hesabın var mı? giriş yap

  • tam umudu kesmişken mesaj attıktan 9 saat sonra cevap vermesi ve tatlı tatlı neler yaptığımı sorması.
    hem umut verip hem vermiyor gibi olması daha da acayip.

    mutlu edit; şu an sevgiliyiz hehe

    mutsuz edit; 14. günde ayrıldık mnakoyim.

  • nba tarihi ve michael jordan üstüne doktora yaptığım için ilk iki bölümde de bilgimin olmadığı bir şeyle karşılaşmadım. zaten sözlük rumuzumdan belli. ancak bu demek değil ki, keyif almadım. mesela jordan'ı takip eden kameralardan bazılarının görüntülerini daha önce görmemiştim. hâlbuki bulls ve jordan ile alakalı yazılan ve çekilen her türlü belgeyi okudum, izledim.

    basketboldan biraz bile hoşlanan herkes severek izler. zira bulls'un 97-98 sezonu en alengirli sezonu. başından sonuna kadar çekişmeler, eşitsizlikler, sakatlıklar.

    bu arada ikinci bölümün başında pippen'ın kazandığı parayla ilgili bir bölüm var. bilgisi olmayan arkadaşlara şöyle söyleyeyim, bulls'ta 97-98 sezonunda jordan 33 milyon dolar kazanırken, pippen 2.75 kazanıyordu. hatta jordan'dan sonra takımın en fazla kazanan oyuncuları 4.5 ile ron harper ve tony kukoc'tu. gerçi pippen sonra houston ve portland'dan kazandığı paralarla yolunu buldu.

  • yıllarca posterleri odamın duvarlarını süsledi...

    yok yahu dinlediğimden falan değil. aklım sıra dalga geçmek için. ben ağır metalciydim. elimde gitarım, saçlar belime kadar, aman da ne karizmatiktim. ama o öyle miydi? bıyıklı bi kıronun tekiydi gözümde. beni ziyarete gelenler "bu posterler ne lan? hahahah" falan derdi. bakıp bakıp gülerdik o komik resimlere. aykırıydım ya ben, espiri anlayışım da aykırı olmalıydı... eh kendi çapımda çok ekmeğini yedim bu salaklıkların itiraf etmeliyim.

    şimdi şu adamın alçak gönüllülüğüne bakıyorum, belki de o zamanlar odamın halini görse en çok kendi güler, posterleri imzalardı. yorumculuğuna bakıyorum, ulan allahına kadar okuyor. hoşgörüsüne bakıyorum, evliya mübarek...

    kusura bakma müslüm baba. bir cahillik ettik. kusura bakma...

  • evde büyütmesi, salonda ve balkonda yetiştirmesi çok kolay ve müthiş zevkli olan şahane ağaç. yediveren cinsini bulursanız tadından yenmez. sürekli çiçek açar, koku yayar, güzellik sunar, mutluluk saçar.

    çiçekçiden, pazardan ya da marketten alacağınız bu fidanı, salon ya da balkona yerleştirmeden önce 17 litrelik daha büyük bir saksıya taşımalısınız.

    büyükşehirler yaşayan ve toprağa erişimi olmayanlar hazır turunçgil toprağı da kullanabilir.

    toprak değişimi sırasında bitkimizin köklerini sarsmamanız çok önemlidir.

    yok ben kendim sıfırdan yetiştireceğim diye düşünenler de, 8-10 limon çekirdeğini önceden 24 saat oksijenli su (10 damla oksijenli su içeren çeyrek litre su) içinde beklettikten sonra sivri ucu aşağı gelecek şekilde toprağın 1 cm derinliğine ve bitki başta kazık kök oluşturacağından 17 litrelik saksılara ya da ağız kısmı kesilerek ince uzun bir saksı haline getirilmiş 2 litrelik su petlerine dikebilir.

    mümkünse her saksıya iki çekirdek dikin. güneş gören bir yerde kalmasını sağlayın. toprağın üstü kuruduğunda nemlendirin. önemli olan toprağın üstünün kurumaması. hep hafif nemli olması ama çamur halinde de bulunmaması.

    sonradan zaten mecburen saksıya alacağınız için, bence doğrudan bir yapı marketten 17 litrelik bir saksı alıp doğrudan çekirdekleri ona dikin. böylece pet şişeden saksıya taşıma sırasındaki muhtemel kök zayiatına karşı önleminizi de almış olursunuz.

    limon çekirdeğini diktikten sonra da, limon fidanı çıktıktan sonra da sulama hep aynı. saksı güneş görecek ama toprağının üstü hep hafif nemli olacak. toprağın üstü kuruyunca hafifçe sulanacak. çekirdeği sprey ile sularsanız fazla su vermemiş olursunuz, ki iyi olur. çekirdek patlayıp minik bir fidana dönüşünce fısfısla sulamaya devam edebilirsiniz. çiçeklenme dönemi hariç her zaman yapraklarına da su püskürtebilirsiniz. buna bayılır kendileri. pek sever.

    unutmadan suyumuz klorlu su olmayacak, oda sıcaklığında ve ılık olacak. çeşme suyunu evde 5 litrelik bir pete doldurup 48 saat bekletirseniz klorsuz bir suyunuz olur. sulamada en önemli konu elbet saksının dibinde su biriktirilmemesidir. eğer saksının kabında su varsa bu kökleri çürütür, bitkimizi incitir, yapraklarını sarartır. güneş ise bu hanımı hemen ayıltır, gülümsetir.

    nihayetinde limon ağacı/fidanı, bulunduğu yere kendini çok yakıştıran ve hemen alıştıran bir arkadaşımızdır. kış öncesi balkondan salona ya da yaz başı salondan balkona taşıdığınızda tepki olarak yapraklarının bir bölümünü döker, ki hemencecik üzülmeyin, o yapraklar yeşilin en güzel tonunda ilerleyen günlerde yine çıkar. bu arada en önemli konu limon ağacının soğuktan çok korktuğudur. kış şartlarına karşı çok dayanıksızdır. 0 derece altında kalırsa şoka girer, rahatsızlanır, -5 civarına düşerse hayata gözlerini yumar. aman!

    bir de ev içinde yaşayan limon ağaçları çiçek açar ama bu çiçekler meyvaya dönüşmez. kapalı ortamda yaşayan bir limon ağacı bahçedeki cankuşları gibi rüzgar, arı, böcek ve diğer yollarla döllenme yapamadığı için anne olamaz. tozlaşmasını yine biz sağlamalıyız.

    ağaç çiçek açtığında yapmamız gereken, fön makinası ile 1 metre uzaktan çiçekler üzerine hafifçe soğuk (sıcak değil) hava verip bir nevi doğadaki rüzgar ortamını yaratmaktır.

    dahası bir sulu boya fırçasını, çiçeğin dış bölümündeki ince uzun erkek organlarından merkezdeki büyük dişi organa doğru hafif hafif dokundurmak da bitkinin tozlaşmasına büyük katkı yapar. kulak pamuğu da bu işi görür. günde 2 defa bu konuda çaba göstermek, minik yeşil limoncuklar görmemize sebebiyet verir. ağzını yerim senin, güzelliğe bak ya.

    saksı toprağının üstünde oluşan beyazlıkları da her zaman bir kaşıkla toplayıp çöpe atmalıyız.

    saksı içinde olan bitkilerimize gübre de vermek durumundayız. iç mekanlardaki saksılarda yaşayan tüm bitkilerimiz için sıvı solucan gübresini kullanabilirsiniz. kokusuzdur, sinek böcek yapmaz, bitkiyi coşturur, yaprak yaprak açtırır, çiçeğe doyurur.

    son olarak bitkilerin kök ve yapraklarını güçlendirmek için 2 litre suya 1 aspirin eritip ayda bir defa bununla sulama yaparsanız bağışıklı sistemi güçlü çok sağlıklı ve hanım hanımcık bir limon ağacınız olur. mutluluk ve zarafetle salonunuza kurulur, ruhunuza afiyet, gönlünüze huzur doldurur. her dem gülümser durur.

    ~

    evde limon ağacı, kumkuat ve calamondin yetiştiren güzel gönüllü insanları seviyorum. limon iyidir, hoştur ama size calamondin yetiştirmenizi öneririm. lütfen. bu hayatta böylesi bir güzellikten yoksun kalmamalısınız. muhteşemdir.

    calamondin; turunçgiller aleminin prensesidir, canıdır, cananıdır.

    12 ay çiçek açar, mis gibi kokar, ki görmeniz lazım :)

  • ilk hatalı çıkışını 27 ekim 1981 de yapan kaleci. hala da devam ediyor.

    geçen haftanın en beğenilen entry'leri zoraki editi: ulen bu listeye girsin diye yazmadım yukarıdaki şeyi. maç esnasında aklıma geldi, yazdım. hepsi bu. daha önce volkan için sözlükte veya twitter'da benzer espri yapıldıysa nereden bileyim ben? tamam anladık hakan arıkan için yapılmış daha önce bu espri sözlükte. hakan arıkan başlığını daha önce hatmediğim için tüm sözlük camiasından özür dilerim. ha bir de geçen haftanın en beğenilen entry'leri sonuçlarını her hafta okuyup ezberleyip aklımda tutamadığım için de ayrı bir özür dilerim. eşekliğime verin.

  • "tam sabah-atv'nin önünde durayım da haberci arkadaşlara kolaylık olsun" diye incelikli düşünen başbakan sağolsun. sonraki ışıkta dursaydı bari de haber olsun diye kastığı anlaşılmasaydı.

    kılıçdaroğlu bunu yapsa ezik falan derdi akepeliler. kahveye gitti vatandaşla konuştu da yemediği laf kalmadı adamın. ikiyüzlülük, riyakarlık derken bunu da hatırlayalım, asıl kimin riyakar olduğu çıksın ortaya.

    davutoğlu da ışıkta durmayıp napacak? ofise gidip yukarıdan gelen talimatları dinleyecek garibim. dur da gelen geçeni izleyelim, istanbula gelmişiz, hava da güzel demiştir şoföre heralde.

  • aç aç dolanıp, şöyle fitim böyle sağlıklıyım, yiyorum ama kilo almıyorum, kilo takıntım yokgillerden. bu versiyonları reklamlarında oynatan kalori bombalarını özellikle sepetimden çıkarıyorum, saksı mıyız lan biz.

  • --- spoiler ---

    filmdeki düzeneği kuran para ödülünü veren demirören olsaydı büyük ihtimal kazanan kendisi olurdu.

    bütün filmi şirket kesin bir şeyler yapacak para ödülünü vermeyecek diye izledim. türkiyede yaşamanın verdiği paranoya.
    --- spoiler ---