hesabın var mı? giriş yap

  • del bosque ye ayar verirken rıdvanın ayarına maruz kalan eski futbolcu, yeni futbol yorumcusu..

    güntekin onay: del bosque’yi anlatır mısın biraz sergen?
    sergen yalçın: adama kamp dediler, ‘o ne’ dedi. kamp yaptırmamış ki hiç, kampın ne olduğunu bilmiyordu.
    rıdvan dilmen: ne üzülmüşsündür sen de kamp olmadığına..

  • dünya sineması üzerine yaptığım liste.

    - az kişi tarafından bilinme kriteri olarak, imdb'de an itibariyle elli bin civarı oylanmayı aldım. hiç biri bu başlıkta bir kaç kereden fazla paylaşılmamış.
    - şaheser kriteri olarak da, belki kanaat notunu fazla kaçırmışımdır diye puanı 7 üzeri olanları seçtim. zaten 8 üzeri olanlar ilk 250 adayı oluyor.
    - listede hiç bir amerikan filmi yer almıyor.

    mommy - kanada :
    aşırı bir anne. aşırı bir çocuk. aralarındaki aşırı ilişki.
    xavier dolan, sadece yirmi yaşındayken, j'ai tue ma mere'i yazıp, yönetip üstüne başrol oynadığında, orson welles ile kıyaslanıyordu. yirmili yaşında birisinden beklenmeyecek yeteneğiyle dikkat çektiği kesin. bana göre başyapıtı olan mommy de, nispeten deneysel sayılabilecek bir sinematografiye sahip olduğu için spoiler yemeden izlemenizi öneririm.

    dead man's shoes - ingiltere :
    intikam denince akla gelen ilk film olan oldboy'un çıtayı çok yükseğe koyması sebebiyle gölgede kalmış filmlerin belki de en iyisi. bir askerin, yokluğunda, zihinsel engelli kardeşiyle eğlenen, onu ezenlerden* intikam almak için semtine geri dönüşünü anlatıyor. dead man's shoes, sadece psikolojik yansımaları ve geçmiş yüzleşmeleriyle bile, eline silah alanın intikam aldığı filmlerin çok ötesindedir.

    victoria - almanya :
    yarısında uyurum nasılsa diye izlemeye başlayıp, ağzıma sıçan filmlerin son halkası. çok karmaşık veya özel bir konusu yok. victoria berlin'e yeni taşınmış, bir süredir burada yaşayan ve hiç arkadaşı olmayan bir madrid'lidir. yine tek başına eğlenmeye gittiği bir gece kulübünden sabaha karşı çıkarken, kendisini, ilgi gösteren dört erkeğin arasında bulur ve her muhteşem filmde olduğu gibi işler boka sarar. spoiler sayılmadığı, izleyen herkesin ilk on beş dakikada farkedebileceği üzere film tek çekim. yüz kırk dakika hilesiz, eklemesiz tek sahne!

    jubei ninpucho - japonya :
    kendi halinde takılan, kiralık kılıç ustası jubei'nin yolu, daha önce öldürdüğü(!) bir adamın liderlik ettiği sekiz kişilik bir klanla ve bu klanı araştıran bir kadın ve bir casusla kesişir.
    çok iyi işlenmiş hero ve skill kavramları, müthiş kurgusu ile şu filme yapılacak en büyük haksızlık, senesine bakıp es geçmek olacaktır. aşırı şiddet ve kanlı içeriği ve daha ilk dakikalardaki tecavüz sahnesinden dolayı da çocuklarla izlenmemelidir. anime nedir? animasyondan farkı nedir? bilmeyenler veya iyi bir anime izleyicisi olup da izlememiş olanlar için mükemmel bir film. özellikle bugüne kadar sadece marvel ve dc comics filmleri izlemiş olanlar mutlaka bu 'paralel evren'i görmeli.

    4 luni 3 saptamani si 2 zile - romanya :
    her ne kadar üstteki kriterlere uysa da, sözlükte fazlaca bilinen bir film. ilişkiler ve psikolojik boyutuna girmeden en basit haliyle, bir kadının yasa dışı yollardan kürtaj yaptırmasını ve bu süreci anlatıyor. ayrıca hazır fırsat bulmuşken anketception yapayım; sinema tarihinin en iyi yemek sahnesi oyumu bu filme kullanıyorum.

    touching the void - ingiltere :
    bir zamanların fenomeni qamberdesouza'nın bir tweetinde önermesi üzerine ağustos sıcağında tir tir titreyerek izlediğim, iki dağcının 85 yılında peru' daki siula grande dağına yaptıkları tırmanışı ve olayların ters gitmesi sonrasında yaşananları anlattıkları belgesel.

    perfetti sconosciuti - italya :
    ispanyol ve fransız yapımı iki yeniden çevirimi vardır fakat orijinali italyan olanıdır. diğerlerini izlemeye gerek duymadım. türk versiyonu da çekilmiş. yedi eski dost yıllar sonra bir akşam yemeğinde bir araya gelir. bir süre sonra bir kural koyarlar; herkes telefonunu masaya koyacak ve gelen her türlü arama veya mesajı diğerleriyle paylaşacaktır.
    istisnasız hepimizin yaşadığı, samimi dediğin insanlarla samimiyetsiz konuşmaları, "kimseye söyleme" diye güvenerek anlattıklarının sana başkası tarafından geri dönmesini, eş dost farketmeden söylenen yalanları, dedikoduları, arkanızdan çevirilen oyunları yüzünüze vuran bir filmdir. örnek olarak filmde, diğerleri, bir arkadaşlarından gizli 12-1 maç ayarlayıp adamı halı sahaya çağırmıyorlar. en yakın arkadaşlarla izlenmelidir.

    los cronocrimenes - ispanya :
    zaman döngüsü üzerine kötü çekilmiş ancak çok güzel kurgulanmış bir film. muadillerinden çok daha kalitelidir. hakkındaki en açıklayıcı bilgi için tık. .

    höstsonaten - isveç :
    baskın bir anne ve sinmiş bir kız. eva, dünyaca ünlü piyanist annesini evinde kalmaya davet eder. ikisinin de uykusuz kaldıkları bir gece başladıkları konuşma, geçmişin yüzleşmesine dönüşür.
    ingmar bergman'ın, persona'dan sonra yarattığı, bir ev ve iki kadın üzerine bir başka başyapıt. sinema tarihinin en sert filmlerinden biridir.

    winter on fire - ukrayna : 2013'ü 2014'e bağlayan kış, doksan iki gün süren ukrayna devrimini anlatan belgesel. dönemin lideri viktor yanukoviç, insanlara
    avrupa birliği sözü verip, rusya'ya yanlamasının ardından halk protesto ve eylemlere başlar. tek bir istekleri vardır o da avrupa birliği'ne dahil olmak. barışçıl başlayan gösteriler, aşırı polis müdahalesi, sonrasında gerçek mermilerin kullanıldığı yüzlerce sivilin hayatını kaybettiği devrime dönüşür.

    under sandet - danimarka :
    ikinci dünya savaşında tek kötü almanya'ydı değil mi? hitler ve naziler kötü, diğer tüm ülkeler bu kötülüğe dur diyen süper kahramanlardı değil mi?
    savaş sonunda danimarkalıların, esir aldıkları, tamamına yakını çocuk sayılacak almanlara, sınırdaki milyonlarca mayını tek tek elleriyle temizletmelerini anlatan, gerçek olaylardan esinlenilmiş film.

    vozvraşçeniye - rusya :
    bir anne ve iki oğlunun hayatına birden baba dahil olur. çocuklar da, sadece resimlerde gördükleri babalarını ilk defa karşılarında bulurlar.
    bu listede olup, bu başlıkta en fazla paylaşılan film. hakkındaki çok güzel bir yorumda geçen cümleyi buraya bırakıyorum;
    "başı ve sonu olmayan kendini bir yerlere bir sonuca bağlamayan bir film, tıpkı hayat gibi."

    nueve reinas - arjantin :
    şans eseri bir markette karşılaşan iki dolandırıcı, yeteneklerini birbirine ispat ettikten sonra son bir vurgun yapmak için ortak olurlar. keyifli, bol twistli arjantin sinemasının en bilinen filmlerinden biri. arjantin'den daha farklı filmler yazmak istedim ancak kriterler çok katıymış şimdi farkettim. yine de sürpriz son severler için güzel bir film. yırtık para olayı da çok etkileyici.

    karanlıktakiler - türkiye :
    türk filmi paylaşmadan olmaz.
    egemen, otuz yaşında hala annesiyle yaşayan, sıradan, sıkıcı bir hayatı olan ofis çalışanıdır. annesi ise delilik ile şizofreni arasında gidip gelen, evden dışarı çıkmayan, dış dünya ile ilişkisini egemen üstünden sürdüren ve hayatına oğlu dışında kimseyi sokmayan biridir.
    çağan ırmak'ın, ağlatmadan da kaliteli dram yapabileceğini gösterdiği en sevdiğim filmi. seyircimiz tarafından hakettiği değeri görmediğini düşünüyorum.

  • kapalı havuzunun haftaiçi sabah ve bazı akşam seansları kadın erkek şeklinde ayrıldıktan sonra tamamen cam olan bir duvarı buzlu camla kapatılarak kasvetli bir yere dönüştürülmüş okulum.
    üstelik ısınma sorunu var ve haftada 3’er kez dışardan görünmeden yüzecekler diye tüm hafta havuzu kullananları karanlığa mahkum etmişler.
    yüzerken güneş, ağaç, ışık görenler şimdi tabut gibi bir hapishanede yüzüyorlar.
    kadın erkek seansları için geçici paravan/ perde olsa yine anlaşılır ama camları tamamen ve sürekli kapatmak nasıl bir bencilliktir?
    üstelik kadınlara ayrılan sabah saatlerinde daha önce karma gelenler dışında hiç kimseyi görmedim bile.
    siyasal islam nedir? tam olarak budur. kendi inancı için herkesi karanlığa mahkum etmek.
    önce herkesin kullandığı saatleri almak, sonra herkesin gördüğü güneşi ve manzarayı kesmek.
    bıktık.

  • zamanında bir deney yapılmış; kadınlara guzellestirici etkisi %100 olduğu söylenen bir ilacı her gün kullanmaları ve 15 gün sonra guzellesmenin başlayacağı 1.ayin sonunda da bilmemkaç oranında daha güzel olunacaği söylenir. kadınlar tam da bahsedilen günlerden sonra artık daha güzel olduklarından emindirler. bunun adı plasebo etkisidir.
    hayatlarında biri olmayan kadınların kendilerini çirkin bulmlarinin en büyük sebebi onlara "çok güzelsin" diyen birilerinin olmamasıdır.

  • bazı "patron şirketleri" tarafından asla tercih edilmeyecek uygulamadır. neden mi? çünkü o eski kafalara göre işyerinde değilseniz çalışmıyorsunuzdur. sırf bu sebeple, ego tatminleri için çalışanlarını ofislere getirtmeye devam edeceklerdir.

  • savas bitimi hayatta kalan baba , ölmüş kızının günlüklerini okur ve kızının bu günlükleri savas bitiminde kitap haline getirmek niyetinde olduğunu görür. bu isteğini hayata geçirmek için günlğkleri biraz düzenler , bazı zarar görebilecek isimler değişir günlükte.ve bu sekilde yayimlanır.
    artık günümüzde cıkan baskılarda sahte isimler yerine insanların gercek isimleri kullanılmakta.

  • bu sefer hain içimizde...terörist inekler...

    edit:inek esprisi yapıyorsunuz diye ciddiyetsizlikle itham edenler olmuş.ciddiyetsizlik az kalır,artık delirme noktasındayız.

    herkes kendine şunu sorsun; yarın malum haber sitelerinde avrupa'dan gelen inekler az süt veriyor dış güçler yüzünden süt fiyatları arttı diye bir haber görünce kaç kişi şaşırır? buna inanacak yüz binler olacağına kim adı gibi emin? bu ülkede o yüzden inekten terörist de olur,hem de bal gibi olur.

  • "al bu 11 ocak 2003 sayısal numaraları1 2 13 17 25 38. sonra abd ye bilet al mark zuckerberg denilen adamı bul ve para sorun değil dostum al köpeğin olsun yarım milyon dolar de"