hesabın var mı? giriş yap

  • çehov'un öykülerini andıran, zaten yönetmen nuri bilge ceylan'ın da çehov'a adadığı, böyle de sinema olur dedirten, yüksek bütçeli hollywood filmlerinin %99undan bir kaç gömlek üstün olan. türk sineması, hatta belki de dünya sineması için dönüm noktası olan, her karesinde komşumuzdan, ananemizden, dedemizden, arkadaşımızdan, sevgilimizden, kendimizden bir şeyler bulabileceğimiz bizden bir film.

  • bu gösteriye (bkz: ardha) deniyor. katar kültürü ile yetişmiş neredeyse her erkek birey birer kılıç sahibi olduğundan ve bunlar dededen toruna kadar geçebildiğinden, kılıç gösterileri onlar için inanılmaz önemli.

    bu sebeple ardha gösterisini dini bayramlarda, ulusal kutlamalarda kısacası ota boka bir sebep göstererek yapmaktalar.

    dünya kupası ile bunun ne alakası var diyebilirsiniz ama bu dans ile bi nevi kültürlerini dünyaya tanıtmaya çalışmışlar. tabi ki de bi boka benzememiş.

  • tarif edemeyeceğim kadar iğrenç bi durum. umutlarla okursun, ingilizce öğrenirsin. uğraşır didinirsin. staj falan yaparsın. ondan sonra hastalanır 1,5 yılın tedaviyle geçer askerlik ve yüksek lisans yapayım der ve bitiremezsin geçer 3 sene, hadi 5-6 ay kpss kasayım dersin olmaz. sonra tekrar özel sektörde basvurmadığın firma kalmaz. karşına 3 senedir neden işsizsin? gibi bir soru gelir doğal olarak anlatırsın. önyargıyla yaklaşırlar. eve gelirsin aileyle aranda soğuk savaş başlar. eş dost akraba ziyaretine gitmekten çekinirsin, çünkü o malum soru gelecektir yüzüne. ailenin yanında tedirgin cevaplar vermeye çalışırsın olmaz. utanırsın sanki senin suçunmuş gibi. cebindeki bozuk parayla otobüse mi binsem ya da simit yiyip açlığımı mı bastırsam diye düşünürsün.

    bizim gibiler ne yapmalı? ne yapacak yani? işsiz olmaya devam mı etsinler? günden güne sağlıksız bireyler haline mi gelsinler? herhangi bir güçlü referansı olmadan, amiyane tabirle torpilli de olmayan bizler iş bulmak için ne yapmalı? zor gerçekten zor, aynı durumda olan bir ben değilim biliyorum ama. bu çözümsüzlük süreci arttıkça da daha mutsuz ve çevresine daha da mutsuz bir elektrik yayan biri haline geliyorum. ailesine destek olacak yerdeyken, ailesinden utanarak üç kuruş harçlığı alırken hem de bu yaşta, insan içine çıkmaya utanmak neden?

    çalışan arkadaşlarla görüşürken, "olsun be oğğlum ne güzel var ya bütün gün yatıyon keşke ben de öyle olsam çalışınca anlarsın bak çok zor" diyen ego dolu açıklamalarına, güleryüzle cevap vermek zorunda hissetmek koyar adama. ortamdaki antipatik adam da olmayayım bari düşüncesi yer bitirir. sana gerçekten yardımcı olmak isteyen arkadaşlarının sayısı gün geçtikçe azalır ve umutsuzluk artar.

  • arınç'ın ölüsünün gökçek'in dirisini silkeceğini göstermiş ve iptal edilmiş program.

  • başlığı görünce herkesin aklına sürücünün kadın olduğu geldi değil mi?

    yanılmadınız.

    yakınlarına sabır dilerim.

    tanım : kadın sürücüdür.

    çok sayıda mesaj gelmesi editi : kadınların koordinasyon eksikliği erkeklere nazaran bariz bir şekilde ortadayken, konumuz da bu iken ; olayı kadın düşmanı olmama bağlayan mesajların yazarlarına selam olsun.

    konumuz trafik canavarlığından ziyade, fren yerine gaza basma hadisesi. koordinasyon eksikliği. bunu giderip araç kullanan kadınlara saygımız tabii ki olacak.

    ulen kalkışı zor bulup, kalkış hesaplaması yapmamak için kavşaklarda durmayan, yol vermeyen kadın sürücülere hiç mi denk gelmediniz? bir motorcu olarak kadın araç sürücülerini maalesef çok iyi tanıyorum.

  • "yaptığı kazayı, alkol ya da uyuşturucu etkisi altında olduğu için ilk anda üstlenmeyip sonradan çakallık yapmıyorsa ahlaki olarak erdemli bir davranışa imza atmış yazar."

    hangi ahlak?
    hangi erdem?

    arkadaş iyi misiniz? tamam adamı seviyorsunuz filan anladık onu ama 2 insanın ölümüne sebep olmuş ve olay yerinden kaçmış. nasıl erdemden, nasıl ahlaktan bahsedersiniz.

    ayrıca itirafının neresi takdirlik?

    lan adam teslim olmasını bile sosyal medyadan şov haline getirerek yapıyor.

    emrah serbes sosyal medyadan kendini takip edenlere şov yapacağına ölümlerine sebep olduğu insanların sevenlerine hesap versin.

    tekrar ediyorum; ölümlerine sebep olduğu insanları kaza yerinde bırakıp kaçmıştır, bu da yetmemiş bu suçu arkadaşı üstlenmiş ve adaleti yanıltmıştır.

    bir insanı seviyor olabilirsiniz ama savunmak adına gerizekalılık yapmanıza gerek yok, o ölen 2 insan sizin aileniz canınız olabilirdi, biraz empati lütfen.

  • ben buna fena halde uyuz oluyorum hacı. bakın başta vurguluyorum "kadına öncelik vermeye değil, kadının öncelik hakkını kendinde sorgusuz sualsiz görüp 'ben bayanım' diyerek öne geçmesidir" uyuz olduğum kısım. yoksa her zaman hanımlara veririm sorun yok bunda. hatta vermezsem kendimi kötü hissederim. burada ben olayın örtülü anayasasından söz ediyorum (ayrıca kadınlar aşağı kadınlar yukarı diye başlık açmayı da hiç sevmem. ben iki cinsin de hakkaniyetli şekilde eleştirilmesinden yanayım).

    örneğin asansöre binmek için kalabalık bir sırada bekliyorsundur ve hemen arkandaki kadın "doğal öncelik reflesiyle" löp diye dalar. yahu bir dakika da sıra benim sıram. yani öncelik hakkı benim. o hakkı ben uygun görürsem "buyrun lütfen" derim zaten ama hanımefendi kişisi "nasılsa ben tırnak içinde bayanım verilecektir zaten o yüzden bakmaya gerek bile yok" diye düşünmesi beni deli ediyor. belki acele işim var? belki vermek istemiyorum? belki o kadar centilmen birisi değilim? olmaya da mecbur muyum? belki odunum?

    bu yalnızca bir örnek. çarşıda pazarda, bir kapıdan girip çıkarken, toplu taşımaya binerken her şart ve her koşulda karşımıza çıkabiliyor.

    ha arkada bekleyip "buyurun lütfen" diye teklif edilince teşekkür ederek öne geçen kadın yok mu? olmaz olur mu var ama ciddi anlamda az sayıda.

    tekrar ediyorum ayar olduğum nokta öncelik vermek değil, öncelik verilmesini beklemeyip o doğal hakkı kendinde görüyor olmasıdır.

  • bana hep 'umut sarıkaya amerika'da yaşasa nasıl olurdu' sorusunun cevabı gibi gelmiş olan film. biliyorum tam örtüşmüyor ama yine de fena benzetme değil. diye düşünüyorum. açıkçası. ordinary life is pretty complex stuff. dostum, bunu ancak çeken bilir. o hasta dosyalarından birini çekip aldığında gördüğü 'mesleği: memur' notu filmin bütün momentumunu aldığı yer. güzel hikaye özetle. samimi. soğuk. sıcak. ordinary life işte.

  • hijyenin aslında insanın hayatında olmazsa olmaz olmadığının anlaşılması. eskiden en yakın arkadaşımın evinde bile yatamaz, evimden başka yerde tuvalete giremezdim. gerekirse bütün gün tutup eve dönene kadar tuvalete girmezdim. fakat ne zaman ki elazığ ktm'ye teslim oldum, o zaman gerçekle yüzleştim. ilk gece çok zorlandım, o leş gibi yastığa kafamı koyamadım, t-shirt'ümden kılıf yaptım, keçe gibi olmuş ve kokuşmuş battaniyeyi üşüdüğüm halde belimden yukarı çekemedim. taa ki gecenin üçünde uyandırılıp, allahın soğuk ve yağmurunda saatlerce dışarda bekleyip, sabah kahvaltı sırası, öğlen yemek ve akşam yemeği sırası bekleyip, deli gibi yorulana kadar, tüm günü bu şekilde geçirdikten sonra o rezalet yatağa bir an önce kavuşmanın hayalini kurarsınız ve o keçeleşmiş battaniyeye sarılıp mışıl mışıl uyursunuz. artık heryerde tuvalete girebiliyorum, heryerde uyuyabiliyorum. iyi ki askere gitmişim...

    hozat pertek toplaaaağğğnnnn