hesabın var mı? giriş yap

  • tabii her şeyde olduğu gibi tüm suç cehapededir. sığır byin ülkeyi yöneten kimse o sorumludur.

    bu başlık kalsın. çomar beyninin nasıl olduğuna dair ibret!

  • tek ve gerçek nedeni kediler.

    her sokakta 3-5 kap mama var. kediler de korunmadığı için kontrolsüz çoğalıyorlar. ve serçe falan bırakmıyorlar.

    doğanın dengesiyle oynadınız.
    ben küçükken hiç bir sokakta mama falan yoktu. yer kabuğu soğumamış, kedi maması keşfedilmemişti.

    ama sokaklarda kediler yaşıyordu. çöpten buluyorlardı, fare yakalıyorlardı ama karınlarını doyuruyorlardı. güçsüz olan hayatta kalamıyordu bu da dengeyi sağlayan bir unsurdu.

    edit: kedileri sebep gösterdik diye hedefe koyulduk. kediler hayvan da serçeler değil sanki. kedilerin genlerinde avlanmak var. önceden bir kedi 8 yavru yaptıysa 1 tane bilemedin 2 tanesi hayatta kalıyordu. şimdi sokakta doğan her kedi yaşıyor ve onlar da çoğalıyor.

    serengeti deki bütün aslanlar yaşasa ne olur aslandan başka canlı kalmaz. besin zinciri diye bir şey var amk. küçükken belgesel izlerdim aslan antilopu boğarken kamera ekibi niye kurtarmıyor hayvanı diye kızardım. bazılarının aklı da benim o yaştaki aklım gibi çalışıyor.

  • derneğimizde iki çeşit üye grubu var diyebiliriz.

    cnbc-e e2 eşliğinde uyuyabilen entel kesim ve "ntvspor olsun gerekirse curling olsun" diyerek fransa ligi özetleriyle uyuyabilen grup.

    geçenlerde bir araştırma yaptık, derneğimizin üyelerinin büyük bir kısmının 2. öğretim okumuş ya da nba maçlarını gözleri kapana kapana izleyenlerden oluştuğunu gördük.

    en kısa sürede toplanıp, "flash tv eşliğinde uyuyoruz" zirvesi düzenleme planlarımız var.

    edit: çokça soru aldım, ilginiz için teşekkürler. kısaca derneğimizle ilgili, katiyen aşamadığımız bir kuraldan bahsetmek istiyorum. "ben televizyon karşısında uyuyorum, olur mu?" diye gelen sorular çoğunlukta. cevap, hayır! bu derneğe üye olan ve dernek şartlarına uyan profil, tekrar etmek istiyorum, "neyse ben yatayım artık çok uykum geldi" deyip, televizyonu açan insan profilidir. tv karşısında sızan insan halimizden anlamaz, anlayamaz. tsubasa'nın dripling yaparken elips topa her vurduğunda gelen o dup dup dup sesi, bizim için ninniden ötedir, lütfen bu bilinsin.

  • konya geneli sandık sonuçlarını veriyorum,

    akp %62
    mhp %17
    sp %8
    chp %5

    sayın ysk, iptal edebilir misiniz lütfen çünkü saat 19:00 değil henüz.

  • yeni projem. elektrik zaten jeneratörün dönmesi ile üretiliyor. dünya da boşa dönüyor. bu iki olayı birleştirdiğimizde elektrik üretilebilir. tabi öncelikle günah olup olmadığını öğrenmek lazım.

  • pazartesi diziler tekrar başlar, sonra eğlence mekanları açılır, sonra geliri deprem zedelere bağışlanmak üzere konserler yapılır.

    ligin adı şehit hatay-maraş-adıyaman olur, sonra futbol maçlarının geliri deprem zedelere bağışlanır.

    1-2 aya tüm enkazlar kaldırılır. seçim mitingleriyle yeni binaların parkların açılışı yapılır.

    depremin suçlusu yine muhalefet ilan edilir.

    bu afet için futbol ailesinin yardımları, desteği ve gücü çok ön plana çıktı. futbol sadece futbol değildir görmüş olduk. ama bugün bunu konuşmanın zamanı değil bence.

    her şeyin normale dönmesi ve iyileşmek için hayatın rutinleri bir şekilde başlamalı ama bence enkaz altında tek bir beden kalmadıktan sonra ancak…

  • köprünün adını mimar sinan koy ve o köprü göçsün. öbür tarafta yakanıza yapışır ismimi lekelediniz diye.

  • teknik izahı, kas hücrelerinin etrafındaki yağın hücre zarının içine geçirilip mitokondriye gönderilmesini ve orda yakılarak enerjiye dönüştürülmesini sağlayan gıda takviyesi şeklindedir. eskiden vücutçulardan başka kimsenin bilmediği bu supplement, sektörün büyümesiyle herkese pazarlanabilecek bir gelir kapısı oldu. çünkü yağ fazlası olan birçok insan, tipik bir tüketim toplumu davranışıyla kolay yoldan, yorulmadan yağlarından kurtulma derdine düştüler. supplement firmalarının en büyük gelir kalemleri whey protein tozlarından sonra l-carnitine'lerdir. müşterinin gözünü boyayıp malını satmakta pek mahir olan firmalar da özellikle bahar aylarında karnitinlerini güzelce satarlar. yağlar erir mi peki? işte orası tartışılır.
    eğer düzenli ve etkili (baştansavma değil, bilinçli) vücut geliştirme/fitness çalışıyorsanız, idman sürenizin önemli bölümünü kardiyo teşkil ediyorsa, üstelik bu kardiyo salonla sınırlı kalmayıp dışarda da tempolu yürüyüşler/koşular ya da bisiklet kullanma aktiviteleri şeklinde devam ediyorsa (imkanınız varsa bunları salonda değil hep reelde yapın) , ne abartılı, ne çok gevşek, kısaca makul bir diyet uyguluyorsanız, evet l-carnitine yağ yakmaya yardım eder. "bunların hepsini yapsam zaten yağ olmaz bende" diyen arkadaşlarıma yanıldıklarını söyleyeyim. vücut karbonhidrat aldığı sürece yağ stoklamaya programlıdır. bunların hepsini yapsanız da, vücut her zaman bir miktar yağı stoklayacaktır. tüm bu aktivitelerdeki amaçlardan biri de zaten stoklanan yağ miktarını minimize edip, vücudun yağ oranını düşük tutup, kasların daha belirgin görünmesini de bu yolla sağlayabilmektir. "e o zaman karbonhidrat almayalım olsun bitsin" diyen arkadaşlarıma da "aman!" diyeyim. vücudun karbonhidrata da ihtiyacı var. iflas etmiş bir sinir sistemi ya da bağışıklık sistemi istemezsiniz herhalde?
    özetle; l-carnitine mucize değildir. etkisi ancak belli şartlarda ve az görülen bir gıda takviyesidir. hele kardiyo muhtevâlı bir spor yapmayanlar hiç paralarını çöpe atmasın zaten.
    sporla ve diyetle birlikte kullanana tavsiyem, tablet değil likit l-carnitine kullanmaları ve rüştünü ispatlamış yabancı markaların ürünlerini tercih etmeleridir. likit olanlarını antrenmanlardan yarım saat önce, tablet olanları 45 dk önce alın ve yüksek tempoda antrenman yapın.

  • (bkz: yürek hoplatan başlıklar)

    11 yaşındaydım, televizyonu kapatıp ansiklopedileri açtım. bir daha televizyonla ilişkim olmadı. ansiklopedileri de her zaman delice sevdim. bir süre sonra hayatımıza bilgisayarlar girdi ve matbu ansiklopediler "yetersiz" kaldı elbette. ama ben hala google'a sorarken bir tuhaf olurum, uzun süre arayamam bulmaya çalıştığım şeyi, pes ederim kısa sürede. bilgi kirliliğinden bunalırım. bilmek istemediğim şeylere maruz bırakılmaktan rahatsız olurum. mesela bu yeni nesiller bilgi kirliliği deyince boş boş bakarlar. neden? çünkü ansiklopedi karıştırmamışlar! uzun uğraşlarla derlenip, süzüle süzüle kağıda dökülen bilgiyle tanışmamışlar.*

    velhasılıkelam, çok güzeldir. çocuk olmak ve torson kadar büyük ansiklopedileri karıştırmak. içlerinde kaybolmak... yürek hoplamasının sebebi de yalnız değilmişim hissidir.