hesabın var mı? giriş yap

  • dizinin bel kemiği şu diyalogtur:

    - neler oluyor?

    - şimdi anlatamam. bana inanmalısın. dediğimi yap zamanımız yok.

    karaterler arasında sıkça geçen bu konuşma aslında seyirci ve senaryo yazarları arasında da şu şekilde geçmektedir:

    - neler oluyor?

    -şimdi anlatamayız. bize inan çok güzel bağlayacağız. izlemeye devam et.

  • penguen'deki köşesi, dergi ele geçince ilk açılan sayfalar listesine girmiştir kafadan.

    (polis sarhoş bir sürücüyü çevirmiştir, elemanın sarığı ve çember sakalı vardır)
    -üfleyin...
    -memur bey evladım ben alkol kullanmam imamım ben.
    -okuyup üfleyin o zaman ehe he... üfle len!

  • yillar once bir gun, pek adetim olmadigi uzere ogle uykusuna yatmistim. kisa surede dalinabilecek en derin uykuya dalip, gunes ufukta el sallarken uyanmistim. gunun en guzel, sen sevdigim anlariydi bu anlar. bu guzelligi daha da guzellestiren, pek aliskin olmadigim bir sey daha vardi: uyandigimda, zeki muren caliyordu evin icinde.

    zeki muren ile uykuya dalmis, kadeh tokusturmus, meramimi dokmus, havaya karisan sigara dumanini izlemistim bos gozlerle ama hayatimda ilk kez zeki muren ile uyaniyordum.

    askin icimde ruya diyordu zeki muren. bildigim, dinledigim bir sarkisiydi ama sanki ilk kez dinliyordum. hatta sanki ilk kez zeki muren dinliyordum. daha once yasamadigim, tatmadigim bir duyguydu bu.

    gozlerimi acmamla birlikte kulagima carpan ''...gostermiyor aynalar beni artik ben diye...'' nagmeleri, batmaya yuz tutmus bir gunes, zeki muren sanki icerde bir yerlerde, mutfakta yahut salonda gezinerek sarki soyluyor hissi...

    dinledim buyulenmis gibi. hic hareket etmedim. sanki ben odanin kapisini acsam, zeki muren kaybolacakti. sanki uzandigim kanepede dogrulsam, tum bu buyu bozulacakti. bekledim. ama bekledigim sarkinin bitmesi degil, bitmemesiydi. bitmemesini bekledim sarkinin. hic bitmesin istedim. cunku boyle sihirli anlarin, insanin hayati boyunca pek nadir yasacagini biliyordum.

    sarki bitti. zeki muren sustu. bos evi dinledim bir muddet. neden bilmiyorum, gozlerim de kapidaydi. o an, yani sanki tam o an, kapi acilacak ve iceri tum isiltisi ile zeki muren girecekti sanki. kendimi zeki muren'e hic bu kadar yakin hissettigim olmamisti.

    o gun, o anlarda hissettigim ve yasadigim salt, puruzsuz, tamamiyle seffaf huzur duygusunu, ben omrum boyunca bir daha hic yasayamadim.

  • olcay sahan olcay olcay olcay olcay

    arda turan arda arda arda arda

    maçı bu şekilde anlatan spiker.

    hele gecen yil sky360'da basketbol maci anlatirken..

    lofton lofton lofton lofton

  • buluşma yerini iyi ayarlayamamak.

    ben bir keresinde belediyenin sosyal tesislerine gitmek zorunda kaldım. ilk ve son buluşma olmuştu benim için.

  • 75-80 yaslarinda bir "dede"nin nişantaşı'nda kaldırımda şaşkınlıkla etrafa bakışı, ayaklarının dibinde 2 file portakal, biri patlamış ve kaldırıma saçılmış...bastonuyla portakalları kendine doğru yuvalarması, yanindan solaryum karası bir kadının hayret ve şaşkınlıkla, portakallardan birinin üstünden atlaması, hemen sonra portakal değip de pisletti mi acaba diye beyaz topuklu çizmelerine bakması ve hızla uzaklaşması... dedenin şaşkın yüzünün asılması, ve buna daha fazla dayanamayıp kırmızı ışıkta duran ve içinden olayların izlendiği dolmuşu terk etmek, dedeye doğru yürümek...

    bir gün kadiköy - beşiktaş vapurunda bir evsizi göze kestirmek, uzaktan izlemek, elinde kocaman ağzına kadar dolu büyük boy bir çöp torbası olduğunu görmek, geminin kıç tarafına yöneldiginde martılara ekmek getirmiş olduğunu fark etmek, insanların ondan uzaklaşması, içeri girmesi, belki kaçması, korkması...sonra yanına gitmek, dönüp "sen de atmak ister misin?" demesi... koluna girmek...birlikte dakikalar geçirmek...onun bir seylerin "daha fazlasi" olduğunu idrak etmek...

    kalamışta sokak aralarında akordeon çalan gencecik bir çocugun, 3-5 hafta üstüste aynı sokağa gelişi, apartmanlardan para atanlar oldukça, onların evlerinin altında daha uzunca kalarak boşnak veya rus ezgileri çalması, 1 hafta kadar sonra artık gelmediğini fark etmek...

    5 yaşında bir çocugun kendinin 5 katı yaşında birine "ne güzel olurdu sen çocuk olsan" demesi...

    karganın tekini çatıdaki su birikmiş olukta, gagasıyla çevirmek suretiyle, ekmeğin iki tarafını da ıslatırken yakalamak...

  • sıklıkla şişman kızlara, çok zayıf erkeklere, kısa boylu insanlara bazen açıkça bazen üstü kapalı yapılan eziyet. bu minareyi çalanlar genelde "takılıyorum yaaa, n'oldu bozuldun mu?! off sen de amma alıngan çıktın" ya da "ne var yani, dürüst bir insanım ben, doğruyu söylüyorum, yalan mı?" kılıfına sığınır.