hesabın var mı? giriş yap

  • biliyoruz bunun kalıcı çözümü bu uygulama değil fakat bugünü yaşanabilir hale getirmek zorundayız. yanlış saat uygulamasının sonuçlarını çocuklarımız için en aza indirmeye çalışıyoruz.

    okula gece karanlığında gitmek zorunda kalan evlatlarımızın güvenliğini sağlamak için finlandiya büyükelçiliği ile iş birliği yaptık. ilk etapta 750 reflektörlü kol bandı dağıtıyoruz.

    geçen yıl 10 bin olan reflektörlü çanta çıkartması dağıtımımızı ise bu yıl 20 bine çıkarıyoruz.

    link: https://twitter.com/…s06/status/1612752590034604032

  • henüz hangi uzvu ile attığı belli olmayan ama ilginç bir gol atan takımımızın oyuncusu.

    bir şey var ki; dembaba'ya çarpıp gol olan top, almeidaya çarpsaydı kontra ataktan golü yerdik.

  • seçim ekonomisinin yavaş yavaş sonlanıp, kemer sıkma politikasına geçilmesini, umuyorum böyledir, olumlu karşıladığımı belirtmem gerekir. spekülatif ataklar şeklinde aslında kendisine ait olmayan bir para ile dövize altına koşup, onlara yönelik talep üzerinden kurlarda dalga yaratma potansiyeli taşıyan yurdum insanına da önlemler getiriliyor adım adım.

    yatırım, nakti olanın veya riski gerçekten sırtlanabilecek bir planı/bilgisi/projesi olanın işi olacak gibi artık bu dönemde. "ucuza kredi çekeyim, dolara, altına, coine atayım. araba al satına bulaşayım. bu enflasyonda yolumu bulurum bir biçimde" düşüncesine, "varsa cebinde paran, git yap" cevabı verecek gibi artık piyasa. vermeyecekse de vermeli.

    ayağını yorganına göre uzat politikası, kısa vadede biraz can acıtsa da, orta ve uzun vadede olumlu sonuçlar verir. acı reçetedir. acı denmesinin sebebi, o kısa vadeli etkilerdir. reçete denmesinin sebebi ise, orta ve uzun vadedeki etkileridir.

    şu an bu durumu, tüh fırsatı kaçırdık olarak yorumlayanlar yüzünden bu durumdayız ya, biraz da. borç ödemeye veya kendini döndürmeye çalışanlara değil elbette sözüm.

    adam gider, nakit avans çeker, 3000-5000 dolar alıp, sonra doların artmasını "umup" kâr elde etmek ister. ama düşünmez, o doların yüzde 10 artışı ile elde edeceği kârın, ileride kendisini ve başkalarını, enflasyon üzerinden daha büyük bir zarara uğratacağını. tek değildir tabi, kendisi gibi başka uyanıklar da vardır elbet. o 3bin dolar, şu 5bin dolar ala ala, doları gerçekten de yükseltirler. yüzde 10 dolar kuru üzerinden kâr ederken, kur odaklı yüzde 10dan fazla oluşan enflasyon yüzünden aslında bir yandan da zarar ederler. bunu da, "olsun ama. hiç değilse kendimizi enflasyona karşı biraz koruduk" şeklinde ele almaya başlarlar. paradoks yaratmak böyle bir şey işte.

    hayır, misal 100bin dolar ve üzeri ile bunu yapan birisinin kâr odaklılığını anlarım.

    aylık harcaması 50 bin tl olan birisi için, doların bir ay içinde yüzde 10 artması, 100 bin dolarlık yatırımda ona yaklaşık 200bin tl para kazandırır. harcama kalemlerine yönelik ortalama aylık enflasyon o ay için yüzde 200 bile olsa, o kişi hâlâ kârdadır. gerçekten reel bir kâr elde etmiştir.

    aylık harcaması 10bin tl olan birisinin, 1000 dolar alıp doların artmasını ummasını anlamam ama. dolar o ay yüzde 10 artsa 2bin tl kazanmış olacak, harcama kalemlerine yönelik enflasyon o ay yüzde 20.001 bile olsa genel muhasebede aslında reel bir zarar yazmış olacak.

    işte zaman zaman devletler, o 100bin dolar alıp kâr elde etmeye çalışanlarla bir biçimde mücadele etmeye çalıştığı gibi, o 1000 dolar alıp kendini koruduğunu sanan ama kendini koruması gereken ortamın da dolaylı olarak tetikleyicilerinden birisi haline dönüşenlerle de mücadele etmeye başlar. normaldir, iyidir.

  • woody allen'in hannah and her sisters, annie hall ve crimes and misdemeanors ile birlikte en bilinen, kendisi sonradan pek beğenmediğini söylese de en önemli filmlerinden biridir.

    modern yaşamın başkenti diyebileceğimiz new york'un manhattan'ında bir grubun karmaşık duygusal ilişkilerini konu edinir. allen yüksek ihtimalle kendisini oynamakta, diyaloglarda kendi korkularından, saplantılarından, vesveselerinden bahsetmektedir ve aslında bu cesareti için takdiri haketmektedir. çünkü allen filmde aslında bir çoğumuzun kendine itiraf edemediği duyguları ve yaşamaya cesaret edemediği şeyleri yaşamış biri olarak tüm bunları dürüst bir şekilde eğrisiyle/doğrusuyla aktarmıştır.

    filmin en güzel kadını tabii ki ernest hemingway'in torunu olduğunu öğrendiğim mariel hemingway idi. ilginç bir not: manhattan'daki rolü ile oscar'a aday olan hemingway yıllar sonra nedense sermiyan midyat'ın ay lav yusunda rol almış.

  • şunun şurasında son 5 yıldır türeyen filtre kahve aristokratlarının beğenmediği tiptir.

    "ayy frenç pıres olmadan içemiyorum şekerim"
    " starbaks filtre kahve 5 lira bik bik"
    " frenç press bok gibi! gerçek kahve espresso'dur"

    bir bitin aq yeter artık. nesquik içiyorum en güzeli o.

    edit: "5 yıldır türeyen" diye kast ettiğim filtre kahve değil, yukarıda örnek verdiğim tipler.

  • "evin içinde balta kayboldu!!! kol düğmesi, kolye ucu değil bak, balta yav. çorap mı ki makineye sıkışsın? bozuk para mı kabanın astarına kaçsın? kolum kadar, bayağı, bildiğin balta kayboldu. birisi aldıysa getirsin diyeceğim, kitap değil ki bu, balta ya... bir de balta nasıl benden habersiz alınır, ben versem nasıl hatırlanmaz? balta yav. birine hediye mi ettim gereksiz neşeliyken? kalem değil ki, balta la bu! bir balta bir evde ne kadar aranabilir, daha nereye bakılır ki balta ararken? garajım,atölyem, ardiyem yok ki... burası bildiğin ev, o da bildiğin balta...
    not: yine de yerini bilen varsa söylesin bak. kızmayacağım... lazım kardeşim!"

    hoca lan bu adam, üniversitede çocuklara ders anlatıyo bu :/