hesabın var mı? giriş yap

  • edit: iddialarin aksine, bu entry hic silinmemistir.

    cocukluktan beri ara sira dusundugum bir konu bu. "ne yapardim ?" diye. aslinda biraz daha spesifik bir soru sormustum kendime, "sezar'in yasadigi doneme gittim ve beni yakaladilar, sezar'in karsisina cikardilar. ne yapardim ?" diye.

    bu baslikta daha once bilgisayar uzmani olup da "o donemde bilgisayar mi vardi ? bir sey yapamazdim" yazanlar olmus. oysa ki benim kendime verdigim cevap bunun tam tersi. bilgisayar uzmanligim sayesinde hayatta kalabilirdim.

    nasil ? sorusunun cevabi asagida.

    oncelikle (bkz: sezar şifresi). uygarligin her doneminde islem (oncelikle dort islem) yapabilme kapasitesi ve matematik belirleyici olmustur ve onemlidir. cunku uygulama alani askerlikten insaata, muhasebeden vergilendirmeye kadar yuzlercedir ve her biri bir siyasi iktidarin varligi icin son derece onemlidir. dolayisi ile islem kapasitesinin artmasi ve hizlanmasi tum devletler icin onemli bir arzu nesnesidir.

    bu yuzden, sezar'in karsisina ciktigimda onerecegim sey basit de olsa bir bilgisayar ve onun getirdigi islem kapasitesi ozellikle de sifreleme (bkz: xor) teknigi olacaktir.

    "bilgisayar olsa ben de oneririm. o donemde elektrigi, bilgisayari nasil bulacaksin ?" diyeceksiniz tabii ki dogal olarak. cevabi asagida.

    32 tane kirmizi giyinmis asker, 32 tane mavi giyinmis asker, 32 tane de beyaz giyinmis asker aliyorsunuz. ellerine de birer bayrak veriyorsunuz.

    bunlari ayni renkte olanlari yanyana olacak sekilde beyazlar onde, maviler ortada, kirmizilar ise arkada olacak sekilde diziyorsunuz. sonra, beyaz giyinmis askerlere basit bir egitim veriyorsunuz.

    diyorsunuz ki, "ben simdi karsinizdaki tepede duracagim, elimde de cesitli renklerde bayraklar olacak, bu bayraklari kaldirdigimda su basit islemleri yapacaksiniz".

    her bayrak degistirdigimde, arkandaki mavi ve kirmizi giyinmis askerlere bak. ellerindeki bayraklarin durumuna gore (bayrak yukarida veya bayrak asagida) su basit islemleri yap ve sen de elindeki bayragi buldugun sonuca gore ya kaldir, ya asagida tut. (buradan sonrasini tahmin edebileceginizi dusunuyorum)

    eger yesil bayrak (and islemi) kaldirirsam:

    1. mavi ve kirmizili askerlerin her ikisinin de bayragi yukarida ise: bayragi kaldir
    2. mavi ve kirmizili askerlerden herhangi birinin ya da ikisinin birden bayragi asagida ise: bayragi asagida tut.

    eger sari bayrak (or islemi) kaldirirsam:

    1. mavi ve kirmizili askerlerden herhangi birinin veya ikisinin birden bayragi yukarida ise: bayragi kaldir.
    2. mavi ve kirmizili askerlerden her ikisi de bayragi asagida tutuyorlarsa: bayragi asagida tut.

    eger mor bayrak (xor islemi) kaldirirsam:

    1. mavi ve kirmizili askerlerin her ikisi de bayragi indirmisse: bayragi indir
    2. mavi ve kirmizili askerlerin her ikisi de bayragi kaldirmissa: bayragi indir
    3. aksi durumda bayragi kaldir.

    sonuc: temel binary operations'lari yapabilen, cok yavas da olsa calisan dusuk cycle'li fakat 32 bitlik bir bilgisayar urettik. diger temel operation'lari da benzer sekilde uretmek mumkun.

    peki bununla ne yapabiliriz ? temel bilgisayar bilimleri bilgisi olan herkesin tahmin edebilecegi gibi o tarihte cag atlatabilecek hesaplamalari yapabiliriz.

  • dün brain games'in bi tekrar bölümünde katılımcılara önce antika bir kalem gösterildi ve bunun eisenstein'a ait olduğu söylendi. haliyle herkesin ilgisi daha bir arttı bunu öğrendikten sonra. sonra bir hırka gösterildi ve bunu da bütün katılımcılar ellerinde evirdi çevirdi ilgiyle. hatta sorulduğunda giymek, denemek isteyenler çıktı içlerinden. muhtemelen bu da çok mühim bir isme aittir düşüncesiyle. ama sonra söylendi ki bu hırka amerika'da büyük bir katliamın failine aitmiş. o hırkayı ilgiyle elinde evirip çevirenlerin suratı düştü, hırkayı parmak uçlarıyla tutmaya, hala denemek istiyor musunuz diye sorulunca yok kalsın bakışı fırlatmaya başladılar. neyse ki sonradan hırkayı gösteren bilim insanı hırka benim ehehe dedi de rahatladılar.

    şimdi bunu niye anlattım ben? çünkü bu anlattığım normal olanı. bizim son bir kaç gündür şahit olduğumuz selfieler ise ciddi ciddi sosyologlar, psikologlar tarafından incelenmesi gereken vakalar. katilin birine çok normalmiş gibi ünlü muamelesi yapılması bence toplumun içinde bulunduğu sapkın halin bir yansımasından başka bir şey değil. işin kötüsü kimse bu durumu düzeltmek için uğraşmıyor, uğraşmayacak.

    bu yüzden atalay filiz toplumu okumamız açısından muhteşem bir yardımcı oldu.

  • 2. 3. klasmanlarda motor sürerken ''özel yetenekleri'' sayesinde millet vekili olmuş bir şahsın beyanı. şimdi de üzerine düşen görevi yapıyor işte. şlap, şlöp.

    uyarılar üzerine edit: 2-3 de değil 4. klasmanmış amk.

  • bu kadinligi annelikle butunlestirme cabasindan bana gina ve tiksinme geliyor. annelik denen kavramin toplumdaki yuksek mertebesi sebebi ile de kadinlar bu ustlerine yapisan annelik olgusu tarafindan belirlenen degerlerle yargilaniyor. (bkz: cocugunun yuzune nasil bakarsin), (ithal versiyonu she is gonna be somebody's mom).

    ayni dusunce yapisi da erkekleri sorumluluktan kurtarmak icin kullaniliyor. adam cocugunu terkediyor, 'baba iste bir anne degil' oluyor. adam yasli anne ve babasina bakmiyor 'kizi olsaydi boyle olmazdi' deniliyor. aslinda hayvan oglu hayvan ve bencil bir it olmasaydi denmesi gerekiyor. bunlar annelikten degil, insanliktan gelen kavramlar.

    ben anne degilim. anne olmak gibi bir istegim, amacim yok. evet, arada sirada hormonal sebeplerle ureme durtusu ve istegi hissediyorum, cogu kadin da hissediyor, fakat bu beni anne yapmiyor. kimsenin ogluna anne sefkati ile yaklasmadim diye de yargilanmak istemiyorum. ben de en az erkekler kadar durtuleri ve hedonist istekleri ile yasayan bir birey olmak, ve bunun sonucunda abuk subuk sosyal baskilarla ugrasmak zorunda kalmamak istiyorum. anne olmak isteyip olamayan kadinlara sempatim sonsuz. fakat hayatinizdaki bu eksigin faturasini hepimize kesiyorsunuz boyle laflarla.

  • 1880'lerden bu yana beyaz kıyafet giyme zorunluluğu bulunan turnuvadır. bunun sebebi ise renkli kıyafetlerin terlemeyi daha çok göstermesidir.

    kraliçe ikinci elizabeth hayatı boyunca sadece 4 kere turnuvaya seyirci olarak katılsa da 1907 yılında turnuvaya katılan king george v ile birlikte, kraliyet ailesinden turnuvaya seyirci olarak katılım geleneksel hale gelmiştir. koskoca kraliyet ailesinin önüne koltuk altınızda, iç çamaşırınızda ter lekeleri ile çıkmanıza izin verilmesi zaten beklenemezdi.

    ayrıca, kraliyet ailesinden turnuvaya oyuncu olarak katılan york dükü (sonrasında king george vi oluyor) bile bu kurallara uymuşken zamanında kuralı protesto eden andre agassi, 2013'de ayakkabıları değiştirmesi istenen his majesty, roger federer gibi isimler de kuralın esnetilmesine pek tabii ki sebep olamamıştır.

    görsel

    2014 yılında kurallar değiştirilmiş ve belli ölçülere bağlı kalmak koşulu ile biraz renk kullanımına izin verilmiştir. renk kullanımına izin verilse de kurallar gevşetilmemiş aksine daha da sıkılaştırılmıştır.

    yeni kurallara göre tişörtlerin yakalarında, manşetlerde, kafa bantlarında ve şortlarda bir santimetreden daha geniş olmayacak şekilde bir “renk şeridine” izin verilmeye başlandı.

    şapkaların iç kısımları ve ayakkabı tabanlarının ise tamamen beyaz olması koşulu bulunuyor. oyun sırasında görünebilecek iç çamaşırlarının ise tamamen beyaz olması gerekiyor. "beyaz" tanımı ise kırık beyaz, bej gibi tonları içermiyor.

    kaynak

  • misafirleri uğurlamak için aşağıya indik böyle cümbür cemaat. baya bi kalabalığız. misafirler baya uzağa gidecek arabalarına binmeden vedalaşıyoruz. artık tuttuğumla tokalşıp, öpüşüyoruz aralarında yeni tanıştıklarımzda var. işte memnun oldun falan filan. tam o sırada bi bey amcayıda tuttum tokalaştık, adamı öptüm, iyi geceler, iyi yolculuklar dedim. adam bi ürktü hatta sonradan fark ettim adamı ilk tutup tokalaşınca adam irkilip baya şaşırmıştı zaten. neyse efendim adam bana baktı ben adama. ulan diyorum bu kim? meğerse efendim adam sokaktan geçen normal bi vatandaşmış, ben onuda bizim misafirlerden sanıp öpüp koklamışım. sonra dayı banada iyi geceler yeğenim dedi arkasına baka baka gitti. ne zaman aklıma gelse gülerim. yok böyle bişey o adamın şaşkın bakışları hala gözümün önümde.