ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
t.c'nin konsensüs sağlanmadan kurulmuş olması
tek yönlü yolda karşıya geçerken sağa sola bakmak
-
türkiye'de yaşadığınıza delalettir. tek yönmüş, çıkmaz sokakmış, kaldırımmış fark etmez. her an her yerden bir araba çıkıp sizi çiğneyebilir. dikkat etmek lazım.
isviçre'nin beypazarı maden suyunu yasaklaması
-
açıklama:
görsel
tercümesi:
kamuoyuna uyarı: beypazarı marka maden suyunda aşırı bor içeriği
resmi bir denetim sırasında beypazarı marka maden suyunda aşırı yüksek bor içeriği tespit edildi. sağlık açısından bir tehlike göz ardı edilemez. federal gıda güvenliği ve veterinerlik dairesi (fsvo) söz konusu markaya ait maden suyunun tüketilmemesini tavsiye etmektedir. bak-san gmbh şirketi etkilenen ürünü derhal satıştan çekmiş ve bir geri çağırma başlatmıştır.
bu ürünün tehlikesi nedir?
bor elementi yeraltı sularında ve dolayısıyla kayalardan ve topraktan yıkanabildiği için maden suyunda da doğal olarak bulunur. borun fetal gelişimi ve doğurganlığı bozduğundan şüphelenilmektedir. bu nedenle, uzun vadeli bir sağlık riski göz ardı edilemez.
efsane reklamlar
emrah serbes
-
"serbes açık cezaevine geçtikten sonra covid-19 salgını tedbirleri nedeniyle tahliye edilmişti."
kaynak
2017 yılında yüzde yüz kusurlu olarak 3 kişiyi öldür, 2020 de sokağa geri dön.
benim için allahsızlığın en can sıkıcı noktalarından biri de tüm bu yaşananların bir bedelinin olmaması. adalet olsa belki biraz ama o da yok.
sen takıl emrah, ye, iç, partile. 3-5 yıla bişiler yazarsın. kendimle hesaplaşma falan. oh, yuvarlanıp gidersin.
dünya tam sana göre. bizler için zor.
yaran facebook durum güncellemeleri
-
"anneme aşure yapsana diyorum, bekle bi kaç güne komşudan gelir diyo, ben şimdi annemi yaşlanınca araba fırçasıyla yıkamıyım da napıyım??????"
sevilen şiirin en vurucu cümlesi
-
"sonra gülüşün geldi aklıma, dedim ki, yine olsan yine severdim seni..."
cemal süreya
sözlükçülerin en tuhaf korkuları
-
gece araba kullanırken, aniden dikiz aynasından arka koltukta oturan birini görmek. allah etmeye ya, bak yazarken bile fena oldum, bak dokun bak diken diken oldu tüylerim bak.
tüm zamanların en karizmatik cümlesi
-
gentlemen, welcome to fight club !
rte'nin ekrem imamoğlu'na fetö'cü demesi
-
akp genel başkanı rte'nin (ak) gençlerle yaptığı iftar tiyatrosunda, bir soru üzerine 26. dakikada "... ve derdimiz şudur; bu ülkede inancından etnik yapısından, bölgesel, dinsel ne olursa olsun kimsenin dışlanmadığı bir türkiye..." diyor. (https://youtu.be/uuvk9zhmpqu?t=1574)
aynı rte, 10 dakika sonra başka bir soru üzerine istanbul halkının çoğunluğunun oylarını alarak ibb başkanı seçilen ekrem imamoğlu için; "...haa bir şey yaptılar, ne yaptıklarını söyleyeyim, hemen veri kontrollerini yapmaya başladılar. bu da fetö terör örgütünün uygulamalarından. beyefendi de (ekrem imamoğlu) bu uygulamayı samanyolu'nda çalıştığı için oradan biliyor." diyerek devam ediyor. (https://youtu.be/uuvk9zhmpqu?t=2198)
ülkenin cumhurbaşkanı sıfatını taşıyan bir zaat halkın çoğunluğunun oylarını alarak seçilen bir kişinin, belediye'deki usülsüzlüklerin ortaya çıkarılması için aldığı bir kararı fetö eylemi olarak nitelendiriyor. durmuyor, ve bu kişinin eskiden fetö çalışanı olduğunu ve bu eylemi fetö kurumlarında öğrendiğini söylüyor. ve işin trajik boyutu bu iftiraları ramazan ayında bir iftar organizasyonunda sarfediyor. akp genel başkanı, hassasiyet göstermiş ve en azından iftirayı iftar sonrasında atarak orucunu sıkıntıya sokmamış (!). siyasi menfaat uğruna, 3-5 oy için bu kadar düşmeye değer mi?
sevmek
-
tam karşımda oturuyor şu an.
aramızda bir haftadır evin orta sahasını parselleyen bilmem kaç bin parçalık bir yapboz var. "la palette bistro" diye küçük bir lokanta manzaralı. bitiremedik. her gün usul usul ekledi parçaları, sabırla. küçük karton parçalarını sanki sever gibi birbirine ekledi. ama bitiremedik. yapbozun kalan son parçası eksik çıktı. üzüntüden öyle bıraktı olduğu yerde, toplamadı. "sevmek", salonun orta yerinde terk edilmiş boş bir "dükkan"ın arkasında duruyor şu an.
elinde bir kitap var, "marifetler". onu okuyor. kitap okumasına o kadar alışığım ki. insanlar sevdiğine çiçek alır, ben yeni kitap kokusu hediye ediyorum ona. öyle bir gülüyor seviniyor ki. şu an elindeki kitabı okurken mesela, hayata dair bütün soru işaretleri siliniyor aklımdan. ona bakıyorum: huzurlu. sadece, geçen trenlerin sesine dönüp bakıyor arada bir, çocuklar gibi.
"koltuğun altında yapbozun o son parçasını bulamayınca dönüp bana baktığın yüz ifadeni özlüyorum."
tam bu cümleyi yazmayı bitirirken kalktı geldi yanıma: "ne yapıyorsun?". iş maillerimi açıp, gereksiz bir şeyler gösterdim. yaptığım işin belki de en güzel yanı bu; meraklısı olmayanın ilgisini dağıtacak sayısız malzemem var. hafif geri çekildi, defansta derinliğin kaybolduğu bu andan faydalanıp "belim ağrıyor" bahanesiyle yönümü değiştirdim, rahat yazabilmek için. sırf sana çaktırmadan, gönül rahatlığı ile şu yazıyı bitirebilmek için:
aramızda sadece bitmemiş bir yapboz kadar mesafe varken bile yine anladım.
seni her an özlüyorum ve seviyorum.
sobanın üstündeki güğüm
-
efendim bu güğüm sabahtan doldurulur , soba yakıldıktan sonra sobanın üstüne yerleştirilir.
akşama kadar o sıcak su her işe kullanılır.
en son akşam bulaşıklar kalan suyla yıkanır.
ekstra olarak sobanın ağzını kapatmak için, ateşin durumunu ayarlamak için de kullanılır.
öğrenci evi vs aile evi
-
öğrenci evinde bulaşık yemekten önce yıkanır, aile evinde yemekten sonra yıkanır.