hesabın var mı? giriş yap

  • yillar once, bir otobus yolculugu sirasinda, sereflikochisar civarinda, arka koltuktaki ikilinin konusmasina kulak misafiri olunur:

    - o beyazligin uzerindekiler ne oyle, aa ne ilginc! (tuz golu uzerinde yuruyen insanlari kastediyor)
    + hani bakiyim, nerde? aaa cidden cok ilginc, ne ki onlar?
    - bilmem, penguen herhalde.
    + haa cidden ya. penguenler...ay ne sirinler!

    ben: omfg

  • bunun bir açıklaması vardı hala gülerim:

    “recep ivedik internasyonal bir karakter; tüm dünyaya hitap etiyor. bakın kızım fransız kolejine gidiyor, fransız kültüründen ama recep ivedik hastası”

    garibim zannediyor ki çocuğu fransızca öğreten özel okula verince çocuk ailenin kültürünü bir anda bırakıp şap edith piaf olacak.

    kızın recep ivedik seviyor çünkü annesi sensin.

  • 12.04.2022 tarihinde gaziantep ili şehitkamil ilçesi anneler parkı mevkisinde 17 yaşında ehliyetsiz sürücünün dersaneden çıkan iki genç kıza yüksek hızda çarpmasıyla kızlarımızdan birisi olay yerinde hayatını kaybetti. diğer kızımız ise halen yoğun bakımda tedavi altındadır.

    yine gaziantep'te mehmet kaplan olayında olduğu gibi (bkz: 34 bay 376 cinayeti) ailenin yüksek nüfuzundan dolayı henüz yerel gazeteler dışında ulusal basına yayılmadı.

    amcası ak parti'den eski milletvekili ve şu an ilçe belediye başkanı, babası aynı ilçenin ticaret odası başkanı olarak görev yapmaktadır.

    ilgili yerel gazete haberi

  • 18-19 yaşındayım o zaman. bir gün sürekli takıldığımız bilardo cafe'de üç arkadaş oturuyoruz, muhabbetteyiz. derken cafeye üç kız geldi bir masaya oturdu. cidden çok güzellerdi ama. fena. neyse dedik tanışalım bir şekilde ama nasıl. hiçbirimizin de gidip konuşmaya yemiyor.

    madboy: kola gönderelim. hayırdır falan diyeceklerdir illa, zaten deyişlerinden anlarız, ters giderse, kapıdan ilk girenlere kola ısmarlayacaktık, öyle bir karar almıştık sebebi bizde saklı, siz girdiniz size ısmarladık deriz.
    -: meyve suyu gönderelim kola belki içmezler ama meyve suyunu kesin içerler. bazı insanlar var ya kola içmez.

    garson osman abi çağrılır.

    madboy: abi şu arkadaşlara üç meyve suyu sana zahmet. neli olduğu farketmez. sana diyecekler biz istemedik şu arkadaşlar gönderdi dersin.
    osman abi: tamam.

    osman abi gitti meyve suyu yapmaya. o sıra kızlardan biri kalktı lavaboya gitti. gitti gelmez. o sıra osman abi masaya meyve sularını bıraktı. kızlar o lavaboya giden söyledi hesabına buna bir şey sormadılar muhabbetlerine devam ettiler. osman abi bekliyor hayırdırı ama diyen yok. osman abi'ye ayrıl yaptım kaşla gözle. dedim içimden lavabodaki gelir der hayırdır diye çağırırlar nasıl olsa. geldi o da oturdu. o da sandı herhalde masadakiler söyledi yine bir hareket yok. dedim osman abi al parasını bizi karıştırma.

  • benim konyaydi
    selçuk universitesini kazandım neyse dedim 4 sene dayanayim
    derken memleketimde iş bulamadım yine konyaya döndüm.
    bide üstüne evlendim tamamen yerleşmek zorunda kaldım.
    konya karadelik gibi içine girdinmi çıkamiyorsun

  • göçmenlerin evlerine gönderilmesi tartışmalarına dair birçok metafor içeren, hatta bu ahlaki ikilemi hikayenin merkezine alan mcu filmi.

    --- spoiler ---

    günümüzde birçok ülke göçmen kriziyle baş etmekte zorlanıyor. sınırları tamamen kapatmak ya da ülkeye halihazırda göç etmiş kişileri geri göndermek gibi radikal çözümler, git gide daha çok taraftar bulmaya başlıyor. yalnızca bu konuyu gündeme getiren partiler/kişiler bile belli bir politik gücü hızlıca elde edebiliyor. diğer yandan; herkesin iyi bir yaşamı hak ettiğine inanan, güçlü ülkelerin diğerlerine karşı sorumlulukları olduğunu düşünen kesimler de, göçmen sebepli krizlerin mesulu olarak görülüyor. marvel stüdyosu, hikayesinin özünü bu ahlaki krize ve göçmen sorununa dayandırmış.

    filmde "diğer" evrenlerden gelen kötü karakterler görüyoruz. kendi istekleriyle gelmedikleri bu "yeni" evrende, bazıları ikinci bir şans bulmayı umut ediyor ve geri gönderilmek istemiyor. fakat düzenin korunmasından sorumlu olan doctor strange ise çözümün onları toparlayıp hapse tıktıktan sonra geldikleri yere göndermek olduğunu düşünüyor. film aslında bu noktada bize politik görüşü hakkındaki ilk mesajı veriyor: düzenin korunmasını istiyorsan başka yerlerden gelenlere izin vermemeli, bunu yapanları da çabucak geri göndermelisin. peter parker başta bu görüşe ikna olmuş olsa da, işler artık villian olmayan norman osborn'a rastlamasıyla değişiyor. norman, diğer kötülerden farklı olarak çaresizliğini saklamıyor. perişan halde, kimseye zarar vermeden kendi sorununu anlamaya ve çözmeye çalışıyor. onun bu hali may hala'yı ikinci bir şansı hak ettiğine ikna edebiliyor.

    bu noktada may ile peter'ın diyaloğu çok kritik çünkü may, göçmenlere kucak açılması gerektiğini düşünen insanların argümanlarını tek tek söylerken; peter ise göçmen karşıtlarının görüşlerini dile getiriyor. cümle cümle aklımda olmamakla birlikte; "eğer giderlerse ölecekler", "onlar bizim problemimiz değil" ve "buraya ait değiller, yapılacak en iyi yardım onları evlerine göndermek" cümleleri net bir şekilde aklımda. bu cümleler bugünün konjonktüründe de sıkça söylenen, tam anlamıyla kalıp cümleler. may hala'nın peter'ı ikna etmesiyle birlikte, kötü adamları "düzeltme" çalışmaları başlıyor.

    filmin buradaki bakış açısı da ilginç zira daha önceki filmlerde gördüğümüz gibi may hala biraz aklı havada bir tip. gelenleri düzeltmeye çalışmak, onun ve üç liseli çocuğun tamam diyeceği bir fikir gibi sunulmuş. yalnızca dr. strange değil, izleyici de "hadi bas ve gönder şunları" hissine kapılıyor izlerken. çünkü diğer süper kahraman filmlerinin aksine bu film, tek tuşa basarak düşmanını yenebilecek şekilde kapıyı aralık bırakıyor. kahramanın sadece ahlaki ikilemi aşması gerekiyor. tanıdık geldi mi?

    kötüleri "düzeltme" süreci, bazılarının hayatına gerçekten olumlu şekilde dokunmuş ve onları değiştirmiş olsa da; zannedildiği kadar kolay ilerlemiyor ve dönüp dolaşıp bu fikri ilk ortaya atan kişiyi, yani may hala'yı buluyor. ölmeden önce söylediği "büyük güç, büyük sorumluluk gerektirir" sözü, seri için büyük öneme sahip olsa da, göçmenlik metaforu bağlamında ele alındığında güçlü ülkelerin sorumlulukları olduğu fikrini bize tekrar hatırlatıyor.

    ancak film, göçmenlik konusundaki görüşünü bence final savaşının yaşandığı sahnede tam anlamıyla ortaya koyuyor. dr. strange'in, özgürlük heykelinin tepesinde, tüm gücüyle korumaya çalıştığı, diğer evrenlerle olan "duvarların" yavaş yavaş yıkılmasıyla "ötekiler" bir bir gelmeye başlıyor. buradan gelen kişiler oldukça kasvetli gösterilmiş. mantıken peter'ı bilen "iyi" kişilerin de gelmesini bekleyebiliriz ama hayır, gelenler oldukça tekinsizler ve düzenin korunması için o duvarlar sağlam kalmak zorunda.

    norman'ın da etkisizleştirilmesinden sonra, filme göre, doğru olan yapılarak hepsi geldikleri yere geri gönderiliyor. onlara ikinci bir şansın verilmesini gerektiğini düşünen may, bu hatasını canıyla öderken, bu fikre kanan peter ise neredeyse benliğini kaybediyor.

    --- spoiler ---

    edit: darren mooney'nin, escapist'te yayınlanan "the tangled ethics of spider-man: no way home" başlıklı yazısı da bu konuyu irdelemiş, hatta farklı ahlaki sorgulamalara da oldukça ilginç biçimde değinmiş. göz atmanızı öneririm.

  • merak etmeyin 10 seneye kadar türkler deveye binmiyor ya da biz arap değiliz diye anlatmanıza gerek kalmayacak.

    edit : ne demek istiyorsun diye mesajlar geliyor şaka gibi hahaha. 10 yıl sonra ülkedeki arap nüfusu ve arap kültürünün yayılma hızı göz önüne alınarak yapılmış ufak bir mümin latifesi sadece.

    edit 2: deve sever çaylak arkadaşlar tarafından saldırı altındayım. bakın arkadaşlar benim deveye binen arkadaşlarım da var. lütfen.

  • önceleri komşuların getirdiği yemekler ikram edilirken şimdi genelde kıymalı pide ve ayranla yerine getirilen saçma bir adet. hele bazi arsız akrabalariniz varsa sabah kahvaltıda bile koşa koşa cenaze evine gelirler. mantık da "orası cenaze evi nasilsa yemek vardir."

    neyse sinirlendim bak durup dururken.