hesabın var mı? giriş yap

  • afgan'ın nişanlısı bile övebilecek tek şey olarak alman pasaportunu layık görüyor bizim ülkenin yarısı da bu alt ırkı din kardeşimiz diye 10 senedir besliyor, karılarının kızlarının taciz edilmesine gıkını çıkarmıyor. ben gawat olmayan eski türkiye'yi özledim.

  • yalnız bu ikramiye işi için ilk önerge veren cehape zihniyeti değil miydi?

    peki neden bu kadar nefret ettiğiniz cehape zihniyetinin önergesini alıp aradan zaman geçtikten sonra hayata geçirdiniz?

    sonradan gelen ekleme: pratikte mukemmel adam ekledi meğer cehape zihniyetinin önerisi 1000tl degil, asgari ücret kadar ikramiye imiş ve neticede kuş olup uçmuş.

  • süleyman demirel anlatıyor;

    "39 yaşında başbakan oldum. ana muhalefet lideri ismet inönü idi. yeminle söylüyorum, onunla görüşmeye giderken dizlerim titrerdi. ben alt tarafı çoban sülü, o ise garp cephesi kumandanı, cumhuriyet’in ikinci adamı idi..."

    seçimlerden %50 oy alarak başbakan olan demirel, meclisin ilk günü meclis binasında ismet inönü ile karşılaşır. inönü sorar;

    "meclisin kaç merdiveni var, süleyman biliyor musun?"

    "bilmiyorum!" diye cevap verir, demirel.

    beklemediği bir soruyu yanıtsız bırakan demirel içten içe bozulmuştur. birkaç gün sonra yine mecliste inönü'nün yanına giden demirel kulağına eğilerek;

    "efendim, meclisin 220 merdiveni var!" der.

    "kime saydırdın?" diye sorar inönü.

    "bizzat ben saydım efendim!" der, demirel.

    ve bunun üzerine inönü'den tarihi bir söz duyar;

    "bak süleyman, lider odur ki zor işlerle uğraşsın. lider basit işleri kendi yapmaz. bak mesela ben meclisin kaç merdiveni olduğunu bilmiyordum. sana saydırdım..."

  • yalnızsınızdır. dünyanın, yaşamanın bir zevki, neşesi kalmamıştır sizin için. hayattan tat alamama noktasına gelmişsinizdir. hayalini kurduğunuz, düşlediğiniz, yürekten istediğiniz bir sevgili modeli vardır kafanızda ama yıllar geçmiş olmamıştır, bulamamışsınızdır onu. eski aşklar sevdalısısınızdır siz. anlatılan hikayelerdeki, efsanelerdeki, okunan şiirlerdeki aşklar gibi yaşamak istemişsinizdir hep aşkınızı, sevdanızı. aşk ve sevda sizin için iki öpücükten ibaret olmamıştır asla. çoğu zaman ilk adımı hep karşıdan beklemiş, ilk adımı atmaktan hep korkmuşsunuzdur. ve o beklemeler size hiçbir şey kazandırmamıştır. ve artık öyle bir an gelmiştir ki yalnızlık büsbütün sarmıştır içinizi, dışınızı... bir kurşun kalem alır yazarsınız halinizi gözünüzden dökülen yaşlarla ıslanan kağıda. bir vefalı yarin eksikliğini derinden duyarsınız. bilirsiniz ki hayatta herşey paylaştıkça güzel. mesela bir şiiri, güzel bir hikayeyi, acıları, dertleri, minnacık bile olsa bir sevinci, önemsiz bile olsa bir düşünceyi paylaşmak... hayattaki gözle görünen, görünmeyen, hissedilen herşey paylaştıkça bir başka güzeldir sizin için. önemli olanda zaten paylaşabilecek o doğru insanı bulabilmektir ama işte öyle biri yoktur hayatınızda. ve onun yokluğunu derinden hissettiğiniz bu anlar acı verir size.

  • eliptik bisiklet, koşma, merdiven tırmanma ve pedal çevirme hareketlerinin birleşimi olan benzersiz bir antrenman aletidir.
    uzay bisikleti olarak da bilinir ve sanki havada yürüyormuşsun izlenimi verir. üç farklı antrenmanı birleştirir ve dizlerini , sırtını, kalçanı ve eklemlerini ekstra yük bindirmeden tüm kas gruplarını çalıştırmanı sağlar. ayak bileklerinde, dizlerinde, belinde, sırtında ve boyun bölgende herhangi bir sakatlığın ya da kronik ağrın varsa koşu bandı yerine eliptik bisiklet tercih et.

    genelde kardiyo antrenmanı yapmak için koşu bandını kullanıyorsan ama kilo vermen durduysa, eliptik bisiklet ile farklı kas gruplarını çalıştırarak vücudunu şaşırtabilirsin...
    tıpkı koşu bandında olduğu gibi eliptik bisiklette de gideceğin mesafe, hız ve antrenmanın yoğunluğu ayarlanabilir!

    eliptikte, ekstra kalori yakmak için hızı ve mesafesi önceden ayarlanmış hazır programlardan birini de kullanabilirsin. eğlenceli kısımlarından biri de, bazı modellerde geri geri pedal çevirebilmen. böylece bacaklarındaki küçük kas gruplarını dahi çalıştırabilirsin. eğer sen de çok efor sarf etmeden kalori yakmak istiyorsan, eliptik bisiklete bir şans ver...

    eliptik bisiklet kullanmanın püf noktaları!
    eliptik, sürmek oldukça kolaydır ancak kullanırken vücudunun doğru bir formda olması gerekir.
    • eliptik bisiklete binerken kesinlikle kambur durma!
    • üzerinde denge sağlamak için her iki kolunu birden tut!
    • başın dik, omuzların geride ve göğsün dışarıda olacak şekilde bisikleti sür!
    • üzerindeyken yüzün ayaklarına değil tam karşıya baksın!
    • vücut ağırlığını sadece kollara verme, pedalların ve kolların üzerinde eşit olarak dağılmalı!
    • eğer uzun zamandır kullanıyorsan, ellerini bırak. karın sıkılı, kalça geri ve topuk basarak kullan!

    hem kollarını hem de bacaklarını aktif olarak çalıştırdığı için ideal bir kardıyo antrenmanıdır . ağırlık antrenmanına geçmeden önce ısınmak için eliptik bisiklete binerek tüm vücudunu ısıtabilir ve antrenmana hazırlayabilirsin...

    eliptik bisiklet kaç kalori yaktırır?
    spor yaparken yaktığın kalori, kilonua bağlı olarak değişir. eliptik bisiklet ile 1 saatte 770 kaloriye kadar yakabilirsin. koşu bandında 20 dakikada yaktığın kaloriyi, eliptik bisiklette 30 dakikada yakarsın ama eliptik bisiklette yaktığın kaloriyi, daha az efor harcayarak yakarsın.
    eliptik bisiklet, çok fazla yormadan spor yapmaya olanak verdiği içi hamile kadınlar için de ideal bir kardıyo antrenmanıdır!

    koşu bandı mı eliptik bisiklet mi?

    çok yönlü bir spor aleti olan koşu bandında düşük tempoda yürüyerek hafif bir antrenman yapabilir ya da belli bir hızda ve eğimli zeminde tempolu yürüyerek yağ kaybını hızlandırabilirsin.
    kardiyo antrenmanı yapmak için her yaşa ve fitness seviyesine uygun bir fitness aletidir. tüm kas gruplarını çalıştırırken, kemik yoğunluğunu da artırır.

    koşu bandı kaç kalori yaktırır?
    koşu bandında 1 saatte 866 kalori yakabilirsin. harcayacağın kalori, kilona ve hızınıza bağlı olarak değişkenlik gösterir

    koşu bandının püf noktaları!
    yürümek ve koşmak, eklemlerine ve kemiklerine eliptik bisiklette olduğundan daha fazla yük bindirir. günümüz teknolojisi ile üretilen koşu bantları, adımlarının basıncını hafifleten darbe emici özelliğe sahip. bu yüzden açık havada yürüdüğünde ya da koştuğunda, eklemlerin koşu bandına göre daha fazla etkilenir! tüm koşu bantlarında hızı ve eğimi değiştirebileceğin ayarlar mevcut.çoğu koşu bandında süresi, mesafesi, hızı ve eğimi önceden hazırlanmış, kişiye özel fitness programları da var.
    bu şekilde antrenmanın yoğunluğunu kendi hedeflerine göre ayarlayabilir ve koşu bandından maksimum verim elde edersin.

    eğer herhangi bir sakatlığın ya da rahatsızlığın varsa, koşu bandı ya da eliptik bisiklet kullanmadan önce, doktoruna danış ve hangi makineyi seviyorsun, niye kullanıyorsun, beklentin ne, bunları kendine sorarak tercihini yapabilirsin.

    debe editi: (bkz: debauchee)
    isimli yazarın hamilelikte eliptik kullanımı uyarısı üzerine:
    hamilelik sırasında ekstra ağırlık ve kilonun eşit olmayan dağılımı ağırlık merkezini değiştirir. ekstra ağırlık aynı zamanda bel ve pelvik bölgedeki eklem ve kaslara baskı uygular ve dengenizi kaybetmenizi kolaylaştırır. hamilelik esnasında üretilen hormonlar, eklemlerin gerilmesine bağlı olarak yaralanma riskini artırır.
    hamileyken koşu bandı yerine eliptik bisiklet tercih edilse de, düzenli spor geçmişiniz yoksa tercih etmeyin. onun yerine yürüyüşü spor rutininiz haline getirebilirsiniz.
    hamileyken eliptik bisiklet kullanmayı istiyorsanız doktorunuza danışarak sertifikalı bir eğitmen gözetiminde yapmanızda yarar var.

    2. edit: (bkz: dodiyez355) isimli yazarın uyarısı üzerine yazının sonuna koşu bandı ve eliptik karşılaştırılması eklendi.

  • hic unutmuyorum tek başıma ilk gittiğim zamanlardı 19-20 yasında var yokum pek paramda yok eskiden bu piçler ağız birliği yapıp tek fiyat vermiyordu aralarında daha ucuza satanlar oluyordu. kumpirleride güzeldi yalan yok. önlerinde gezerken hepsi böyle bagırıyor yine öküzün biri dur dur gitme dedi oyaladı beni, o sırada baska müsterilerde geldi benim önüme geçtiler.

    bende o sırada biraz tüyer gibi diğerlerine bakmaya gittim o öküz hayvanoglu hayvan tam alacagım yere geldigimde siparisi verirken sipariş verdigim kadına bagırdı oradan, ona vermeeeğğğ ona satmayacaaaksaaaan, kumpircidr korktu veremedi korkusundan kadın. cok utanmıstım hayvan oglu hayvan ya. gittim sahildeki kafetarya lokanta tarzı mekanda yemiştim bende.

    tamamen doğulu ahlaksız hayvanların elinde olan yerlerden biri gitmeyin yemeyin aç kalıp belki insan olur hayvan oglu hayvan olanları…

  • 24 yaşında anladığım olay.

    bağlanma korkum falan yok. köpek gibi bağlanırım gel gelelim karşımdaki insan hiç bir zaman bağlılığımı kabul edemiyor. yapı itibariyle mobil iletişim çok umurumda değil. arayıp sormak benim fıtratımda yok ama bu demek değildir ki karşımdaki insanı önemsemiyorum. "hasta oldum ben" denildiğinde "geçmiş olsun"dur benim cevabım. "ay kıyamam sanaaa" geyikleri yapamıyorum. "karnım ağrıyor" diyen sevgilime "soda iç" derim ben. mantıklısı budur çünkü. beklenen ise "hiiiiii şimdi yanında olsam, ben bakarım sana". nereye yanında oluyorsun ? değilsin işte. var mı gerek, gereksiz lafa ? hatun kişi bunu istemiyor yazık ki.

    çok istiyorum bir kızım olsun. belki kız kardeşim olmamasından ya da kız kuzenlerimin hepsinin bana göre gerizekalı olmasından kaynaklanıyor bu durum.

    yalnız ölmek en büyük korkularından olan bir adamın çaresizliğidir bu.

  • cin yerine (bkz: üç harfli) deriz. zira köklerimizde şamanlar var. şamanlar, bir nesnenin adı anıldığında, onun gücünün de çağrıldığına inanırlardı. o inanış şeklen müslüman olduğumuzda da devam etti, cin demedik de, üç harfli dedik.

    "okumak" sözcüğü bu yüzden hem "read, recite" karşılığı kullanılır, hem de "davet etmek" anlamındadır. anadolu'da sıkça kullanılan "davetiye" anlamında (bkz: okuntu) tabiri bu yüzden var. cin adını okuduğunda, cini davet edersin.

    tam olarak bu yüzden atalarımız börü yerine (bkz: kurt) demişler, kurt elma kurdudur, tırtıldır. fakat daha sonra kurt da yaygınlaşmış, onun da yerine "canavar" demişler. farsça "can-aver", canlı demek. hayvan yani. doğrudan adını anmamışlar da, üç harfli lafındaki gibi, canlı, hayvan demişler. fakat o da hep kurda dair kullanıldığı için, canavar türkçe'de olumsuz bir anlam kazanmış ki, ingilizce beast sözcüğünde de böyle bir durum söz konusudur.

    domuz da müslüman kültürün "olumsuz kutsal"larından. o yüzden domuz sözcüğü de anılmaz genellikle. (bkz: dağda gezen) tabiri iç anadolu'da domuz için kullanılır. dağdaki gavur, gavur, dört ayaklı da tespit ettiğim diğer kullanımlar. bu da sözcük tabusuyla ilişkili.

    tabii bazen buna tabu demiyoruz da, (bkz: euphemism) diyoruz. bazı kaba ifadeleri doğrudan söylemek bize ayıp geldiği için, imalı başka sözcükler kullanıyoruz. en meşhuru, don. don sözcüğü donanmak ile akraba. basitçe kıyafet demek. iç çamaşırı demek yerine, daha kibar olsun diye, iç çamaşırını ima ederek "don" demiş atalar, kıyafet anlamında. fakat bu euphemism o kadar yaygınlaşmış ki, aynı börü-kurt-canavar örneğinde olduğu gibi, yapışıp kalmış. bugün ortalama bir türk'e don dediğinizde bundan alta giyilen iç çamaşırını anlayacaktır. o yüzden söz gelimi dede korkut'taki "demir donlu mamak"ı kafasında demirden külot giyen bir adam olarak canlandıracaktır.

    bir diğer euphemism örneği de tuvalete dair. atalarımız da bizim gibi kızların pembe sıçtığına inanıyorlarmış. tuvalet demek istememişler o yüzden, ayak yolu demişler. 100 numara vs gibi başka kullanımlar da var, hepsi bu ayıp sayılan sözcüğü anmama kaygısından dolayı.

    aklıma gelen en ilginç örneklerden biri de, hayır kelimesi. türkçe "no" karşılığı aslında "yok"tur. azerbaycan'da hala yoh derler. değil sözcüğü de bir diğer olumsuzumuz. ancak "no" karşılığı hayır türkiye türkçesi'ne çok yerleşmiş.

    hayır sözcüğü, hayır hasenat terkibindeki, hayır işlemek deyimindeki "hayır". ama sanırım kibar istanbullular doğrudan ve rahatsız edici biçimde "yok" demek istememişler, reddetmeyi inceltmek istemişler, "hayır olsun", "belki böylesi hayırlıdır" anlamında hayır demişler. o kadar sık ve yaygın kullanılmış ki, yes=evet ve no=hayır iyice yerleşmiş.

    yine de anadolu'nun birçok köyünde "hayır" sözcüğünü duyamazsınız. yok, yoh, deel, değal vs derler ama hayır demezler. zira eğitimli, yüksek kültür dairesine mahsus bir sözcük, yaygınlaşması da ancak örgün eğitimle başlamıştır diyebiliriz.

    o yüzden yani ozanlarımızın "o dedi hayır" yerine "o dedi yok yok" demeleri.

  • (çok hararetli bir kavga dönmektedir, 2 saattir anne ile baba ağızlarına ne gelirse birbirlerine söylemektedirler)

    baba: şöylesin de böylesin şöylesin de böylesin!
    anne: (10 saniye kadar bekler) ördek!
    baba: .... (ağzını birkaç kez açar, birşey diyemez)
    anne: .... (bir 10 saniye boş boş etrafa bakınır, odasına gider)

  • zapping yaparken tekrar bölümlerine denk geldiğim, kısa süre izledikten sonra şu soruyu sormama vesile olan dizidir. "arkadaş, neden herkes sürekli ramazan bayramının birinci günü gibi giyiniyor?"