hesabın var mı? giriş yap

  • insanlar sarhos olunca arabesk dinlerler genelde, ben kendisinin dokuzuncu senfonisini acip dinliyorum. oyle derin, oyle manali, oyle aci dolu bir beste ki ayik kafayla bile sarhos ediyor zaten. gozler kapali, tuyler diken diken, hipnotize sekilde dinlerken buluyorum kendimi. klasik muzikle ilgili degil egitimim, dogru durust bilgim bile yok. ama mahler baska.

  • *
    küçük şeyleri özlersiniz aslında. zamanında önemsiz görünenleri. saçınızla oynamasını, tek kişilik yatakta yatmaya çalışmanızı, bakışlarını, aptal laflarını, dakikalarca zamanın nasıl geçtiğini bilmeden konuşmanızı, sarılmasını, telefon etmesini, ses tonunu, öpüşünü, göğsü üzerinde uyumaya çalışırken rahatsız eden kolunu, isminizi söylemesini, onunla beraber içmeyi, gülmesini, yemek yemesini, beraber film izlemeyi, mesajlarını, webcam açmasını, sarhoş olmasını ve bunun gibi birşeyler..

    çok sonra anlarsınız ki, siz aslında onu değil sevilecek birini özlemişsinizdir, sevilmeyi özlemişsinizdir. ...

  • bir başka cro magnon erkeği ve amip beyinli kız hikayesi.

    ne biçim hayatlar lan bunlar benim aklım almıyor. bu hödük herifler hangi kafeste yetişiyor, bu aptal kızlar beyni nerede bırakıyor, bunca insan eğrelti otu kadar zekayla bu yaşlara nasıl geliyor.

    cidden medeniyet bize çok erken geldi, şöyle 70-80 bin yıl daha kafası çalışmayanı aslanlar yiyecekti.
    .
    .
    .
    debe editi: eğrelti otları çok yalnız :/

  • insanlara olayın ciddiyetini hissettirmektir.

    2008 krizinde, o dönem çalıştığım şirket (ki kendisi türkiye'nin enn taşşaklı holdinglerinden birinin lokomotif şirketidir, bunu patron şirketi olmadığını özellikle belirtmek için yazıyorum) hızla düşen hammadde fiyatları sebebiyle on milyonlarca dolar zarara uğramıştı. hatta sonrasında ciddi bir küçülmeye de gitmek zorunda kaldı.

    bu kriz şirketi vurmaya başladığında alınan tedbirlerden ilki ne oldu biliyor musunuz? idari binanın ortasındaki çay standında bulunan meyve / bitki çaylarını kaldırmak ve sadece (sallama) siyah çayları bırakmak... şaka gibiydi.

    bir kaç gün sonra fabrikanın müdürüne direkt "allahaşkına kaç kuruş kârınız olacak?" diye sordum... o da bana "ne kârı? amaç kâr değil, çalışanların işlerin yolunda gitmediğini hissetmelerini, gerçekten anlamalarını sağlamak" dedi.

    efendim bu pandemi konusunda da işler yolunda gitmiyor. sebebi hükümetin parayı öncelikli tutan boktan politikaları biliyorum.. ama diğer bir sebebi de insanların umursamazlığı. işte bu 9-5 yasağı da umursamazlığı sorgulatıyor, insanların kendilerine biraz çeki düzen vermesini sağlıyor, "iş ciddi yav" dedirtiyor.

    bu sayede de 1 ay içerisinde yarı yarıya azaltılabiliyor vaka sayısı.

  • okavanga düzlüklerinde sakince karnını doyuran bir canlısınız. bir anda bütün arkadaşlarınız bir yöne doğru koşmaya başlıyor. nedeninin ne olduğuna bakmadan hepsinden de hızlı koşmaya başlamakta (ya da süperorganizmanın kolektif zekasına teslim olmakta) büyük fayda var. yaşayan bütün hayvanlar, atalarının bu alışkanlığı sayesinde hayatta. koşmayanlar, yavaş koşanlar, üşenenler zaten nesillerini devam ettiremedi. aynı seçilimin ürünü olan insan hayvanıysa artık eski doğal ortamındaki kadar tehdit altında yaşamıyor. yeni doğal ortamında bu davranış zaman zaman dezavantaja da dönüşebiliyor. ama eski alışkanlıklar bunlar. birkaç bin yılda silinmiyor. demem odur ki sürü psikolojisi sadece bazılarımızda olan bir davranış değil. hepimizde var. bir sürüden bakınca diğer sürünün davranışı saçma geliyor*, hepsi o. atalarımızdan farklı olarak sürümüzü seçebildiğimiz bir dönemdeyiz belki.

  • yıl olmuş 2015, hala insanların giyimlerini etiketlerine göre yargılayan insanlar var. herkes istediğini istediği gibi istediği yaşta giyer aşın artık bunları ya...

  • normal olandır. aynı yunanistan 17 ağustos depreminde de ilk yardıma koşan ülkelerden biri olmuştu. orada olan afetlerde de biz yardım etmişizdir. çoluk çocuk bilmeyebilir...