hesabın var mı? giriş yap

  • rimbaud nun 1873 nisanında yani verlaine le ilişkisinin kötüleştiği bir dönemde başlayıp, ağustosta kesin olarak ayrılmalarının ardından bitirdiği ve kendisinin bastırdığı tek kitap. derin acıları, umutsuzlukları, istediği gibi bir şair olamamış olduğunu düşündüğünden yaşadığı hayalkırıklıklarını anlatır bu kitapta, ama umuttan da bahseder ve mauvais sang da olduğu gibi kendiyle de dalga geçer.

    kitabın içeriği kadar yazılışı ve basılış sonrası serüveni de çok ilginçtir, ****

    rimbaud nun hikayesi biliniyorsa etkisi artan, insanın kalbini burkan bir garip kitap..

  • en azından hesaplamada kolaylık sağlamıştır. çok basit, bir litresi 4 liraysa 50 litresi 200 lira. 100 km'de kaç litre yakıyosun 7 litre, 7x4 28 lira.
    çok güzel lan. allah hükümetimizden razı olsun.

  • kalitesiz türk komedi filmlerinin fragmanlarını izlemeye bayılırım. bazılarını yıllar sonra bile dönüp dönüp tekrar izlerim... almanların schadenfreude dediği, bizim tamamen aynı anlamda olmasa da benzer biçimde "başkası adına utanmak" olarak özetlediğimiz, özetle başkasının talihsizliğinden haz duyma durumunu inanılmaz kuvvetli bir şekilde yaşarım çünkü. hepimiz biliriz ki kalitesizliğin de bir çekiciliği vardır; oturup filmi baştan sona izlemeyi asla düşünmezsiniz ama o üç dakikalık fragmanda duyduğunuz tiksinti size gerçekten keyif verir, özel bir his uyandırır.

    bu filmin (?) fragmanında ben bunu bile hissedemedim. boş boş ekrana baktım. ne utandım, ne güldüm. hiçbir şey yok çünkü... sihirbazlık okulunda bir türk'ten tutun da deliha'ya kadar vizyona girmiş hemen tüm rezil türk komedi (!) filminin fragmanını izlemişimdir. bu kadar kötüsünü diyemiyorum, bu kadar "boş"unu hiçbir zaman izlemedim. yani öyle bir seviye ki laz kit, film olarak bile algılayamadım. cidden cep telefonu kamerasıyla, canları sıkılınca öyle birbirinden alâkasız sahneler çekmişler herhalde... "bu bir film ve çok çok kötü bir film!" dedirtmiyor.

    edit: schadenfraude diye yanlis yazmisiz, uyari icin matchgrip'e tesekkurler.

  • bu şehirde doğup büyüyen insanlar vardır. soruyorum size ey gomunistler floransada doğup büyüyen çocukla yozgatta doğup büyüyen çocuğu nasıl eşit yapacaksınız?

  • acaba sadece ben mi yapıyorum diye merak ettiğim eylemdir. tuvalet esnasınca, maillere baktınız, ekşi sözlük okudunuz sıra geldi temizlenmeye, eğer evde değilseniz telefonu koyacak bir yer yoksa, kaçınılmaz son.

    edit: ulan kimse yapmıyormuş, ne pis adammışım ben. vurun.

    edit 2: noolur, beğenip favlamayın. bu kara leke ile debeye gircem nerdeyse, gitti kız gibi profil.

    debe editi: tüm ricalarıma rağmen bu boktan entryimi debeye sokup profilime kara leke çalan yazar arkadaşlarıma ince bir sitem gönderiyorum.

    debe editi 2: işbu entryimi kendi entryleri ile destekleyen, entry girip kendini rezil etmek istemeyen ama bana özel mesaj atarak yalnız olmadığımı hissettiren onlarca yazar arkadaşıma teşekkürlerimi sunuyorum.

  • hep yanmdaymışsın , şimdi konuşacakmışsın gibi bir halde dolaşıyorum evi.sonra ,youtube'dan "gözlerin hayran bakarmış görmeyip ısrarımı" şarkısını buluyorum.birlikte söylüyoruz. sen sanki, yine detone oldun diyorsun. kulaklarım artık iyi işitmiyor diye cevaplıyorum içimden...

    bir çay demlesem diyorum. iyi olur diyorsun. soğutuyorsun çayı. dalmış gitmişiz ...

    birlikte 49 yıl yaşamanın ardından göçüp gitmişsin bu dünyadan,ama hep evdesin ,adını söylesem hemen cevaplıyacakmışsın gibi...

    tahassür budur işte.

  • ayı viralidir

    son zamanlarda bu ayıların kibarlıklarının olduğu videolar daha sık karşımıza çıkmaya başladı. kamuoyundaki "ayı" algısını değiştirmeye çalışıyorlar bence. ayrıca dikkat ederseniz 32. saniyede kameraya bakıyor. kesin kurgu. kameraya oynuyor.

  • dört harbiyeli genç haftasonu izinlerini geçirmek için üniformaları üzerlerinde dışarı çıkmışlar ve bir hayli kalabalıkve oldukça piyasa bir cafeye oturmuşlardır...cafedeki tek üniformalılar olarak dikkat de çekmektedirler.yakın bir masada da dört adet güzel hatun oturmaktadır...uzun uzun kesişmelerden sonra gençlerden biri dayanamaz ve kızların masasına gider...

    g-merhaba,tanışabilir miyiz?
    k1-ne istiyosun yaaa?
    g-dedim ya belki biraz muhabbet ederiz...
    kızlar hep bir ağızdan: off be yeter bıktık sizden,siz harbiyeliler amma da abazasınız...defol git!!
    şeklinde bağırırlar...harbiyeli genç başı önünde, etraftaki masaların kendisine alaycı bakışlarını ve gülüşmelerini hafiften hissederek masasına döner...o andan itibaren masada buyuk bir sukunet söz konusudur...bir süre sonra şaşırtıcı bir gelişme yaşanır...demin masasına giden genci tersleyen kahraman kızımız ayaga kalkar ve gülümseyerek harbiyeli gençlerin yanına gelir..etraftaki diger masalar için de bir probleme dönüşmüştür artık hadise..buyuk merak konusudur..cafedeki herkes demin ki olayın ardından az sonra gececek diyaloğu dinleyebilmek için kulak kabartmıştır..harbiyeli genç de yanına yaklaşan kıza gülümser...

    k1-(hafif ürkek,etraftan duyulmayacak şekilde) tekrar merhaba,demin ki olay için üzgünüm,biz sana bir şaka yaptık...biz psikoloji ögrencisiyiz,senin bakışlarından yanımıza gelecegini tahmin ettik ve boyle davranarak o anda verecegin tepiyi görmek istedik...ben nihal,merhaba...
    g-(herkesin duyabileceği bir şekilde bağırarak) yok artık daha neler..yuh anasını satayım...saati 100 dolar haa!!!tamam tamam vazgectik biz,kalkın beyler kalkın gidelim!!!
    olayın şokunu atlatamayan kız,bir masadan kalkan dört harbiyeli gence bir de etraftaki masalardan kendisine kahkahalarla gülen insanlara bakmaktadır...
    o cafe birdaha bu tarz bir hadiseye tanıklık etmiş midir bilinmez ama o kızın psikoloji bölümünden hala mezun olup olamadığı muammadır...