hesabın var mı? giriş yap

  • karşılaşınca opusmek kimin aklına tukurdugumun gelmiş acaba? terli terli şapur şapur illet oluyorum ya

  • geçen ay karım iş arkadaşlarıyla kadıköyde bir restauranda yemek yiycek, akşam saat 7'de de ben gelip arabayla alıcam. neyse trafik mrafik derken geç kalıyorum. karıma da telefon ettim sen de yola doğru yürü ara sokaklarda uğraşmayalım diye. neyse saat 7 buçuğa yaklaşırken gelebildim. baktım hanım hızlı hızlı yürüyor noluyo diye bakarken baktım 3 kişilik it sürüsü bizim hanıma bakıp bakıp gülüyor bişeyler konuşuyo, en sonunda biri ıslık çaldı, birisi vay yavrum modunda laflar atıyo. nevrim döndü ne oluyo lan diye üstlerine koşarken bunlar kaçmaya başladı. 1.90 boyunda kaslı maslı adamım tırstılar büyük ihtimalle.

    şimdi soru şu ben orda olmasaydım ne olacaktı? bütün kadınların başına koruma mı dikicez başlarına bişey gelmesin diye. daha önce sözlükte defaatle söylemişimdir. bi müddet kadın hakları konusunda çalıştım. mağdurelerin ağzından öyle hikayeler duydum ki mesleği bırakma noktasına geldim. bazı geceler uykum kaçar hala. taciz tecavüz ayrı, şiddet ayrı. burnu kesilmiş üzerinde kızgın demir izi olan kadınlar. siz bunları tahayyül edebiliyo musunuz?

    hala gelmiş "hikaye, kezbanlar ilgi çekmek için yapiyur" diyen adamlar var yahu. ha şu var tecavüz iftirası atan kadın da çok gördüm. ama onların konuşmasından dahi ayırt edebiliyosunuz. tecavüze uğramış kadınların ses tonundan, olayı anlatırken girdikleri ruh halinden dahi anlayabiliyosunuz.

  • yan yana dizilmiş onlarca koşu bandı. hepsinin üzerinde birbiriyle yarışan ama aynı yerde duran kadınlar. aynı numara saç boyası, aynı marka ayakkabı, aynı kesim eşofman altı. hepsinin önünde aynı mp3 çalar, hepsi aynı şarkıyı çalar: "bu mp3 çalar değil, ipod!", "bu farklı".

    dolaplarda, pardon locker'larda aynı eşyalar. aynı çantaların içinde aynı cep telefonları. asla kullanılmayan yüzlerce fonksiyonu olan, aynı melodiyle çalan oyuncaklar. sahip olmak için aynı insanlarla aynı kuyruğa girilen, "farklı" telefon.

    menüleri birbirinden farklı, masaya konan yemek birbirinin aynı yüzlerce "farklı" cafe. aynı salatayı yiyen, aynı saç modeline sahip yüzlerce insan. adı farklı, huyu suyu, saçı sakalı aynı erkekler hakkında aynı dertleri yanan; isimleri farklı birbirinin aynı kadınlar. aynı diziyi izleyip, aynı şarkıyı dinleyip farklı olduğunu hisseden; buna rağmen kendini iyi hissetmeyen farklı kadınlar.

    herkesinkinden farklı gördüğü çocuğunu, herkesin göndermek için can attığı aynı okulda okutabilmek için çırpınan; kendisi yemeyen, çocuğunu herkesle aynı fast food zincirinde yediren; kendisi giymeyen, çocuğuna herkesle aynı kıyafeti alan aileler.

    aynı gün, aynı saatte, aynı kıyafetlerle aynı işin başına koşan, ve o işi yaptığı için "farklı" olduğunu düşünen aynı servisin yolcuları. aynı marka monitör ve klavyelerin başında, aynı mouse'ı oradan oraya döndürüp tüketilen aynı gençlik.

    aynı farklı insanlarda; aynı stres, aynı bunalım aynı depresyon. ve tüm bunları ortadan kaldırması için gidilen aynı doktor, yutulan aynı kimyasal leblebi.

    aynı malzemeyle yapılmış, birbirinin aynı bloklardan oluşan siteler. aynı mimari, aynı mutfak, aynı salon. aynı ebeveyn banyosunun aynı kabına sıçıp, kendini "farklı" hisseden binlerce insan.

    içiniz rahat olsun,
    hepiniz farklısınız.

  • 1683-1699 yillari arasinda suren, gavurlarin buyuk turk savaslari dedigi serinin en fantastik savasi.

    1687'de ikinci mohac savasinda ezilen ve hemen akabinde 1688'de belgradi kaybeden osmanli, 1690 yilina geldiginde toparlanmis, belgrad'i geri almis ve moral kazanmistir. 1697'e kadar kucuk catismalarla ve sinir savaslariyla suren savasin sonu hala belirsizdir.

    burada sahneye avusturya ordusu basindaki prens eugene (bkz: eugene of savoy) cikar. aldigi istihbaratla padisahin ordusu basinda oldugunu ogrenir, tum gucunu toplar, yaklasik 55000 kisilik orduyla osmanliyla savasmaya calisir ama osmanli hep acik savastan kacinir. eylül gibi szeged kalesini almak isteyen padisah, cafer pasa'nin dusman tarafindan yakalanmasi uzerine kusatmadan vazgecer, temesvar'daki kis karargahina cekilmek uzere harekete gecer. prens eugene bunu ogrenir.

    11 eylul 1697'de yaklasik 80000 kisilik osmanli ordusu nehri gecmeye calisirken avusturya imparatorluk ordusu saldirir. tarihte -geciyorum osmanli-avusturya tarihini, tum tarihte- olabilecek en buyuk kiyimlardan biri yasanir. avusturya topculari direk osmanli askeri uzerine ates acar, daracik alanda sikisan ordu atlilar tarafindan kesilir. sonucta avusturya ordusu 450 kisi kaybeder, turk tarafi 30000 kisi kaybeder. padisahin tum haremi, devlet hazinesi, osmanli sancagi, osmanli ordusunun elindeki 90 top....vs. yani donumuz dahi avusturya tarafindan ele gecirilir. bassiz kalan balkanlarda avusturya ordusu butun bosnaya hukmeder, saraybosnayi yakar yikar, biz de bakariz.

    1699'da karlofca imzalanir.

    prens eugene'nin turklerle alip veremedigi burda bitmez aslinda, 1711 prut anlasmasi ve 1715'te moranin ele gecirilmesi sonra gaza gelen osmanli, avusturya'ya savas ilan eder. prens eugene 1716 petrovardin savasinda osmanli'yi fena yener. hatta savasta ordunun basindaki silahdar damat ali pasa bile oldurulur. ustune osmanli'nin balkanlardaki en buyuk kalelerinden temesvar gider 1716'da, 1718'de belgrad gider. osmanli baris ister, pasarofca imzalanir, osmanli tuna'nin guneyine kadar cekilir.

  • "ama kullanabileceği vicdansızlığın %100'ünü kullandı" şeklinde devam etmesi gereken cümle.

  • tokat değil muşta ile vuruyor oevladı.

    3-5 kekonun bir genci sıkıştırıp öldürmesi olayı. arkadan kızlar da geliyor büyük ihtimalle kız mevzusu. uzak durun diyeceğim ama şansa yaşıyoruz memlekette, her yerden ölüm fırlıyor.

    edit: sinirimi alamadım amk vitaminsiz piçleri.