hesabın var mı? giriş yap

  • görsel efekt konusunda ilham verici, sinemada başka bir yol açan bir film geliyor gibi. bu dijital de-aging denilen sistem ilk kez bir filmde bu kadar geniş çaplı kullanılacakmış. normalde bu sisteminin kullanıldığı dizi ve filmler var. mesela film olarak the curious case of benjamin button ilk akla gelebilir. ancak çok pahalı ve zaman çalan bir teknoloji olmasından dolayı her filmde uygulanacak bir sistem değil, yapıldığı zaman da genelde 1 karakter için yapılıyor. bu filmde ise nerdeyse yaş almış bütün oyuncular, al pacino, robert de niro, joe pesci ve harvey keitel üzerinde dijital de-aging sistemi kullanılacak. bu yolla 78 yaşındaki al pacino, filmde 39 yaşında bir karakteri canlandırabilecek.

    film için netflix kesenin ağzını sonuna kadar açmış, filmin bütçesi 180 milyon dolara kadar dayanmış. bu da martin scorsese'nin bugüne kadar ki en pahalı filmi demek. umarım bu bütçeye değen, beklentileri karşılayan, efsane bir film izleriz. umarım dediğime bakmayın the irish man, 80'li yaşlara merdiven dayamış al pacino ve robert de niro'nun muhtemelen birlikte oynadıkları son film olacak. sırf bu durumdan dolayı bile the irishman'in sinema dünyasında özel bir yeri olur.

  • senerlerdir tükenmişlik sendromunun dibinde yaşıyorum. çoğu zaman işe sürüne sürüne gidiyorum. ama gidiyor muyum? gidiyorum. neden? çünkü mecburum. çünkü bugüne kadar kazandıklarım bırakın yatırım yapmayı, harcamalarıma anca yetti. çünkü ben meryem değilim, benim böyle bir lüksüm yok. çatlayana kadar koşturulan at misali çatlayana kadar çalışmak zorundayım. çünkü ben sistemin milyarlarca ucuz kölesinden biriyim.

    bunları meryem uzerli'yi tenkit etmek için yazmadım. aksine sonuna kadar destekliyorum, paranın kölesi olmadığı için saygı duyuyorum. daha çok para daha çok para demeyip kendi sağlığını düşündüğü için.. dünyanın adaletsizliğine, sistemin bozukluğuna bir vurgu sadece benimki.

    tükenmişlik sendromu, veya diğer başka rahatsızlıklar lüks oldu artık. insan sağlığı lüks oldu. çünkü insanın değeri parayla ölçülür oldu. böyle sürdüğü sürece tükenmeye mahkumuz.

  • tenis maçı seyretmek için tv'yi açmış ergenin halet-i ruhiyesini parçalayan olay.

    "sharapova servis mi kıracak acaba?" diye bakarken cart diye "flaş gelişme!!!" giriyor ekrana. aziz tahliye edilmiş, çağlayan karışmış falan. taraftar başkanını omuzlara almış, ağlayanlar var. o sol taraftaki adam... lan?!

  • çoğu zaman bana nasıl bu kadar sabırlı, sakin, tahammüllü olduğum soruluyor. sanıyorum bunun sebeplerinden biri üniversite okumamış olmam. türkiye'de sarsılmaz ast üst ilişkisiyle, statükocu yapısıyla, kraldan çok kralcılığı ile, kayırmalarıyla, kaydırmalarıyla, entrikalarıyla tam bir ortaçağ derebeyliği zihniyetiyle yönetilen bu kurumlarda örselenmediğimden cebimde bolca tahammül kaldı diye tahmin ediyorum.

    savcılığa verdiğim her 10 ifadeden 7'si öğretim üyelerinin şikayetleri üzerine oluyor. asker değil, adnan hoca değil, milletvekili değil. bu öğretim görevlileri "eleştirel düşünce", "fikir ifade özgürlüğü", "mantıksal çözümleme" öğretecekler.

    siz kimsiniz yahu? kendinizi ne zannediyorsunuz? kim sizi bu kadar havalara çıkardı? paper'larınızı alsam, önce intihalleri ayıklasam, sonra da yerel, ucuz, parayla makale yayınlayan mecralardaki yayınlarınızı elesem, h-index'inizi hesaplasam bir avuç düzgün insan kalırsınız. onlar da zaten öğrenciyi düşmanıymış zannetmeyenler çıkar. geri kalanınız hayata daha iyi bir akademisyen, daha iyi bir eğitim adamı, daha iyi bir insan olarak tutunmak yerine zamanında bedelini biat ederek ödediğinizi düşündüğünüzden aynı bedeli ödetmeyi hak gördüğünüz o çürük sistemin boktan çarklarını yağlamaktan başka bir iş yapmıyorsunuz.

    o çarkın içinde onunla beraber kül olup gideceksiniz. yerinize yepyeni aklı beyni açık bir nesil gelecek. sizi ne kimse hatırlayacak ne de kimse size minnet duyacak. tarih sizi ufak puntoyla ufak utanç dolu bir paragrafa sıkıştırdığıyla kalacak.

    sizin vereceğiniz eğitimin bende eksik olmasından dolayı da son derece memnunum. gelecekteki tercihlerimi de sizin gibilerin olmadığı bir dünyadan yana yapmaya devam edeceğim.

  • linç edecekler belki ama ben imamoğlu'nda mansur yavaş'taki azmi ve icraatleri göremiyorum. nerede görülmüş 2 ay çalışıp 2 hafta yıllık izin yapmak? adam istanbul'dan çok tatilde veya başka gezilerde. en azından bugün acil dönüş yapmasını beklerdim.

  • tenzile erdoğan'ın vefatıyla ilgili yayınladığı mesaja anlam veremediğim adam. ben ömrü hayatımda bu kadar kötü, bu kadar rezalet bir taziye daha görmedim. eminim ki daha kötüsü de yapılamaz.

    --- spoiler ---

    kıymetli başbakanımız sayın recep tayyip erdoğan'ın annesi tenzile erdoğan'ın vefatı beni, ailemi ve camiamızı derinden üzmüştür.

    türkiye cumhuriyeti'nin muasır medeniyetler seviyesine yükselmesi hedefinde büyük işler başaran, son yılların en büyük ekonomik yükselişinin mimarı olan sayın recep tayyip erdoğan'ı bizlere armağan eden, vefakâr annelerimizden tenzile erdoğan'a allah'tan rahmet, erdoğan ailesine ve yakınlarına başsağlığı dilerim.

    yıldırım demirören
    beşiktaş jk yönetim kurulu başkanı

    --- spoiler ---

    en ağır akp yandaşı bile olsan, taziye mesajında böyle şeyler yazmazsın. ekonomik gelişimmiş de bilmem ne. nası bi kafa bu ya?

    edit: en beğenilenlerde kafada olunca hakkındaki mesajlar da arttı. mesajların ortak noktası şu:

    +...nası bi kafa bu ya?
    -ev tipi tombul tüpe benzer.

  • (rum, rhum) şeker kamışı suyu, şırası veya melasının fermantasyonu ve ardından distilasyonu ile üretilen, genellikle %40 alkol derecesi civarında şişelenen distile alkollü içki.

    19. yüzyılın sonunda kozmopolit osmanlı sosyetesinde popüler olan rom, rivayete göre ıı. abdülhamit'inde favori içkisiydi

    ideal içim sıcaklığı 6-8 °c kabul edilir. rom genellikle meşe fıçılarda, bazen de metal kaplarda eskitilerek piyasaya verilir. dünyada ilk rom üretiminin karayiplerde yapıldığı; hemen sonra kuzey amerika'daki kolonilere yayılan rom talebini karşılamak üzere ilk damıtımevinin 1664'de staten ısland'da, ikincisinin de boston, massachusetts'te açıldığı bilinmektedir. 17. ve 18. yüzyılda avrupa'nın şeker talebi ile amerika'nın rom talebi, paralel olarak artış göstermiş; şeker üretiminden yan ürün olarak çıkan melasın rom üretiminde girdi olarak kullanılması ile oluşan denge, şeker kamışı ihtiyacını hızla artırmıştı. karayipler'de şeker kamışı plantasyonunda çalışmak üzere afrika'dan köle getiriliyor; böylece afrika, karayipler ve koloniler arasında yoğun bir ticaret üçgeni oluşuyordu. köle, şeker kamışı melası ve rom değişimi dönemin tarihinde önemli rol oynamış; bu ticaretin neden olduğu 1764 tarihli şeker kanunu, 13 büyük britanya kolonisinden amerika birleşik devletleri'nin oluşmasına giden tarihsel sürecin önemli bir kilometre taşı olmuştu. en son 1789'da george washington'un yemin töreni için, bir fıçı barbados romu istemesi, rom tarihinin bir başka unutulmaz anısıdır. ileriki yıllarda viskinin kaçınılmaz yükselişi, romu tahtından indirmiştir.

    renksiz romların kokteyl yapımında bolca kullanıldığı, buna mukabil açıktan koyu kehribar rengine değişen romların sek olarak veya sadece buz ilavesiyle içildiği bilinmektedir. en ünlü rom kokteyli daiquiri'nin 20. yüzyıl başında iki bakır madeni mühendisi tarafından keşfedildiği söylenir. havana'daki la florida bar, ernest hemingway'in, sonunda barın sahibi olan başbarmen constantino ribalaigua'nın eliyle yaptığı daiquiri frozen'ı içtiği buluşma yeriydi. kübalılar bara sevgi ifadesi olan küçültme takısı ile la floridita derlerdi. bu iki anının belgesi, 1930'lu yılların kokteyl kitaplarında söz konusu kokteylin isminin la floridita daiquiri olarak geçmesidir.

    romun sınıflandırılmasında, girdilerinden olgunlaşma şekline kadar değişik kriterleri esas alan pek çok yaklaşım bulunsa da; genel kabul gören sınıflama aşağıdaki gibidir:

    • guatemala, küba, panama, dominik cumhuriyeti, nikaragua, venezuela gibi ispanyolca konuşulan ülkelerde üretilen light romlar.

    • barbados, belize, trinidad, jamaika gibi ingilizce konuşulan ülkelerde üretilen koyu renkli ve dolgun lezzetli romlar.

    • haiti, guadeloupe, martinik gibi fransızca konuşulan yerlerde direkt şeker kamışı suyundan üretilen ve şeker kamışının özgün aromasının en yoğun hissedildiği daha pahalı romlar.

    romun ayrıca baharatlı, mango, portakal, limon, hindistancevizi aromalı olanları, %75 alkol derecesine kadar alışılmışın dışında yüksek alkol derecesinde şişelenenleri de bulunmaktadır.
    ---
    (alıntı: rakı ansiklopedisi)