hesabın var mı? giriş yap

  • aşı karşıtlarının verileri çarpıtmaktan bıkmadıklarını gösteren bir başka haber. örneğin:

    - 100 kişilik bir popülasyonda, 95 aşılı + 5 aşısız varsa,

    - 95 aşılıdan 7'si ve 5 aşısızdan 3'ü hastaneye yatıyorsa,

    eğer aşı karşıtı bir cahilseniz, hastaneye yatan 10 kişiden 7'si aşılı olduğu için buradan hastaneye yatanların %70'i aşılı diye manipülasyon yapabilirsiniz. kağıt üzerinde doğru bilgi ama bu orana bakıp aşılar işe yaramıyor demek için salak olmak lazım.

    aklı başında mantıklı biriyseniz, aşının hastaneye yatıştan koruma oranının %90'ın üzerinde olduğunu, aşısızların hastaneye yatış oranlarının ise %60 gibi yüksek bir oranda olduğunu hesaplayabilirsiniz. işte aşı karşıtları bu iki oranı görmezden gelip yukarıdaki gerçeği yansıtmayan oranı işlerine geldiği gibi yayıyorlar. bunların veri çarpıtma tuzağına düşmeyin.

  • oksitosin salınımın en yüksek olduğu hayvan fındık faresidir. bilim adamları ilişkinin süresi ve yoğunluğuyla oksitoksin arasındaki doğru orantıyı fındık faresi araştırmasıyla kanıtlamışlar. bu hayvancıklar bir eş seçtikten sonra yüksek oksitosin salınımı nedeniyle başka bir eş ihtiyacı duymuyorlarmış. hayat boyu tek eşli yaşayan farelerin oksitosin seviyesini düşüren zalim bilimadamları amaçlarına ulaşmış. oksitosin salınımı azalan fareler sevdiceklerinden başka farelere meyleder olmuş, hayvanlar aleminde bir reina ortamı hasıl olmuştur.

  • ölmeden açıp sevdiği bir şarkıyı dinlemeyi es geçmeyen adam. gözlerinin içi de gülüyor, şaraptan da şarkıdan da hala tat alıyor.. canının açıp şarkı dinlemeyi çekmesi bile yaşam kıvılcımı aslında. sırf o güzel şarkılar için bile yaşayabilirdi.
    ayrıca empati yapmayı denedim yapamadım, misal biraz sonra ölmeye karar versem ve son bir şarkı dinlemek istesem hangi şarkıyı dinleyeceğime bile karar veremem yahu. onu mu dinlesem bunu mu dinlesem derken hepsinden biraz biraz dinlerim zaman alır yürür. madem bunu dinledim son bir de film izleyeyim derim, onu mu izlesem bunu mu izlesem derken acıkırım, onu mu yesem bunu mu yesem derken tekrar hayata dönerim herhâlde. sırf en son yapacağım şeylere karar veremediğimden ölemezdim herhâlde.

  • doğru adımlar atıldığı takdirde güvenli ve kârlı bir seçenek olabilmektedir. yazdıklarım yatırım tavsiyesi olmamakla birlikte bu hususta birkaç kelam etmek istiyorum. yeni başlayan için küçük bir kılavuz olması için de en temelden alıp madde madde gideceğim.

    altın fiyatlarının neden değiştiğini anlayın. altın fiyatlarını etkileyen birçok faktör var. mesela enflasyon, faiz oranları, global piyasalardaki para arzı, altın üretimi, altının doğrudan veya dolaylı olarak kullanıldığı sektörlerden gelen talepler bu faktörler arasında sıralanabilir. hepsini tek tek araştırarak fiyatları nasıl etkilediklerini öğrenebilirsiniz. lakin ben daha basit bir şey söyleyeceğim. ekonomi tıkırında gittiğinde, yani olumlu seyrettiğinde, altın fiyatları düşüş eğilimi gösterir. yatırımcılar da belirsizliğin hakim olduğu bu tür senaryolarda altının kalıcı değerinden yararlanmaya çalışırlar. bu da altın fiyatlarının yükselmesine neden olur.

    altın fiyatlarının tarihini inceleyin. 1999'da altın ons başına yaklaşık 250 dolara satılıyordu. 2008'de ons başına 1.000 doları aştı. tarih boyunca benzer düşüşler ve artışlar yaşandı. son 10 yıla bakıldığında da bunu görmek mümkün. (altın 10 yıllık grafik. daha uzun dönemler için şuraya bakabilirsiniz.) yani bu noktada altın fiyatlarının günlük olarak çok fazla dalgalanmadığını, ancak genellikle yukarı veya aşağı doğru istikrarlı bir şekilde hareket ettiğini anlamanız gerekiyor.

    düşük fiyattan alın, yüksek fiyattan satın. bu çok bariz ve anlaşılması kolay gelebilir, ancak göründüğü kadar kolay olsa muhtemelen herkes yapardı. yani bu olayın özeti şu: altın alıyorsanız kimse altın istemediğinde alın. herkes altına rağbet ettiğinde satın almayın.

    altınlarınızı tutun ve sabırlı olun. altın yatırımı uzun vade ve sabır gerektirir. ekonomi iyi ve altın ucuz olduğunda altınınızı toplayın. ekonomide işler ters gidene kadar da beklemede kalın. zira bu her zaman eninde sonunda olur. altın fiyatları yükseldiğinde de kârınızı toplayın. ama tabii burada kısa ya da orta vadede altından kâr edilemeyeceği anlaşılmasın. doğru zamanlamayı yakaladığınız takdirde kısa ve orta vadelerde kâra geçebilirsiniz.

    doğru altınları toplayın. bu da apaçık geliyor. neticede altın altındır, ne değişecek diye düşünebiliyor insan. ancak yatırım söz konusu olduğunda bu iş öyle değil. altında kârlılık için alım satım fiyat farkına dikkat etmeniz gerekiyor. alım satım farkının düşük olması önemli. bu fark gram altın ve ata lira olarak da bilinen cumhuriyet altınlarında yüzde 1 seviyesini geçmiyor. lakin yüksek işçilik maliyetinden dolayı bilezik vs. gibi takı niteliği taşıdığında fark yüzde 5 - 6 hatta daha fazla olabiliyor. işin içinde 22 ayar, 24 ayar gibi farklar da giriyor. şurada anlatılmış. eğer gerçekten altın alımına yatırım gözüyle bakıyorsanız gram altın veya cumhuriyet altınını tercih etmeniz faydanıza olabilir.

    ben altınlarımı fiziki olarak tutayım, elim değsin, gözümün önünde olsun, kasamda saklayayım falan diyorsanız rafinerilerin sattığı gram altınları ya da cumhuriyet altını çeşitlerini tercih edebilirsiniz. bunun haricinde zaten bankalarda da altın hesapları açılabiliyor. bu alternatifi de düşünebilirsiniz. altın hesaplarını hemen herkes bildiği için çok detaya girmek istemiyorum. ama bir ekleme de yapayım. çoğu altın hesabı altın değer kazandıkça bu getiriyi hesaba yansıtıyor. bazı altın hesapları da hem altının değerini hesaba yansıtıp hem de hesaba faiz işletiyor. bu açıdan hem tasarrufunuz gram altın cinsinden değerlenirken faizle de değerlenmiş oluyor. altın hesabı faizleri çok yüksek olmasa da bu bilgi aklınızın bir köşesinde bulunsun.

  • öncelikle bkz. haber ve vicdanı kaldırabilenler için hadisenin özet videosu.

    --- spoiler ---
    gaziantep’te yolcu minibüsünde fenalaştıktan sonra indirilip kaldırıma bırakılan genç uzun süre duvarın dibinde can çekiştikten sonra duyarlı vatandaşların haber verdiği ambulansla hastaneye kaldırıldı. yoğun bakıma alınan genç hastanede hayatını kaybetti.
    --- spoiler ---

    yalnızca türkiye'de, eğer bir minibüsün içinde kalp krizi geçirseniz, önce yolcuların da yardım ettiği şoför tarafından kaldırıma taşınır, çöp torbası gibi oracığa terk edilirsiniz. sırasıyla çocuklar ve sonradan onlara katılan ebeveynleri kafanızın tepesinde bir süre geyiğinizi yaparlar. makul bir süre baktılar ayaklanamıyorsunuz, ambulans çağrılır, o da yarım saat sonra gelir ama içinden çıkan hemşire hastanın durumunu beğenmezse, ambulanstan indiği gibi geri biner. hasta bakıcı ve şoför, sedyeye falan ihtiyaç duymaz, karga tulumba tutup atarlar seni kasaya; kaldırıldığınız hastanede de, 4 saat sonra yumarsınız gözlerinizi bu kahpe dünyaya..
    çocuk henüz 25 yaşında, olay da taze, mübarek ramazan ayı başlamadan henüz bir gün önce!
    tüm dini-bütün insanoğluna sevgilerimle...

  • ters ayakta yakalanmış, gözünüzle izleyin.

    edit: gelen hakaretler üzerine üşenmedim tekrar izledim ve sonuç olarak fikrim değişmedi. video'da açık bir göz aldanması var. buyrun kendiniz karar verin;

    http://i.imgur.com/nx1qcqg.jpg

    - 1. karede şut çekildiği anda kalecinin ters ayakta olduğu açıkça görülüyor,

    - 2. karede top ile kaleci arasındaki uzaklık, kalecinin yetişemediği veya yetişemeyeceği yine oldukça açık,

    - 3. ve son karede ise top kaleciyi geçtikten sonra kalecinin kolunu çektiği görülüyor. kalecinin ve topun paralel uzantılarına dikkat edin.

    edit2: volkan'ın benfica'dan yediği gol; https://youtu.be/bss3_dmb7k0?t=48

  • ankaranın merkezinde bir liseye başlıyorum. ilkokul ve ortaokulun varoş çevresinden sonra burası bir garip. ne konuşmaları anlıyorum ne tarzı. ama yine de aram iyi milletle. ayakkabı muhabbeti açılıyor adidas diyor, çeyrek boğaz yarım boğaz muhabbetleri. adidaslara gözüm takılıyor. biri nike diyor altında hava torbası var diyor yuh diyorum. ama şaşkınlık had safhada. beden dersi için spor ayakkabı alınacak. ortaokulda bile spor dersine iskarpinle çıkardık. şimdi burada olmaz annem para veriyor ben anlamam sen git al diyor. ulus'un denizciler caddesinden samanpazarına doğru gidiyorum. ulan tezgahta adidas, giriyorum abi kaç para bu 7 lira 5 lira olur mu? olur olmaz derken 5 liraya alıyorum. nasıl seviniyorum ben de yarım boğaz laflarına gireceğim, bilekleri koruyor diyeceğim. ayağımı ileriye uzatarak. okula gidiyorum ayağımda gıcır gıcır adidas. bakıyorum ne laf eden var ne soran. yine başkasının bu kez tam boğazlı bir kırmızı adiadası konu oluyor. atlıyorum yarım boğazlı adidas iyidir diyerek ayağımı kaldırıyorum. bana bakıyorlar ama ayakkabıya bakmıyorlar bile. iyi de oğlum bu adidas değil ki? nasıl değil nasıl anlaşılıyor ki? adidas'ta 3 şerit olur diyorlar sendeki 2 şerit. beynimden vurulmuşa dönmüyorum tabi ki, sadece şaşkınım, hayranlıkla inceliyorum arkadaşlarımı vay be bu kadar bilgiyi nasıl akıllarında tutuyorlar diye.