hesabın var mı? giriş yap

  • o kediyi o kafesten çıkardı, diğer elinde sopa vardı büyük olasılıkla sopayla kafasına vurarak öldürecek. ulan biz de türkiye'de kediyi tekmeleyenleri linç ediyoruz. biz baya baya iyi bir milletiz lan!

  • "sadece 1 kere mfö denmiş olması sözlüğün aktif kullanıcılarının yaş ortalamasının 30 altı olduğunun ispatı gibidir." diyenler için inanılmaz bir haberim var!

    bazılarımız başlıkta arayıp, hali hazırda yazılmış olanı tekrar yazmamak gibi çok acayip bir şey yapıyoruz. ben de inanamıyorum ama nedense oluyor yani.

    adetullah: (bkz: mfö) diyeyim bari

  • güneş uzaya sürekli olarak sıcak plazma gönderir. bu yüksek yüklü parçacıların, yolları üzerine çıkan her şey üzerinde de çok büyük etkileri vardır. dünyanın kalın atmosferi bu parçacıkları emerek ve dağıtarak yeryüzüne ulaşmalarını engeller. buna ek olarak, dünyanın uzaydaki uzantısı olarak niteleyebileceğimiz güçlü bir manyetik alanı vardır. bu alan, dünyanın dış çekirdeğindeki eriyik demir alaşımları vasıtasıyla oluşur.

    dünyanın güneş rüzgar ve fırtınalarıyla etkileşime girdiği bölgeye manyetosfer adı verilir. güneşten gelen parçacıklar yüzünden manyetosferin şekli sürekli değişmektedir. pozitif yüklü protonlar ve negatif yüklü elektronlar manyetosfere girdiklerinde, bir çoğu daha atmosfere bile ulaşamadan dışarıya doğru yön değiştirirler.

    daha fazla plazma taşıyan ve daha hızlı ilerleyen güneş fırtınaları ise manyetosferi oldukça zorlar. plazmanın büyük bir bölümünün yönü değişse de, bir kısmı manyetosferde takılır ve kutup yakınlarındaki açık manyetik çizgiler boyunca ilerlemeye başlar. bu yüklü parçacıklar, atmosferdeki nitrojen ve oksijen molekülleriyle çarpıştığında aurora yahut kutup ışıkları adıyla da bilinen kozmik ışık bulutlarının oluşmasına sebep olurlar.

  • hakkında web sayfasında yer alan "fun facts" bölümünden derlediğim bazı bilgileri paylaşmak istediğim afilli çakmak:

    - zippo'yu 1932 yılında george g. blaisdell, bradford-pennsylvania'da icat etmiştir.

    - zippo'nun adı "zipper" yani "fermuar" sözcüğünden geliyor. mucidimiz blaisdell, "zipper" sözcüğünün kulağa çok hoş geldiğini düşünüyormuş, mamafih "zipper"ın patent hakkı alınmış durumdaymış.

    - te o zamanlardan bir zipponun orjinal fiyatı 1.95 dolarmış... evet 2 dolardan az.

    - zippo çakmakların üzerine böyle harfler, simgeler, motifler eklemeye yani janjanlı üretime 1935'te geçmiş.

    - "zippo rüzgara dayanıklı çakmak" için ilk patent 3 mart 1936'da alınmış. patent no: 2032695

    - zippo ilk ulusal reklamını 1937'de yapmış. peki nerde? esquire dergisinde.

    - zippo 1934-1940 yılları arasında punchboard (böyle bir tür dama oyunu yüzeyi gibi bir şey) reklamları/promosyonları ile tam 300.000'den fazla çakmak satmış. 1940'da bu punchboard'ların bir tür şans oyunu olduğu düşünülerek yasa dışı olduklarına hükmedilmiş.

    - 1932'den beri zippolar bradford-pennsylvania'da üretiliyor. zaten üretim mekanı olarak her çakmağın altında belirtilmiş bu. 1949-2001 arasında üretilen "zippo kanada" ise niagara şelalesi simgesiyle damgalanmış...

    - 1932'den beri zippo 400 milyonun üzerinde çakmak üretmiş. 400 milyonuncu çakmağın üretimi 3 eylül 2003'te kutlanmış.

    - zippo yılda 12 milyon civarında çakmak üretiyormuş.

    - 1950'lerin sonunda bir balığın karnından zippo çakmak çıkmış ve zippo ilk çakışta yanmış... (yuh!)

    - ince tasarımlı bir zipponun ortalama ağırlığı 1.50 ons, tipik hafif tombiş zipponunki ise 2.05 ons.

    - dünyanın çeşitli yerlerinde (japonya, güney afrika, italya vb) 15 zippo koleksiyon kulübü varmış.

    - zippo kullananların % 21'ini zippo koleksiyoncuları oluşturuyormuş.

    - bugüne kadar üretilen tüm zippolar yan yana getirilirse dünyanın çevresinin yarısını kaplıyorlarmış. 122 amerikan futbolu sahasını dolduruyormuş şimdiye kadar üretilen tüm zippolar.

    - ilk körfez savaşı sırasında "desert shield" (çöl kalkanı) ve "desert storm" (çöl fırtınası) adını taşıyan bir zippo tasarımı üretilmiş. tasarım bildiğiniz asker kamuflajını zippoya uyarlamış.

    - "operation iraqi freedom" (irak'a özgürlük operasyonu) serisi farklı tasarımlardan oluşuyor ve irak'ta savaşmış askerlere atfedilmiş.

    - "vietnam collectors set" ise sadece 5000 adet zippoyla sınırlı... vietanam'da savaşmış 2.7 milyon abd askerine adanmış.

    - son olarak; kore savaşı'nda görev almış abd askerlerine adanmış "korean war collectors set" ve general montgomery, eisenhower, iwo jima gibi tarihsel figür ve olayların tasarımında kullanıldığı "ikinci dünya savaşı"nda savaşmış "özgürlüük muhafızlarına" adanmış zippolar var bir de....

    kaynak:

    http://www.zippo.com/funcenter/funfacts.aspx

    http://www.zippo.com/…enter/zippointhemilitary.aspx

    pipo dostlarına edit: değerli pipo dostları, gönül yoldaşları... zippo'nun pipo çakmakları da var elbette. mamafih bazı pipo severler zipponun o kendine has "gazının/benzininin" tütüne kötü bir koku verdiğini düşünür o yüzden pipo için üretilmiş zippolardan uzak durulması gerektiğini söylerler.

  • "oğlum 7 aylıktı, nisan ayı...

    benim evi sanırım, ev gibi hissettiğim zamanlar. nereden hatırlıyorum; salonun bir köşesinde saksı çiçekleri var. rahmetli kayınpederim benimle yaşıyor, yarı felçli. çok şık bir adam. zar zor yürüyor, titreye titreye iniyor merdivenlerden, pastaneye gidip çay içiyor, dönüşte mutlaka bir çiçek alıp geliyor. çok zarif bir adam, yattığı yerler nur dolsun. belki karısına, çocuklarına çok çektirmiş ama beni seviyor. ben de onu.

    salonun bir köşesinde oğlumu emziriyorum ve telefon çalıyor. oğlumu koltuğa bırakıp telefona bakıyorum. telefonda ablam;

    -babam iyi değil, yoğun bakımda. doktor, çocuklarını çağırın dedi. gel...

    diyor. gel dediği yer, istanbul dışında. ama o an aklımda sadece "babam iyi değil" cümlesi yankılanıyor, bu istanbul dışılık endişesi dışında. eşim evde, ne olduğunu soruyor, anlatıyorum ağlamadan. "babam iyi değilmiş, ablam çağırıyor, babam yoğun bakımdaymış" dedikten sonra salıyorum çeşmeleri. hiç hareket yok. "bakarız" diyor.

    "bakarız..." işe gidiyor, deli tavuk gibi dolaşıyorum evde, ne yapacağımı da bilmiyorum. hapisanede gibi yaşıyorum zaten, tek başıma bakkala markete gidemezken, şehir dışına çıkma endişesi sarıyor her yanımı. "babam gidicem, doktor çocukları gelsin demiş, niye bekliyorum ki?" diye kara kara düşünüyorum. hava bir açıyor, bir kapıyor. ablam bir daha arıyor;

    -gelmeyi düşünmüyor musun? durum ciddi, beyin kanaması geçirdi ve durumu çok kötü!

    annemlerde kimse yok, sanki kocaman şehirde tek başıma kalmışım gibi, ne yapacağımı bilmez bir vaziyette, rutin yaşamaya çalışıyorum. oğlumu emziriyor, altını değiştiriyor, gülen yüzüne bakıp, gülmeye çalışıyorum. ama, kafam allak bullak. bir şey eksik ? saat, akşam sekize doğru eşim geliyor. sormuyor hiç, şaşırmıyorum ama daha fazla dayanacak halim yok.

    -ben gidicem!

    diyorum. o mutfağa girip, bir bardak rakı doldurup içiyor ve;

    -bekle!

    diyor.

    bekliyorum... saat 12'ye doğru, çıkıyoruz evden, o? o zil zurna sarhoş, ben korkak... benimle gelmesini istemiyorum, çünkü, ne yapacağını, nasıl davranacağını bilmiyorum. hem zaten gezmeye de gitmiyorum ki. babam, babam iyi değilmiş, doktor çocukları gelsin demiş. belki bir daha görmem... korkuyorum... oğlum kucağımda, o, söylene söylene çıkıyoruz. yarım saat geçiyor belki babam yok artık, bilmiyorum... bir şey eksik...

    bilet bulamıyoruz. eve dönüyoruz. o, o söyleniyor... bir şey eksik. belki babam? bilmiyorum kocaman bir eksik var ve gittikçe büyüyor. ağlaya ağlaya eve giriyorum. oğlum kucağımda uyuyor. onu yatağına yerleştirip yatak odasına geçiyorum. o, o hala sarhoş ve daha da öfkeli. yatağın ucuna oturup, yüzümü ellerimin arasına saklayıp sessizce ağlıyorum. kapının sesini duyuyorum, içeri attığı adımlar karışıyor sessiz ağlayışıma. tam önümde duruyor ve hala bir şey eksik. bir eliyle kolumdan tutup ayağa kaldırıyor beni... karşı karşıya duruyoruz. gözlerim kızardı biliyorum, yanıyor çünkü. hala eksik, hala eksik...

    bir adım atıyor geriye, elini saçlarıma uzatıyor. oda loş, gözlerini seçemiyorum, gözlerim yanıyor. eksik, eksik... saçlarımı kavrıyor elleri, işte o an göz göze geliyoruz. gözlerinde, hayasız bir parıltı var, içinde ateş var ve öfke. kavradığı saçlarımın kökleri acımaya başlıyor, yanmaya... suratımın orta yerine bir tokat iniyor...

    -gecemi mahvettin!!

    hayatımda ilk defa duydum bu sesi aslında. kafama yumruk attığında. hani şu çizgi romanlardaki "çtönk!!" sesi varya, işte onu duydum kafamda.

    "hayatımı mahvettin" dedi içimde bir ses. işi bittikten sonra, odadan hırsla çıkarken o. eksik bir şey var bu hikayede ki, hala eksik..."

    bu hikayenin ekisiğidir sefkat. daha belki kaç hikayenin. o yüzden gördüğüm zaman aptala döner, çocuklaşırım...

  • az önce boris johnson tarafından açıklanmış yaptırımlardır. rusya'ya karşı en net tavrı ingiltere gösterdi diyebiliriz.

    - rusya'nın en büyük havayolu firması aeroflot'un ingiltere'ye girişleri kapatıldı.
    - rus şirketlerinin ingiltere'de işlem yapılmasına ve sterlin kullanmasına izin verilmeyecek ve ingiltere ile ticaret yapmaları yasaklanacak.
    - 100'den fazla rus ekonomi kuruluşuna yaptırım uygulanacak.
    - tüm büyük rus bankalarının varlıkları dondurulacak ve bu bankalar birleşik krallık finansal sisteminden çıkarılacak. yasa büyük rus şirketlerinin ve kamunun birleşik krallık piyasalarından finans bulma ve borç almasını engelleyecek.
    - rusya'ya yüksek teknoloji ihracatı sonlandırıldı.
    - rus bankalarının ingiltere'deki tüm varlıkları bloke edildi
    - rus özel ve kamu kuruluşları ingiltere'den fon ve kredi alamayacaklar.
    - rusya'yı swift'in dışına itmek için çalışmalar yapacağız
    - ingiltere'de ki rus oligark'lar için yeni suç düzenlemeleri yapacağız ve onlar kaçacak bir delik bulamayacaklar.

    korkunç yaptırımlara başladı ingiltere. rusya savaşı kazansa dahi bunların altından sadece çin desteğiyle kalkabilir mi göreceğiz ancak çok zor. devamı gelirse editleyeceğim.

    son olarak boris johnson şunu ekledi; "ingiltere rusya'yı dünya ekonomisinden silecek. tek başına kalsa bile bunu yapacak." biden henüz konuşmaya başlamadı ancak johnson, benzer yaptırımları abd'nin de uygulayacağını söylüyor.

    kaynak : avam kamarasından canlı yayın buradan canlı izleyerek yazıyorum. konuşma devam ediyor.

    edit: avam kamarasında boris johnson ve vekiller arasında soru cevap devam ediyor. yaptırımların detayı konuşuldu şu anda da daha çok politik ve siyasi konular görüşülüyor.

    çok fazla soru cevap yapıldı tamamını yazamam ama bir kaç gelişmeyi eklemek gerekirse; johnson, zelenski ve hükümetinin ülkesini londra'dan yönetmesini teklif etti. herhangi bir nato ülkesi sınırlarına bir rus botu yaklaşır ve tehdit oluşturursa kesinlikle karşılık verileceğini ekledi. aeroflat'tan sonra tüm rus havayolu firmalarına ingiltere kapıları kapatıldı. ingiltere'de ki rus şirketleri battı. sberbank %75'e yakın değer kaybetti.

    edit 2: ingiltere dışişleri bakanlığı:

    "ingiltere, rusya'yı swıft sisteminden atmak için müttefikleriyle birlikte çalışıyor.

    rus ekonomisi yok olana kadar rahat etmeyeceğiz."

  • uzun suredir ara$tirdigim ve daha saglikli olabilmek adina 2.5 haftadir uygulamaya ba$ladigim yeme bicimi.
    benim oncelikli amacim hormonsuz, katiksiz gidalarla beslenmek oldugu icin bu yolu sectim. uzun vadede saglik icin cok iyi taze besin tuketmek. hastaliklara *, kilo sorunlarina da care.
    oncelikle $unu soyleyeyim. halen kitaplar okuyorum ve henuz uzman degilim. ancak daha fazla enerjim oldugunu hissediyorum.

    raw foodistler cok siki olmadikca cig yiyecekleri 75 %'e sinirlayabiliyorlar. yani ba$ka gidalar da tuketilebiliyor. bu ne demektir. arada caniniz biftek mi istedi, tavuk mu yiyebilirsiniz. pizza mi o da ok. ama normal kiloda $yeti$kin bir insan icin gerekli olan 2000 kalorinin 1500 kadari meyve, sebzeden gelecek. ozellikle ilk aylarda.
    et tuketecekseniz carpaccio, deniz urunlerinde ise sashimi onaylanir. tuz ise kesinlikle yasaktir. kaya tuzu tercih edilir.

    en cok yaprakli ye$illeri tuketirler. nedir bunlar, marul , maydonoz , ispanak . her sebze raw foodism'de tercih edilmez. mesela, karnabahar, brokoli, lahana sindirmesi zor oldugundan bu gruba girmez. bunlar da tuketilir ama ilk firsatta tercih edilmez.

    raw foodist icin ilk $art iyi bir blender edinmektir. degi$ik meyve ve sebzeleri bu $ekilde saglikli bir icecege donu$turulebilir.
    bu yeme bicimine ali$irsaniz bir de dehydrator edinmek lazim. * meyveleri bu $ekilde kurutabiliyorsunuz. katki maddesi olmadan.

    ilgilenenler icin $u linkleri verebilirim. yenebilecek gidalari listelerler.

    http://www.raw-food-health.net/…stofvegetables.html

    http://www.raw-food-health.net/listoffruits.html

    http://www.raw-food-health.net/listofnuts.html

  • ben 38 yasinda, kimya ögretmeni bir genç bayanim. üç ay kadar önce
    kismetim açildi ve iyi niyetli bir gençle tanistim. geçen hafta da nisanlandik. mutluluktan uçuyordum ki dün laboratuarda korkunç
    bir sey kesfettim.nisanlimin bana aldigi yüzügü denemek için civaya attim ve maalesef yüzdü. halbuki saf altinin özgül agirligi civaninkinden fazla, yüzügün batmasi gerekirdi. demek bana aldigi yüzük saf altin
    degil, öyleyse sevgisi de saf olamaz. simdi ben bu civayi nisanlimin yemegine koyup bu isi bitirmeyi düsünüyorum,
    ne dersiniz?

    güzin abla' nin cevabi :

    arsimet'in hayatiniza her yönüyle vakif oldugu anlasiliyor. yalniz
    yüzey gerilimini hesaba katmamissiniz, civanin yüzey gerilimi
    suyunkinden çokdaha fazladir, böylece kendinden agir cisimleri de, kaldirabilir, çünkü o cisim batarken ortaya çikartacagi yüzey için
    harcamasi gereken enerji, kendi potansiyel enerjisinden fazla olabilir. ayrica civanin saf olmama ihtimali de var, o yüzden ani kararlar vermeyin derim.

    *

  • en küçük başarısı paypal'ı kurmak olan adamla ilgili olarak "yeni teknoloji kullanıyor olması kapitalist bir domuz olduğu gerçeğini değiştirmiyor, o kadar zengin olan bir kişi kesin bir bok yiyordur, düzgün bir adam değildir" demek nasıl bir vizyonsuzluktur lan.

    sonra türkiye niye böyle. aha bu vizyonsuzlar yüzünden işte.