hesabın var mı? giriş yap

  • mevcut durumun ciddiyetini anlamaktan aciz, işleri kolaylaştırmaları gerekirken iyice zorlaştırmaktan başka bir işe yaramayan, sorumsuz ve bencil insanlardır. çoğunluğu oluştururlar.
    edit: “olası sonuç buydu, ya ne olacağdı?” diyenler var. ya arkadaş ben anlamıyorum, adamlar çıktı masaları kaldırdı, saatleri sınırlandırdı, ha evet tedbirler yeterli mi? hayır değil. ama bu kadar da ahmak olunmaz, birazcık düşünürsün “masaları kaldırmışlar, oturam da yerde pattis yiyem.” demezsin hayvan değilsen, onun yerine dersin ki; “bir süre evde daha fazla vakit geçireyim, avm’ye falan gitmeyeyim.” illa koyun gibi güdüp her hareketinizi yönetmek mi gerekiyor sizin, kafanız hiç mi çalışmıyor? neden lan neden?
    edit2: “avm çalışanı onlar.” diyorlar bazı çok bilmişler, aynen kanka montla gelmişler yemek katına. velev ki avm çalışanları bunlar, zaten yok değil mi avm’lerin ve avm içindeki mağazaların personel bölümleri, depoları, yemek alanları?? illa dip dibe yerlerde oturarak yemek yemeleri lazım avm çalışanlarının, onlara virüs etki etmiyor, avm çalışanları arasında virüs yayılmıyor. geçiniz.

  • futbol, siyaset ve din'i katmamak gereken konulardır. bu konularda uzman olmayan, sonsuz bilgiye sahip olmayan bir türk'e rastlamadım henüz.

  • 4 yıl geçti. hala bir yönetici çıkıp da “aga biz nasıl bir bok yedik yav şu işi düzeltelim” demiyor. demeyecek.

    şu kararı alanın da, sürdürenin de gelmişini geçmişini sileyim. kardeşim siz özellikle mi gerizekalısınız? bir bok yediniz, bari düzeltin anasını satayım.

    şu ortamda paypal açık olsun, ülkedeki on binlerce insan yurt dışına çok rahat iş yapar.

    bir örnek olarak web developerlar. avrupalıya, avrupa fiyatının 5 kat ucuzuna, daha kaliteli iş yapma imkanı var. ama avrupalı adam ödemeyi paypal ile yaparım diyor. mecburen iş yatıyor. bunun gibi 10 binlerce insan var. iş kolu var. belki de milyarlarca dolar ülkeye zararı oldu şu aptal inadın.

    ne diyeyim. emeği geçen herkesin sülalesini sileyim, süpüreyim.

  • bedirhan bey merhabalar,

    ben yaptığınız deneyi izledim ve size bu satırları yazma gereği duydum. öncelikle bilime duyduğunuz ilgi için sizi tebrik ediyorum. bilmek sizin de farkında olduğunuz üzere çok heyecan verici bir macera. bu yolculuğunuzda sonsuz başarılar diliyorum.

    eğer kabul ederseniz tecrübeli bir deney avcısı olarak size ufak önerilerde bulunmak isterim. birincisi deneylerin bize ne anlattığını da öğrenmeye ve öğretmeye çalışmak. mesela sizin yaptığınız balon ve su deneyinde balon neden patlamıyor bunu da izleyenlerle paylaşsanız daha iyi olmaz mı. siz eminim bunu biliyorsunuzdur ancak ben bilmeyenle için paylaşmak istiyorum.

    su ısı kapasitesi yüksek sevimli bir moleküldür. normal şartlarda balonu patlatacak olan ısı balonun içindeki suyun ısıyı hapsedip buharlaşmak için kullanması nedeniyle balonun yapısına zarar vermez. biraz daha detay vermek gerekirse şunları da ekleyebiliriz;

    suyun önemli özelliklerinden biri ısının su üzerine olan etkisi ile ilgilidir. örneğin su, doğal maddeler arasında en yüksek ısı kapasitesine sahip moleküllerden biridir. ısı kapasitesi, herhangi bir cismi soğutmak için çıkartılacak ısının miktarının ölçümüdür. suya uygulanan ısı, su moleküllerinin kinetik enerjisini (hareketini) arttırmadan önce ısının önemli bir miktarı ilk önce su molekülleri arasındaki zayıf hidrojen bağlarını kırmak için kullanılır. bu yüksek ısı kapasitesinden dolayı su iklim koşullarının dengelenmesinde de en önemli unsurdur.

    diğer sıvılarla karşılaştırıldığında su ısıtıldığı zaman daha yavaş buharlaşma eğilimi gösterir. bu, yüksek buharlaşma ısısı olarak bilinir. bunun nedeni suyun kaynamadan önce ısının önemli bir kısmını moleküller arasındaki hidrojen bağlarının koparılmasında kullanılmasındandır. benzer olarak donması için geçmesi gereken süre de uzundur. bunun anlamı suyun buz haline dönüşmesi için büyük miktarda ısı salması gerektiğidir.

    sizin deneyinizde mumun ısısı balona zarar vermeden önce su tarafından emilerek kullanıldığından balon patlamadan kalabilmektedir. su doğada bulunan sıvılar arasında ısı tutma kapasitesi en yüksek maddedir. ısı iletim kapasitesi ise cıvadan sonra ikinci sıradadır. (bildiğiniz gibi çok zehirli olduğu için cıva ile deney yapmamalıyız bedirhan bey.)

    öte yandan su ve ısı konusu konuşulurken değinmeden geçemeyeceğimiz bir diğer konu da yoğunluk konusudur. dünyamızda bilinen diğer tüm maddelerin aksine suyun yoğunluğunun en yüksek olduğu derece +4 santigrat derecedir. bu da buzun suyun üzerinde yüzmesine ve su canlılarının kışın dondurucu soğuklarda bile hayatta kalabilmesine olanak sağlamaktadır. daha basitçe söylemek gerekirse buz, sıvı sudan hafiftir.

    suyun sahip olduğu diğer heyecan verici özellikleri de merak ederseniz sizinle paylaşmak isterim. çünkü aralarından bazıları gerçekten tam deney yapmalık. mesela yüzey gerilimi. bunu sonra konuşalım.

    size önermek istediğim bir diğer konu da deneyleri yaparken mutlaka koruyucu gözlük ve eldiven kullanmanız bedirhan beyciğim. biliyorum bunları takmak sıkıcı ama bilmelisiniz ki sizin gibi bilim insanları laboratuvarlarda hep bu şekilde çalışıyorlar. bu hem koruyucu, hem de çok karizmatik. bu tarz koruyucu ekipmanları kolaylıkla internetten edinebilirsiniz. bir site de önereyim göreceksiniz ki çok güzeller. eğer bana ulaşırsanız size seçtiğiniz bir tanesini hediye etmekten onur duyarım. mail adresim limonkimyonzorro@gmail.com (bir de deneyimizde ateş varsa o aşamayı kesinlikle bir yetişkin gözetiminde yapmalıyız. elimizi yahut evimizi yakmak istemeyiz.)

    son olarak yaptığınız deneyleri nasıl seçtiğinizi ve hangi bilimsel siteleri takip ettiğinizi merak ediyorum açıkçası. ben de bir sürü site takip ediyorum ve eğer sizinkileri benimle paylaşırsanız çok sevineceğim.

    benim takip ettiğim siteler şunlar;

    www.evrimagaci.org
    www.yalansavar.org
    www.kozmikanafor.com

    daha önce denk gelmediyseniz sizin de buraları okuyup yeni deney konuları bulacağınıza eminim.

    yaptığınız deney için tekrar tebrik ediyorum ve başarılarınızın devamını diliyorum. görüşmek üzere.

    edit:
    su hakkında daha detaylı bilgi için;
    (bkz: kar tanesi/@limon kimyon zorro)

  • son durak derken mecidiyeköy-bakırköy hattındaki son duraklardan bahsetmiyorum şüphesiz. misal taksim-hürriyet mahallesi hattı olabilir, yani bu hattaki merkezi değil de çevredeki durak (merkez-çevre ilişkisine de bir atıf yapmış olum gördüğünüz üzre, ne çakalım) ne diyorduk, eğer o mahalleden değilseniz enterasan bir deneyimdir. durakta üç kişi filan beklersiniz misal, otobüs gelsin diye. ya da gittiğinizde otobüs vardır ama öyle kendi halinde parketmiş duruyordur. anlarsınız, o otobüse bineceksiniz. duraktaki küçük kulübede şoför otururur tek başına. ya da bir iett görevlisi daha olur en fazla. neyse şoför bakar ki durak ufaktan kalabalıklaştı, kalkar kapıyı açar, millet üşümesin otursun diye sonra yine kulübeye döner hat saatini bekler. sonra kulübede sıkılır mı artık ne olursa, yine kalkar, şoför koltuğuna oturur, orada bekler kalkış saatini. o ara şoförle önlerde oturan mahalleli iki üç kişi arasında küçük bir sohbet döner, bu ne soğuk gibilerinden. şoför baya dost canlısıdır bu aşamada. durup durup ara gaz verir, otobüsün kapısına gelip "ne zaman kalkacak, bilet alıp geleyim" diyenlerle söyleşir. bu arada kapısı açık bekleyen otobüste oturan üç beş kişi bu sefer kendi aralarında bir sohbete başlar, küçük bir kasaba garı havası oluşur. neyse efenim sonra kalkar otobüs, durklardan yolcu ala ala. osmanbey'e geldiğimizde otobüs tıklım tıklım olmuştur. yolcular artık birbirini tanımamaktadır, şoför asabileşmiştir, sanki kasabadan büyük şehre gelinmiştir on dakikada. "aynı otobüs mü lan bu?" diye düşünmeden edemez insan arkalarda bir yerde otururken.

  • 2002-2023 tcmb faiz oranları

    en son mart 2004 yılında yaşanan faizi yaşıyoruz. bu hafta anketler 25 puanın 30 olacağını söylüyor.

    neymiş krediler açılabilirmiş
    neymiş zaten taşıt kredisi çeken çok azmış
    neymiş zaten pahalı araba alanın kredi ile ne işi varmış
    neymiş 2021 yılında da aynı şeyler söylenmiş

    fakir beyanı bunlar. en çok krediyi en zenginler kullanır. şirketler kasasında milyon dolarlar varken kredi arar. taşıt alırken en çok kullanılan kredi ihtiyaç kredisidir. bugün 12 aydan fazla veren banka az oranlar 3'ün üzerinde. ödeme iki katını geçiyor. taşıt kredisinde yine tablo karanlık. haftaya bugün daha da kötü olacak.

    peki ihtiyaç kredisine ihtiyacı olanlar ne yapıyor. önce aracını satıyor. ilan sayısının artmasının bir sebebi de bu. adamın ödemesi var, düğün yapacak, çocuğunu okutacak, farklı finansman desteği lazım. yahut ev alacak, arsa alacak türk insanının ilk caydığı şey otomobildir. ve kredi musluğu kapalıysa oranlar yüksekse ya araçsız kalır ya yarı değerli araca geçiş yapar.

    aylık 50 bin kazanan birinin bankası 5 maaş kredi bile vermiyorsa bu nakit ihtiyacına hiç bir piyasa dayanamaz. konut satanlar alanlar iyi bilir. ev alırken otomobil takası çok yaygındır. müteahhit ya da ev sahibi araç artı para ya da kredi ile ticareti bitirir. evi 50 yükseğe satar aracı 50 aşağı verir anında nakite çevirir. daha bir kaç gün önce 2022 model vag grubu bir araç için emlakçıda pazarlık bozuldu. yaklaşık muadil 50 araç içinde en ucuz ilanın 50 bin altını peşinat sayalım dedi alıcı, üste 600 bin nakitle ev alınacaktı ev sahibi arabayı satamam diye kabul etmedi. vavacars randevu vermedi. otonomide 4 galericiden fiyat alındı en yüksek veren fiyatı 200 bin öldürdü. emlakçı sağa sola haber saldı 100 bin altına bile müşteri çıkmadı. 10 binde hatasız piyasası olan bir otomobil bu.

    konutta daralma olsa da bugün konut arabaya göre çok daha mantıklı bir tercih. arz sorunu öyle 1-2 yılda çözülecek gibi değil, konut yapmak meşakkatli, alan sınırlı, süre uzun, maliyet yüksek. oysa chery gibi bir marka 3 ayda piyasaya 20 bin araba sokabiliyor. tesla görmediğim bir gün yok. ami gibi küçük elektrikli tayfa günden güne sokakları sarıyor. yarın x bir marka 10 bin dolara b sınıfı türkiyeye araç soksa %80 ötv %20 kdv ile 583 bine satabilir. dolar 30 lira olsa 648 bin, dolar 35 lira olsa 756 bine bu aracı satabilir. bakın 2024 projeksiyonu çiziyorum. 10 bin dolara araba üretip satılabilir mi? gelecek yıllar corsa, polo boyutlarında fındık motor ya da 250 km menzil elektrikli araçlar hiç uzak değil. otomotiv sektörü farklı bir yere gidiyor bu arada chery omoda 5 giriş paketi 20 bin dolara giriyor ülkemize.

    velhasıl piyasa ölecek bitecek demiyorum. otomobil bir ihtiyaç, tabi şartlar değişti, sektör değişiyor. finans sistemimiz 2022 ile tam zıt yönde değişiyor. enflasyon mücadelesi daha sıkı yapılıyor. 6 ay 6 bin km, 0 km üzeri fiyat yasakları hükümetin piyasayı etki altına alma çabası ve sonuç veriyor. enflasyon oranları doğru açıklanıyor, politika faizi doğru yere gidiyor, kur seçim öncesine göre %40 üzeri fiyatladı. yıl sonu 30 hedefi daha gerçekçi. mevduat oranları 40 bandına geldi haftaya 45-50 görmeyi bekliyorum.

    %50 vadeli 3 milyon lirada ilk ay 131 bin ikinci ay 137 bin üçüncü ay 143 bin toplam 3412 bin demek. haftaya bu oranı veren banka bulursanız 3 ay sonunda dolar 30 lira olsa dahi kur üzeri getiri elde edersiniz.

    peki 3 milyona aldığınız araç bu 412 bin getiri garantisini aşar mı?

    asla vadeli taraftarı değilim. zaten uzun vadede paranızı öldürür. fakat otomobil mi vadeli mi derseniz aralık ortasına kadar %45 üzeri vadeli daha avantajlı diyebilirim.

    galerici, al satçı dostlar çok mesaj atıyor. sizin de ekmek yemeye hakkınız var tabi fakat bu su durulmazsa gelecek senelerde hiç ekmek yiyemezsiniz. bırakın piyasa çekilsin bu yılı geçen yıllar kazandığınıza sayın, 0 km araçlara musallat olmayın çünkü bir noktadan sonra aşağı doğru artan değer sizi de vuruyor hesaplı araç bulamıyorsunuz. talep tarafı doyurma ulaşıp, arz artınca maaş enflasyon ile fiyatlar normalleşince yine ekmek yersiniz.

  • annemin dediğine göre de kesinlikle sıradanlaşmaması gerekiyormuş.. hoş babam senfoni orkestrası gibi geziyor evin içinde ben kendimi bildim bileli.

  • 11 - 12 halı saha var gelcen mi
    sırayla desek, kaleye geçcen mi
    geçen hafta ben seni çektim
    bu hafta sen çekcen mi
    tamam o zaman.
    sahayı ara.

  • bu kural kalkarsa şunlar olur:

    1. kulüpler yetenek gördükleri yabancı futbolcuları almaktan korkmaz. şu anda yabancılar doğrudan katkı vermediğinde para israfı olarak görünüyor ve bu da bir çok yabancı futbolcunun psikolojisini bozuyor. kimi ülkeden kaçıyor, kimi gol kaçırdıktan sonra zırıl zırıl saha ortasında ağlıyor.

    2. genç yaşta alınacak yabancılardan bir kısmı türk vatandaşlığına geçirilebilir ve milli takımın da havuzu genişler. boateng'in, mesut özil'in, khedira'nın alman olduğu dünyada bizim de petrowski, okuwonu, khadim isimli türk futbolcularımız olabilir.

    3. türk futbolcuları "nasıl olsa bana mecburlar" diyemeyecek, kendilerini geliştirmek zorunda kalacaklar oynayabilmek için.

    4. türk futbolcuları "nasıl olsa bana mecburlar" diyemeyecek, kapıyı 2 milyon euro'luk senelik maaşdan açamayacaklar. kulüplerin giderleri azalacak.

    5. anadolu kulüpleri yetenekli türk gençlerini "3 büyüklerden birine illaki okuturum" diyerek köle gibi tutmayacak, makul bir talibi çıktığında avrupa kulüplerine satmayı da göz önünde bulunduracak. caner erkin gibi genç yaşında yabancı liglerde oynayan futbolcuların sayısı artacak. alper potuk 7 milyon, mehmet topuz 10 milyon olmayacak. ama tabata yine 8, amrabat yine 8.5 olacak... ona bir çare yok. onun çaresi yönetici profilinin değişmesi.

    6. anadolu kulüpleri, buldukları yabancı yetenekleri de rahatlıkla satabilecek avrupa kulüplerine ve 3 büyüklere, çünkü kontenjan sıkıntısı olmayacak. (bkz: geremi nitjap)

    7. türk futbolcusu avrupa'ya daha rahat gidecek, çünkü takımların onların yerine koyabilecekleri adamlar için illa da türk olacak diye bir kısıtlama olmayacak. başka kültürlerin içinde kendi futbollarını geliştiren futbolcularımız milli takıma daha faydalı olacak. arda ve salih gibilerin sayısı artacak.

    8. takımlarımız al ve şl gibi organizasyonlarda rakipleriyle eşit şartlarda mücadele edecek.

    9. "madem yabancı alıyoruz, ismi olan birini alalım" mantığıyla yola çıkıp 32-33 yaşına gelmiş sönük yıldızlara para dökülmeyecek.

    bu kuralın varlığını savunanlar benim saydıklarımın yarısı kadar argüman ortaya koyabilirlerse beni ikna edebilirler.

    edit: nobet hatirlatti. bu kural kalkarsa, takimlarda "abi"lige kalkisan futbolcularin gozunun yasina bakilmadan gonerilmesi kolaylasacak, boylece teknik direktor yiyen yeniceri ocaklarinin onu kesilmis olacak.