hesabın var mı? giriş yap

  • ben buradaki herhangi bir kimsenin fikirlerini belirtmesine, istediği her şeyi eleştirebilme hakkının olmasına falan tamamen destek veriyorum da şurada saçma sapan şeyler yazan trollerden bıkkınlık geldi, keşke bunlardan arındırılsa şu ortam.
    gılgamış destanı gibi yazıyorlar bir de nicklerini de alta inmeden göremiyorsun.
    bunların bir de hayran kitlesi var bunları zeki falan zanneden. ne güzel yazıyor ya falan diyorlar, onlar pek güzel yazmıyor da siz ''avelsiniz'' arkadaşlar.

    edit; ekleme

  • half life oyununda olur olmadık yerlerden çıkıp irkilmenize sebep olan yaratığın bir de peluş oyuncağını yapmışlar. alınacaksa da yanında mutlaka levye sipariş edilmeli.

  • benim degil de babamin.

    babam amasya'da lise ogrencisiyken tüm kentte bilinen hem görme hem de zihinsell engelli biri varmis. ismi kör abid'miş. babam firlama ama merhametli de bir cocuk. tüm arkadaslari bu zavalliyla dalga gecse de o kiyamaz, tum gun bir saga sola yurudugu cami sacaginin altinda yanindan gecerken urkmesin diye sevimli bir tonda "abiddd" diye seslenir, ayni sekilde "yaşarr" diye karsilik alirmis. aralarindaki bu "abiddd" ve "yaşarr" seslenmesi cok uzun sure devam etmis. abid genelde baska kelime de konusmazmis zaten. en azindan babam hic duymamis. bakkaldan bir sey alip verdiginde de cebine para koyarken de seslendiginde de duyup duyabilecegi yalnizca, belki bir cocuk tonlamasiyla soylenen "yasarr" kelimesi olurmus.

    sonra babam ytü kimya'yi kazanmis, okuyamamis. o sirada amcam guya almanya'da insaat muhendisligi okudugu icin (tabii yalan okuma mokuma yok) orayi birakmis. "cabuk biter ogretmen cikarim" diye gazi beden egitimi ogretmenligine (o zaman ismi farkli olabilir) kaydini yaptirmis. e ankara istanbul'a gore ucuz. calismaya da baslamis tabii. bir yandan ogrenci hareketleri vs. icinde hem de gazi'de bir solcu olarak. tabii o sirada 12 eylul falan henuz yok ama yakaladiklarini iskenceye aliyorlar. babam da bu tezgahtan gecmis tabii.

    burada ara veriyorum. 1999 depreminde bu iskence tutanaklarini ve saglik raporu vs.'yi buldum. yikildi yikilacak gibi duran evin icinde, ben ve ablamdan ozenle saklanip bir dolaba konmus evraklarda babamin ugradigi iskenceler yaziyordu. ben bunlari burada tekrar edemem. o kadar agir seyler. cok agir.

    tabii hepsinin bir sonu var, salmislar. sac sakali gectim agiz burun birbirine girmis, ust bas perisan, babasi yok, para gondereni yok zar zor kendisini amasya'ya atmis. yurumekte de zorlaniyor. hayatinin gectigi amasya'da taniyabilen cikmiyor. bir sopa bulup ondan destek alarak zar zor yuruye yuruye sehir merkezine gelmis. bir bakmis abid. yillar abid'e de acimamis tabii. babam yine de eski bir aliskanlik olarak, bir selamdan bile once, "abidd" diye senlenmis bir cevap alamayacagini umarak.

    oysa abid cevaplamis. hic sevimli olmayan bunun aksine korkan bir cocuksulukla "yaşarr?". "yaşar sana ne yaptilar?"

    babam bunu hala gozleri dolmadan anlatamaz.

    aksam aksam aklima geldi.

    bir zamanlar amasya'da yasayan "kör abid" isminde biri vardi ve hiç yaşamamış gibi ölüp gitti. oysa iyi biriydi ve bence yaşadığının bilinmesini hakederdi.

    abid yaşadı bunu bilin olur mu? sonra unutacak olsaniz da kisa bir anligina bilin. gariban abid hiç yaşamamış gibi olmasın zira o gormeyen gozleri ve ermeyen (belki de cok eren, kim bilir?) akliyla tanidigi bir arkadasini yillar sonra hatirlayip, sesinden ve kan ve ter kokusundan taniyacak kadar vefali biriydi.

  • ben de başdanışmanın troll avına düşüp cevap vereyim. bırak yunanları, sadece yunanistandaki türklerin önüne sandığı koy, yunan vatandaşlığından çıkıp türk vatandaşlığına geçeceksiniz de, bırak yüzde 50'yi yüzde 10 evet çıksın, oyumu akp'ye vericem. ulan adamların zaten türkiye'ye gelip vatandaşlığa geçme hakkı var kökenlerinden dolayı. onlar bile tenezzül etmiyor, ayda 500 euro işsizlik maaşı alan yannis, o koşulları bırakıp, ayda 800 lira asgari ücretle haftada 60 saat çalışan hamzayla aynı koşullarda yaşamayı seçecek. ba ba ba ba. fantaziye bak.

  • bu pkk'lıları da anlamak mümkün değil arkadaş.

    her gün geberiyoruz diye bağırıyorsunuz, sonra da ölü sayısı beğenmiyorsunuz. twitter'daki pkk hesaplarına baksak değil 4571, 45binleri buluruz, her allahın günü bodrumlarda 100'er kişi yakılıyor bunlara kalsa..

    ölüyor musunuz ölmüyor musunuz bir karar verin amk?!

  • hiç bir zaman hiç kimsenin sonsuz aşkı olamayacağını anlamak kadar koymaz adama...

    evlenmek kolay. sevmek de zor değil. ama sevilmek... işte onu bilemezsin.

  • terbiyesizlik ve saygısızlıktır.

    oturduğun cumhurbaşkanlığı koltuğunu kasımpaşa 'nin sokak kaldırımı mi sandın ?

    mevlanaya sormuşlar : ey mevlana! o kadar okur,o kadar yazarsın peki ne bilirsin?

    mevlana : haddimi bilirim.

  • three mile island (tmi)’da ki 2 ünite reaktörden ilki 1974 yılında, ikincisi 30 aralık 1978 yılında elektrik üretmeye başlamıştır. 2. ünite reaktör, metropolitan edison şirketi tarafından çalıştırılan, babcock ve wilcox dizaaynı olup, 959 mw (net 880 mw) gücünde basınçlı su reaktörüdür. 2. ünite 28 mart 1978 yılında ilk kez kritik olmuş ve bundan tam bir yıl sonra 28 mart 1979’ da, reaktör besleme suyunun kaybı nedeniyle reaktör soğutma sistemi devre dışı kalmış ve bunu takiben reaktör kalbi erimeye gitmiştir.
    kaza, 28 mart 1979 günü sabah 04:00 sularında, yapının nükleer olmayan kısmında yani ikinci devresinde, reaktör %98 güçle çalışırken başlamıştır. ana besleme pompalarının çalışması, elektriksel ve mekaniksel yetersizlikler yüzünden durmuş ve buhar üretecinin ısıyı uzaklaştırmasını engellemiştir. önce tribün, sonra reaktör otomatik olarak kapandı. hemen, i. devre basıncı artmaya başladı. basıncın çok fazla artmasını önlemek için, basınçlandırıcının üst kısmında bulunan kurtarma kapakçığı açıldı. basınç belli bir değere düştüğünde bu kurtarma kapakçığı kapanmalıydı, fakat kapanmadı. sinyaller operatörlere kapakçığın açık hala olduğunu gösteremedi. bunların sonucunda, açık kalan kapakçık sistem basıncının daha da düşmesine neden oldu.
    bu arada, yapıda başka bir problem daha meydana çıktı. ana besleme suyuna destek olan acil durum besleme sistemi, kazadan hemen 42 saat önce kontrol edilmişti. kontrolün bir bölümü olarak, kontrol sonunda vana kapatılıp tekrar açılır. bu kontrolde vana kapatıldı, fakat insan hatası sonucu açılması unutuldu, böylelikle acil durum besleme sisteminin çalışması önlenmiş oldu. vananın kapalı olduğu, kaza başlangıcından itibaren 8. dakikada anlaşıldı. önce tekrar açıldı, acil durum sistemi doğru olarak çalışmaya başladı, bunu takiben soğutma suyu buhar üretecinin içine akmaya başladı.
    i. devre basıncı düşmeye devam ettikçe, su olmayan alanlar yani boşluklar (void), basınçlandırcı dışındaki sistemde, oluşmaya başladı. bu boşluklar yüzünden, sistemdeki soğutma suyu yeniden dağıtılmaya başlayınca, bu sefer basınçlandırcı su ile doldu. operatörlere ısıyı alan soğutucunun miktarını bildiren seviye göstergesi, yanlış bilgi ile sistemin su ile dolu olduğunu gösterdi. bunun üzerine operatörler su eklemeyi kestiler. takılıp kalan kapakçık yüzünden bundan habersizdiler, gösterge yanlış okumalara neden oldu.
    yeterince soğutma suyunun olmaması sonucu, yakıt sıcaklığı yükseldi ve zirkonyum yakıt zarfı zarar görerek bazı noktalarında suyla reaksiyona girerek hidrojen oluşmasını sağladı. hidrojen reaktör binası içine salındı. 30 mart’ ta , zincirleme kazanın başlamasından iki gün sonra, hidrojenin bir bölümü i. devre soğutma suyunun içinde kalarak reaktör kabını çevreledi ve reaktör kalbi üzerinde hidrojen balonu oluştu.
    kazada asıl tehlike yaratan ve endişe uyandıran bu hidrojen balonuydu. eğer reaktör basıncı daha da düşseydi, bu hidrojen balonu patlayabilirdi ve soğutucunun reaktöre akışını engelleyebilirdi. bir kaç gün içinde, hidrojen balonu basınçlandırıcıdaki hava ve su basıncının ayarlanması ile azaltıldı.
    soğutmayı sağlayacak su olmadan, ve reaktör üzerindeki hidrojen balonu oluşmadan reaktördeki esas hasar 2-3 saat içinde gerçekleşti. kelimenin tam anlamı ile bir yakıt erimesi olmamasına karşın, yakıt reaktör kabının yada çelik reaktör zırhın altına doğru erimeye gitmemiş, büyük miktarlarda yakıt erimesi söz konusu olmamıştır. reaktör soğutucusundaki radyoaktivite çok muazzam mertebelere ulaşmış, reaktör soğutma sisteminde, reaktör binasının diğer kısımlarında yüksek radyasyona ve bina dışına yani çevreye radyasyon yayılmasına neden olan kaçaklar meydana gelmiştir. kazanın başlamasından kısa bir süre sonra, yakıt atıklarını ve fisyon ürünlerini taşıyan bir miktar su, reaktörden sızarak reaktör binasının tabanına akmıştır. kaza sona erdiği anda, tabandaki su reaktör kabından artan ısı ile ısınmış, buharlaşmış, duvarlar üzerinde yoğunlaşmış, duvarlardan süzülerek tekrar bina tabanına dönmüştür. beton ve demir tabakaların gözenekli ortamından süzülen radyo nüklidler daha sonra korozyona neden olmuşlardır. binanın bu bölgesi sonradan yapılan dekontaminasyon işlemlerinin odak noktası olmuştur.
    kazaya yanıt çabuk geldi. pensilvanya’ da ki nrc bölge ofisi kaza günü 7:45 de haberdar oldu ve 8:00 de alarma geçildi. bölge ofisi müfettiş ve personeli gerekli araçlarla birlikte yola çıkardı. saat 9:15 de çevreden ilk radyoaktivite örnekleri alındı.
    kazanın daha en başlarında, genellikle xe’ dan oluşan radyoaktif gaz çevreye yayılmaya devam etti. bununla birlikte hidrojen balonunun patlama tehlikesinden dolayı, 30 mart’ ta reaktör çevresindeki 5 millik bölgedeki çocuklar ve hamile kadınlar önlem olarak tahliye edildiler. 10 millik çevre içinde yaşan halkın evlerinde kalması ve camlarını kapalı tutmaları salık verildi. kazanın tamamıyla kontrol altına alınmasının ardından, pek çok tahliye edilen insan 4 nisan’ da evlerine döndüler.
    nrc’ nin yaptığı radyolojik çalışmaların sonucunda, bölgedeki 2 milyon kişi için ortalama doz yaklaşık 1 mrem olarak hesaplanmıştır. yılda 100-125 mrem olan doğal ortam radyasyonu ile kıyaslandığı zaman, kollektif doz bu bölge için oldukça küçük kalmaktadır. çevrede yapılan ölçümlerde hayvan, bitki, besin, toprak ölçümlerinde kazadan sonra çevreye çok düşük miktarda radyasyon yayıldığı saptanmıştır.

  • geçenlerde bir akşam telefonum çalıyor. arayan defne'nin anaokulundan sınıf arkadaşı engin'in annesi. numaramı acil bir durum nedeniyle okuldan almış:

    - merhaba barış bey, ben defne'nin sınıf arkadaşı engin'in annesi...
    - merhaba engin'in annesi hanım...
    - defne oğluma üst katımızda oturduğunuzu söylemiş...
    - öyle mi??? (alakasız semtlerdeyiz)
    - bizimkini burada oturmadığınıza inandıramadım, defne'yi bulmak için bütün yukarı katları dolaştı. bulamayınca krize girdi, bir saattir kendini yerden yere atıp ağlıyor. defne'yle konuşturup ikna etmesini sağlayabilir misiniz?
    - şu anda evde değilim, numarayı vereyim, evden ararsanız konuşabilirler...

    ardından eve dönüyorum, olup biteni defne'ye soruyorum:

    - arkadaşınla konuştun mu tatlım?
    - konuştum baba.
    - eee anlatsana neler oldu?
    - olan bir şey yok baba. engin tamamen uydurmuş bence.
    - ama çocukcağız seni araya araya perişan olmuş, insan kendi uydursa böyle olmaz ki.
    - yok yok, uydurmuştur.
    - bari iyisi mi okula gittiğinde engin'le konuşayım da üzülmesin.
    - olmaz baba! konuşma!
    - neden?
    - belki deeee... uydurmamıştır!
    - yaaaa?
    - belki deeee... birisi ona şaka yapmıştır.
    - demek şaka?
    - ama baba, engin şakadan anlamıyorsa şaka yapanın suçu ne?
    - ama yazık değil mi, çocuk her yerde seni aramış, çok üzülmüş.
    - erkekler de hep böyle baba ben napayım?
    - sen başkalarına da mı yaptın bu şakayı?
    (o pis sırıtışı imkanı yok tarif edemem)

    araştırıldı ve öğrenildi ki bizimkinin hayranı çokmuş. dahası, küçükhanım hayranlarından bıkmış da dalgasını geçmeye başlamış. yaş daha dört!
    yalnız ne yalan söyleyeyim, kız babası olarak kızımın erkekleri parmağının ucunda oynatmasından haince bir zevk almadım değil.