hesabın var mı? giriş yap

  • muharrem ince'nin en hafif tabirle, ne kadar 'saf' bir adam olduğunu gösterir. akp'li milletvekillerini bırak, 15 temmuz'da kamyonla şov yapan kadın bile bundan daha fazla para kaldırmıştır.

  • 20 yıl öncede nöbet sistemi bu şekilde idi. ameliyatta asistan bayılır diğeri çağırılırdı.yorgunluk yüzünden ameliyatlarda komplikasyonlar olurdu. bu düzene sağlık bakanlığı niye izin verir anlamak mümkün değil. hadi bakanlık personelini insan yerine koymuyor onu biliyoruz zaten ama bir doktor diğer meslektaşına bunu niye reva görür? kıdemli asistan ve hocalar " biz tuttuk sizde tutacaksınız eşek gibi " derlerdi. zaten sağlıkçıların en büyük düşmanı yine sağlıkçılardır bu ülkede. yazık olmuş gerçekten.
    ekleme: ne kadar haklı bir tespit yaptığımı alttaki entryden anlamak mümkün.

  • program öncesi anketleriyle hafızalara kazınmış program. nba'i her gece açıp izleyen biri değilim, anca play-off'larda düzenli olarak izliyorum o da eğer ertesi gün önemli bir işim falan yoksa. ama takip etmeyi seviyorum, haberlerine bakıyorum, kim ne yapmış ne etmiş öğrenmeyi seviyorum. bu bilgilerin hepsini, kaan kural'ın her hafta değişik değişik nba takımlarının t-shirt'lerini giyip anlatmasını daha çok seviyordum. aynı ekip olarak dönse negzel olur.

  • tanıdık bir iş yeri var, patron akrabamız. ben de bir süre çalıştım.

    patron türkiye şartlarında iyi biri. 7 kişilik kadro, lise mezunu olması ve çok parlak olmamasına rağmen (marketten pil yerine pinpon topu alan cinsten) patron asgari ücret üstü maaş verir. öğle yemekleri şirketten, fazla mesai ya bir etkinlikle (dışarıda yemek) ya da harçlıkla karşılanır vs.

    böyleydi demek daha doğru çünkü son iki sene bu çalışanların maaşları asgari ücrete yakınsadı, haftada bir çıkan etli öğle yemeği ayda bire düştü, artık doğum günleri mado'da değil iş yerinde ucuz tatlılarla kutlanıyor. yakında bunlar da gidecek, hatta kadroda küçülme bile olabilir.

    kısacası şirket, çalışanıyla patronuyla enflasyon karşısında ezildi. bu durumun tek doğrudan sebebi ise hükümetin ekonomi politikası. büyük şirketler milyarlık krediler alabilirken, vergi borçlarını affettirirken, kaçak işçi çalıştırırken; işini kanuna göre yapan küçük işletmeler can çekişmekte. çalışanların durumu daha feci, eğer ailesiyle veya sahip oldukları evde yaşamıyor olsalardı hiçbiri devam edemezdi. ülkede o kadar verimsiz bir ekonomik sistem var ki evde boş boş duran adam çalışandan daha iyi durumda, en azından yıpranmıyor.

    bu tip süreçler bir iki sene sürse hadi dişimizi sıkalım diyebiliriz ama durum hiç öyle gözükmüyor.

    sadece bir gözlemde bulunmak istedim.

  • gece ulaşımının sadece gece hayatı için gerekli olduğunu düşünen dangalakları göstermiştir.

    gecenin bir yarısı hastaneye gitmesi gereken, eczaneye ulaşması icab eden, şehir dışından gelmiş kalacağı yere ulaşması gerekebilecek birilerinin olma ihtimalini aklına getiremeyenleri de göstermiştir.

  • abisinin adı tahir mahir olan kişi. o nasıl isimdir arkadaş? sanki ebeveynleri koyacak isim bulamamış da en sonunda "ya tahir mahir bir şeyler koyalım gitsin" demişler gibi.

  • insanı dayak yemekten beter eden bir ki-duk kim filmi daha. bu kadar durağan filmler yapıp içine stres katmak (heyecan, gerilim, tutku vs yani) nasıl bir yetenektir aklım almıyor. diğer filmlerine göre biraz daha sembolik, daha kapalı geldi bana. bom yeoreum gaeul gyeoul geurigo bom gibi görselliği önplandaydı ama onun kadar şiirsel değildi. yine de ki-duk kim'in filmlerinin oluşturduğu mozaikte güzel bir film olduğuna inanıyorum. özellikle balıkçılara kapak bir film gibi:)

  • ön bilgi: 22 yaşındaki kisaltma kablosu, 51 yaşında, yılların tecrübesi, baba kisaltma kablosu'nun yaşıyla dalga geçerek aşık atmaya çalışır.

    (kablo ps3'ün başında hunharca top spin 4 oynamaktadır.)

    baba - ne oynuyorsun lan yine?
    ben - tenis baba.
    baba - ver bakayım ben de oynıycam.
    ben - dur baba çok kritik.
    baba - olm ver bi deniycem, heves ettik.
    ben - ya baba ne ps3'ü geldin 51 yaşına, emekli oldun, play station'a saracağına, hıyar yetiştirsene.
    baba - 22 senedir yapıyorum o işi ben.
    ben - saygılar...

    beni pek yarmadı ama, sizi yarar diye düşünüyorum.