hesabın var mı? giriş yap

  • kirli sepetinden cikarabildiği şeyleri* * * taa arka odadan salona getirip, "bak senin için avlandım" tavrıyla ayağımın dibine bırakması.

    sweatshirt gibi büyük parçaları da 1-2 metre kadar zorla sürükleyip, yorulunca ağlama benzeri tuhaf bir miyavlamayla beni ayağına çağırması. yanına gidene kadar avaz avaz miyavlaması.

    kör olduğu için, ağzına aldığı parçanın büyüklüğünü kestiremeyip, yatak örtüsü, pike gibi kocaman şeyleri de taşımaya yeltenmesi. ki bu girişim, ancak yataktan yere inebilmekle sonlanıyor haliyle. olsun, o yine de ağzında pikenin ucunu bırakmadan beni çağırıyor. gidiyorum, bana sunduğu avını alıp, başını okşuyorum, gururlanıyoruz ailecek.

  • boklayın boklayın, durmayın efendiler.

    ben destekliyorum, hele ingilizce çekmelerini de alkışlıyorum.
    insanları, aksanlı konuşuyolar diye aşağılaya aşağılaya ingilizce konuşmaktan korkutuyorsunuz, cesaretlerini kırıyorsunuz.
    herkes native speaker gibi konuşmuyor sonuç itibariyle; gidin hindistandaki bir üniversitenin rektörüne bu videoyu çektirin, bildiğin aynı anlaşılırlıkta bir konuşma olacaktır.
    daha güzel çekilebilirdi evet, ama saçma sapan fetva videosu çeken rektörlerden bin kat daha iyidir.

  • inşallah aynı espriyi cb sözcüsü ibrahim kalın'a da yapmaz dediğim kötü şaka.

    edit: vücut yapısından bahsediyorum, fesatlık yapmayın.

    +ibrahim kalın mısın doğru söyle?
    - efendim ben kalınım, muharrem ince
    salonda gülüşmeler falan...

  • instagram'a serumlu fotoğrafını koyan kız'la yakın akrabadır ancak daha geniş kitlelere ulaşmak istediğinden facebook'u seçmiştir.

    genellikle "@bilmemne hospital" diye tag koyar ve fotonun altında genellikle 75 like ve 89 yorumdan oluşan şöyle diyaloglar olur:

    - aa hayatım noldu canım, ciddi bişey yoktur umarım!??
    - çokk geçmiş olsun!
    - kuşum çok geçmiş olsun
    - çok geçmiş olsun canım acil şifalarr
    - geçmiş olsun güzelim, telefondan ulaşamadım neyin var???
    - siz bence nazara geldiniz, çok geçmiş olsun
    - geçmiş olsun
    - çok geçmiş olsun
    - arkadaşım çok geçmiş olsun
    - neyin var çok merak ettik, çok geçmiş olsun
    - allahım acil şifalar versin
    - bi tanem bişey lazım mı atlayıp geleyim hemen? çok geçmiş olsun.

    ve en sonunda..

    - arkadaşlar, hepinize ilginiz için çok teşekkürler. ufak bir bağırsak sıkışması olmuş. biliyorsunuz ben osurmuyorum normalde, serumu yiyince iki üç defa hafifçene bıraktım, şimdi kendime geldim çok iyiyim.

  • epeydir bu kadar sağlam bir rezalet başlığı okumamıştım.

    iddiaya göre
    bir kişiye birden fazla kişinin saldırması var.
    beraber gelinen kadınların da tartaklanması var.
    öldürmeye teşebbüs var.

  • erkekler ve kadınlar için güzellik olgusu dönem dönem değişen bir olgudur. insanoğlu bu durum için türlü türlü şeyler yapmıştır. bu yapılan şeylerden biri de diyettir. günümüze kadara şöyle bir baktığımızda insanların uyguladığı bir çok diyet şekli bulunmaktadır.

    fakat en garipleri 1830'lardan 1900'e kadar olan viktorya dönemine hastır. çünkü dönemin güzellik olgusuna baktığımızda özelliklerde kadınlarda ince beller, dar korseler ve konumuzun da içeriği olan ilginç diyetler dönemi popüler kültürü haline gelmiştir.

    bu popüler kültür diyetlerinden bir tanesi de tenya diyetidir. evet yanlış duymadınız tenya diyeti. bilmeyenler için bir veteriner olarak kısacak açıklayacak olursak; tenyalar bir çok canlının ince bağırsaklarında yaşayan 3ila 20 metre arasında uzayabilen ve yassı solucanlar takımının sestod dediğimiz bir ailesine ait, omurgasız bir hayvan cinsidir. kabaca bir solucan türüdür diyebiliriz.

    temelde fikir basitti nasıl şimdi zayıflama çayları vs. gibi ürünler varsa dönemin doktorları ve doktor görünümlü şahıslar veya pazarlamacılar içlerinde tenya larvası bulunan hapları satar ve reçete ederdi, dönemin bu klinik uygulaması düşündüğümüzden de fazlaydı. zamanın kadınları larva içeren küçük hapları yutardı. parazit larvaları içeri girdikten sonra konakçı gövdesiyle büyür ve konakçıdan beslenen bir solucana haline dönüşecektir. bu sayede solucanlar kadınların yediklerine ortak olacak ve midelerine giren yiyeceklerin çoğunu yiyeceklerdi, bu sayede kalori alımları ve şişmanla ihtimalleri düşecekti. sonuç olarak canlarının istediği kadar yemeye devam edeceklerdi. bu sayede 16 inçlik mükemmel bir bel için vücutlarının şeklini değiştirecek boğucu korselere rahatlıkla girebilirlerdi. bu diyet için slogan bile bulmuşlardı tehlike yok, diyet yok, egzersiz yok.

    ancak bu aynı zamanda bir acı ve rahatsızlık dünyasını da beraberinde getiren bir durumdu. çünkü o tenyaları vücuttan uzaklaştırırken, dönemin doktorları yiyecekle doldurulacak ve hastanın sindirim sistemine yerleştirilecek silindirik bir tüp yarattılar. bağırsaklardaki solucan acıkana ve tüpe doğru hareket edene kadar kişi birkaç gün yemek yemekten kaçınmaları gerekecekti. fakat birçok kadın tüpü yutarken boğularak öldü için bu yoldan vazgeçildi. diğer bir yol ise solucanı dışarı atmak için anüs içine bir bardak taze süt sokmaktı.

    nitekim tıp ilerledi ve sonuç olarak bu gibi uygulamalardan* vazgeçildi. çünkü bu tarz iç parazitler sizi oldukça fazla etkiyebilir. şimdi de kısaca bu canlıların konakçıya verdiği zararlara şöyle bir bakalım.
    *ishan/karın ağrısı
    *mide bulantısı
    *vücudun verdiği reaksiyondan dolayı ateş
    *bağırsak çeperine tutulduklarından dolayı kan kaybı/anemi
    *alerji
    *başka bakteriyel enfeksiyonlar
    *bazı besin maddelerinin emilmesini engelledikleri için oluşan metabolik sorunlar
    *aşı çoğalmadan dolayı bağırlarda ruptur/yırtılma veya tıkanıklık
    *safra kanalları, apendiks veya pankreas kanalının tıkanması
    *bazı yaşamsal organlarda işlevsel bozulmalar ve nörolojik sorunlar
    gibi gibi... bir çok sorunlarla karşılaşabilirsiniz.

    kaynak:1234

  • sartre'ın da üzerinde epeyce kafa yorduğu konu. aydınlar üzerine isimli kitabında bunu tartışır sartre. pek de ilginç sonuçlara vardığı bir meseledir bu. sartre'a göre bi kere entelektüel'in çıktığı sınıfsal ve coğrafi bir düzlem vardır. der ki; entelektüellik, öncelikle teknik bilgi gerektirir.

    peki, teknik bilgi nasıl temin edilir?

    cevabı çok basit: parayla. çünkü içinde yaşadığımız sistem şeriat, anarşizm, komünizm vebenzeri değil, kapitalizm olduğu için bu böyledir. para herşeydir, teknik bilginin de kaynağı, onun sağlayacısıdır. sartre, bunun için büyük üniversitelerde okuyan insanları gösterir. bunların geneli daha çok burjuva ailelerden gelmektedir. çünkü eğitim parayladır kapitalist sistemde. bu nedenle ona göre yoksullardan entelektüel çıkması güçtür. zordur. zanaattir. fakir insan bilgilenebilir bazı konularda amma velakin asla burjuvanın ulaşabildiği teknik bilgiye ulaşabilecek zaviyeye gelemez.

    iyi de, burjuva çocuğun aydın olması imkan dahilinde mi ki? "evet " der sartre. hatta bi kaç defa vurgular "evet evet " diye... ama biraz acıklıca bir "evet"dir bu. şöyle ki:

    entelektüel olmak, sınıfsız olmaktır ona göre. sınıfsız olmak da entelektüellikle eşdeğer. entelektüel adayı kişi şayet ulaşabildiği teknik bilgiyi kalkıp sadece holdingler yararına kullanıyorsa bu kişi entelektüel falan değil, olsa olsa hıncaldır, uluçtur. bir banka müdürü istediği kadar teknik bilgiyle donanımlı olsun, bilgisini yoksulun, ezilenin, sömürülenin faydası için kullanmıyorsa, entelektüel olamaz. ancak dombili olabilir. sartre'a göre.

    peki, diyelim ki yoksul yararına kullandı, o zaman ne olur?

    şu olur: yoksul insan teknik bilgiye ulaşamadığı için hiçbir zaman kendine yaklaşmaya çalışan entelektüeli benimseyemez. ya da kapıyı biraz açık tutalım; onu benimsemekte zorlanır. kendi içine almakta zorlanır. yabancılık hisseder entelektüel zat'a karşı.

    işbu nedenle, entelektüel yalnız kalır. çıkarı için uğraştığı ezilenlere kendini benimsetmekte zorluk çeker. benimsense dahi o sınıfa tamamen, organik olarak karışması imkan dahilinde olmaz. bu nedenle iki-üç-dört veya daha fazla sınıf arasında kalakalır entelektüel kişisi. yine bu nedenle yalnızdır ahvali. bu yorum bir taraftan da edward said'in fikrine yaklaşır.