mutluluk alanı olarak lanse edilmesi ilk etapta olumlu görünse de, bölümün sonundaki dijital mezarlık görüntüsü bir an için korkutmaya yetiyor, ki bölümü distopya yapan kısmın bu olduğunu fark etmek insanı geriyor.
bu bölümü distopya olarak görmeyen black mirror izleyicilerinin yapmaları gereken şey ise olaya biraz daha farklı bir pencereden bakmayı başabilmelerinde gizli. san junipero sanal bir dünyadır ve tabii ki bir veya birden fazla yazılımcıya sahiptir. kaderimiz o yazılımcıların ellerindeyken, bilerek ve isteyerek fiziksel dünyayı terk etmek ne kadar doğru? içinde yaşadığımız fiziksel dünyada da her an birileri tarafından yaşamımıza son verilme ihtimalinin bulunması san junipero ile dünya’yı aynı kefeye koymamıza yetiyor. her iki dünyada da insan bir “yolcu”dur aslında ve niçin o dünyaya giriş yaptığını ve ne zaman terk edeceğini bilemez. haliyle kaderimizin öyle ya da böyle birileri tarafından kontrol edildiği gerçeğiyle yaşamalıyız. hangi dünyada olduğunaysa yine kendimiz karar vermek zorundayız.
özetle, tüm black mirror bölümleri arasında farklı bir kulvarda olan san junipero, ütopya ile distopyanın kesiştiği o ince çizgi üzerine kurulmuş olan, üzerine tezler yazılabilecek denli etkileyici bir senaryoya sahip.
mehmet görmez'in kaldığı lojmana jakuzi koydurması
-
batı'nın iyi yönlerini mi alıyorduk hepsini mi ?
yaran facebook durum güncellemeleri
-
"hayatımda en çok da, inekden süt sağmayı bulan adamın,bulmadan önce inekle ne yapmaya çalıştığını merak etmişimdir."
hasan can kaya'ya elazığ isyanı
-
hasan can kaya hiç sevmem, programını da izlemem fakat şu memleket savunma, dağdan taştan oluşan koca şehri kişileştirme mallığı ne zaman son bulacak güzel ülkemde? böyle ezikçe bir şey olabilir mi lan? ''elazığ özür bekliyormuş'' ahaha.