ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
albert einstein
-
dahi anlamındaki dede.
evine verilen 3 milyon euro'yu reddeden vatandaş
-
1 dakika bile düşünmeden satardım. dünyaya bir daha mı geleceğim. seçme şansım olmadığı bir ülkede doğdum. satıştan gelen parayla almanya’ya gider coğrafi kaderimi değiştirirdim.
çay içen eczacılara ceza yazdıran kaymakam
-
iceride kaymakam varken ayağa kalkmıyorlar ceza sebebi bu. haklılığını konuşmuyorum cezanın sebebini söylüyorum.
koç burcu erkeği
-
iç sesimizin en çok tekrarladıkları:
- ben süperim
- hiçbir şey bilmiyor
- ben söylemiştim
- cahil
- kara cahil
- yemezler
- sen kimle dans ediyosun
- nasıl oluyor da insanlar bu kadar basit birşeyin farkına varamıyorlar
- ya ben yine süperim
platoniğin aşırı umut veren sıradan davranışları
-
"bir kisi bir yere bakiyorsa orada ilgilendigi bir sey vardir. bir kisi bir seye ozellikle bakmiyorsa orada ilgilendigi bir sey kesinlikle vardir."
tarzinda bir cumlesi vardir freud amcamizin. cok severim. guvenirim ve kendimde test yapip onaylamisligim da vardir...
simdi hal boyle olunca digerleri de boyledir diyebiliyorum kendimce. kendi kendime. su an olmasa da benim de vaktiyle platonik takildigim birisi vardi.
karsilasiriz: kafasini one egip yere bakar.
yan yana yurumek zorunda kaliriz: tam aksi istikamete bakar.
ayni ortamda bulunuruz: telefonuyla ilgilenir.
falan filan. n.s.a. bu kiz beni siklemiyor, belli. boyle dusunuruz. ama isin icine freud girince "hatun bana hasta. acilsa da kurtulsa garibim" falan diye dusunup sanki ben ona degil de o bana platonikmis triplerine giriyorum. ortada yanlis bir sey var ama cozemedim.
yaran facebook durum güncellemeleri
-
-baba ben evlatlık mıyım?
+öyle olsa seni mi seçerdik?
taksim'de eşofman indiren kızlar
29 mart 2017 ekşi sözlük profil değişiklikleri
-
(bkz: tek adamlığın sonuçları)
(bkz: yaptım oldu)
(bkz: beğenmeyen gitsin)
la havle. bir tık uğruna on takla resmen. sözlükte zaten okuyan suser kalmadı, hele bilgi içeren entryler oylanmıyor bile. gözünün önündeki listeden tıklayıp okumayan insanlar üşenmeyecek de yok favorilere tıklayacak yok son oylananlara tıklayacak ne yazmış diye görünen üç beş entryden dahasını tıklayacak. ne kadar da iyimsermişsiniz.
true detective
-
gun gelip de bu dizinin konusunu komple unutsam bile aklimda
- ucak ucuran zenciye ne denir?
- bilmem ne denir?
- pilot denir seni irkci pislik
muhabbeti kalacak herhalde. oyle yani.
devrimcilerin dia-sa'yı kamulaştırması
-
gençliğinde ankaralı bir devrimci olarak istanbul da kurumun genel merkezinde aktif rol almak için gittim
istanbul daki devrimci çeşitliliği ilk başta beni şoka uğrattı aslında
herkes devrimciliği kendi dünyasına göre yorumluyor ve ona göre davranıyordu
evrensel literatürmüş
devrimciliğin etik anlayışı ve hoşgörüsüymüş
nerdeeeee
ev tutmamız gerekiyodu
bende beşiktaşta bi teras katı buldum
şahane bi manzara
binanın sahibi ve sülaleside o binada oturduğu için biraz sorun yaşıyacağımızı düşünerek işe giriştim
ne devrimciliğimizden nede solculuğumuzdan bahsettim
eğer devrimciyiz veya solcuyuz deseydim o manzara, o teras yalan olucaktı
3 kuzeniz hikayesiyle girdim, kurumdan bir arkadaşın anneside geldi kefil oldu
devrimciyiz deseydik evi vermiceklerdi , çünkü hacı amca devrimcileri sevmezdi diye değil
devrimcilerin kira borcu takmadığı tek bir yer yok
hesap ödediği nadir yerler var
devrimcilik bu değildir çok konuştum kurumda ama anlatamadık açgözlü pinti materyalistlere
daha da rezaletini yaşadım,
bi sabah evden çıktık
beni güç bela uyandırdılar ve yarı uykulu yola düştük kuruma gitmek için
yolumuzun üstünde bir süpermarket var ve ordan kahvaltılık bişeyler alıncak
girdik içeri bi ton gezdik aldık falan kasaya geldik ben cebimdeki 20 liği arkadaşa uzattım
gerek yok ya aslı ödüyo dediler neyse ben hala uyuklama modundayım
kuruma geldik ve kızlar kahvaltı hazırlarlarken, süpermarketin sahibinin bizim kuruma ne kadar çok yardım yaptığını falan da öğrenmiş oldum
eski devrimcilerdenmiş o da, zamanın hızlılarından...
kızlar kahvaltıya çağırdığında gözlerime inanamadım
masada ne arasan var, yuuuhhh naptınız dedim
pis pis gülüşleriyle aslında sadece ekmek ve peynir parası verdiklerini öğrendim
vay amk dedim ya
adam o kadar yardım etsin siz gidin onun marketini soyun
şakamısınız lan
bendenizde yüksek tansiyon olması nedeniyle sinirlendiğimden başıma giren ağrıyla balgamlı bi tükrük salladım masaya
bi kaç gün sonrada 18 saatle doğu ekspresle geldiğim ankaradan
uçakla 50 dakikada döndüm
devrimcilik hikayesine de o günlerden beridir girmiyorum
çünkü bu ülkede gerçekten sosyalizmin ne olduğunu bilmeyen devrimciler
hayatında nutuk adlı eseri okumamış kemalistler
kuran açmamış müslümanlar var
hastası olunan sözler
-
bildiğim en geçerli fizik kanunu: seni kuvvetle çeken bir şeyden uzaklaşmaya çalışırsan, etrafında dönmeye başlarsın.
malcolm in the middle
-
tanitimlarinda bir suru coluk cocugu gorup izlememeye karar verdigim diziydi bu. cunku bilindigi uzere aile temali amerikan komedi dizilerinin esprileri (married with children gibi bazi istisnalar haric) hep birbirine benzer ve hemen hemen hepsi tahmin edilebilir. ancak neden sonra izlemeye basladim bu diziyi ve butun bolumlerini izlemis birisi olarak gelmis gecmis en basarili komedi dizilerinden oldugunu soyleyebilirim. oyuncularin hepsi muthistir ve zamaninda bu dizi ile onemli oduller alamamalari haksizlik olmustur bence. hadi bryan cranston sonradan odul aldi ama jane kaczmarek'e gercekten yazik oldu.
alman stern dergisinin skandal erdoğan kapağı
-
türk bayrağına saldırı olmayan kapaktır ve gerçekten kapaktır.
amerikan filmlerinde özenilen şeyler
-
bazen isterdim ki, oğlumla konuşurken, amerikan filmlerindeki gibi; "bak evlat ben küçükken babam bana şunu demişti" ya da " dedem derdi ki" diye başlayan cümleler kurmak, ona bilge bir akrabamdan, ya da sadece sıradan bir söz söyleyerek beni ta çocukluğumda bile etkileyebilen annemin bir lafını örnek verebilmek isterdim gerçekten. ama bakıyorum bakıyorum, arıyorum tarıyorum, yok ulan, bir tane ilaç olsun diye beni ciddiye alıp bir şey diyen olmamış mk.... ya "atkını sıkı sar üşütürsün" demişler, ya da "oğlum şu bakkaldan bi ekmek al eve gelirken" demişler. insan iki özlü söz eder, o yıllarda aklını alır evladının değil mi be hey ebeveynlerim.
amerikan filmlerinde en çok buna özeniyorum aq... işe bak