hesabın var mı? giriş yap

  • annemin kizkardesi. hic gormedigim teyzem.
    adi melek.
    14'unde degil, 16'sinda olmus. 2 cocuk dogurmus. sonra oluvermis.
    kocasina, annemin diger kizkardesini vermisler. kabahatleri buyuk tabi (!) niye 16'sinda olecek kiz verirsinki elin adamina. neyse ki, kiz bolmus. o olmadi, oteki. hem nolcak ki, kadin dedigin baska ne ise yarar (!) olurse, yenisini alirsiniz. ona da boy boy cocuk dogurtursunuz, felcliyken bile her gece kadinlik beklersiniz. basiniz secdeden de kalkmadi mi oh mis !
    varsa, belanizi versin.
    melek teyzem, hep melek..

  • lisede sinav aninda yapilan ve sessiz cikmasi gereken osurugun, gumbur gumbur geldigi an.

  • iniş sırasında pilot "sayın yolcularımız iniş takımları açılmıyor pamuk eller cebe ehe mehe" desin, hostes kızlarımız da para toplasın.

  • asosyalin asosyalliğinin sebebi büyük oranda ve ihtimalle kendisidir.

    yalnızın yalnızlığının sebebi büyük oranda ve ihtimalle insanlardır.

  • akıl verirken önce aklınızı sorgulayın lütfen. elektrik yerine gazlı fırın tavsiye etmiş beyni uçkurunda olan arkadaş, gaz ucuzmuş gibi… odun diyip italya ile kıyaslamış. odun fırını kullanabilmek için güzel bir havalandırma sistemi ile birlikte fırının kurulabileceği geniş bir alan olmalı. tavsiye vermeden önce fazla alan işgal etmeyen 2 kapaklı buzdolabı büyüklüğünde elektrikli fırını neden kullanamıyoruz diye sorgulaman gerekiyor. işletmecinin bu hesapları detaylı yapıp akıcı bir şekilde bize aktarabilimiş olması tüm ihtimalleri değerlendirmiş olmasını düşündürüyor. şu aşağılayıcı her şeye negatif yaklaşan kişiliklerinizi bir kenara bırakın da insanları anlayıp mantıklı fikirler vermeye çalışın. ayrıca odunun tonu 2 bin türk lirasına dayanmış onu da belirtmiş olayım. bugünün şartlarında fırının enerji tüketimini hesaba katmasanız bile kaliteli malzemelerle hazırlanan pizzanın maliyeti 40 lirayı geçecektir. diğer ülkelerle kıyaslanamayacak kadar kötü bir haldeyken italyanları örnek göstereceğinize lütfen yalnızca darbe attığız yerle ilgilenin.

  • -ya salak mısın sen?
    -aşkım vallahi elimden kaydın
    -ne demek elimden kaydın ya hasta
    -bak iyilik edelim dedik kötü olduk iyi mi?
    -resmen başım ağrıyor
    -migrenin mi?
    -yok salaklığın
    -hadi, başa döndük yine...

    allahım canımı al da kurtulayım. sakarlık dediğin ne noktalara kadar ilerleyebiliyor şaşırıyorum bazen. koltukta uyuyakalmış sevgiliyi, romantizm, aşk adamlığı adına; sarsmadan, bomba imha ekibi amiri gibi kavrayıp; odaya, tertemiz yatağımıza taşıyayım, yatağa koyunca uyanır, uyanınca da bu ilgi karşısında duygusallaşıp kesin beni arzular diyerek çıklan yolda sevgiliyi yatak odası ile salon arasındaki o daracık koridorda elinden kaçırmak da neyin nesi? hayır kız düştükten sonra üstüne basmayayım diye sıçrarken kızın koluna takılmak, darbenin ve kolunu ezmenin acısıyla bir anda uyanan nazlı yarin seni zeybek oynar bir halde görmesi nasıl izah edilir.

    neden aşkım hadi yatağa geçelim, uyuyorsun bak demek varken 60 kiloluk sevgiliyi kucaklayıp odaya taşıyabileceğini düşünmek ve sonuç odaklı hareket ederken asıl mevzuyu elden kaçırmak da neyin nesi? dünya üzerinde, komik videoları saymazsak kaç kişi vardır böyle yapan? biz kaç kişiyiz sevdiceği odaya taşırken yere düşürüp üzerinden geçen?

    -bak aşkım vallahi kazaydı
    -gülüyordun ama
    -ya ne gülmesi seni ezmeyeyim derken
    -bi de ezseydin
    -olur mu hiç, yere düşen sahibini at bile çiğnemez
    -salaksın yemin ediyorum
    -kolun iyi mi?
    -acıyor
    -bastım ya ondandır
    -aa sahi mi? embesil

  • 1965-75 doneminde cekilen yesilcam melodramlarinda bas erkek oyuncu olarak gormeye alistigimiz kartal tibet in, bu filmleri lead etmekte ve olay orgusunun yaratilarak filmde temponun kurulmasinda oynadigi en kritik rol obsesif bir sekilde yanlis anlama adami olmasidir

    denilebilir ki bir yanlis anlama adami olarak kartal tibet usta olmasa idi yesilcam melodramlari denen turden bahsedilemezdi
    kartal tibet usulu yanlis anlama sureci ise ozetle soyle tanimlanabilir:

    1- oncelikle kartal tibet ile sevgili/ es olan kisi - muhtemelen hulya kocyigit ya da filiz akin- filmde bas kotu kisiyi oynamakta olan erkek tarafindan tecavuz ya da tacize ugramakta iken gorulur

    2-hemen akabinde sevgili/ esin yaptigi hic bir izahat aciklama kesinlikle dinlenmeyerek
    -dunyanin en adi, en asagilik, en igrenc mahlugusun senn !!! defol bu evden!!
    ne istedin bu güzel insanlardannn.!! bu guzel yuvayi bir dakika daha kirlettmeeaa!! defoll!! - seklinde carnihas bir sekilde feryat edilir

    3-sevgili/ es evden kovulduktan sonra -varsa- cocuga annesinin öldüğü mutlaka soylenir

    4- 8-10 yil boyunca yapilan tum olayi aciklama ve uzlasma girisimleri kesinlikle kalasca ve hirt bir sekilde reddedilir
    herkesin yilar boyunca iyice uzulmesi aglamasi dert sahibi olmasi saglanir

    5- oncelikle eski sevgili/ es olmak uzere bir kac kisinin saclarinin beyazlamasi gecen yillar boyunca gozetilecek ana amaclardan biridir

    6- arada korkutuk icilerek zilzurna bir sekilde
    -nnölduuu oooo!! nnnölduuu !! o yokk arrtikkk yokkk yokkkk niaaaa !!!
    - seklinde naralar atilir (bismillah)

    7- velhasil 15 20 sene gecip herkesin hayati mahvolduktan uzuntuden bir kac kisi felc gecirdikten ve saclar iyice beyazladiktan sonra bos bir anda yapilan aciklama dinlenir ve -hay allah oyle mi yanlis anlamisim- gibi tuhaf bir sekilde olaylar ve film bitirilir

    *(ki ee iyi ama neden bunca kan bunca gozyasi demek kalir seyirciye)

  • bu grubun şu anki vokalistleri james labrie ilgili hikayesini yazacağım. bu hikaye birinci elden grubun 90 ile 94 yılları arasında hem yakın arkadaşı konumunda (özellikle mike portnoy ile) olan ve zamanında barlarda çıkmasını ve tanınınmasını sağlayan arkadaş ekolünden gelen bir menajerden öğrenerek yazıyorum. (hoş bu bağlantı için de arada bir arkadaş vardı ama olsun.)

    özet tutarak başlamak istiyorum, çünkü olayın başlangıcı dream theater sevenlerinin bildiği bir hikaye.

    charlie dominici gruptan çıkarılıyor. efendi bir adam olmasına rağmen grubun niteliklerini karşılamıyor ve canlı performanslar verimsiz geçiyor. yollar ayrılıyor. gruptan çıktıktan sonra tabii biz dinleyecilere yansımayan uzun süreler boyunca 200'den fazla vokal deneniyor.

    bunlardan bizim bildiklerimiz; chris collins, john arch, chris cintron, steve stone ve john hendricks. özellikle bu vokallere ortak olarak to live forever şarkısını seslendirtiliyor.

    son olarak ise, john petrucci'nin yakın arkadaşlarından birinin aracılığıyla hızlı bir şekilde kanada'da winter rose grubunda vokal olan james labrie'nin kayıtları geliyor. olay burada başlıyor zaten. grup charlie dominici sonrası geoff tate gibi bir tenor vokal arıyor, james labrie kayıtları grupta herkesi etkiliyor lakin john petrucci'ye göre vokaller biraz fazla chessy ve glam. zaten james labrie'nin gönderilen kayıtları winter rose grubuyla yaptıkları glam rock şarkıları. bu noktada grupta özellikle mike portnoy ile john petrucci arasında bir düşünce ve karar savaşı çıkıyor. mike portnoy deyim yerinde aşık oluyor james'in sesine, john ise karamsar. james labrie birebir görüşme için çağrılıyor, birkaç şarkı stüdyoda kayıt ediliyor, (to live forever, take the time, learning to live) ve herkes büyülünerek direkt başka bir vokale zaman harcanmadan kabul ediliyor gruba. gruba girişinin ana mimarı tamamen mike portnoy.

    hikayenin en ironik tarafları da buraları zaten. gruba girdiğinden itibaren mike portnoy ile james labrie resmen aşık bir çift gibi takılıyor. mike resmen gösterdiği performanslardan ötürü james'e tapıyor. bu ortak arkadaşın deyimine göre, yediği içtiği ayrı gitmeyen toplamda 2-3 senelik zaman geçiyor. yine bu ortak arkadaşın deyimiyle, konser öncesi, konser sonrası, aileler arası takılmalarda james ve mike hiç kopmuyormuş.

    ve elbette dünya müzik tarihindeki en kötü, en hazin anlardan biri. 94 yılının sonu, james labrie tatilinde yediği bir besin sonrası geçirdiği boğaz enfeksiyonu ve ses tellerinin zarar görmesi sebebiyle sesinin niteliğini büyük ölçüde kaybetmiştir. bu olay dream theater müzik tarihinin dönüm noktalarından biridir.

    birkaç röportajda belki okuyanlarınız olmuştur, özellikle james labrie ile olanlarda. james bu kazayı geçiriyor. sonrasında birçok doktora gözüküyor, tüm grup üyeleri onu bu rahatsızlığı esnasında takip ediyor doktor doktor. neden? çünkü yapacakları turneler ve dolayısıyla paralar bu iyileşmeye bağlı. doktorlar en az 6 ay ile 1 yıl arasında sesini hiç kullanmama şartı koymasına rağmen özellikle ayarlanmış olan asya turnesi ve sonrasında çıkacak olan dvd'lerden olan "awake in japan" konserlerinde görüldüğü üzere james'in sesi inanılmaz kırılgan ve çoğu yerde sesi çatlıyor. doktorların tüm tavsiyelerine rağmen james en sevdiği dostu mike portnoy'un isteklerini kırmamak için koca turneye çıkıyor. sonraki röportajlardan öğreniyoruz ki, john myung ve petrucci bu turneleri ertelemek istemişler. o dönemler ve 2010'lara kadar grubun tüm setlist, turne programlarını da düzenleyen adam mike portnoy elbette. grubun yeni yeni şahlandığı 92-94 zamanlarında koskoca asya turnesini reddetmek herhalde dream theater için büyük bir kayıp olacaktı ticari açıdan düşünecek olunursa.

    lakin bu turneler sonrası 96 yılına kadar ki sürece kadar james labrie sesinin kontrolünü iyice kaybediyor ve sesi daha da inceliyor. awake albümü vokalleri ile falling into infinity albümü vokalleri arasındaki farkı dinleyenler anlayacaktır. bu vokal farklılığı tarz değiştirme isteği değil, james labrie'nin o zamanki vokal durumuna ayak uydurmakla alakalı bir durum.

    o dönem konuşulanlara göre bile, fii albümü öncesi mike portnoy kariyerlerinin ilk dönemlerinde james labrie'yi gruptan çıkartmak için grubuyla konuşmuş bile .o arasından su sızmadığı, vokallerine taptığı ve ticari gelir uğruna hasta bir şekilde turneye zorladığı arkadaşını gruptan çıkarmak istedi. diğer grup üyelerinin engelleri ile karşılaştı elbette. çünkü james labrie 91 yılından itibaren grubunun yükselişinin ana nedenlerinden biriydi. images and words ve awake albümlerinin stüdyo vokalleri ve canlı performanslar o dönemin en sükse getiren işlerinden biri olmuştu. grup genel olarak tüm talihsizliklere rağmen james labrie'nin vokaline tutunmaya devam etti. john petrucci'nin bir röportajında söylediği gibi, "en iyi vokal midir, göreceli ama bizim için en iyisi olduğu kesin."

    bir şekilde falling into infinity ve scenes from a memory albümleri atlatılıyor. fii albümü kariyerde bir düşüşe sebebiyet verse de, sfam albümü gruba tekrar ivme kazandırıyor. burada belirtmek gerekir ki, james labrie scenes from a memory turnesinde yine bir boğaz problemi yaşıyor kore'de. zaten sonrasında 1 yıl kadar uzun süre grup bir inzivaya çekiliyor.

    sonrasında 2002 yılında, six degrees of inner turbulance albümü geliyor. yine progresif müzik camiasından takdir toplayan bir albüm oluyor. albümü destekleyen turnenin tam ortasında mike portnoy yine james labrie'yi kovmak istiyor. bu sefer kovmak kelimesini kullanıyorum çünkü gerçekten bu sefer ortalık biraz karışıyor. portnoy gruptaki forsunu kullanarak iyice james labrie dışlayıcı eylemlerde bulunuyor. olayın petrucci tarafından toparlandığı söyleniyor. grubun bu dönemde yaşadığı karmaşanın farklı bir detayı, grubun yakın bir tanıdığı ve fanı olan rick wilson tarafından yazılan grubun biyografi "lifting shadows" kitabında da anlatılıyor.

    sonrasında sanırım sular biraz daha duruluyor ki, ardından çok da fazla harala gürele olmadan train of thought, octavarium, systematic chaos ve black clouds and silver linnings albümleri geliyor.

    sonrası malum, mike portnoy gruptan ayrılıyor. gruptan ayrıldıktan sonraki özellikle 5 sene içerisinde hem kendisini rezil ediyor, hem de eski grup arkadaşlarını. özelikle hedefinde elbette james labrie var. nasıl bir kinse bu artık bitmiyor. kendi resmi sitesinden james labrie başlıklı tüm girdileri kaldırıyor. verdiği röportajlarda onu aşağılayıcı söylemlerde bulunuyor...vs.

    en son james labrie 2019 senesinde verdiği bir röportajda, özellikle 96 senesinden itibaren mike portnoy tarafından mental baskıya maruz kaldığını açık açık söylüyor. gruptan kendi isteğiyla çıkmak istediğini, myung ve petrucci tarafından engellendiğini, uzun süreler sadece konser ve albüm kayıtları dışında portnoy ile asla konuşmadıklarını. 2002 yılına kadar psikolojik destek aldığını ve 2002 dönemine kadar birkaç kez daha gruptan çıkmak istediğini dillendirmiş.

    bence bu adamın yaşadığı şeyler gerçekten travmatik. adamın 90'lı yılların ilk yarısındaki konser performanslarını izliyorsun. bunu söyleyen, icra eden insan olamaz diyorsun. sonra bir besin yüzünden sesini kaybediyorsun. tamam ondan sonra da harika performansları var ama eskisi gibi değil işte. bu adam kendi grubu uğruna yıllar boyunca yolda kalmamak için ses tekniğini bilmem kaç kez değiştiriyor.

    ve sen gruba katıldığından andan itibaren yol arkadaşım dediğin, yediğin içtiğin ayrı gitmeyen insan tarafından bu tür mental baskılara maruz kalıyorsun. mike portnoy'un zaten sosyal medyada çizdiği profilden ne leş bir adam olduğu belli de, yine de bazı şeyler çok yaralıyıcı.

    91 yılında grup arkadaşlarını james labrie vokal olsun diye ikna edip, dost olan portnoy'dan, arkadaşı rahatsızlanınca ona ticari kazancı için zaman tanımayan, istediği vokale bürününce de defalarca gruptan kovmak isteyen portnoy'a harika bir evrim.

    ben, tüm talihsizliklere rağmen james labrie gibi tınısı eşsiz bir vokale sahip olduğumuz için şanslı olduğumuzu düşünüyorum. evet, eski performansı yok. hem yaşından dolayı (ses organik bir enstrümandır, zamanla verimi düşer) hem de dream theater vokallerinin zorluğundan dolayı ayak uydurmakta zorlansa da ben sesini çok seviyorum. en iyi vokal midir bilemem ama dream theater melodilerine en iyi hayat veren vokal olduğu açık.