hesabın var mı? giriş yap

  • efendim bu güğüm sabahtan doldurulur , soba yakıldıktan sonra sobanın üstüne yerleştirilir.
    akşama kadar o sıcak su her işe kullanılır.
    en son akşam bulaşıklar kalan suyla yıkanır.
    ekstra olarak sobanın ağzını kapatmak için, ateşin durumunu ayarlamak için de kullanılır.

  • olaylar hakkında haberi olmayanlar için kısa bir özet geçeyim.

    playstation store çok uzun zamandan beri fırsatlar isminde bir bölüme sahipti. burada indirimli oyunlar yer alıyordu. mart ayının başında dünyada sadece türkiye ps store'da bu bölüm kaldırıldı. dünyanın geri kalanında da koronavirüs ile mücadele kapsamında çok iyi indirimlerin yer aldığı march madness(mart indirimi) kampanyası uygulanmaya başladı.

    bu indirimin sadece türkiye'de olmaması üzerine playstation sahipleri tepki gösterdi. bunun üzerine playstation türkiye bu durumun kendi ellerinde olmadığını ve ingiltere playstation merkezine bağlı olarak çalıştıklarını söyledi. bu fikri oyunculara empoze edebilmek için mamaladıkları pintipanda gibi yayıncılar da sabah akşam bu durumun ingiltere ps store dan kaynaklandığını belirttiler.

    bunun üzerine ingiliz ps store a bu durum hakkında tepki e-postaları atıldı. ingiliz ps store verdiği cevapta türkiye playstation store hakkında indirim olup olmaması kararını kendilerinin vermediklerini, bu kararı alan mercinin türkiye playstation store olduğunu belirtti. bu bilgiler sonucunda türkiye playstation store'un alenen yalan söylediği ortaya çıktı.

    bu kararın alınmasının ardında şöyle fikirler yatıyor. insanlar sokağa çıkmadıkları için daha fazla oyun alacaklar. fırsatlar kategorisi kaldırılarak türkiye'de yaşayan insanların dışarı çıkamama durumları suistimal ediliyor ve böylece daha fazla kâr elde edeceklerini umuyorlar. ayrıca kutulu oyun satışlarında daha önceden usülsüzlükler yaptığı ve ceza aldığı ortaya çıkan aral ithalat ile gizli bir anlaşma içerisinde olabilecekleri düşünülüyor.

    her halükarda türkiye playstation store, türk insanını kandırmak ve suistimal etmek için elinden geleni yapmıştır.

  • italyan folk müziğinin en popüler örneği olan bu şarkı bildiğim kadarıyla ilk olarak po ovası'nda sefil koşullarda çalışan işçilerden yükselmiş bir feryattır. daha sonra, ikinci dünya savaşı yıllarında ise, değiştirilmiş sözlerle faşizme ve mussolini'nin her türlü politikasına karşı çıkan, çok kıyım görmüş, çok zorluktan geçmiş (ama sonunda emellerine ulaşmış) partigiani'lerin marşı haline gelmiştir.
    nihayetinde bir halk türküsü olduğu, kulaktan kulağa geldiği için bir sürü değişik sözlü versiyonu vardır. benim en çok dinlediğim hali olan milva'nın söylediği versiyonun iddiasız ve sadakatten uzak, sırf bir fikir vermesi için yaptığım çevirisi şöyledir:
    (bu arada, bella ciao'lu kısımları "hoşçakal güzelim, hoşçakal" diye çevirdim, şarkı bende hep tarlaya gitmeden önce yataktaki karısına veda eden bir işçiyi çağrıştırdığı için, ama başka çözemediğim göndermeler de sözkonusu olabilir. hem merhaba, hem de hoşçakal anlamına geldiğini unutmayalım ciao'nun. bir de kimi laubali italyanların ağızlarına sakız olmuş, güzel çirkin demeden herkese söyledikleri "ciao bella" değil de, "bella ciao" denmesi enteresan).

    alla mattina, appena alzata
    o bella ciao, bella ciao,
    bella ciao, ciao, ciao.
    alla mattina, appena alzata
    in risaia mi tocca andar

    (sabah, daha yeni kalkmışım, hoşçakal güzelim, hoşçakal, sabah, daha yeni kalmışım, pirinç tarlasına gitmem gerek)

    e tra gli insetti e le zanzare
    o bella ciao, bella ciao,
    bella ciao, ciao, ciao.
    e tra gli insetti e le zanzare
    duro lavoro mi tocca a far

    (ve böcekler ve sivrisinekler arasında, hoşçakal güzelim, hoşçakal, böcekler ve sivrisinekler arasında, zor bir iş yapmam gerekiyor)

    il capo in piedi col suo bastone
    o bella ciao, bella ciao,
    bella ciao, ciao, ciao.
    il capo in piedi col suo bastone
    e noi curve a lavorar

    (şefimiz ayakta bastonuyla, hoşçakal güzelim, hoşçakal, şefimiz ayakta bastonuyla, ve bizi çalışmak için sıraya diziyor - ç.n: bu son dize kesin yanlış, curvere diye bir fiil yok ki, hiç anlamadım)

    o mamma mia! o che tormento!
    o bella ciao, bella ciao,
    bella ciao, ciao, ciao.
    o mamma mia! o che tormento!
    io t'invoco ogni doman'.

    (of tanrım! bu ne işkence, hoşçakal güzelim, hoşçakal, of tanrım, bu ne işkence! sana her pazar yalvarıyorum)

    ed ogni ora da qui passiamo
    o bella ciao, bella ciao,
    bella ciao, ciao, ciao.
    ed ogni ora da qui passiamo
    noi perdiamo la gioventu'

    (ve burada geçirdiğimiz her saat, hoşçakal güzelim, hoşçakal, ve burada geçirdiğimiz her saat, gençliğimizi kaybediyoruz)

    ma verrà un giorno che tutte quante
    o bella ciao, bella ciao,
    bella ciao, ciao, ciao.
    ma verrà un giorno che tutte quante
    lavoreremo in libertà!

    (ama öyle bir gün gelecek ki, hoşçakal güzelim, hoşçakal, öyle bir gün gelecek ki, hepimiz özgürlük içinde çalışacağız!)

    işte böyle. bir başarısızlık var çevirinin tamamına sinmiş, ben de hissettim.

  • bomboş bir yorum.

    birader o zaman ver 6 bin fazla gitmesin. sanki kârından çalışanına pay veriyomuşsun gibi ömür boyu sana neden mahkum kalsın?

    nasıl ki sen ticaretinde kârına bakıyosun, çalışan da kârına bakıyo.

    edit: imlâ

  • bunlar öyle aşağılık, boktan bir millet. dünyanın lağım cukurdur bu afganistan denen yer. video veya fotoğraf cektigi kiside yasca baya kucuk bir kiz.

    bunlardan ulkemizede bolca doldurdular sağolsunlar!

    ayrica adam az bile yapmistir.

  • "su yanmaz..sondurur..cunku mesela dusmanimin dusmani dostum..yanici yanici da sondurucu olur..o yuzden iste"

    (niels bohr,1894)

    edit: oksijen yakiciymis. sanirim bohr bu konuda biraz sallamis.

    edit2: zaten bohr 1894 yilinda 9 yasindaymis..devam edin siz.

  • esra erolda mutluluğu arayacak çiftlerin büyük ders çıkarması gereken olay...
    kadın daha en yakınındaki kardeşine uygun koca adayı bulamamış. sizin başınıza ne çoraplar örer hesap edin amk

  • çok kalabalık bir ailenin, ailesine bakmak için okuyamayan oğlu olduğunu söylemişti taha. kıt imkanlarıyla, mutfağında onu en mutlu eden şeyi yaptı, yemek pişirdi. “insanların bir bardak su bile içmem dediği o mutfakta ben çok mutluydum” diyordu. hiç rahat vermediniz; eleştirdiniz, dalga geçtiniz. bugün enkazdan cansız bedeninin çıktığı haberini gördüm. tabi ki birçok kaybımız var ve hepsi üzücü. ancak soruyorum; değer miydi? küçümsemeye, dalga geçmeye değer miydi? hayat bu kadar kısayken onun çabalarını hor görmeye değer miydi?

  • kozmik odayı fetöcü piçlere teslim ettiğiniz gün, türk ordusunun fişini çektiğiniz gündü.
    dünya var oldukça utançla anılacaksınız. evet başta da sen bülent arınç

  • şuradan görülecek aile ve sosyal politikalar bakanı ayşenur islam'ın açıklaması.

    öncelikle soruyorum neden?
    evlenmeyi düşünmeyen bekar kişiler ne yapacaklar?

    ben evlenmeyi hiçbir şekilde düşünmüyorum. kezâ eskiye göre evlenen kişilerde de önemli derecede azalma var. ben bekar bir birey olarak toplumun yarattığı kalıplara girmek zorunda mıyım?
    birey olarak yaşamayı seçtiğim bir hayatta benim varlığımı nereye koyuyorsunuz?

    evlenmek ve bir aile kurmak, sizin gösterdiğiniz yolları izlemek zorunda mıyım?
    ufak bir ev almayı düşünen bekar kişiler ne yapacaklar?
    her tek yaşayan kişi evinde fuhuş mu yapıyor?

    en önemlisi tek yaşayan insanlar olmazsa o edepli ailelerin erkekleri "ya evin anahtarlarını bana versene haftasonu" diye kime diyecekler?

    madem aile ve sosyal politikalar bakanısınız, 1+1 eve yasak getireceğinize;

    insanlar neden evlenmek istemiyorlar,
    toplumu fuhuşa iten nedenler nelerdir,
    ekonomi nasıl iyi hâle getirilir de insanlar refaha ererler

    gibi sosyoljik ve ekonomik sorular üzerinde düşünün. o zaman zaten böyle şeyler düşünmenize de gerek kalmaz.

  • (bkz: ferhunde)

    ferhunde, sadece romandaki diğer karakterler yüzünden ferhunde olmaz. en başta yazar reşat nuri'nin kendisi ferhunde'ye çok kötü davranmıştır.

    memlekette bireysel özgürlükler ve bireysellik sadece imtiyazlı zengin sınıfın sahip olduğu bir lüks olsun, ona ses etme, ondan sonra ferhunde'yi aileyi dağıtan hayırsız gelin ilan et.

    işte bu yüzden benim adamım reşat nuri değil, hüseyin rahmi.

    hüseyin rahmi'nin "ha! hayt! kıçımın kenarının türk ailesi" triplerini seviyorum.

    yalnız dikkatinizi çekerim, her iki yazarın da yazdığı olaylar nerede ise yüzyıl öncesinde geçiyor. osmanlı'nın son yılları, cumhuriyetin ilk yılları.

    yahu bir toplum, yüz yıl içerisinde hiç mi değişmez? hiç mi sorunlarını, çatışmalarını çözmez?

  • modern anadolu coğrafyası'nda köksüzlük, kimliksizlik, vahşi bir iştahla büyüme ve estetik fakirlik terimlerinin tartışmasız sahibi, şahsım için uzun yıllardır kırıkkale adlı ucube- hormonlu il olmuştu... orada yaşayan bir akrabamızı her ziyarete gittiğimde anayurt oteli'ndeki zebercet'in ruhu içime çöker, bu korkunç çukurdan kaçıp kurtulmak için saatleri sayardım...

    sonra bir gün, sultanbeyli'yi tanıdım! ve anladım ki;

    kendini muhafazakar sağ olarak tanıtan, son 60 yıldır kesintisiz iktidarını sürdüren politik ve ekonomik bir hegemonya'nın gizlemeye gerek duymadan sergilediği gerçek yüzü'dür sultanbeyli.

    sultanbeyli, içi kof vaatlerdir. el konulmuş devlet arazileridir. kanun tanımazlıktır. harekete geçmiş cehalettir.

    sultanbeyli, cemiyet olamamış bir toplumun cemaatleşmiş yaşayan ölüler haline gelme sürecidir.

    365 gün 7/24 açık sözde kermeslerdir. her gün camında aslında hiç var olmayan yüzlerce kuran kursu veya talebe yurdu adına satış yaptığını yazan bildiğin fast food dükkanlarıdır. vergisiz helal kazançtır. dar-ül harp'te kafirin elinden çalınan hazine arazisidir. düşman rejimden ve onun vatanadşaları olan işbirlikçilerinden kaçırılan milyon dolarlardır.

    demokratik kongo cumhuriyeti tipi demokrasi'nin oy deposu, sadaka ekonomisinin utanç duvarıdır. fakirleştikçe sistemin daha da dibine çekilen, aç kaldıkça daha çok oy vermek daha çok partinin ofisboyu haline gelmek zorunda kalan kavruk anadolu insanlarının cehennemidir.

    sultanbeyli, bir pasif devrim` :cihan tuğal'a saygılarımla` rüyasıdır...

    olur da, bir gün yüzüncü yılına yaklaşan vurguncu sahte muhafazakar ve sahte dinci zavallı sağ iktidarlardan bu kadim anadolu toprakları yakasını kurtarabilirse;

    sultanbeyli insanlık tarihine büyük ve acı bir not olarak düşülmeli, asla yıkılıp yeşil alan kültür merkezi falan yapılmamalı,

    bu topraklarda bir zamanlar yaşanmış asırlık sömürünün, vicdansızlığın, estetik ve güzellik düşmanlığının, günahkarlığın ve açgözlülüğün somut örnekleri olarak gelecek nesillere ve hatta tüm insanlığa sergilenmek üzere son haliyle bir "yüzsüzlük müzesi" olarak korunup saklanmalıdır...

    rabbim, bu yalnız ve güzel ülkeye yeni sultanbeyliler göstermesin!