hesabın var mı? giriş yap

  • 2005 ağustosun son haftası.

    2 ay önce eşimle ailelerimizin redlerine rağmen hepsini karşımıza alıp 2 arkadaşımızı şahit yapıp evlenmişiz. yeni mezunuz ve işe başlayalı sadece 10 ay olmuş. yani eşim ve benim maaş toplamımız kuş, evlendikten sonra karşımıza çıkan kira, fatura, mutfak, beyaz eşya taksiti, koltuk taksiti vs. gibi giderler ise dev kadar. iş yeri küçükyalı'da kiralık evimiz çengelköy'de. şirketten erken maaş istemişim ancak muhasebe departmanından yeni mezun çömeze cevap yazmaya bile tenezzül edilmemiş. cebimde kalan para sadece iş yerinden gebze harem minibüsüyle hareme gidecek kadar. ayağımda tabanı artık yırtılmış ancak üstten bu yırtığı görünmeyen, yürüdükçe yoldaki tozları içine dolduran bir ayakkabı.

    harem'de indim. çengelköy'e yürüyorum. 15 dakikada bir eşim arıyor. her defasında sözler veriyoruz birbirimize hiç kimseye muhtaç olmadan ayakta kalacağız diye. yaklaşık 1,5 saat sonra ayakkabımın içi toz toprak dolu varıyorum evime. sarılıyoruz eşimle. yine sözler veriyoruz birbirimize.

    maaşa daha 1 hafta var. bir hafta boyunca evde tek yemek makarna. 1 haftalık süre içinde kozyatağı'nda çalışan üst komşumuzdan rica minnet beni de en azından kozyatağı'na bırakmasını istiyorum çünkü işe gidecek param yok. her gün sabah akşam aynı ayakkabılarla kozyatağı'ndan küçükyalı'ya yürümeye devam.

    çaresizlik...

    şu an 32 yaşındayım. ev, araba gibi istanbul'un temel ihtiyaçlarının hepsine sahip olduk. borcumuz harcımız da kalmadı. 2 tane dünya tatlısı çocuğumuz var. artık tüm yatırımımız onların üstüne. daha özgür bireyler yetiştirmeye çalışıyoruz. onları dinlemeye ve anlamaya çalışıyoruz.

    sözlerimizi tuttuk, mutluyuz. o ayakkabıları hala saklarım...

  • soruşturmaya esas haberin verilme nedeni şöyledir;

    "patlaması halinde bir şehri yok edecek kadar çok silah,

    bu ülkenin hava limanına gizlice indiriliyorsa,

    o silahlar tır’lara yüklenip bu ülkenin şehirlerinden, topraklarından, sınırlarından geçiriliyorsa,

    o silahlar, o ülkenin bütün denetim kurumlarından, idari yetkililerinden, halkından habersizce, komşudaki bir savaşın taraflarından birine destek olmak için gönderiliyorsa,

    gönderilen taraf, bu ülkenin sınırları içinde silahlı eylem yapmış, bu ülkeyi sık sık tehdit etmiş, vahşi bir terör örgütüyse,
    gönderen hükümet, bu silahların mevcudiyetini ısrarla reddediyor, bu silahları durduran askeri yetkilileri görevden aldırıyor, bu silahlar hakkında soruşturma açan savcıları tutuklatıyor, yargılatıyorsa,

    bu ülkenin halkı, bu silahlar dolayısıyla karşı karşıya olduğu riskleri bilmiyor, bu sevkiyatın hayati, siyasi, hukuki, diplomatik sonuçlarından haberdar olamıyorsa,

    yapılan örtülü operasyon başlı başına bir suçsa ve hiçbir yasa, bir suç eylemini meşrulaştırmaya kifayet etmiyorsa,

    bir gazetenin, bir gazetecinin görevi okurunu bilgilendirmek, halkı bu tehlikeden, bu tehditlerden haberdar etmek, bu maceraya kalkışan yetkilileri ikaz etmektir."

    can dündar

  • anneme bulaşık makinası almıştım ahdım vardı, sonra pek bişi kalmamıştı maaştan, ama olsun, sevinçten ağlatmıştım ya o yeter, 12 senedir hala kullanıyor.

  • türkçe kaynaklarda ebonitten üretiliyor diye geçiyor, sanırım biri yazmış herkes ondan kopyalamış. yanlış bilgi yayıldıkça yayılmış.

    ebonit doğal lastiğin vulkanizasyon işlemi ile, %30-40 arası kükürt ilave edilerek çok sertleştirilmesi sonucu oluşturuluyor. bilindiği üzere oldukça kırılgan bir yapıya sahip. dinamik aralıkları en iyi şartlarda 40db, fakat çalındıkça 30db hatta daha altına doğru iniyor.

    türkiye'de ebonitten olan bu en ilkel versiyonun kullanılmaya devam edilmiş olduğunu düşünmüyorum çünkü icat edildikten sonra neredeyse 5 yıl içinde bu tür terkedilmiş. dünya çapında yaygınlaşacak, hele de türkiye'ye gelecek zamanı bulması, sonra türkiye'de patlama yapması mantık dışı.

    ebonit plak 5 yıl içinde terkedilip gomalak ve damtaşı/kireçtaşı kullanılan daha iyi yönteme geçilmiş. 1/3 oranda gomalak, 2/3 oranda taş kullanılıp kırılmaması için keten lifler ile güçlendiriliyormuş. daha sonra kırılmayan, bükülebilen farklı taş plaklar da yapılmış gomalak yerine selüloz kullanılan bu plaklar çok daha kötü oldukları için yaygınlaşmamışlar.

    1895 gibi başlayan gomalaklı taş plaklar abd/ingilterede 1950'lere kadar, diğer ülkelerde 1960'lara kadar kullanılmışlar. 60 yıldan fazla üretimde olan, dünyadaki en yaygın taş plak cinsi bunlar. dolayısıyla türkiye'de bilinen taş plaklar da kesin bir biçimde bunlar.

    gittigidiyor'a girin üç tane taş plak markası gözünüze çarpar. zonophone, odeon ve columbia. osmanlı'da 1900'lerin başında alman plak şirketleri vasıtasıyla taş plak kayıdı yapılmaya başlanmış. zonophone, odeon ve daha sonraları columbia* marka taş plaklar piyasaya girmiş. bunlar o sırada dünyanın en büyük plak üreticilerinden. dünyaya ne üretiyorlarsa, bize de onu üretiyorlar.

    şurada güzel bir kaynak var taş plakların ülkemizdeki tarihi ile ilgili.

    http://www.turkishmusicportal.org/…ecording-history

    teknik bilgi vermeye girmiştim aslında.

    - taş plakların frekans tepkisi 30hz ile 14khz arasındadır.
    - hf* equalization'u 630 mikro saniye yani 250hz'dir o yüzden dinlerken hışır hışır ses çıkar. yani 250hz üstü frekansları düzgün veremiyor, istenmeyen gürültü ekleniyor.(standart kasetlerde 120 mikro saniye/1326hz'dir. hıss sesi yine bu değerin fazla olmasından dolayı çıkar.)
    - snr değeri yeni üretilen en kaliteli taş plaklarda 45db snr değerine çıkabiliyormuş, yani 7bit. eskiden üretilenler ise haliyle daha kalitesiz ve 30-35db arası, genelde 30'a yakın. dinledikçe bu değerlerin daha da düştüğünü unutmayın. 35db'yi muhtemelen zamanının kaliteli gıcır gıcır plağında ilk dinlemede alıyordunuz.

    kıyıda köşede bulduğunuz 2.el eski taş plaklar ise muhtemelen 25db civarı bir snr'a sahip. çünkü dinledikçe kötüleşiyor plak, olayı bu. ne kadar iyi saklarsanız saklayın, her dinlemede bir tık azalır kalitesi.

  • geçmişe gitmeyi özleyen bir insan değilim. mutlaka anılacak çok güzel şeyler var oraya ait, istenmeyen kötü anılar gibi. ben daha iyi bir geleceği 89'a dönmeye yeğlerim. öyle de olmalı. ne var ki, şimdiki an o günün hayal kurulan geleceği olmaktan çok uzak. hayıflanılan şey galiba daha çok bu. insanlar geçmişe bu anlamda özlem duymuyorlar aslında, korkulu gelecek tasvirlerinden, ümitsizlikten geriye çekiliyorlar. bizim geleceğimiz nasıl olmalıydı? özgürlük ve adalet tüm topluma yayılabilirdi. yoksa, nema problema.

  • şehirden şehire değişebilen semtlerdir.

    (bkz: ulus)
    (bkz: gaziosmanpaşa)

    istanbul'daki ulus ankara'daki gaziosmanpaşa'ya denk sayılabilecekken, ankara'daki ulus da istanbul'daki gaziosmanpaşa, nam-ı diğer gop'un izdüşümü olarak değerlendirilebilir.

    bu bağlamda en standardı tabii ki bahçelievlerdir.

    debe editi-büdütü: anket entrysinin buralara gelmesine şaşırmakla beraber listenin daha gerilerinde altına imzamı atacağım şu entrynin çok daha yukarılarda olması gerektiği kanaatindeyim.

    (bkz: #46902393)

    edit sebebi tabii ki 10 kasım.

  • "imamoğlu'nun tokatladığı genç"ten sonrasını okumadığım troll (bkz: furkan bölükbaşı) uydurması.

    lan siz ne çeşit bi arsızsınız. utanmazlık, ahlaksızlık içinde yüzerken bir de adama iftira atıp insanlıktan bahsediyorsunuz. önce evriminizi tamamlayın sonra konuşun.

    edit imamoğlu: bkz

    edit imamoğlu 2: entrynin bu kadar fav almasına takılanlar olmuş. mesele entrynin bu kadar fav alması değil. mesele iftiracı, kişiliksiz, şeref ve haysiyet yoksunu insanların iftiraları ile sözlüğü bulandırması. o kadar görüntüye rağmen hala çıkıp bir insanı "bilmem kimi tokatladı" diye lanse ederseniz, göz göre göre yalan söylerseniz ve ne çeşit bir mal ve maşa olduğunuz zaten biliniyorsa, şereften uzak şahsınıza giydirilen basit bir entry bu kadar fav alır.