hesabın var mı? giriş yap

  • ege kıyılarından tutun da istanbul'un en elit semtlerinde her köşebaşını tutmuş malum teröristlerin saldırdığı esnaftır. aq barzosundaki özgüven, o leş konuşmasındaki tehditkarlık, kanun nizam tanımazlığın vücut bulmuş hali. ülke iyice teksas'a döndü. devlet, kolluk kuvvetleri, hukuk niçin var? herkes kendi düzenini kuracaksa biz niye ve kime vergi ödüyoruz? kaynak

  • hiçlik makamı..

    nasreddin hoca’ya sormuşlar: “kimsin? ”
    “hiç” demiş hoca, “hiç kimseyim.”
    dudak büküp önemsemediklerini görünce sormuş: “sen kimsin? ”
    “mutasarrıf” demiş adam, kabara kabara.
    “sonra ne olacaksın? ” diye sormuş nasreddin hoca.
    “herhalde vali olurum” diye cevaplamış adam...
    “daha sonra? ..” diye üstelemiş hoca.
    “vezir” demiş adam.
    “daha daha sonra ne olacaksın? ”
    “bir ihtimal sadrazam olabilirim.”
    “peki ondan sonra? ”
    artık makam kalmadığı için adam boynunu büküp son makamını söylemiş: “hiç.”
    “daha niye kabarıyorsun be adam ben şimdiden senin yıllar sonra gelebileceğin makamdayım: ‘hiçlik makamı’nda.”

    bir de ubûdiyet makamı var, hakîkî manada olanı tabi..

  • bu kadınının ilk vukuatı değil bu, konuyu ve tarihi hatırlamıyorum ama olumsuz yoruma yine böyle bir üslupla karşılık verdiğini hatırlıyorum. psikolojik sorunlarını tüketiciye kusuyor resmen. hadi markama zarar veriyor diye tepki göstermesini geçelim kişisel olarak da saldırıyor. yazık, bundan sonra almam, aldırmam.

    düzeltme: konuyu ekşiden hatırlıyormuşum
    https://eksisozluk.com/img/0m8jwsgk
    (bkz: #135388592)

  • bir açıklama.

    daha önce ay'daki kutup bölgelerinde, yani karanlık ve soğuk bölgelerde su varlığına ilişkin bulgular vardı zaten. şimdi artık güneş gören bölgelerde de suyun varlığına ilişkin kanıtlar ele geçmiş durumda. clavius adlı kraterde, kızıl öte bölgedeki gözlemlerle bulunmuş.

    tabi ki suyun varlığı ay'da daha fazla zaman geçirilmesi ve belki de yeni keşifler yapılabilmesi için gerekli bir şey, ancak henüz bunun kaynak olarak kullanılıp kullanılamayacağı belli değil. zira bu bildiğimiz şakır şakır ya da birikinti halinde su ya da buz değil, sadece moleküller halinde orada bulunuyor. bölgedeki 1 metreküp toprak başına 350 grama yakın yanılmıyorsam... yanlış bilgi vermiş olmak istemem, siz yine de araştırın bu kısmı.

    şimdi sırada, o suyun oraya nasıl geldiği ya da orada nasıl oluştuğu ve neden hapsedilmiş şekilde korunduğunu bulmak var.

  • yukarıda yazdıklarımıza (#6139141) ek olarak, madde madde yazacak olursak..

    1- eğer kurumsal iktisat * iktisadî ortodoksi (neoklasik iktisat) tarafından soğurulmadıysa bu, veblen'in, eyüp özveren'in tabiriyle, kurumsal iktisadın çekim merkezi olmasından dolayıdır. tek başına bu bile veblen'in ne kadar önemli olduğuna delildir.

    2- iktisat, tee cantillon'dan beridir, adam smith'den beridir fiziğe öykünen bir disiplin olagelmiştir. buna yalnız iki kişi itiraz etti; birisi bu ademoğludur. ona göre iktisatın, kuracağı eğretilemeler için ödünç alacağı koşutlukları fizikte değil, "biyoloji"de aramak gerektir. bu veçhile newton'un karşısına darwin'i koymuştur. iktisat, duruk * dengelerin karşılaştırmalı çalışması olmaktan öteye geçmeli (bunu yapanlar klasik ve neoklasik iktisatçılardır); evrimsel bir anlayışla a'dan b'ye nasıl gidilir, bunun yanıtını aramalıdır.
    (bkz: richard cantillon)
    (bkz: adam smith)

    3- yukarıda da bahsettiğimiz atıl merak * kendi kişiliği ile tam bir bağlılaşım ve dahi uyum içinde olan bir kavramdır. "bilim, bilim için yapılmalı" lafzını düstur bellemiş; "nesnel" kalmaya takıntı derecesinde önem atfetmiş bir düşünürdür. bu onu "kural koyucu"* bir bilimsel tavır almaya itmiş ve onun, "kural koyuculuk"un karşıtı olan tespitçi, betimleyici* amcaları * kıyasıya eleştirmesine sebep olmuştur.

    4- peki muhterem pür-i pak mıdır? oh, tabi ki hayır kuzum,, kendisi bir değer kuramı* sahibi değildir netekim; kavramsal çerçevesi fiyat tespiti, kaynakların dağılımı gibi konular üzerine konuşmasına imkan tanımamaktadır, ne münasebettir.

    5- falandır, filandır.

  • bi keresinde kendi cep telefonumun üzerine yatmışım tabi farketmemişim, o da son aranan numara olan evin numarasını aramış, gittim açtım ev telefonunu hiç ses gelmedi ben de sapıktır diyip bi güzel küfrettim, sonra girsin ibneye diye telefonu açık bıraktım unutmuşum öle, yarım saat sonra bi arkadaşı cep telefonundan aramak için telefona baktığımda acı gerçeği öğrendim kendimden tiskindim...

    edit: yeni nesile açıklama yapma gereği hasıl olmuş. o yıllarda telefonlar tuşlu ve cep telefonundan ev telefonunu aramanın dakikası bir kaç milyon. öyle paket maket de alamıyorsun.

  • einstein bir gün bakkala girmiş o zamanlar einstein, kamyoncu sigarası olarak bilinen uzun marlboro içiyormuş. marlboro'nun fiyatı ise beş dolar elli centmiş. einstein, bakkalın 9 yaşındaki çırağına 10 dolar uzatmış. bakkalın çırağı ona;

    - "dayı, elli centin daha var mı?" demiş...

    einstein çocuğa;

    -"ne elli centi yiğenim? ben sana 10 dolar verdim." demiş...

    çocuk;

    -" dayı elli cent daha ver de, sana 5 dolar para üstü vereyim. boşuna bozukluk taşıma sen." demiş...

    einstein'ın gözleri dolmuş ve;

    -"sen bir dahisin ufaklık. paranın üstü kalsın, senin olsun. "demiş ...

    o çocuk kim miymiş? o çocuk yazları oxford'dan, amerika'da bulunan amcasını ziyarete gelen ve amcasının dükkanında çıraklık yapan stephen hawking'in ta kendisi...

  • 31 aralık 2005 gecesi, evin oturma odasında 1 kız 2 erkek kalmıştır. erkeklerden atik olanı ile kız televizyonun kumandası için kavga ederken yavaş yavaş işi pişirmeye başlarlar ve içerdeki boş odalardan birine geçerler. yalnız kalan eleman sabah arkadaşı odadan çıkınca:
    - bi kumanda için insan insanı sker mi lan?