hesabın var mı? giriş yap

  • güzel bir hönkürüş olmuş zira daha önce dikkatimi çekmesine rağmen g*tümü kaldırıp araştırmaya tenezzül etmediydim.
    harry potter ve felsefe taşında okuduğumuz üzere hagrid harry ile potter kasasını açtığında bronz coinler, gümüş sikkeler ve altın galeonların sınırsız ve kasanın dolu olduğu betimlenir. ayrıca serinin son kitabında griphookun harry ve arkadaşlarını gringottsa sokmak için istediği bedele harry çok zengin olduğunu söyleyerek altınla teklifte bulunur, burada gerçekten ciddi bir zenginliğe sahip olduğunu biliyoruz.
    eylül 2015'te bu konuda ilk kez yazar j.k rowling bir açıklama yapar ve potter hanesiyle ilgili ilk detaylara ulaşmış oluruz. detaylar için buyrunuz. pottermorea koyulan bu yazıdan anladığımız üzere hanenin ilk ferdi stinchcombelu linfred'tir. 12. yyda yaşamış bu arkadaşın nicki "potterer"dır ve zamanla yontularak "potter" kalır ve aile ismi olur. nickin kim tarafından nasıl verildiğiyle ilgili bir bilgi yok fakat potterer ve putterer isimleri eşanlamlıdır ve kısaca rastgele, plansız işler yapıp zamanını boş geçiren anlamına gelir. konumuza dönecek olursak:
    bu arkadaş muggle komşularının ondan sürekli yardım istemesi üzerine medikal alanda çalışarak, biraz da işgüzarlıktan herhalde, bir çeşit buluşlar yapar ve büyü dünyasında da oldukça tutulan pepper potion ve "skele-gro" kemik yapıcı iksir gibi katkıları ona bir servet kazandırır, öldüğündeyse bu servet yedi çocuğuna paylaştırılmış olur. daha sonra 20. yyda yaşamış olan fleamont potter harry'e kadar ulaşacak olan asıl mirası katlandıran kişidir, aynı zamanda james potterın babası yani harry'nin öz dedesidir. mirası katlamasının önünü açan buluşuysa sleekeazy's hair potionisimli saç ve kafatası derisini besleyen sihirli bir öz, bir iksirdir. (bkz: saç ektirecek araplar rez) j.k rowlingin kurgusundan çıkarılan kadarıyla fleamont bu şirketi uçuk bir paraya satmıştır daha sonra, wiki ve pottermoredaki yazılardan da anlaşılacağı gibi bir takım yatırımlar da potter hanesi tarafından yapılmış ve sürekli olarak zenginlikleri artmıştır.
    detaylar : harry potter family lineage kısmında bulunmaktadır.
    (bkz: novice inspectorate) #2

  • nehir'in annesi beşiktaşlıdır ve kızıyla tezahürat yapmaktadır.

    anne: siyah!
    nehir: beyaz!
    anne: siyah!
    nehir: beyaz!
    anne: en büyük!
    nehir: beşiktaş!
    anne: hadi bir daha. siyah!
    nehir: ya ben pembe demek istiyorum artık!

  • biri de benim.

    yıllar önce otobüste şöyle bir diyaloğa denk gelmiştim; otobüse binen biri akbilinin bittiğini söyledi ve ücreti karşılığında birinden onun yerine de basmasını rica etti. sonrasında önlerde oturan bir hanımefendi kalkarak akbili bastı ve şöyle dedi: "para istemiyorum. lütfen siz de aynı durumda kalan başka biri için akbilinizi basın ve para istemeyerek aynısını ondan rica edin"

    karmayla ilk tanışmam da böyle oldu, üsküdar-bostancı otobüsünde.

  • bazen de bunca yılı (2,5 yılı) bir anda silip atmaya yönelik olaylardır. hani bazen insan anlar ya, ya da şöyle anlatayım, sizden daha tecrübeliler bir ortam da der ya: "abicim güvenme kimseye, kimse babanın oğlu değil. " siz de kişisellikten, aklınızdan kötü bir şey geçmediğinden güvenirsiniz, umursamazsınız. olay sadece patronla ilişki değil, genel olarak para bazen gerçekten ikinci plandadır.

    ama malasef öyle değil...

    ........................

    -sen heralde bundan sonra yemezsin? yedin yani bi şeyler. istersen de ye ama, neyse...
    -....... (herşey biter, silip atarım o anda ama anlarım durumu)

    ........................

    olay bursa'da geçiyor. iş için gitmişiz yine. genelde ben tek giderim de o gün müdürle gitmişiz. bir lokantada öğle yemeğine oturduk. o da yemek öncesi mail atıyor ama ben felaket açım. kafe gibi bi yere oturduk, yemek kısmı diğer yanda. bana dedi "önce burada oturalım 20 dakikaya geçeriz yan tarafa". ama hayvani açım, cidden. sabah 5'te kalkmışım, kahvaltı da edemedim zaten. beynim durmuş toplantılardan. bi de bu adamın 20 dakikası en az 45 dakika demek, net biliyorum.

    +ben alayım buradan bişiler yemek öncesi. siz de ister misiniz? tost falan alayım size. çay?
    -yok ben almayım.
    +çay da mı içmezsiniz.
    -yok sen iç ya.(ters ters bakıyor ama da ben anlamıyorum)

    gittim tost falan aldım. tabii kredi kartımla aldım ben de. o da elimde gördü. ben farketmiyorum. gittim afiyetle yedim. diğer tarafa geçtik.

    malum diyalog.

    -sen heralde bundan sonra yemezsin? yedin yani bi şeyler. istersen de ye ama, neyse...
    -....... (herşey biter, silip atarım o anda ama anlarım durumu)

    benim şarteller attı resmen. "ne diyor bu adam?" diyorum. konuyu da uzatmak istemedim, yemedim bi şey. çıkarken kasaya gittik. ben de arkadayım. bu hesabı ödeyecek bakıyor bana.

    +şirket kartı sendeydi? hscb versene bi onu?
    -yok bende değili, hiç bende olmadı ki?
    +az önce elindeydi ya? (jeton sesi geldi benden, düştüresmen jeton)
    -yok o benim kartımdı, kendi kartım.
    +..........

    adam resmen kartı elimde gördüğünde sanmış kafama göre şirket kartınla alacağım (ki alsam ne olacak 2 tost ama yapmam biliyor) ben adama tost ısmarlayım diyorum kendi paramdan. bahsettiğimiz konu o kadar basit ama beni bitirdi. bunca zamandır ne o beni tanıyabilmiş demek ne de ben onu. patron heryerde aynı, küçük hesaplar yaparlar ister istemez. ne düşündü o an, nasıl böyle şeyler düşündü bilemedim. yok, "beklenti meselesi" demeyin. ben bi şey beklemiyorum zaten. aramızda espirili zamanlar geçse de asla ciddiyeti ve o patron-çalışan ilişkisini bozmadım. ama bazı değer yargıları vardır, ve kırılma noktaları vardır. bu da onlardan biriydi.

    koca koca adamların bu tarz küçük hesap yapması, sizin bile bu hesapları yapmıyor olmanız sinir bozucu oluyor hani şu minik sinekler gibi.

  • sabah 6 kapi calinir . izbandut gibi iki polis kapida ..

    uyku sersemi - gunaydin ?

    polis - gunaydin .. calinan arabanizi bulduk adresi verelim gidin alin ..

    uyku sersemi - arabam calinmadi ki ..

    polis - eminmisin ?

    uyku sersemi - eminim .. emin miyim ? ( boynunu uzatip bakar arabayi park ettigi yere )

    uyku sersemi - aaaa araba gitmis .. arabam gitmis .. arabami calmislaaar ..

    polis - bingooo

  • milyonlar kazanırken türkçe cümle kuramayan türk futbolcuların olduğu ortamda ingilizcesiyle eleştirilen voleybolcu.
    dinledi, anladı, dilinin döndüğünce cevapladı.
    işte, futbol ile voleybol arasındaki kültür farkı. sadece oyuncular açısından değil, seyirciler açısından da farkı ortaya koyan durum.

  • 01:06'da kameraya nah çeken bir velet içeren film *

    o kadar çok sıcak hava balonu var ki gören de işe balonla gidip geliyoruz sanacak.
    filmi güzel de ülke boktan işte...