hesabın var mı? giriş yap

  • (#108186099)

    şunu görünce aklıma takıldı bir araştırayım dedim.

    firma ekim 2010'da 300.000 tl sermaye ile istanbul perpa'da kurulmuş.

    tcmb enflasyon hesaplayıcıya göre bugünün parasına göre yaklaşık 750.000 tl'ye tekabül ediyor. o zamanın dolar kuruna göre de yaklaşık 210.000 usd ediyor.

    kurucu ortaklardan ilki safa sofuoğlu. aslında kendisi okey oyununu yazan kişi. anladığım kadarıyla oyunu bu arkadaştan satın alarak ve hisseden pay vererek kuruyorlar şirketi.

    diğer kurucu ortaklar sidar şahin, evren üçok ve iki kişi daha var ki bu saydıklarım belli ki esas sermayedarlar.

    demek ki şöyle bir şey var:

    evet sermaye önemli. türkiye gibi bir yerde bundan 10 sene önce oyun sektörüne yaptıkları yatırım da gerçekten göz kamaştırıcı... ama mesela onlar da marifetli bir yazılımcıyla ortaklık kurarak giriyorlar bu işe. kaldı ki sidar şahin daha önce oyun firması kurmuş, bu anlamda tecrübeli birisi... fakat safa sofuoğlu'nun yaptığı işte ışık görmüş ki böyle bir teklif yapılmış. neticede siz de çalışır ve iyi işler yaparsanız bazen kader yüzünüze gülebiliyor. safa bey hala ortak mı, şimdi bu işin neresinde bilmiyorum ama daha şimdiden özgeçmişe yazılabilecek çok parlak bir hikayenin kahramanı olmuş durumda. şirket tabi şimdi muhtemelen yüzlerce yazılımcıyla çalışıyordur. siz çalışın daha iyisini yapın. dandik(!) de olmasın o oyunlar.

  • halkın hukuka güvenini kayıpla, nasılsa hakkında herhangi bir yasal işlem yapılmayacak, yapılsa da bir iki saatte serbest bırakılıp belki de kadını öldürmek için gidecek adama, dünya gözüyle cezasını vermesidir.

    bir hukukçu olarak elleriniz ayaklarınız dert görmesin demekten kendimi alamadım.

  • hala bazı sayılara doğru diyenlere golü atmıştır.

    bütün ülkeler vatandaşlarına para yağdırırken seninki iban vermiş, salgının ilk günlerinde akp'liler tanıdıklarını karantinadan kaçırmış, ilk günlerde bile sayılar zorla verilmiş, aytaç yalman'ın ölümünü saygı öztürk açıkladı diye kabul etmek zorunda kalmışlar, ilk vakayı sağlık bakanı 11 mart diye açıklamış ancak gencecik bir hemşirenin 7 mart'ta yakalandığı anlaşılmış (maalesef keybettik kendisini :/ ) ve 15 bin umreciye ülkeye giriş izni verilmiş, umrecilere ateş düşürücü verilmiş, gelen tepkiler üzerine mansur yavaş'ın da girişimiyle ankara'da yer ayarlanmış ve o umrecilerden 5 bin tanesi karantinaya alınabilmiş. daha yine ilk günlerde malzememiz yok diyen doktorlar soruşturulmuş ve gözaltına alınmış. hatta bir doktorun meslektaşlarına karşı yaptığı açıklama yayınlanınca başına gelmeyen kalmamıştır.

    bütün bunlar daha sadece başlangıç. 10 nisan'da yaşananlar, istenilen iban, belediyelerin yardımlarının engellenmesi ve banka hesaplarının bloklanması bunları saymıyorum.

    şimdi ibb başkanı diyor ki son yılların ortalamasına bakınca istanbul'da büyük bir ölüm artışı var diyor. nasıl oluyor bu? corona salgını varken veremden mi olacaktı bu yani? işte hep dediğimiz bu zaten, benzer artış diğer şehirlerde de.

    şimdi bunların verdiği sayılara doğru diyorsunuz bir de vah yazık!

  • bugüne kadar filmlerde izlediklerimiz doğruysa devre arasında abd soyunma odasında:

    oyuncu 1- lanet olsun, adamlar bizi yendiler!!
    oyuncu 2- hey keller ikinci golü yerken aklın nerdeydi dostum ha??
    keller- hey hey hey sen kendi işine baksana dostum, adam şut çekerken sen napıyordun ha??
    oyuncu 3- hey kavga etmeyi bırakın tanrı aşkına, adamlar resmen kıçımıza tekmeyi bastılar, biz gidelim de evde nba izleyelim...
    bruce arena- hey, siz ne yaptığınızı sanıyorsunuz tanrı aşkına?? dünya kupası'ndayız. dünya üzerindeki her futbolcunun olmak istediği yerde... iki gol yemiş olabiliriz, bu işi beceremiyor da olabiliriz, çok kötü de oynamış olabiliriz, ama bizler amerika birleşik devletleri milli takımıyız, sahaya çıkıp elimizden geleni yaparız, [ müzik hafiften yükselir ] onlara kim olduğumuzu gösterir, onları evlerine yollarız!!
    oyuncular- [ hep birlikte ] hadi çocuklar onlara kim olduğumuzu gösterelim heyo heyo heey...

    gibi diyaloglar yaşanacaktır

    sonuç ise: 4-0

    (bkz: hayatın amerikan filmlerindeki gibi olmaması)

  • ne zaman uyuduğu belli olmayan biyonik bakkaldır.

    20 seneden beri gözlemlerim.

    bir fiil, 365 gün bu şekilde çalışır.

    arasıra, bazı bazı, oturdğu yerde uyukladığını gördüysemde, biri içeri girer girmez doğrulur.

    ulan ben kafayı yicem, beni uykususuz bıraktı. sabah kalkıyorum bunun için bakıyorum. orada akşam uzatıyorum kafamı, bazı zaman 3'leri buluyor kapatması.

    bir insan günde 2.5 saat uykuyla 20 seneden beri yaşar mı?

    enyştayn mı bu amk.?

    2 tane çocuğu var bide. ne ara o çocukları yaptı anlamış değilim.

    edit; bir fiil değil bilfiilimiş..

    yeter ulan debe editi; anladık bir fiil deil. siz büyük resme bakın? kimden ulan bu çocuklar?

    debe editi; hepbirlikte bir fiil bi el atalım

    (bkz: taşlıdere ilköğretim okulu yardım kampanyası)

  • cüneyt özdemir’in ahmet şık’a laf söyleyebilmesi haddine değil. önünü ilikleyip saygı duruşunda bulunmalı.
    ahmet şık gibi bir adama para ağır basıyor demek ciddi anlamda saçmalamaktır. hele hele trol demek için kafayı sıyırmış olmak gerek.

    mevcut düzene mafyalaşmış devlet diyebilme cesaretini göstermiş, mahkemede tutuklanırken bu ülkeye hesap vereceksiniz diye iktidara bas bas bağırmış, aylarca içerde yatmış birisi ahmet şık. korkmadan cesaretle mafyalaşmış siyasete kafa tutmuş, hukuksuz faşizan sisteme boyun eğmemiş, mecliste de takır takır ağzına geleni söylemiş cesur bir siyasetçi.

    cüneyt’in ahmet şık’a laf söylemesi için kırk fırın ekmek yemesi lazım. sonra da abdest alıp takım elbise giyip kapıda sıranın kendisine gelmesini beklemesi lazım.