ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
oxford ve harvard üniversiteleri üniversitesi
-
şöyle kafa dengi 1-2 profesör, bir de merkezi yerde kelepir bir apartman bulursam (kapanmış dersane filan varsa en idealı o aslında) açmayı düşlediğim üniversite.
ki insanlara "hangi üniversiteden mezunsun?" diye sorduklarında "oxford ve harvard üniversiteleri" diyebilsinler. göğüslerini gere gere.
gerek eğitim kadrosu gerek yenilikçi yönetimi gerekse sosyal imkanları olarak devrim....yaratmayacak bir üniversite şimdi doğruya doğru.
ama işte ücretsiz kablosuz internet olur. bir iki pinpon masası koyarız. sigara odası, kantini filan olur. yeter bence.
canlı köpekbalığını yemek için dilimleyen insanlar
-
videonun çekildiği yer çin, video tagleri "china, chinese, fish, chop". yani japonların bundan haberi bile yok muhtemelen.
benim sorularım var:
1. okuma zorluğu mu var?
2. çin ve japonyayı aynı yer zannedecek kadar cahil misin?
3. alakasız bir konu ile bir savaştaki katliamı karşılaştıracak kadar gerizekalı mısın?
rte'nin bilal'e kızıp kızıp bize bağırması
-
bu gece ortaya çıkan gerçektir.
bilal bir türlü laftan anlamayınca koskoca başbakan sinirleniyo tabi haklı olarak. sonra kürsüden bize bağırıp çağırıyo hırsından o da haklı.
akademisyen egosu
-
ego değil komplekstir. hayattaki varı yoğu elindeki bilgi birikimi, oturduğu koltuk olabilir. o yolda kaç gece uykusuz kalmıştır. ilişkilerinde başarısızdır, yeterince duyarlı olamayacak kadar insanlardan korkuyordur. onlara karşı tek silahı not verdiği için görebildiği saygı ve çekincedir. bir sürü sebep sayılabilir. tabii bir de öğrencilerin ne tip sorularla kapıyı çaldıklarına bakmak lazım. bazen beklentinizi yüksek tuttuğunuz insanlar overrated çıkabilir. boş boş sorularla gelinmesin diye terslemiş olabilir, hakkı vardır.
edit: imla.
john coltrane
-
john william coltrane (d. 23 eylül 1926; hamlet, north carolina - ö. 17 temmuz 1967; long island, new york) amerikalı caz müzisyeni ve saksafoncu. kendine özgü saksafon çalma stiliyle ve besteleriyle günümüzde joshua redman, archie shepp, jeff kashiwa ve stanley turrentine gibi birçok caz saksafoncusuna ışık tutmuş, çalışmalarına esin kaynağı olmuştur.
coltrane, doğumundan itibaren hep müziğin içerisinde olmuştur. babası birçok enstrümanı çalabilen birisidir ve oğlunun da enstrüman çalmasına yardımcı olmuştur. zaten liseyi de doğduğu yer olan north carolina’da bir müzik okulunda okumuştur. daha sonra eğitimini alto saksafon üzerine sürdürmüştür. 1938 yılının sonlarından başlayarak birkaç ay içerisinde teyzesi, büyükannesi ve dedesi ve son olarak da babası ölür. ikinci dünya savaşı’na amerikan deniz kuvvetleri bünyesinde hawaii’de katılmıştır ve orada da çalmaya devam etmiştir. savaştan sonra eddie vinson band’de tenor saksafon çalmaya başlar. o günler için şöyle demektedir: “benim için daha geniş bir dinleme alanı açılmış oldu. bu sayede 40’larda yapılan birçok şeyi anlama fırsatım oldu. çünkü önceleri onları sadece duygusal anlamda hissedebiliyordum.”
1955 ile 1958 yılları arasında miles davis quintet’te çalar ve bu grup onun müzikal gelişimini önemli ölçüde şekillendirir. şöyle demektedir: “miles’ın müziği, fazlaca bir özgürlük veriyordu bana.” 1960’da kendi quartetini kurar. bu quartette piyanist mccoy tyner, davulcu elvin jones, basçı da jimmy garrison’dır. bu grupla sadece kendi kariyerinin değil, aynı zamanda caz tarihinin de en önemli albümlerini kaydeder. bunlar içerisinde 1965 yılında çıkan a love supreme albümü en önemlisidir. coltrane, 1967 yılında karaciğer kanserinden ölür. coltrane, çalış tekniği ile kendinden sonraki birçok müzisyeni derinden etkilemiştir. 1965’te down beat dergisinin onur listesine dahil olur. 1972’de a love supreme, 2001’de de my favorite things albümleri 500.000’den fazla satarak altın plak kazanır. 1997’de de grammy yaşam boyu başarı ödülü’ne layık görülür.
kaynak: vikipedi
wikipedia - https://en.wikipedia.org/wiki/john_coltrane
resmi web sitesi - http://www.johncoltrane.com/
kk'nın oğlunun bedelli askerlikten faydalanmaması
-
diğer tarafta bilal erdoğan bugün 2 gemi daha almış.
ışte akp zihniyeti böyle bir zihniyetir.
(bkz: gemicik)
instagram'ı instegram diye okuma ısrarı
-
bazı konularda yön gösterici olmak güzeldir. mesela youtube da bu tarz konularda bi sürü nasıl telafuz ediliri gösteren videolar var.
ancak siz yol göstermekten ziyade aşağılamaya kalkıyorsunuz. isteyen istediği gibi okur yav. çok bariz bi hata mı yapıyor? instagramı iştagröm falan diyorsa dalga geç ve düzelt o ayrı. instegram diye okunan adam hata yapsa da garip bir şey yapmıyor.
kulağında nasıl geliyorsa onu söylüyor adam.
geçen gün whatsapp ceosu jan koum ile yapılan bi söyleşiyi izledim. söyleşiyi yapan adam whatsep olarak telafuz ederken programı yaratan adam whatsap diyordu sürekli. programı yaratan adam olan jan koum bile kardeşim ne biçim telafuz ediyorsun hıyar, doğrusu whatsap demedi. yani.
bu kadar kompleksli olmayın gençler. dünyada yabancı dil telafuzu üstüne birbirini bizim kadar aşağılayan bi toplum bence yok. kesinlikle yok. sizin yüzünüzden koca bi toplum ingilizce cahili olarak yetişti. insanlar konuşmaya korkuyor aman biri dalga geçicek diye. konuşamadıkça da ingilizce ogrenemiyorlar, köreliyor.
abdde kaç sene yaşadım. çoğu kelimenin telafuzu mahalleden mahalleye bile değişiyor. takılmayın bu kadar.
apple pişmanlıktır
-
kullanıcı hatası ile ürün hatası arasındaki farkı öğrendikten sonra başlık açmak daha doğru gibi ama yine de sen bilirsin bro!
annelerin futbol bilgisi
-
"bizimkiler hangi renk?" sorusuna çok kere maruz kalmama vesile olan bilgidir.
en pisi pisine ölen ünlü
-
(bkz: sevim tanürek)
mustafa denizli
-
günün birinde kaptan bravo’nun gemisi açık denizlerde yol alırken, gözcü direğin tepesinden seslenmiş: ‘uzakta bir korsan gemisi göründüüüüü!’
bunun üzerine tüm mürettebat dehşet içinde sağa sola koşuşturmaya başlamış. kaptan bravo sakin bir sesle yardımcısına seslenmiş: “bana kırmızı gömleğimi getirin!”
yardımcı derhal kaptanın kırmızı gömleğini getirmiş… bravo gömleği giyerken adamlarını savaş düzenine sokmuş ve korsanları yenmiş...
daha sonra, gözcü bu kez bir değil, iki korsan gemisini tespit etmiş...
kaptan bravo bu kez de kırmızı gömleğini istemiş ve yine korsanları duman etmiş.
o akşam, bütün mürettebat güvertede oturmuş, o günkü zaferi konuşurken, adamlardan biri kaptana sormuş:
‘kaptanım, çok merak ettik, niye hep savaştan önce kırmızı gömleğinizi istiyorsunuz?’
bravo cevaplamış:
“eğer saldırı sırasında yaralanırsam kırmızı gömlek akan kanımı belli etmez, böylelikle siz de korkusuzca düşmanlarımıza direnmeyi sürdürürsünüz.”
ortalığı bir sessizlik kaplamış... adamların yürekleri kaptanlarının cesaretine duydukları hayranlıkla güm bede güm atıyormuş...
şafak sökerken gözcü bu kez bir değil, iki değil, tam on korsan gemisinin yaklaşmakta olduğunu tespit etmiş. mürettebat kutsayıcı bir sessizlikle kaptanlarına bakarak, onun o artık alışılagelen kırmızı gömlek talebinde bulunmasını beklemeye başlamışlar.
kaptan bravo çelik gibi gözleriyle gemisine yaklaşan korsan filosuna bakmış, sonra korkusuzca adamlarına dönmüş ve sakin bir sesle bağırmış:
bana kahverengi pantolonumu getirin!
mustafa denizli şimdilik kırmızı gömleğini istiyor ama bence kahverengi pantolonu isteme zamanı geldi.
danla bilic'in 2 bin 375 tl'lik sweatshirt giymesi
-
giydigi sweatshirt icin bile baslik acip sonra da keriz parasi yiyor diyorsunuz.