hesabın var mı? giriş yap

  • sırma saçlı süleyman 18 yaşındaki suçsuz üniversitelileri şafak baskını ile evinden aldırırken bu yamyamlar sokaklarda mafyacılık oynuyor.

    memleketin geldiği nokta bu işte..

  • "öss haftası ailen ne kadar da iyi davranmıştı hatırlasana. işte ben sana bi ömür öyle davranacaktım.."

  • olasılık ve istatistik üzerine çalışmalar yapmış ve tam da öleceği gün olarak hesapladığı 27 kasım 1754 gününde ölmüş olan fransız matematikçi abraham de moivre'dır.

    abraham de moivre fransa'da protestan bir ailenin çocuğu olarak doğmuş ve henüz çocukluk yıllarında matematik ile hollandalı matematikçi christiaan huygens'in yazdığı ve cardano'nun kitabından önce yayınlandığı için o zamanlar dünyadaki tek olasılık kitabı olan de ratiociniis in ludo aleae isimli kitabı okuyarak tanışmıştır.

    bu kitaptan etkilenen de moivre, hayatını bir matematikçi olarak geçirmeye karar vermiş ve her ne kadar diğer alanlar üzerine çalışmayı sürdürse de olasılığa ayrı bir ilgi duymuştur.

    moivre, kral 14. louis'nin protestanlara karşı pek de hoşgörülü olmayan politikalarından dolayı fransa'yı terk edip ingiltere'ye yerleşmiş ve ingiltere'de yaşadığı dönem parası olmadığından geçinebilmek için zenginlerin çocuklarına özel matematik dersleri vermek zorunda kalmış.

    moivre'ın verdiği dersler sürekli olarak onun bir yerlerden bir yerlere seyahat etmesine ve boş vakte sahip olmamasına sebep olsa da matematik öğrenme konusunda azmini hiçbir zaman yitirmeyen adamcağız ders aralarında çaktırmadan okuyup bir şeyler öğrenebilmek için isaac newton'ın yakın zamanda yayınladığı orijinal ismi philosophiæ naturalis principia mathematica, türkçe çevirisi ise doğa felsefesinin matematiksel ilkeleri isimli kitabın sayfalarını cebinde dolaştırırmış.

    bu çalışma azmi sayesinde her ne kadar çalışmak için çok az vakte sahip olsa da zamanla matematikte ilerleme kaydetmiş ve hatta dönemin büyük insanlarından olan, newton'ın kankası edmond halley ile arkadaşlık kurmuş ve halley aracılığı ile daha sonra newton ile de arkadaşlık kurmuş.

    o dönemler newton ve halley ile çalışmalar yapmış, hatta newton'ın şu girdide bahsettiğim fluxion çalışmalarını binom dağılımından çıkarıp multinom dağılımına genişletmiş.

    tüm bunlara rağmen fransız kökenli olduğu için ingiliz akademisinde rahat koşullarda çalışmasına imkan tanıyacak bir pozisyon edinememiş, önü asla açılmamış. bahtsız matematikçi bu sebepten tüm çalışmalarına, azmine ve prestijine rağmen zengin çocuklarına ders verebilmek için sağda solda koşturup durmuş, fakirlik çekmiş ve hatta para kazanabilmek için bahisli satranç bile oynamış.

    çok fazla anlatılan ve günümüzde tartışmalı olsa da genellikle doğru kabul edilen bir hikayeye göre de moivre yaşlandıkça bu hayat temposunu kaldıramamaya başlamış ve tıp literatüründe letarji olarak bilinen ağır bitkinlik-yorgunluk rahatsızlığına yakalanarak her gün uyku süresinin yaklaşık 15 dakika arttığını fark etmiş. bunun üzerine zaten olasılık ve istatistik ile ilgilendiği için bu türden hastalıkların ortalama ölüm süreleri hakkında bilgi edinmiş ve kendi ölüm gününün kendi hastalığının seyri üzerinden bir olasılık hesabıyla 27 kasım 1754 gününe denk geleceğine karar vermiş. bu hesaba göre de moivre, sürekli 15 dakika artan uyku ihtiyacı 24 saati bulduğunda artık vücudu durumu kaldıramayacak ve ölecekmiş. işe bakın, adam tam da 2-3 ay öncesinden söylediği günde, söylediği sebepten ve söylediği şekilde ölmüş.

    bu konudaki görüşlerden biri de moivre'ın aslında ölüm tarihini hesaplamadığı, sadece herhangi bir tarihte öleceğini kendisine şartladığı için placebo etkisinin sağlığa zararlı versiyonu olan nocebo etkisi sebebiyle ölmüş olmasıdır

    ancak bu konuda söylemek istediğim iki şey var:

    birincisi bu adamın öyle rastgele bir tarih seçip de "ben bu tarihte ölürüm kesin öyle hissediyorum" diyecek kadar boş bir adam olmaması. yani eğer adam 27 kasım tarihinde ölmesinin daha olası olduğunu söylüyorsa boş yere söylemiyordur, bir bildiği vardır. neden böyle söylediğimi görmek isteyenler yazının sonuna bırakacağım de moivre olasılık çalışmalarını inceleyebilir.

    ikincisi ise adamın şartlandığı için öldüğünü kabul etsek bile bu durumun sadece daha havalı bir durum olması. çünkü düşünsenize, siz olasılık üzerine çalışan bir matematikçisiniz ve yaptığınız hesaba o kadar güveniyorsunuz ki yaşanacak bir olayın yaşanacağı yoksa da siz öyle olmasını uygun gördüğünüz için öyle oluyor. yani bence bu daha havalı.

    ileri okuma için:

    mathshistory biyogafi

    de moivre wiki

    de moivre - laplace olasılık teoremi

    nocebo etkisi

  • -bizim $irketimiz cesur ve akillica riskler alabilen lider ruhlular sayesinde $u anki seviyesine ula$mi$tir. peki ya siz? risk alabilen bir insan misiniz?
    -evet efendim, ben hep risk alirim
    -bir ornek verebilir misiniz?
    -tabii ki. gecen gun kahvede ihaleyi 9'a aldim ve battim, ama yilmadim, bir sonraki elde 8'e aldim yine battim.

  • trajikomik görüntülerdir.. bu ülke insanı bu hâle düşecek kadar perişan hâldeyse, vah bizim hâlimize.

    ülkeyi afganistan ve venezuela karışımı ucube bir kabile devleti hâline getiren cahil ve yobazlar sürüsü eserleri ile iftihar etsinler. şu hâle bakın.. türk vatandaşlığı hiçbir zaman bu kadar ayaklar altına alınmamıştı. 5 tane düşman ülke, 10 tane terör örgütü birleşse bu kadar zarar veremezdi bu ülkeye. irtica ve örgütlü cehalet, pkk teröründen bile daha büyük bir tehlikeymiş meğerse. türkiye'nin en büyük varlık sigortası ise ulu önder mustafa kemal atatürk ve türk silahlı kuvvetleri imiş meğerse. ülkemizin itibarını, bayrağımızın ve pasaportumuzun haysiyetini, gençliğimizin istikbâlini ve milletimizin selametini bu güçler tesis edip, koruyorlarmış. ben artık buna iyice ikna oldum.

    fakat şu hususu da belirtmeden edemeyeceğim.. demek ki bir savaş çıksa, düşman bir ülkenin taaruzuna falan uğrasak, nüfusun kahir ekseriyeti buhar olup tüyecek.. alın görün işte. ortada savaş yokken arkasına bakmadan ülkeden kaçan zihniyet, birde savaş çıksa kim bilir ne yapmaz?

  • (bkz: gerçek finlandiya bu değil)

    edit: sadece boş bkz girmeye gönlüm el vermedi. abi anlamıyorum, bu adamlar savaştan kaçmadılar mı? canları tehlikede değil miydi? avrupa'ya geçebilmek için türlü yol denemediler mi? haberde tornio'dan helsinki'ye 700 küsür km yol gittikleri yazıyor. yani beyefendiler tornio'yu da beğenmemiş helsinki'ye gelmiş. sonra helsinki'deki sosyal hayat da kesmemiş bunları gerisin geri tornio'ya, oradan da isveç'e geri dönmeyi düşünüyorlar. tamam, buz gibi nemrut havayı ben de sevmem, tek başına depresyon sebebidir, ama seyyah gibi tüm kabile bir oraya bir buraya göç edecek enerjiyi nereden buluyorlar anlamıyorum. ser sefil yollarda sürünmek hoşlarına gidiyor herhalde. çay yokmuş! çayı ne yapacaksın anasını satayım. adam finlandiya'ya gitmiş çay yok diyor. troll müdür nedir...

  • "avrupa görmemiş öküz türkler." demişim gibi olacak biliyorum ama vallahi amacım türkiyedeki alkol fiyatlarına dikkat çekmek.
    şu pakete verilen 169 tl ile çek ripablikte mandıra alınıyor.
    iki ortak daha bulursanız bira fabrikası kurup bira dolu havuzunuzun keyfini sürebilirsiniz.

    geyiği bir tarafa bırakırsak ölümü gösterip sıtmaya razı ediyorlar insanı türkiyede.
    o fiyata içki mi olur lan.

    sırf nasıl düdüklendiğinizi daha açık anlayın diye aynı yahut muadil markaların fiyatlarından örnek vereceğim.

    bira, 60 kuruş. (onlu pakette alınırsa 50 kuruşa kadar düşüyor)
    votka 70lik 19 lira
    johnnie walker black label 32 lira
    şarap 11 lira (tekrar baktım da bugün 11'e çok daha kaliteli şaraplar alınıyor. standart sofra şarapları 6 lira)

    içki içmeyi lüks hale getiren politikaya sokayım.
    onu kanıksayan halkın da dibine vurayım.