hesabın var mı? giriş yap

  • tatli, biskuvi, cikolata gibi seyler nispeten ucuz fiyatli kalori bombalaridir. evsiz ve en alt tabakadaki vatandaslarimiz icin bulunmaz nimetlerdir. kendini kontrolden aciz obezleri uzak tutmak icin yapilacak boyle bir ayar, sagduyu eksikligidir.

    edith: aha bildigim yerden soru gelmis. simdi neuroscience diplomali ve yuksek lisansiyla mesgul biri olarak vikipedi alimlerine anlatalim:

    dopaminin sagladigi seye tokluk hissi denmez. dopamin mezolimbik sistemin sagladigi odullenme ve pozitif reinforcement fenomeninden sorumludur. cikolatanin kalori kaynagi olarak kullanilmasinin dopaminle alakasi yoktur.

    sosyoekonomik siniflarin varligini reddederek herkesin alim gucunu esit saymak sagduyu degil, tam aksine gerceklikten uzak, tamamen kurama dayali bir iluzyondur.

  • şinasi yurtsever'in rolünün hakkını verdiği enfes bir dizi.

    --- spoiler ---

    filmin başlarında bi ara sadi'yi mi gördüm bana mı öyle geldi emin değilim.

    hilmi: ben hiç dişçiye gitmedim. neden? çok sağlıklı dişlerim var. çünki zenginim, bakımlıyım, uzun yaşamam lazım. kanımı bile değiştiriyorum ben. hayat fakirlere güzel valla. hep bi macera, koşturmaca, adrenalin

    muhasebeci: benim dişim ağrıyo da

    hilmi: bak nasıl da havasını atıyo, biliyosun tabi içimin gittiğini. ah ulan fakirler.

    --- spoiler ---

  • fırat tanış’ın anlamaız duyarına bile dönüp özür dileyen adamın seçmenine posta koyarken söylediği anlamsız şey, laf, boş lakırdı.

  • oğlunun çükünü kestirirken tüm gün davul zurna çaldıran, askere gidecek oğlu için kornayla kafa beyin patlatan, düğününde dakikalarca havai fişek attıran densizlere verilen şahane bir ayar.

  • araba alırken bakılan, bakılması gereken iki temel özelliğin karşılaştırılması durumu.

    otomobilden beklentinize göre yeni bir araba ararken donanıma, sunduğu ekipmanlara, güvenlik seçeneklerine ve size sağladığı prestije bakılır. ya da derdiniz "sürüş zevki" ise işin içine başka faktörler girer. tork ve beygir gücü de bunlardan ikisidir.

    adamın biri zamanında "arabayı veya motoru sattıran beygir gücüdür ama arabayı asıl yürüten torktur" demiş.

    başka biri de "hızlı gitmek isterseniz beygir gücü yeter. ama tork ne kadar yüksek olursa beygir gücü de o kadar yüksek olur" demiş.

    ikisi de haklı aslında. birbirinden ayıramayacağımız bu iki kavram, aracı hangi amaçla kullanacağınıza göre tercih sebebi haline gelebilir.

    mesela tır veya traktör alacaksanız hayvan gibi torka ihtiyaç duyarsınız. çünkü tork "insanın kendine...", pardon tork kısaca "bir yükü çekme kuvvetidir". bir aracın torku ne kadar yüksekse o kadar ağır yükleri çekebilir.

    bu yükü hızlı çekmek istediğinizde ise beygir gücü devreye giriyor.

    binek otomobillerde ise işin içine bir de devir giriyor. yani arabanın dakikada kaç devir çevirdiği ve tork ve beygire hangi devir aralıklarında ulaştığı konusu.

    normal, şehir içi kullanımda 2000-4000 devir aralığı ideal kullanımdır, bu nedenle torku bu devir aralığında sunan araçlar çok rağbet görmektedir. nedeni ise daha düşük devirlerde gereken güce ulaştığınızda harcamanız gereken yakıt miktarının daha düşük olmasıdır. yine bu nedenledir ki küçük hacimli, özellikle dizel otomatik arabadan geçilmez oldu ortalık. anlaşılır da bir durum. hem yakıt ekonomisi, hem de düşük devirde yüksek tork nedeniyle ataklık hissi vs. söz konusu. hatta aynı motor hacmine sahip bir dizel ve bir benzinli motor eşit şartlarda bir drag yarışına katılsa dizel motora sahip araç yüksek ihtimal yarışı kazanır. iş daha uzun süreli yarışlara geldiğinde ise dizelin şansı kalmaz.

    özetle tork ve beygir gücü değerleri kullanım amacına bağlı olarak tercih edilirken başvurulacak değerlerdir. dizel araç daha yüksek tork üretir ama ciğeri küçüktür, benzinli motor daha yüksek güç üretir ama daha yüksek devir çevirdiği için yakıt ekonomisinde dezavantajlıdır.

    tabi işin içinde aktarma organları, lastik ebatları, motorun atmosferik ya da turbolu olması gibi konular da var ama oraya girersek uzar gider. onlara ayrıca bakarız.

  • ikili ilişkilerde düşman başına dediğim bir çeşit duygusal istismar, korkunç bir manipülasyon girişimi.

    hayatınıza giren kişinin en başta sevgi sözleriyle, muhteşem jestlerle ve iltifatlarla sizi ilgi manyağı yaparak bulutların üstüne çıkarması sonra da beklemediğiniz bir anda yere çakması durumu.

    başlangıçta her şey rüya gibidir, dünyanın en özel duygularını, anlarını, etrafınızdaki herkesin imrendiği bir aşkı yaşıyormuş gibi hissedersiniz kendinizi.

    karşı taraf deyim yerindeyse bu mutluluğa ve kendisine tıpkı bir yasaklı madde gibi bağımlı hale getirir sizi.

    sonra manipülatör kişimiz sizin ona yeterince bağlandığınıza, onun sizin için artık ne kadar vazgeçilmez olduğuna emin olduğu anda bu davranışlarını, ilgisini bıçak gibi keser.

    hasta zihniyetiyle, sizin tekrar ilgi görebilmek için ona mahkum olacağınızı düşünür.
    o davranışları ondan tekrar görebilmek için sizin her türlü tavizi vereceğinize ve sizi tıpkı bir kukla gibi yönetebileceğine inanır.

    ne yanlış yaptım da bana artık eskisi gibi davranmıyor diye kendinizde hata arar durursunuz.
    ama boşuna aramayınız, sizde hata filan yok.sadece ultra narsist bir karakterle karşı karşıyasınız.

    bu love bomberlarla ilgili diğer bir detay da bu kişilerin avlarını özellikle iddialı ya da çevre tarafından beğenilen ve kabul görmüş kişiler arasından seçmeleridir ki bunun sebebi de egolarını mümkün olduğunca fazla şişirebilmektir.

    oyuna gelmemek lazım a dostlar.
    karşınızdaki kişi başlangıçta ilginin b.kunu çıkarıyorsa, abartı davranışlarda bulunuyorsa tetikte olunuz.
    ya da muhteşem bir ilişkideyken karşı taraf ilgisini birden kesiyorsa üstelemeyiniz ve umursamayınız.
    bırakın bombesi elinde patlasın.

  • kendisi, 10 aylık hapis cezası, sicil kaydının temizlenmesi ve milletvekili seçilebilmek için aihm’e üç kez başvurmuş olan cumhurbaşkanı erdoğan tarafından söylenmiş söz.

    kaynak