hesabın var mı? giriş yap

  • netflix'in kanımca en iyi şovu. ama bu entry şov hakkında değil, bo jack karakteri hakkında olacak ve bütün sezonları izlemeyenler için spoiler içerebilir;

    “yeterli olanı aramayı bırak, çünkü asla yeterli olmayacak...”

    hayvanların ve insanların bir arada yaşadağı, daha önce pek karşılaşmadığımız türde bir çizgi film evreninde, tüm insani sorunları ile bocalayan bir at bojack. eskiden yayınlanan çok ünlü bir tv şovunun ekmeğini yemeye devam eden, ailesi yüzünden yaşadığı travmalar ile insan ilişkilerinde hep sınıfta kalan ama bir yandan hep bir arayış içinde olan huysuz orta yaşlı bir adam. mutlu olmak, umursamak, sevmek, sevilmek ve iyi bir insan olmak gibi standart kilişileri hayatı boyunca elinin tersi ile itmiş, artık hayata tahammül edemediği yaşlarında ise onların kaygısına düşmüş kocaman bir çocuk. neyin kıymetli, neyin değersiz, neyin derin, neyin anlamsız olduğunu anlamakta güçlük çeken; geç kalmışlık hissinin hakkını sonuna kadar veren tutarsız bir ayyaş. hayatını izlerken, başımıza gelmiş ya da gelme potansiyeli olan tüm karamsar ve acımasız hayat senaryolarını gözümüzün önünden geçiren bir denek. netflix’in tuttuğu aynada, muhakkak kendimizden bir parçamızı görebileceğimiz bencil, sarkastik, nihilist, tutarsız, komik ve üzgün bir karakter. holywoo sakini, animasyon tarihinin eşsiz karakterlerinden biri; bojack horseman.

    5 sezondur bir arayış içinde bojack. bazen huzuru, bazen ilgiyi, bazen aşkı, bazen başarıyı, bazen gerçek bir hüznü, bazense yarım bir neşeyi kovalayıp; sonunda her zaman kaosu buluyor. mutlak ve sürekli bir mutluluk yerine onun kapısını her zaman yeni bir üzüntü çalıyor. zaten aradığı da daimi bir mutluluktan çok, daimi bir iç huzur. tüm yaptığı yanlışları, bile bile isteyerek yapmış olmanın verdiği vicdani yükten kurtulmak ve herkesten önce kendini affetmek. kendinden nefret etmeyi bırakıp, tüm travmalarından arınıp, hayatının geri kalanını kendi kontrolünde ve daha güçlü bir duruş ile yaşamak. bir defasında dile getirdiği; “birgün etrafına bakıp herkesin seni sevdiğini göreceksin ama hiç kimsenin senden hoşlanmadığını fark edeceksin. ve bu, dünyadaki en kötü yalnızlık hissidir...” cümlesindeki histen kurtulmak. yalnız bile kalsa, bunu kabullenmiş bir şekilde yapmak.

    çok şey öğrendiğini ve yaşadığını düşünen, kendini bilge gören bojack; her defasında kalbini daha da kıran, tahammül sınırını daha da zorlayan şeylerle karşılaşıyor. bu noktada annesinin ona söyledikleri daha bir anlam kazanıyor; “bir canavar olduğumu düşünüyorsun. seninle laf dalaşına girmeyeceğim bojack. söylemek istediğim şey, mutlu olmak istediğini biliyorum ama olamayacaksın ve özür dilerim. sorun sadece sende değil, biliyorsun. ama baban ve ben işte.. içindeki çirkinlik sana bizden miras kaldı. kusurlu doğdun. doğuştan kusurlusun. şimdi de hayatını projelerle doldurabilirsin. kitaplar, filmler, kız arkadaşların.. ama bir yanın hep eksik kalacak. sen bojack horseman'sın ve bunun tedavisi yok..”

    evet annesi bojack’e tam da bunları söylüyor ve bunlar ailesinin ona hayatı boyunca davranışının yanında belki de en samimi ve içten yaklaşımı. ama biz onun başına her kötü şey geldiğinde, içinde bir yerlerde taşların biraz daha yerine oturduğunu hissediyor, şov ilerledikçe de bojack’in yitirdiği sandığı o anlama daha çok yaklaştığını görüyoruz. belki bu bir mutlu son olmayacak ama o çabalamaya devam ettikçe, varacağı nokta hem ona, hem etrafındakilere, hem de bize doğru ve anlamlı gelecek.

  • koç ailesinden bahsediyoruz ethem sancak aydın doğan vs. değil bunlar napacaktı ebele gübele sayın cumhurbaşkanım diyip duracak mıydı? iktidardakiler yarın değişir ama bunlar her daim ülke ekonomisinin en büyük çarkı olarak var olacaktır.

    fb nin şampiyonluğu garanti gibi sığ yorumlarsa tam komedi.

  • çocukken en büyük hayalinin fenerbahçe başkanı olmak olduğunu söyledi. bende çocukken hep fenerbahçe forması giymek isterdim ama hiç başkanlık hayalim olmadı. sanırım zengin-fakir farkı böyle bir şey.

    başkan olursa tribünleri birleştirir çünkü sevmeyeni yok gibi.

  • aşı karşıtlarının verileri çarpıtmaktan bıkmadıklarını gösteren bir başka haber. örneğin:

    - 100 kişilik bir popülasyonda, 95 aşılı + 5 aşısız varsa,

    - 95 aşılıdan 7'si ve 5 aşısızdan 3'ü hastaneye yatıyorsa,

    eğer aşı karşıtı bir cahilseniz, hastaneye yatan 10 kişiden 7'si aşılı olduğu için buradan hastaneye yatanların %70'i aşılı diye manipülasyon yapabilirsiniz. kağıt üzerinde doğru bilgi ama bu orana bakıp aşılar işe yaramıyor demek için salak olmak lazım.

    aklı başında mantıklı biriyseniz, aşının hastaneye yatıştan koruma oranının %90'ın üzerinde olduğunu, aşısızların hastaneye yatış oranlarının ise %60 gibi yüksek bir oranda olduğunu hesaplayabilirsiniz. işte aşı karşıtları bu iki oranı görmezden gelip yukarıdaki gerçeği yansıtmayan oranı işlerine geldiği gibi yayıyorlar. bunların veri çarpıtma tuzağına düşmeyin.