hesabın var mı? giriş yap

  • siteleri üzerinden cuma günü akşam saatlerinde herhangi bir mağazalarında guinness bira satılıp satılmadığını sordum. cumartesi günü öğle saatlerinde arandım; mağazalarından birinin yetkilisi ürünün ne yazık ki herhangi bir macrocenter'da satılmadığını, migros stoklarını da kontrol ettiğini ve onlarda da bulunmadığını iletti. sonrasında ise ürünün türkiye'deki dağıtıcısıyla (tuborg) görüştüğünü, bu ürünün firma tarafından şişe ya da kutu formunda ithal edilmediği, sadece publarda satılmak üzere buna uygun şekilde getirildiği bilgisini aldığını iletti. üstüne de yine tuborg'dan aldığı bilgiye göre kutu, şişe guinness satışının 2014 sonuna doğru ya da 2015 başında başlayacağını söyledi.

    açıkçası "maalesef yok" şeklinde bir mail geri dönüşü bile benim için yeterliyken yukarıdaki cevabı almış olmak fazlasıyla sevindirdi. buna direkt müşteri memnuniyeti bile diyemiyorum zira ortada bir satıcı-müşteri ilişkisi de kurulmuş değil. dolayısıyla "potansiyel" müşteri memnuniyeti konusunu ciddiye almaktalar diyebiliyorum, bugün bunu gördüm.

  • yanlızlığı bir varlık olarak görebilmektir.

    yanlız kalmaktan korkmayıp, yanlızlığa sarılıp bir varlık olarak görebilmeyi başardığında, etrafındaki samimiyetsiz olan herşeye minnet etmeyi de bırakırsın. bu sana öyle bir güç verir ki; senin yörüngende hep istediklerin olur. aldığın her karar senin mantığının ürünüdür. arkadaş olduğun herkes senin seçtiğindir. okuduğun kitap senin merakındır. dinlediğin müzik, bir gruba ait olabilmek için değil, kendi zevkin içindir.

    asıl korkulması gereken kalabalıklar içerisinde yanlız kalanlardır. çünkü; onlar yanlızlıktan korktukları için istemediği herşeyi yanında tutabilmek adına sahte gülümsemelerle yaşarlar hayatlarını. onlar yontulup istenilen kalıba sığdırılmış hayatlardır artık. mutlulukları başkalarının varlığına endekslidir.

    sonuçta yanlızlığı tercih etmek, insan içine karışmamak değil. gerçeği, yani senden başka hiç kimsenin sana senin kadar değer vermeyeceğine ikna olmaktır. böylece, insan olmanın sorumluluklarını yerine getirirken kendini de unutmazsın...

  • arkadaşım sevgilisine 36 ay taksitle pırlanta yüzük almış. ayrıldılar, kadın evlendi 1,5 yaşında çocuğu var. yüzüğe 9 taksit kaldı.

  • bunların lağım çukuruna dönmüş ağızlarını misvak değil kezzap bile temizlemez.

    nasıl bir ceza ulan bu aşağılık adamlarla aynı ülkenin vatandaşı olmak, tarihin aynı rezil dönemine denk gelmek.

    ne kadar siyasal islamcı köpek varsa allah belasını versin...

  • özellikle lpg'li araç kullanan sürücüler için elzem bir konudur. şöyle ki:
    araç ilk çalıştırma esnasında benzinle çalışmaya başlar. motor soğutma suyu belirli bir sıcaklığa ulaşana kadar lpgye geçiş olmaz. motor su sıcaklığı uygun değere geçince lpg yakıtına otomatik geçiş yapılır ki bu dediğim olay yeni nesil enjektörlü motorlar için geçerli bir durumdur. eski nesil karbüratörlü motorlarda bu durum sürücünün şahsi tercihine bağlı olarak manuel kumanda edilebilir.
    sürekli lpg ile çalışan bir araçta (günümüz türkiye'sinde her 100 lpg'li aracın en az 95i bu şekilde kullanılır)
    motor lpg ile çalışır vaziyette iken, benzine her hangi bir ihtiyaç yokken bile ilgili motorun orijinal çalışma mantığı benzine göre düzenlendiği için benzin pompası sürekli çalışır haldedir. benzin pompasının kullanılmasına ihtiyaç olmadığı halde çalışır durumda olması uzun vadede lpg'li araçlar için arıza olarak geri dönüş sağlar. bu tür bir arıza ile karşılaşmamak için yapılması gereken en önemli kullanıcı tedbiri , araç deposunda mümkünse asgari çeyrek deponun üzerinde benzin bulundurmak ve benzin pompasının sürekli çalışmasından kaynaklı olarak ısınarak bozulmasının önüne geçebilmektir. depoda ne kadar çok benzin varsa benzin pompası içinden geçen düşük sıcaklıktaki benzin miktarı da o kadar fazla demektir. tersini düşünürsek depoda 2 lt benzin var ve benzin pompası sürekli olarak bu 2lt benzini devridaim yapacak ve düzenli olarak aşırı ısınmaya maruz kalacaktır. öte yandan bu türden arızaların önüne geçebilmek adına araç lpg de çalışır iken benzin pompasının çalışmasını engellemek için röle koymak gibi değişik ve mantıklı uygulamalar mevcuttur.
    dizel araclarda ise durum benzindekinden farklılık arz eder. tek tür yakıt sistemi ile çalıştığı için dizel araçlarda mazot pompasının ısınması haricinde depo dibindeki tortular ve hava yapma riski gibi riskler mevcuttur. özellikle sürekli inişli çıkışlı yollarda yapılan seyahatler dizel araçlarda da çeyrek deponun üzerinde yakıt bulundurma gerekliliğini ispatlayan durumlardır.
    aracın kullandığı yakıttan bağımsız olarak depoyu sürekli dolu tutmanın bir diğer avantajı ise özellikle yaz aylarında daha çok gözlenen depodan yakıt buharlaşmasını minimuma indirmektir. sürekli kullanılmayan araçlarda depoyu full doldurmanın yakıt buharlaşmasını azalttığı tecrübe edilmiştir. öte yandan sürekli olarak 10-20 liralık benzinle gezen araçlarda bu buharlaşmanın daha fazla olduğu bilinen bir gerçektir.
    yine bir dipnot olarak eklemek gerekirse, aracınıza hangi yakıtı alırsanız alın ancak yakıt aldığınız zaman dilimindeki sıcaklığa dikkat edin. özellikle yaz kış farketmez mümkünse araç deponuzu gece yarısı saatlerinde yani günün en düşük sıcaklığının olduğu saatlerde doldurmayı tercih edin. çünkü benzin istasyonlarındaki yakıt doldurma prensibi litre bazında bir ölçüm tekniğine dayalıdır. düşük sıcaklıkta görece olarak daha çok veya daha zengin yakıt almış olacağınızı göz önünde bulundurunuz.
    en nihayetinde son söz olarak ister dizel ister benzinli olsun aracınızda kısa ve uzun vadede sorun yaşamak istemiyorsanız mutlaka çeyrek deponun üzerinde yakıt bulundurunuz.
    sağlıklı, kazasız ve belasız mutlu sürüşler dilerim.

  • annemin yeni aldığı telefonuna kaydetmeye çalıştığı temizlikçinin adıdır.

    şerife z9

    bmw modeli mi, robot mu, temizlikçi mi belli değil.

  • münasip ortamda olmadığımdan ötürü göz yaşlarımı kulaklarımdan akıtmama vesile bir tayyip erdoğan azarı.
    http://www.radikal.com.tr/…id=1083677&categoryid=77

    ülkeyi hepten lise müdürü gibi kontrolüne aldı sn. başbakan. istiklal marşı öncesi okula fırça basıyor gibi.

    "gülünecek bir şey varsa hep beraber güleriz" çıkışını bir sonraki toplantısına bırakmıştır diye düşünüyorum...

    "allah tebeşir fırlattı" :)

  • vaktinde bir liseli kardeşimizden "çok güzel değil mi yaaa" nidalarıyla adını duyduğum, merak edip dinlediğimde sözlerinden hiçbir şey anlamadığım ancak "bu kadar manasız sözleri dünyanın sırrını çözmüş gibi sunan adamlar, nasıl olmuş da böylesine doğru bir melodiyi yakalayabilmişler acaba" dediğim şarkıyı seslendiren adam.

    o yüzden intihali duyduğumda hiç şaşırmadım. çalıntı iddialarının doğru olduğuna o kadar emindim ki, anlatamam.

  • bu yılki favorimin taner olduğu program. yarışmıyor, riske girmiyor, dedikodu yapmıyor, afedersiniz ziki daşağı yaymış tatil yapıyor. en sevdiğim insan tipi. taner kazanmalı. smslerim senin.

  • ne söylesem olmuyor. padişahına koşulsuz itaat ediyor, sorgusuz inanıyor. tayyibin aleyhindeki hiç bir habere inanmıyor. laf anlatamıyorum.

    peki ben ne yapıyorum?

    cep telefonunda adımı "ak parti çekmeköy ilçe başk." olarak değiştirdim. aynen şu tarz mesajlar atıyorum.

    "14 yaşındaki zihinsel engelli kıza tecavüz eden ak parti muş ilçe başkanımız beraat etmiştir. gözümüz aydın. hayırlı ramazanlar"

    bu ve bunun gibi, akp içerisindeki yolsuzluk, ahlaksızlık vs. içeren haberleri derleyip sanki "bu olaydan da yırttık allahın izniyle" dercesine mesaj atıyorum.

    tam bir "adamın gol diyor" psikolojisi yarattım evde amk. kafası karıştı iyice auhaha

    beter ol ak babuş :)