hesabın var mı? giriş yap

  • ingilizler büyük ihtimalle bizim yeni tl işaretini euro işaretine benzettiler ve bizim gazetelerde çıkan 17 milyon tl'yi 17 milyon euro olarak çevirdiler.

  • kendisini savunan kişi an itibariyle chainard.

    haliyle, kenarda bu başlık için birkaç yıldır bekleyen entrylerimi sildim. düştüğü nokta bu. chainard savunuyor adamı, ahah.

  • universiteden iki arkadasla aramda gecen olayla sanirim cozdugum hede dir. yurdisinda okumaktayiz,bir arkadasin babasi rahatsizlanmis hemen turkiyeye donmek istiyor biz de yurtta hep beraber ucak bileti falan bakiyoruz saat kacta var falan filan arastiriyoruz. sonra iceriden x sahisi geliyor soruyor hayirdir diye. anlatiyoruz iste olayi durun bi dakka diyip geri odasina gidiyor. bi 15 dakka sonra geliyor diyor sen hazirlan 4 saate bizim ucak seni goturecek. megerse adamlarin bikac tane ozel jeti varmis babasina sormus acil bir durum diye babasi da tabi oglum demis. simdi bu cocuk bizimle birlikte ozel yurtta kaliyor dayanamadim sordum abi niye eve falan cikmadin diye, hepiniz burdasiniz ortam var dedi gulumsedi gitti. ıste bence maddi zenginlik boyle bisey olsa gerek.
    edit:yazim hatasi.
    edit 2: cok soruldu napiyim artik yazayim, arkadas babasini kaybetti, son bir kere gormus oldu.

  • nasıl bir korkaklıktır, nasıl bir ödlekliktir bu karşısında kimse yokken atıp tutuyor ama kimsenin karşısını çıkmaya cesareti yok.

  • çocukları hariç tutarak söylüyorum, kasada çalışan kişinin eline, yediğim ürünün ambalaj çöpünü tutuşturup, onu okutmak zorunda bırakmak beni rahatsız ediyor.bu sebeple asla yapmadığım eylemdir.

  • "ama onlar ekmeğinin peşinde, aralarında iyi olanlar da var"cıların az sonra damlayacağı başlıktır.

  • japon yönetmen hayao miyazaki nin ustalık dönemi şaheserlerinden bir tanesi. yönetmenin en sevdiğim filmi olan sen to chihiro no kamikakushi den sonra çektiği, ingiliz fantastik roman yazarı dianne wynne jones un aynı adlı romanından uyarlanan film, aynı zamanda içinde bir çok sinema türünü de barındıran, muazzam bir görsel/işitsel şov. (filmin muhteşem müziklerine imza atan, joe hisaishi'yi unutmak ne mümkün!) joe hisaishi - merry-go-round of life

    bir miyazaki eseri izlediğinizde, eğer dikkatli bir izleyiciyseniz şunu mutlaka fark edeceksiniz; izlediğiniz animasyondaki karakterler belli bir yerden sonra, sanki bir dram filmi izliyormuşsunuz gibi size gerçek gelmeye başlayacak. evet miyazaki’nin ustalıkla başardığı şeylerden birisi de bu. beyazperdeye yansıttığı dünyadaki karakterlerin çok gerçekçi olması. her ne kadar filmlerinde yoğunlukla fantastik ögeler bulunsa da, yaratılan dünyadaki karakterlerin hem resim olarak, hem de bu karakterlere yazılan metin içerikleri ile de, size yoğun bir drama sunacağı kesindir.
    sophie'nin tramvay yolculuğu

    animasyon türü filmlerin, gerçek oyuncularla çekilen diğer filmlere göre bazı dezavantajları bulunur. bunlardan en önemlisi, filmdeki karakterlerin gerçek insanlar olmaması sebebiyle, gerçek karakterlerin mimik/jest, kendi sesiyle dublaj vb. oyunculuklarında ön plana çıkan özelliklerini, seyircinin göremeyecek olmasıdır. peki bu açık nasıl giderilmelidir? şöyle ki; filmde derinlemesine işlenecek olan karakter, çocukluğundan olgunluğuna kadar geçen sürede, farklı duygu durumlarında ve çok katmanlı olarak incelikle işlenmelidir. seyircinin karakterle duygusal bağ kurabilmesi için, bu gerçek olmayan karakterler, sıra dışı hayat serüvenlerinin kahramanı olmalıdırlar.
    yırtıcı büyük bir kuş olarak howl karakteri

    işte miyazaki'nin bu muhteşem filminde de, yönetmenin başarı ile gerçekleştirdiği de, tam olarak budur. çocukluğunu ve yetişkinliğini gördüğümüz howl karakteri, sıra dışı biçimde detaylandırılmış ve hayatının farklı zamanlarında yaşadığı inanılmaz deneyimler, izleyiciye gösterilmiştir. ancak bu sadece howl ile de sınırlı kalmaz. filmin ana karakteri olan sophie de, filmin en başından sonuna kadar, geçirdiği değişimin adımları sabırlı bir şekilde atılarak izleyiciye sunulmuştur.
    howl'un olağanüstü işçilikle çizilmiş istirahat odası

    şimdi de filmi özel kılan ve izleyenin yüreğinde duygu dalgalanmaları yaratan, detay denizinde yüzmelere doyamayan hassas seyircinin yürek telini titreten, inanılmaz özelliklerine kısaca değinelim;

    --- spoiler ---

    **** yüreği yaşama sevinci ve çokça heyecanla dolu erkek çocuğu howl'un, yaşadığı gökten gelen mucize, o'nu diğer insanlardan ayırmıştır. elle tutulabilen parlak bir ışık, önce kendi isteğiyle howl'un vücuduna girmiş, ardından kalbinden başka bir yaratığın var olmasına vesile olmuştur. bu varlık dünyada eşi benzeri olmayan bir ateştir. kendi kalbinin derinliklerinden türeyen ve howl'un en yüce arzularını da içeren bu ateş, aynı zamanda o'nun yıllarca azılı düşmanlara hedef olmasına neden olacaktır.
    mucize çocuk "wonderkid" howl
    howl'un kalp ateşi calcifer ile sophie'nin inanılmaz öpücüğü

    ****sophie karakteri howl'dan aldığı güneş ışınları ile aydınlanan "ay" ı temsil etmektedir. ay tek başına yalnız, ıssız ve karanlıktır. ay, içindeki güzelliği ancak ve ancak güneş ışınları ile yansıtabilir. sophie de howl'la tanışıp, o'na aşık olmasının ardından cesurlaşacak, zor görünen engelleri kolaylıkla bertaraf edebilecektir. hatta filmin sonlarına doğru gördüğümüz üzere, zaman yolculuğu yapacak, küçük howl'a geri döneceğine dair söz verecektir. bunun basit anlamı şudur; güneşin kendi varlık sebebi de, kendisine ihtiyaç duyan oluşumlara ışık olup, onların anlamını ortaya çıkarmak. alev alev yanan howl da, sophie'nin sayesinde kendi varlık amacına ulaşmış, sophie ile tamamlanmıştır.
    howl ve sophie 1
    howl ve sophie 2
    howl ve sophie 3
    ay ve güneş

    ****her erkek çocuğunun yüreğinde bir aslan yatar. bu aslanı bir güneş veya hiç sönmeyen bir muma da benzetebiliriz. delikanlı adayının kalbinin orta yerinde parlayan bu "hiç sönmeyen mum" , aynı zamanda çocuğun cesaretine, bilgeliğine ve gücüne bir övgüdür. dostlarını koruyucu/kollayıcı yapısına da vurgu yapan bu yürek ateşi, bizim topraklarımızda "mangal gibi yüreği olan adam" şekliyle tezahür eder. işte howl'un çocukluk mucizesi ve dileği olan bu güçlü/cesur yürek, filmde de mangalları, ocağı hatta kocaman bir şatoyu işleten mekanizmadır. howl'un bu yüce gönlü, o kadar büyük bir güce ulaşmıştır ki, bu gücün getirebileceği olası yıkım dahi, dedikodusu korkuyla yapılan bir fenomene dönüşmüştür.
    süper güçlü calcifer (howl'un kalp ateşi)
    süper güçlü calcifer

    ****bazen çözülmesi imkansız gibi görünen, çok büyük sorunlar, çözüldüğünde aslında ne kadar anlamsız oldukları ortaya çıkar. filmdeki savaşın bitmesi için atılan adımlar, aslında howl'un küçükken başına gelen mucize ayarındadır. hiç kimse fakir, işçi bir kızın saray ziyaretiyle, ya da bir korkuluğun öpülmesi ile koca bir savaşın sona ereceğine, aksi halde inanmazdı. kazananı hiçbir zaman olmayan, daima iki tarafın da kaybettiği bir oyun olan savaşı, elbette howl ile sophie'nin güçlü sinerjisi yok edecektir.
    ---- howl ile sophie'nin konu ile ilgili konuşmasından----;
    howl : "yolu üzerindeki tüm şehirleri ve insanları yok ediyor"
    sophie : "düşman mı, yoksa bizimkiler mi?"
    howl : "ne fark eder ki?"
    savaşın anlamsızlığı 1
    savaşın anlamsızlığı 2
    savaşın anlamsızlığı 3
    azimli öğrenci sophie ve hocası howl

    ****yüce gönüllü her insanın sahip olması elzem olan erdemlerinden bir tanesi de, şüphesiz ki; şartlar ne olursa olsun, doğrudan/dürüstlükten şaşmamaktır. ıssızlık cadısının gazabına uğrayan sophie'nin temiz kalbi ve sıcacık dostluğu, howl ve ekibini derinden etkileyecek, sophie'ye yardım için onlar da seferber olacaklardır. cadının bile filmin ikinci yarısında tatlı bela bir yaşlıya dönmesi, yine sophie sayesindedir. cadı, içindeki kötülüğü kontrol etmeyi de, sophie sayesinde öğrenmiştir. korkuluk/şalgam kafanın sophie'nin öpücüğü sayesinde özüne yeniden kavuşması, elbette "kurbağa prense" yapılan harika bir göndermedir.
    prense dönüşen korkuluk

    ****ışık ve renk kullanımının bu kadar çeşitli, kusursuz ve bu kadar gerçekçi bir evrenin içinde kullanıldığı ikinci bir animasyona rastlamanız oldukça zordur. adeta yaşadığımız sokaklara dolu dolu biçimde işlenen bu renk paleti, izleyicisine usta ressamların müzelerini gezme keyfi de veriyor. miyazaki'nin bu renk cümbüşünden izleyicisine sunduğu fotoğraflardan ufak bir demet;
    calcifer'la sıra dışı taşınma
    sophie'nin işyeri
    yaşlı sophie'nin zorlu yolculuğu
    yenilenen uçan şato
    howl'un mucizevi hayata dönüşü ve görgü tanıkları
    küçük howl'un geceyi aydınlatan mucizesi
    yaşlı sophie'nin tehlikeli ziyareti
    ay ışığında yürüyen şato (moonwalk/rip mj)
    şehir merkezi görseli
    howl'un kirli banyosu
    gökyüzünde sürreal dans
    howl'un üstüne düşen mucizevi ışık demeti
    mucizenin biricik görgü tanığı : zamanda yolculuk yapan sophie
    --- spoiler ---

    miyazaki'nin bu 2 saatlik görsel şöleni, size bulunduğunuz zamanı unutturan cinsten. eğer sizde, görsel ve edebi detaylara takıntılı derecede meraklı bir izleyiciyseniz, bu filmi defalarca tecrübe etme mutluluğunu usanmadan yaşayacaksınız. animelere önyargılı olup da, duygusal ve naif metinlere ilgisi olan seyirci de, mutlaka bu güzel filmi deneyimlemeli.

    not: filmin ingilizce dublajı da çok iyi. filmi orijinal (japonca) dilinde izlemenin keyfi ayrı olsa da, seslendirme kadrosunun müthişliğini de hesaba katarak, filmi ingilizce izlemenin de oldukça fazla keyif verdiğini söyleyebilirim.

  • artık, şu vergilere birinin dur demesi gerektiğini gösteren, son kazık.

    hakikaten chp filan ne yapıyor? tüketici dernekleri ne yapıyor? bilen anlatsın yahu.

    bu kadar olmaz ki. gümrük girişi 100 bin tl olan bir otomobilin, satış fiyatı 312 bin tl. dünyanın neresinde böyle bir zulüm var, anlamıyorum. niye herkes söylenip duruyor ama hiçbir şey yapmıyor.

  • dsıde çalışan bir mühendisseniz, köy köy dolaşıp gölet yapıyor, sulama sistemleriyle ilgileniyor olabilirsiniz.
    ziraat bankasında uzman mühendisseniz, karış karış gezip tarıma kredi vermiş bir insan olabilirsiniz.
    maden şirketinde memursanız, işçilerin hakkını alması konusunda destek vermiş, gerekli düzenlemeleri getirmiş, enerji komitelerinde görev almış olabilirsiniz.
    devlet demiryollarında memursanız, dağ taş gezip anadolunun olmadık yerlerine bayramda seyranda gidip sorun çözen bir insan olabilirsiniz.
    öğretmen olabilirsiniz, doktor olabilirsiniz, hakim savcı olabilirsiniz.
    bu insanlar benim dedem, babam, anam, teyzem. hayatlarını insanlara faydalı olacak şeyler yapmaya çalışarak geçirdiler. vatana millete faydalı olmak için okumuşlardı. plazada yabancı bir firmanın temsilciğinde çalışmaktan daha az kazandırdığı doğrudur. ama güvenceleri, tatilleri, lojmanları, dostları, müdürü çekiştirdikleri iş arkadaşları, ve örgütleri vardı.

    memur dediğimiz insanlar her ne kadar bugün devletin çürümüşlüğü içinde kalsalar da ülkeyi çekip çeviren çalışanlar ordusudur. onların emekleri bir devleti sosyal devlete dönüştüren şeydir. manevi olarak zengin bir hayattır. sosyal olarak güzel bir hayattır. sizi özel sektör gibi birbirine maaşını söylemediğin, yanında oturanla rekabet ettiğin bir dünyadan alır, aynı amaçlar için mücadele ettiğin ortağa çevirir. akşamları hobi edinecek çoluk çocukla oynayacak zaman bırakır.

    kar için değil, insanlar için çalışırsınız. onurlu ve anlamlı bir yaşamdır.

    ek:
    “hiçbir zaman inandıramadım seni kahramansız bir dünyaya neden inandığıma. hiçbir zaman inandıramadım seni o kahramanları uyduran zavallı yazarların neden kahraman olmadıklarına. hiçbir zaman inandıramadım seni o dergilerde resimleri çıkanların bizden başka bir soydan olduğuna. hiçbir zaman inandıramadım seni sıradan bir hayata razı olman gerektiğine. hiçbir zaman inandıramadım seni, o sıradan hayatta benim de bir yerim olması gerektiğine.” orhan pamuk, kara kitap

  • olmayan ihtimaldir. çünkü ortalığa sıçacak kadar dezorganize davranışlar sergileyen alzheimer hastası tek başına hastaneye gelemeyeceği gibi sıçmadan önce etrafta kimse var mı diye de kesemez.