ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
yaran facebook durum güncellemeleri
-
iki gunlugune yurt disina giden arkadastan gelmis: "ulkeyi iki gun terk ettik teror bitmis, israil ozur dilemis, aylar sonra milli takim mac kazanmis... tek sorun ben miydim arkadas!!! bi' kac gun daha donmesem super guc olacak memleket"
hayir yani iki gunlugune gittigi ulkede de hukumet düştü.
damien rice
-
damien rice'in resmi olarak 3 stüdyo albümü var fakat youtube'da arattığınızda gerek eski grubu juniper'la olsun gerek solo unreleased çalışmaları olsun gerek yıllar önce sadece canlı olarak çaldıkları olsun 3'ten fazla albüm yapmaya yetecek şarkıları mevcut. ben de bunlar arasından favorilerimle sizler için damien rice'ın asla gelmeyecekmiş gibi duran 4. albümünü yaptım.* keyifli dinlemeler. not: depresif bünyelerin dinlemesi tavsiye edilmez.
1. never
2. what if i'm wrong
3. it didn't take you long
4. fool
5. is that it my friend
6. insane
7. forgotten deers
8. orchard
9. beast and beauty
10. you shouldn't be here
11. what the night is for
12. the connoisseur of great excuse
13. under the tongue
14. be real with me
15. cheers darlin live (bonus track)
kızının kesilen sol eli ve sağ ayağına bakan adam
-
belçika kralı ıı. leopold’un afrika’daki sömürgelerinden biri olan kongo’da, bir din adamı tarafından gizlice çekilmiş fotoğraftaki adamdır. kendisi gibi köle olan ve yeterince kauçuk toplayamadığı için cezalandırılan 5 yaşındaki kızının kesilen sol eli ve sağ ayağına bakıyor.
bu korkunç fotoğraf 1885 ve 1908 yılları arasında kral leopold’un afrika’daki hakimiyeti süresince işlenen 5 milyon cinayet ve sayısız işkenceden sadece birisinin tanığı ve kral leopold’un, afrika’da sahip olduğu topraklardan elini çekmesi ile sonuçlanan medya tepkisini başlatan belgelerden birisi.
internet’te bu fotoğrafın altındaki tartışmalardan birisinde belçikalı olduğunu söyleyen biri şu yorumu yazmıştı: “belçikalıyım, dahası bir tarihçiyim. belçika’nın geçmişindeki bu utancın 4 yıl boyunca aldığım dersler içinde bir kez olsun tartışılmamış olmasını son derece dehşet verici buluyorum”.
dünya üzerinde benzer haksızlıkların hiç yaşanmamış olduğu bir karış toprak dahi yok. bu zehrin yegane antikoruysa insanın çirkinliğe yatkın doğasını kabullenip uğursuz tarihini öğrenmesi. nitekim ‘öğrenmek’, vakti geldiğinde benzeri haksızlıkları tanıyıp dur diyebilmenin biricik yolu. ironik olansa, bu iş için en uygun yer olması gereken eğitim sisteminin, otoritenin nezaretinde beklenenin neredeyse tam tersi bir işlev üstlenmiş olduğu gerçeği...
edit: link güncellendi.
facebook'tan kişi silme nedenleri
-
şöyle bir paylaşımda bulunması yeterli.
http://hizliresim.com/l1ajrj
ne kadar çoksunuz. her geçen gün çoğalıyorsunuz. oraya o yorumu yazsan ne yazmasan ne.. bu mudur sosyalleşme anlayışın?
şu kodumun internetini bizim milletimiz kadar boşa kullanan yoktur herhalde.
%99 emin olunan fakat kanıtlanamayan şeyler
-
adam redditteki başlığı almakla yetinmemiş. best comment olan yazıyı da almış.
bu da link:
https://www.reddit.com/…_of_but_you_just_dont_have/
edit: prf quirrel uyardı. best comment değişmiş. yukarıdaki entryye ikinci link olarak: bu iki
finlandiya'da kebap boykotu
-
eveeet sonunda 500 sene konusacaklari bir gündemleri oldu.
edit: madem dikkat çektik, o zaman biz de bir araya gelip saunaları boykot ediyoruz. ve diyoruz ki, kahrolsun fin hamamı, yaşasın yerli ve milli atamızdan yadigar göbektaşlı tellaklı türk hamamı!
internet kafelerin internet kafe olduğu yıllar
-
sanırım bu yıllar 90'ların sonları ile 2000'lerin ortaları arasında yaklaşık 10 yıl devam eden bir dönemdi. sonra herkes kendi evine bilgisayar almaya başlayınca o güzel dönem de artık mazide kalmış oldu.
o zamanlar şimdiki gibi kafeler sinek avlamazdı. misal biz oturacak masa bulabilmek için öğlen 12'den önce kafeye ulaşmaya çalışırdık. öğleden sonraları ise kafeler o kadar kalabalık olurdu ki kafe sahibinin tuttuğu sıra kağıdına ismimizi yazdırırdık. sırada bekleme süresi bazen 2 saati bile bulurdu. kafelerin bazıları atariler, normal oyun bilgisayarları ve sadece internet kullanımlık bilgisayarlar olarak bölümlere ayrılırdı.
yine bu dönemin başlarında kulaklık diye bir icat pek yaygın olmadığı için internet kafelerin içinde son ses açık bilgisayar ortamı mevcuttu. fareler, klavyeler desen kirden kabuk bağlardı tabiri caizse. hele o toplu mekanik fareler... az sinir etmemişti bizi.
"32 kişilik dust kuruldu, isteyen girsinnn", "pusmak yok", "ekran yapma aq", "rest çek", "impulse'yi aç" gibi efsane counter-strike replikleri inletirdi salonları. 4-5 kişi ile yapılan age of empires ii the conquerors multiplayer'ların ise tadından yenmezdi. tat demişken; o klavyenin yanına serilen gazete parçasının üzerinde yenilen simit ise internet kafe atmosferinin en hoş ayrıntılarından biriydi.
the settlers'lar, heroes might and magic iii'ler, delta force'lar, red alert'lar midtown madness'lar, cm serileri, fifa 99-2000'ler, vs. en kral oyunlarıydı buraların.
son olarak leş gibi sidik kokan tuvaletleri de unutmayalım.
demem odur ki ben bile en az 3-4 yıldır bu yerlere hiç uğramadım. çocukluğumuzun eğlence merkezi olan buraları bu şekilde görmek biraz üzüyor beni. çoğu kafe de zaten playstation salonlarına çeviriyor kafeleri.
neyse başkan bağırıyor: "17 bittiiii." kalkmam lazım...
para biriktirmek isteyenlere tavsiyeler
-
warren buffet der ki;
gelir üzerine: asla tek bir gelir kaynağın olmasın. ikinci bir kaynak için yatırım yap.
harcama üzerine: eğer ihtiyacın olmayan şeyleri satın alırsan, bir gün ihtiyacın olanları satmak zorunda kalırsın.
tasarruf üzerine: harcamalarından kalanı tasarruf etme, tasarruflarından kalanı harca.
risk üzerine: bir nehrin derinliğini iki ayağınla birlikte ölçme.
yatırım üzerine: bütün yumurtaları tek sepete koyma.
beklentiler üzerine: dürüstlük pahalı bir hediyedir, bunu ucuz insanlardan bekleme.
camilerde pokemon go oynanması yasaklansın
-
"benim türbanlı pokemonuma camilerde top fırlattılar"
yataktaki çift türkiye gerçeğine uymuyor
-
evet. çükü kalkmayan türk erkeği kollarını dolayıp surat asarak yatakta oturmaz. suç sende diyerek karısını döver. bu durumda sigara nedeni ile çükü kalkmayan erkek sahnesi için sigara paketine kadına tokat atan erkek ve ağlayan bir kadın fotoğrafı konmalı.
bakan da bu sahnelere aşina ki "yok bu biz değiliz" demiş.
deniz gezmiş
-
sanırım 1969 yılı idi.deniz gezmiş’in anneannesi faika hanım , ankarada oğlu cavit bey’in evinde kalıyordu...kanserdi . hasta ziyaretine gitmiştim.deniz’i özlediğini,ölmeden görmek istediğini söyledi..o sıralar deniz, sbf’de saklanıyordu.bu fakültede okuyan kuzeni osman ile araları yoktu.bu yüzden nenesinin bu arzusunu iletmediğini anladım.sbf’ye gittim. deniz’e haber salındı. öğrenci derneğinde bekliyordum kendisini.kısa sürede geldi. anneannesinin durumunu aktarıp,”son defa görmek ” dileğini ilettim. biraz durdu. gözleri doldu. ”abi,çok özledim ninemi.ben de görmek istiyorum.ama buradan çıktığım anda polis beni yakalar” dedi.o dönemde polis fakülte ve yurtlara dekanın talebi olmadan giremiyordu.ama fakülteyi de dışardan nerdeyse kuşatmıştı.bir çare bulunur dedim.bir süre daha konuştuk. ayrıldım. arkamdan “nenemin ellerinden öperim.kendisini göreceğim” diye bağırdı.
deniz ninesini gördü mü bilemiyorum.ama benim kendisini son görüşüm imiş…
yaran inci sözlük entry'leri
-
başlık: aziz yıldırım kürttür kanitliyorum beyler
1.-başkanım bu sene şampiyon olur muyuz?
-hevalde.