hesabın var mı? giriş yap

  • bir sonraki boş metrobüs için bekleyen ön sıranın kurduğu barajı, real madridler barcelonalar kuramadı.

  • kendisine ait olmayan, kirasını ödemediği için üst kullanım hakkını bile kaybetmiş olması gereken araziyi devlete hibe ettiğini zanneden galatasaraylı arkadaşım, gel sana bir çift sözüm var;

    "biliyorum ki senin sıkıntın aslında stadı kimin yaptığı falan değil. sen basiretsiz yönetimler yüzünden stadının mecidiyeköy'den allahın dağına gitmesine çok üzülüyorsun. türkiye'de 2 takım kendi stadını kendi gücüyle, kendi yerinde yenileyebildi; beşiktaş ve fenerbahçe. diğer bütün takımlar yerinden yurdundan olup stat sahibi oldu. sen beşiktaş ve fenerbahçe ile aynı kefeye giremedin. eskişehirspor, antalyaspor, bursaspor, konyaspor vs.. ile aynı kefedesin. senin gücün, stadını mecidiyeköy'de yapmaya yetmedi.

    yıllar geçecek, beşiktaş boğaz kenarında, fenerbahçe bağdat caddesinde, kendi semtlerinde maça çıkarken, sen seyrantepe'ye gideceksin. beşiktaş ve fenerbahçe köklerinin olduğu yerde, kendi semtinde kendi taraftarı ile büyürken, sen otoban kenarında ruhsuz beton yığını stadında olacaksın. 50 sene sonra bile bu gerçekle yaşıyor olacaksın.

    seni anlıyor ve sana hak veriyorum. ben de olsam çok üzülürdüm."

  • izlerken utananlara şaşırdığım röportajdır. aslında tam da ülkemin insanının para görünce ki halinin bir kopyasıdır ali ağaoğlu. şu sıradan halimizle bile elin almanının, fransızının yaptığı otomobili satın alabildiği için övünebilen, etrafa hava atabilmek için hiç bir fırsatı kaçırmayan bir millete mensup değil miyiz? tek fark biz sadece 1 adet megane, golf, egea alıp hava atma gibi saçma sapan bir davranış sergilerken o 10-15 tane en lüks araç alabiliyor. biz komşunun gürültüsünden şikayet ediyorken o komşu olayını ortadan kaldırabiliyor.
    ha görgüsüz mü evet, ama aynı imkanları versen %90'ının aynı davranışı sergileyeceği bir toplumdan bahsediyorsak normaldir.

  • "60 değil 70 değil 80 değil oh 90 değil

    100 yıl oldu daha yürek atmaz değil

    bu kalpte 100 yıl daha bitmez sevgin

    gözü olanın gözü çıksın bebeğim

    *

    her taraf metrobüs vefasız olma kalbi kapalı

    sevmiyorsan da atma taş, yürek hep coşkuyla atalı

    bak 100 yıl oldu hemen kıskanma şaşkın yunan

    yıllar oldu sırtakini unutalı sen derdine yan

    *

    cumhuriyetim benim canım bebeğim

    tüm rejimler arasında seni tek geçer deli yüreğim

    oh diyorsam şimdi 100. yaşına

    vefasız padişahlar giremesin kanına

    *

    ne monarşi ne oligarşi belki aristokrasi

    ama en güzeli halkın yönetimi

    benim cumhuriyetim kızıl ötesi, aşıklar müzesi

    100 yıl daha coşar, sanma tekler bu yüreğin füzesi"

    *

    söz-müzik-düzenleme: serdar ortaç

  • şu fotoğrafta da fantastik duran akp'li bakanın garip açıklamasıdır.

    tamam anladık, tanrınız o adam olmuş da, her söze başlayınca onun adıyla başlamanız da suyunu çıkarıyor artık.

    +sayın nebati, bugünkü sporunuz nasıldı?
    -öncelikle liderimiz, önderimiz, biricik varlık nedenimiz olan sayın cumhurbaşkanımızın destekleriyle sporumuzu yaptık. onun talimatları doğrultusunda kültür fizik hareketleri yaparak, yine onun gözlemleri, bakın altını çiziyorum: sayın cumhurbaşkanımızın bizzat kendi gözleriyle bizi izlemesi yoluyla sporumuzu çok şükür tamamladık. bu konuda sayın cumhurbaşkanımıza liderliği için sonsuz şükranlarımı sunuyorum. o yarattı bizi.

  • "çaykur rizespor’u tebrik ediyorum sanırım bu galibiyet onlara şl’ye direkt katılım hakkı sağlıyordu."

    evet böyle bir entry var yukarıda. ağlamanın her türlüsünü gördüm ama bu çok başka bir kafa. şampiyonlar ligi iddiası olmayan takımların maç kazanmak için uğraşmaması mı gerekiyor? ki şu an oynanan maçta adamlar gol atmaya çabalamıyor bile. resmen galatasaray defansı 3 asist yaptı. taraftarlık güzel ama şuursuzluk çok rezil bir hareket.

  • ön edit: metni wikipedia ingilizce sayfasından alıp, anlatım bozukluklarını ve imlalarını gidererek türkçeye çevirdim. heykel muhabbetinden buraya gelenler olursa detaylı bilgi olsun diye.

    edward colston (2 kasım 1636 - 11 ekim 1721) ingiliz tüccar, köle tüccarı, parlamento üyesi ve hayırsever. bristol'de 1340'lı yıllardan beri şehirde yaşayan bir tüccar ailesinde doğdu, başta ispanya, portekiz ve diğer avrupa limanlarında olmak üzere şarap, meyve ve kumaş ticareti yapan bir tüccar oldu. 1680'de köle ticaretine yoğun bir şekilde dahil olmuş ve 1680'de ingiliz kölelerinde ticaretin tekeli olan kraliyet afrika şirketi'ne üye olmuştur. sonraları, 1689'da şirketin en yüksek ofisi olan vali yardımcısı oldu. servetinin ne kadarının köle ticaretinden kaynaklandığı kesin olarak bilinmese de, büyük bölümünün oradan geldiğine şüphe yok.

    colston servetini bristol, londra ve diğer yerlerdeki okulları, hastaneleri, sadakaları ve kiliseleri desteklemek ve desteklemek için kullandı. ismi çeşitli bristol simge yapıları, sokakları, okulları ve colston topuzuyla anılıyor. kurduklarından ilham alan vakıflar hala faaliyete devam ediyor.

    colston, mercers company'ye sekiz yıl boyunca atandı ve 1672'de londra'dan mal gönderiyordu. ispanya, portekiz, italya ve afrika ile kazançlı bir iş, kumaş, yağ, şarap, şeri ve meyve ticareti yaptı.

    kariyerinin detayları da şu şekilde

    1680'de colston ingiltere'nin tekeli olan, afrika'nın batı kıyısı boyunca 1662'den beri altın, gümüş, fildişi ve kölelerde ticaret yapan kraliyet afrika şirketi'ne katıldı. colston hızla şirket yönetim kuruluna yükseldi ve 1689'dan 1690'a kadar şirketin en üst düzey yöneticisi oldu; şirket ile ilişkisi de 1692'de sona erdi. bu şirket, kral charles ii ve kardeşi, city of london tüccarları ile birlikte şirketin valisi olan york dükü (daha sonra kral james ii) tarafından kurulmuştu ve john locke da dahil olmak üzere birçok önemli yatırımcısı vardı. (john locke: ingiliz filozof ve doktor, aydınlanma düşünürlerinin en etkili olanlarından biri olarak kabul edilen ve yaygın olarak "liberalizmin babası" olarak bilinen (daha sonra köle ticareti konusundaki tutumunu değiştirmesine rağmen) kişiydi örneğin.)

    colston'un kraliyet afrika şirketi'ne (1680-1692) katılımı sırasında, şirketin batı afrika'da köle olarak ticareti yapılan ve 19.000'i karayip'e seyahatlerinde ölen 84.000 civarında afrikalı erkek, kadın ve çocuk taşıdığı tahmin edilmektedir. gemilerin çoğundaki koşullardan dolayı, genişletilmiş yolculuklar, gemi mürettebatının ölüm oranlarını, genellikle benzer ve bazen de köleler arasındaki ölüm oranlarından daha fazla etkiledi. köleler, tütünlerinde ucuz işgücü için yetiştiricilere satıldı ve giderek artan bir şekilde, iklim batı afrika'daki anavatanlarının iklimine benzediğinden, afrikalıları kendi ülkelerinden daha uygun hale getiren şeker tarlaları giderek daha uygun olacaktı. köleleştirilmiş afrikalıların bakımı, britanya'dan kasıtlı hizmetkârlara veya ücretli emekçilere göre çok daha ucuzdu.

    colston'un ebeveynleri bristol'e yerleşmişti ve 1682'de bristol corporation'a kredi verdiler, ertesi yıl tüccar venturers derneği'nin bir üyesi oldu. 1684 yılında kardeşinin ticaretini small street'te miras aldı ve st peter kilisesi'nden köleler tarafından üretilen şekeri naklederek st peter kilisesi şeker rafinerisine ortak oldu. ancak colston, hiçbir zaman yetişkin olarak bristol'da yaşamıyordu, londra işini 1708 yılında emekli olana kadar surrey'deki mortlake'den devam ettiriyordu.

    köle ticaretine ve köle tarafından üretilen şekere dahil olmasından doğan servetinin oranı bilinmemektedir ve daha fazla kanıt ortaya çıkarılmadıkça sadece varsayım konusu olabilir. bu gelirin yanı sıra, yukarıda belirtilen normal emtialardaki ticaretinden, para ödünç verme ve büyük olasılıkla diğer dikkatli finansal işlemlerden de para kazandı.

  • suriye sınırları içinde olup adı ayn-el arab olan şehre ayn-el arab demektir. bir ülkedeki yönetim boşluğundan faydalanıp, o şehri ele geçirip, adını değiştiriyoruz demekten çok daha insalcıl ve makuldur.