hesabın var mı? giriş yap

  • abd'nin dünyaya sıçıp bıraktığı sjwliğin insanlığı getirdiği son noktadır. ulan herif balkona tırmanmak ve camını kırmak için merdiven ve taş getirmiş, üstüne elinde mutfak bıçağı var, sen hala " ımı bık muhammad bı cık yınlıs" de. daha merdivendeyken ittirip sonra "tırmanmaya çalışırken düştü" diyeceksin.

  • hiç düşündünüz mü " osmanlı sarayları'nda her gün yüzlerce çamaşır nasıl yıkanıyordu? " diye?

    işte bu sorunun cevabıdır câmeşûyân!
    sarayda çamaşırları yıkamakla görevli olan kişilerdir.

    farsça elbise anlamına gelen câme ve yıkayan anlamına gelen şûy kelimelerinin birleşmesiyle oluşmuş kelimenin çoğul hâlidir.
    zaten günümüzde kullandığımız çamaşır kelimesi de câmeşûydan gelmektedir.

    acemi oğlanlarının en istemediği görevler arasındadır.
    bu zamana kadar bu kimseler hakkında bir kaç fetva okusam da 16. yüzyıldan şöyle bir fetvayı söyleyeyim:

    çamaşırcıya verilen elbiseler çalınır ise ve çamaşırcının bu olayda kusuru bulunmakta ise elbiselerin bütün tutarı çamaşırcının maaşından kesilir.

    eğer kusuru yok ise bu sefer de yarı tutarı maaşından kesilecektir.

    bu çamaşırcıların başlarındaki kişiye çamaşırcıbaşı denilmektedir. uzun etekli bir entari giymesi zorunludur. bunun görevi çamaşırların yıkanıp kurutulması ve daha sonra ütülenip sahiplerine yahut sahiplerinin hizmetlilerine teslim edilmesi sürecinde çamaşırcıları yönetmektir.
    güğümcübaşı ile aynı rütbededir.

    saraydaki üst düzey görevlilerin her sene bazı kıyafetlerini çamaşırcıbaşıya hediye etme geleneği osmanlı imparatorluğu son bulana dek devam etmiştir.

    câmeşûylar, osmanlı saraylarının en göze görünmeyen hizmetlileridir de diyebiliriz. 19. yüzyıl ortalarına kadar sarayın bodrumunda taştan yapılmış teknelerde gün boyu çamaşır yıkayıp sonra bunları kurutup ütüleyip akşam olunca da bitkin bir şekilde yatarlar imiş.

    ikinci abdülhamid döneminde ise padişahın çamaşırcıları ayrılmıştır diğerlerinden. muhtemel sebebini ikinci abdülhamid'in yoğun şekilde yaşadığı öldürülme korkusu olduğunu düşünüyorum.
    beyaz kıyafetli çamaşırcılar ikinci abdülhamid'in kıyafetlerini bu dönemde gümüş teknelerde yıkamaya ve bahçede sadece padişaha ait çamaşır iplerinde kurutmaya başlamışlardır.

    divân-ı hümâyun üyelerinden sadece vezir-i âzâmın köşküne câmeşûyân kadrosundan çamaşırcı alma hakkı vardır.
    diğer üyeler ya kendileri evlerine hizmetçi alarak çamaşırlarını yıkatmalı ya da kendi maaşlarından kesilecek ücretlerle sarayda çamaşırcılardan yararlanabilmektedir.

    ismini bildiğim daha doğrusu adını hatırlayabildiğim tek çamaşırcıbaşı, sultan üçüncü ahmed döneminde topkapı sarayı'nda bulunan çamaşırcıbaşı yusuf ağa'dır.
    kendisi, bir defter tutmuştur ve bu defter topkapı arşivinde bulunmaktadır.

    buhur suyu diye bir çeşit dönemin parfümü diyebileceğimiz kokudan bahseder yusuf ağa.
    padişaha bunu ikram ettiğini ve padişahın bu kokuyu çok beğenerek kendisine 15 altın bahşiş verdiğini söyler.
    umarım hayrını görmüştür.

  • adalet bakanı bekir bozdağ'ın kardeşi ünal bozdağ'ı, adelet bakanlığı yüksek müşavirliğine ataması olayıdır.

    "resmi gazete’de yayımlanan karara göre, “açık bulunan bakanlık yüksek müşavirliğine, personel genel müdür yardımcısı ünal bozdağ’ın atanması, 2802 sayılı hâkimler ve savcılar kanunu’nun değişik 37. maddesi gereğince uygun görülmüştür” denildi."

    (bkz: abiden kardeşe nesil bunlar)

    "açık bulunan bakanlık yüksek müşavirliğine" bakanlıkta böyle bir kadro varmış ve ne tesadüf ki bu kadroda hiç kimse çalışmıyor ve yine ne tesadüf ki bu kadroya en uygun kişi bekir bozdağ'ın kardeşi. tesadüf işte hep bunlar...

    serdar akınan'ın konu ile ilgili tespiti;

    "bakan olarak koltuğa oturtulan zat devlette liyakata bakamayacak kadar ekibinden korkuyorsa ne yapar? tam da bunu!"

  • yurtdışında pasaportumuzu kaybedersek o ülkede yaşama hakkı elde edeceğimizi iddia eden bir sırma saçlı beyanı.

    (bkz: geçici seyahat belgesi)
    (bkz: geçici pasaport)

    herkesi kendi seçmeni gibi cahil ve bilgisiz sanıyor.

    edit:

    'türkiye'de suriye konsolosluğu olmadığı için bu belgeler alınamaz' içerikli mesajlar aldım.arkadaşlar ben tc pasaportumla kıbrıs rum kesimine girdim,eğer orada pasaportumu yırtsam kalabilecek miydim? bırakın tc konsolosluğunu,birbirimizin varlığını bile tanımıyoruz.

    edit 2: sayısız mesaj aldım pasaportunu yırtıp başka ülkeden deport edilemeyen örneklerle ilgili.tek tek cevap verdim ama buraya da yazayıp..münferit olaylar başka bu derece büyük akında durum başka..evet dayınız,arkadaşınız ingiltere'de fransa'da pasaportunu yırtıp kalmış olabilir lakin -olmaz da- 3 milyon paki,suriyeli ingiltere'ye girip pasaport yırtsın bakalım ne oluyor.

  • aynı zamanda gaz yiyen çocuklar kendilerine maske yapsınlar diye başlarındaki tülbentleri camlardan aşağı atan halktır. en başından beri başörtüsü ile türban arasındaki fark buydu.

  • sosis diye verilen maddenin büyük ihtimalle yeryüzündeki herhangi bir hayvanın eti olmadığına dair herkes hemfikirdir herhalde. yani öyle çift tırnaklı, tek tırnaklı, tırnaksız falan değil, işte ne bileyim çin'de konfeksiyon atıklarından falan sosis yapıp satıyorlardır. onu da ihaleye girip 4-5 ton alarak yurda sokuyorlardır.

    ekmek+ayran'ın parasını nasıl çıkarıyor o konu hakkında da başkası saçmalasın benden bu kadar.

  • aslen kuruluşu 1900lerin başları olan fakat yaptığı eylemlerle tarih sahnesine çıkmış olması sebebiyle kuruluşu 1919-1920 olarak anılan örgüttür. 1900 lerin başlarında bir umut, bir düşünce; "özgürlük" olarak çıkmış düşünce yapısıdır aslında. ingiliz polisi ve ingiliz ordusu postalları altında ezilen gururlu bir halkın başkaldırısıdır.

    1919 lardan itibaren eylemleri ile gündeme gelmeye başlamışlardır ve 1921 e kadar irlanda da ingiliz polisi ve ordusu ile gerilla şeklinde savaşmışlardır. yıpranan ingiltere ile yapılan 1921 deki londra antlaşması ile birleşik krallığın irlandaya özerklik(!) vermesi sonucunda da ögütten kopmalar yaşanmış ve örgüt güçten düşmüştür, yada diğer bir değişle aralarındaki çürüklerden arınmışlardır. bu kopmaların esas sebebi ingiliz ordusu, medyası ve birleşik krallığın tümünün yapmış olduğu loyalist propagandalardır. şu anki protestan-katolik çekişmesininde başlıca sebebi budur aslında, derinlerinde dinsel bir çekişmeden çok loyalist-özgürlükçü kavgasıdır.

    kopmalar sebebiyle güçten düşen örgüt 1900 lerin ortalarına kadar küçük küçük çatışmalarla yetinmiş ve güç kazanmaya uğraşmıştır. pek tabi bu zamanıda boşa geçirmeyip propoganda ya öncelik tanımış ve siyasi kollarını kurup* davalarını siyasi arenaya taşımışlardır. bunun sonucunda da 1938 e yasa dışı ilan edilmiştir ingiliz hükümeti tarafından. giderek güçlenen örgüt dahada fazla yandaş toplamaya başlamıştır ve bu durumdan korkan dönem ingilteresi orduyu irlandaya yollamıştır, bu hareketten sonra ciddi anlamda bir savaş başlamıştır. çeşit çeşit yerlerde bombalama eylemleri, keskin nişancılarla öldürülen önemli kişiler, irlanda sokaklarında yapılan yürüyüşler ve çatışmalar ingiltereyi günden güne yıpratmaya başlamıştır. ingiliz askerlerininde irlanda halkına eziyetleride git gide artmıştır.

    politik arenada da boş durmayıp davasını daha ileri safhalara taşımışlardır bu dönemde, özellikle insan hakları örgütü sayesinde büyük bir kitleye ulaşabilmiş ve amaçlarını anlatabilmişlerdir dünyaya, bu sayede ingiltere nin ta en başından beri yaptığı karşıt propogandaya rağmen yandaşlar ve sempatizanlar toplayabilmişlerdir.

    30 ocak 1972 pazar günü yaşanan kanlı pazar yada diğer adıyla bogside katliamı gerçekleşmiştir. esasen insan hakları örgütünün,tamamen ingiliz hükümetinden izin alınarak, irlanda da düzenlediği bir yürüyüş sırasında kendini kaybeden ingiliz askerlerinin masum halk a ateş açması sonucu katliam a dönüşmüştür. ingiliz gazeteleri olayı o zamanlar ört bas etmiş , ingiliz ordusu da gerçekleri açıklamamıştır. bundan yıllar sonra ise gerçekler ortaya çıkmıştır. (17 ölü ve 34 yaralı masum insan!) bu olay sonrasında örgüt gücüne güç katmıştır ve özellikle amerikada yaşayan irlandalılardan* inanılmaz bir maddi destek görmeye başlamıştır. gelen maddi destek, militan katılımındaki artış ve olayların gerçekliğinin dünya kamuoyuna iletilmesinden sonra örgüt en büyük eylemlerini gerçekleştirmeye başlamıştır. bu eylemler arasında heathrow da bomba patlatmak, iş çıkışı öncesi metroyu havaya uçurmak, kapanma saatinden sonra ingiltere merkz bankasına üstü açılır bir karavan ile roket atarlı saldırı düzenlemek gibi enteresan ve bir o kadar da vurucu şeylerde vardır.

    ingiliz hükümetinin propagandaları sonucu insanlar gerçekleri bilmemektedir, ira asla masumlara zarar vermemiştir! bombalıyacakları yerlere bombalarını koyduktan sonra polisi arayıp haber vererek sivillerin çıkarılmasını isterler. (bizzat yaşadım bir tanesini 1993 de, iş çıkışına yakın metro havaya uçurulması olarakdan) örgütün sorunu halk ile değil ingiliz devleti iledir, tek amaçları ingiliz devletine maddi ve manevi zarar vermektir. bombalama elemlerinin hepsinde aynı tarzda hareket etmişlerdir ve bu bir özgüvenin, insanlığın göstergesidir. zaten bomba uzmanları ve polisler ne kadar arasalarda asla bulamamışlardır bombaları.

    karavan-roketatar işbirliğindeki eylemleri çok sofistike olmakla berber inanılmaz bi başarıya ulaşmıştır. londra sokaklarında yaşanan kovalamaca sonunda 1980 lerde yakalanmıştır iki örgüt militanı. yakalandıkları sıradaki görevlerinin big beni bombalamak olduğunuda itiraf etmişlerdir.

    bir nevi sevimli bombacı konseptinde görülmeye başladığından örgütün siyasi arenadaki yandaşları artmıştır.1990 lardan itibaren çeşitli sebeplerle örgütün üst düzey yönetcilerinin örgütten ayrılıp kayıplara karışması sonucunda 2000 de silahlı direnişini tamamen bırakmışlardır. tahminlerim doğrultusunda şu anda bu kişilerin amerikanın yada ingilterenin sayfiye kentlerinde kocaman villalarında ağızlarında puroları ile oturup güneşleniyorlar ve dönemin ingiliz hükümetinin onlara yedirdiği paralar ile keyif çatıyorlardır. son dönemde isimlerini sadece politik propagandalarda görebildiğimiz bir örgüt halini almıştır ira. michael collins in kemiklerini sızlatacak bir durumdadırlar.

    (bkz: give ireland back to the irish)
    ve ayrıca:
    (bkz: ira clan)

    edit: okunabilirlik açısından anglachelin uyarısına uyup paragraf aralarını açmış bulunmaktayımdır.

  • atamın, binlerce kitabı boşuna okumadığını, günümüz siyasileri ile bir tartışmaya girse hepsini bilgisi ile döveceğini gösteren sözleridir.