hesabın var mı? giriş yap

  • uzaktan eğitim okuyup diplomada örgün yazıyorsa saçma olan durum budur. biz acı çeke çeke okuduk. gerektiğinde derslerimiz uzadı, geceleri gündüzlere katıp çalıştık. bunun uzaktan eğitimle bir tutulacağını beklemek cidden örgünler açısından da can sıkan bi durum olurdu.

    doğru bir karar.

    edit : bana abuk subuk kuru bahanelerden mesajlar atmayın. bu kazanılmış hak felan da değil. sen buna başvururken zaten bir haksızlığa başvurmuşsun. göz göre göre devlet eliyle bütün o okuyanların hakkına girmişsin. burda hak felan yok. şimdi kalkar da bu konuda geriye dönük dava açılırsa ben kalkar örgünlerin mağduriyeti adına dava açsam ne olcak o zaman. biri yazmış 2-3 üniversite dışında örgün öğretim dezaten bi bok yok. ulan tırrık o kadar kolaysa git örgün oku o zaman. bende istanbul üniversitesi edebiyat fakültesinde okudum. hocalar dahil kimse sevmezdi uzaktan öğretimi kimi kandırıyorsunuz.

  • kutsal bilgi kaynağı ekşi sözlük'te bu tip başlıklara göz yuman moderatörlerin iş ahlakına laflar hazırlıyorum.
    gün gelecek, büyük patlayacağım.
    biz yazar olacağımız zaman neler çektik, öss ye hazırlanır gibi hazırlandık çaylakken gireceğimiz entry'ler için.

    şimdi "bu başlık ve bu entry ne alaka, formata uygun mu?" diye soracaksınız.
    şaka lan şaka, kim soracak..

    para için buna bile göz yumulacak.

  • olaya katılan tüm polislerin görevden ihraçları şarttır. bu tarz olaylar mağdurlarda haklı olarak uzun süren yaralar açmaktadır.

    malum parti ilçe başkanlarının 13 yaşındaki veletlerinin elini eteğini öpecek olan köpekler, milletin kendilerine sunduğu üniformayla millete artistlik yapamazlar.

  • tomris tamer (henüz tomris uyar değilken yani) ülkü tamer'le evliyken aşık oluyor cemal süreya'ya. ikisi de evli aslında. sonra ikisi de ayrılıyor eşlerinden ve birlikte oluyorlar. yaklaşık üç yıl sürüyor bu aşk. o dönemin edebiyat çevrelerine göre de, aşk ki ne aşk hani.
    tomris uyar çok sağlam bir kadın. sizin aklınıza kadın gibi kadın dendiğinde kim gelir bilmem ama benim aklıma gelen üç isimden biridir kendisi. özgür, zeki, cesur, sosyal, komik, dilinin kemiği olmayan, okuyan, yazan, eleştiren bir kadın. hakkında en sevmediğim tanım ikinci yeni'nin gelinidir. (zaten türkçe'deki en çirkin kelimelerden biri de "gelin" bence. ne saçma sapan bir kelime)
    aşık olunacak kadınmış ki, ülkemizin sayılı edebiyatçı ve yazarları (ülkü tamer, cemal süreya, turgut uyar, edip cansever) kendisine aşık olmuş. ve muhakkak hepinizin hayatına dokunmuş en az bir tane şiirin/şarkının öznesi olmuş.

    cemal bey pek seviyor tomris hanımı. her akşam koşa koşa eve geliyor. tomris uyar o günleri şöyle anlatıyor;
    "evine bağlı, evinde olmayı seven bir adam -akşamları eve biraz geç gel yahu, bir erkek hiç dolaşmaz mı- dedim. ertesi gün altıyı çeyrek geçe geldi, sonraki gün altı buçuk. normalde altıda gelirdi. bir gün toz aldım, bezi silkelemek için pencereden eğildim ki kapının önünde oturmuş saatin dolmasını bekliyor" (şu tatlışlığa bakar mısınız?)
    tabi bu hikayeden tomris hanımın biraz otoriter olduğu anlamını da çıkarabiliriz. haliyle biraz fırtınalı bir ilişki yaşanıyor. bir ayrılıklarından sonra cemal süreya şu satırları yazıyor "daha nen olayım isterdin, onursuzunum senin!" (bana biri bunu yazsa, allahhhh allahhh nidalarıyla zafer turuna çıkardım.)

    ama gelin görün ki bu ilişkiyi bitiren de cemal süreya oluyor. bu konuyla ilgili tomris uyar şöyle diyor:
    "beni bıraktı ama rahat edemedi. ona göre bana sahip olunamazdı. senden ayrıldığım anda, senin hakkında, hikayen hakkında sevdiğimi belirtecek hiçbir şey söylemeyeceğim, benim ağzımdan kimse duymayacak, dedi ve doğrusu hiç yazmadı."

    şimdi gelelim asıl konuya. cemal süreya'nın söylediği gibi, tomris uyar için bir daha hiç yazmaması aşk acısını atlattığından mı, yoksa ölene kadar atlatamadığından mı?*

  • adamın attığı tweet burada:

    https://twitter.com/…kins/status/502106262088466432

    haberin içeriğinde tweetler gerçek çevirisiyle verilmiş.

    "bir kullanıcının, “dürüst olmak gerekirse, down sendromlu bir bebeğe hamile kalırsam ne yapardım bilmiyorum. gerçekten ahlaki bir ikilem” şeklindeki ifadelerine “kürtaj yaptırıp yeniden denersin. seçeneğin varsa, onu dünyaya getirmek ahlaksızlık olur” diyerek yanıt verdi."

    dawkins'in görüşü size yanlış gelebilir ancak, "down sendromlular ölsün" demek ile "down sendromlu olacağı bilinen birini hayata getirmek yanlış olur" demek arasında dağlar kadar fark olduğu da bir gerçek. yalan yanlış başlık atmanın/açmanın insanları provoke etmek dışında bir anlamı yok.

    edit: habertürk haberin başlığını "ingiliz profesörden tartışma yaratacak öneri!" olarak değiştirmiş. dün "down sendromlular ölsün!" yazıyordu.

  • her şey. türk şoförünün o kontağı çalıştırması hata. çünkü vizyon sıfır çakallık sınırsız. otoparktan yola çıkarken yoldan araba geliyor mu diye kontrol etmeden atlayan mı dersiniz,
    ana yolla ara yolun birleştiği yerde ara yoldan çıkacak adam yolu göremesin diye ana yola park edilen arabalar mı dersiniz,
    ilerideki sıkışık trafiği görüp, sıkışıklığın en sonundan karşı şeride geçerek sıkışıklığın en başına gelerek her iki yönde de sıkışıklık yaratmak mı dersiniz,
    yine sıkışık trafikte ve ışıklı kavşakta yeşilin 1 saniyesi kalmasına rağmen o ışıktan geçmeye çalışıp, diğer taraftan gelen araçların arasında, yolun ortasında mal gibi kalmak mı dersiniz,
    hız sınırının 90 olduğu yollarda en sol şeritte 90la giderken gelip arkadan selektör yapanlar varlığı ve ona yol verip sağ şeride geçince 30la giden minibüsün arkasına denk gelmek mi dersiniz?
    yol kenarına park edeceğim diye ana caddede 10la gidip park yeri arayan mı dersiniz?
    2 arabanın sığacağı boşluğa hıyar gibi park edip başka arabaya yer bırakmamak mı dersiniz? -kaldırıma park edenleri söylemiyorum bile-
    .
    .
    .
    bu daha uzar gider bak, tamamı çakallık bunların. herkes kendi çıkarını düşünüyor. ben şuradan geçeyim de, trafik ne durumda olursa olsun deniliyor.
    zaten türkiyedeki son yıllarda oluşan kalitesiz toplumun en büyük sorunu bu değil mi? ben ben ben... ben işimi halledeyim de, ben paramı kazanayım da, ben yoluma gideyim de....

  • türkiye'nin özlediği ortamı nakleden yayındır.

    böylesine bir kriz zamanında bile makam sahibi belediye başkanı ve bilim adamları konuşuyor. bir gazeteci moderatörlük yapıyor. kimse ağzını yüzünü eğip diğerini aşağılamıyor. kimse kimseyi vatan hainliğiyle itham etmiyor. makam sahibi başkan bilim adamlarına saygılarını sunuyor, kelimelerini özenle seçiyor. bilim adamları da başkanın görevinin zor olduğuna yönelik takdirlerini ifade ediyorlar.

    akp 17 yılda sen bizi nasıl kirlettin böyle... bu ortamlara nasıl hasret bıraktın...