hesabın var mı? giriş yap

  • 7 senedir yaziyorum surada. ilk defa haline uzuluyorum eksi sozluk'un.

    ne cok gerizekali varmis arkadas sagi solu kiskirtmak, bilincli olarak rahatsizlik verip tatmin olmak icin bekleyen...

    sokakta biri ayagina bassa urkerek donup "abi ama ayip olmuyor mu?" diyemeyecek onlarca omuriliksiz gelmis burada milletin umursadigi, oyle ya da boyle inandigi ne kadar deger varsa provokasyon amaciyla itin gotune sokuyor. sebep? milletin rahatsiz oldugunu, sinirlendigini izleyip zevk almak.

    sonra zevkine dovsen bunlari suclu olursun, barbar olursun. kisisel alana mudahele etmis, ilkel olursun.

    ne hastalikli, ne rahatsiz bir zihniyetmis bilader.

    uzuldum, vallahi uzuldum.

  • kuyruklu yıldızı hariç tutarsak genellikle diğerleri birbiriyle karıştırılır. aslında birbirlerinden ayrılan küçük farklara veya durumsal farklara sahiptirler.

    kuyruklu yıldız: asteroidlerin aksine donmuş su buzundan oluşan kirli bir görünüme sahiptir. ortalarında sürekli katı olan bir buz katmanı bulunur. bu katman kuyruklu yıldızların çekirdeğidir. asteroidlerin aksine güneşin etrafında çok uzun yörüngeler çizerler. yörünge konumları güneşe yaklaştıkça su buzu erimeye başlar ve arkalarında kuru buz, su karışımı bir şerit bırakırlar. bu da kuyruğunu oluşturan şeydir. ayrıca ısınmadan kaynaklı, kuyruklu yıldızın etrafını saran gaz ve toz bulutu da oluşur. buna koma denir ve kuyruklu yıldızlar bu yüzden bulanık görünürler.

    asteroid: bunlar kuyruklu yıldızların aksine su buzundan oluşmazlar, daha çok kayalık bir yapıya sahiptirler. güneş sisteminin oluşumundan kalmış kırıntılardır ve neredeyse hepsi mars ve jüpiter arasında sıkışmıştır. buraya asteroid kuşağı denmekte olup, belli bir yörüngeyi izlerler. kuşağın içinde kalan kısımlar iç güneş sisteminin, dışında kalan kısımlar ise dış güneş sisteminin sınırıdır. türlerine göre metalik, kayalık ve silika olarak 3 gruba ayrılırlar. yaklaşık 700.000 asteroid bulunmaktadır ve dünya'ya çarpma olasılıkları jüpiter'in kütle çekimi nedeniyle düşüktür.

    meteor: atmosfere girmeyi başarmış asteroid veya kuyruklu yıldızlara meteor denir.

    göktaşı (meteorit): yeryüzüne ulaşmayı başarmış gök cisimlerine göktaşı, orjinal adıyla meteorit denir.

    yani aslında meteor ve göktaşları farklı cisimler olmayıp, kuyruklu yıldız ve asteroidlerin dünya'ya girdikten sonraki akıbetlerine göre aldıkları yeni isimlerdir.

  • övünmek gibi olmasın ama sanırım bu benim. nerde ağzı açık, sağa sola bakan biri varsa gelir bana adres sorar. kimin kolunda saat yoksa yanaşıp bana "saatiniz var mı acaba?" der. yanımda 3-4 arkadaşım olsa bile her defasında sorunun muhattabı ben olurum. hatta gelip bir şey soracak adamı 50 metreden kestirebiliyorum artık. mesela geçen gün markette kadının biri elimdekilere bakıp "o kazandibi güzel mi ya? ben geçen o markanın profiterolünü aldım hiç beğenmedim. alıyım mı sizce?" diyerek hiç tanımadığı halde bana damak tadını emanet etti. işte bu sebeplerden, her sabah evden çıkmadan trt 2'yi açıp, saatim geri kalmış mı diye kontrol ederek; boş zamanlarımda google earth'ten bilmediğim mahallelerdeki cami, okul, cadde ve sokakları öğrenerek bana güvenen halka en doğru cevabı verebilmek için çalışıyorum. gelecek seçimlerde de adayım.

  • bir ortadoğu uzmanına göre, başına gelen en basit musibet de bile "ben/biz nerede hata yaptım/yaptık" diyerek ders almak yerine "bunu bana/bize kim yaptı" paranoyası ile komplo teorileri üretmesidir. bu nedenle "bir musibet bin nasihatten iyidir" atasözü de, olan bitenden ders almamakta ısrarlı, bildiğini okuyan ortadoğu insanı için geçerli değildir.

  • bu şekilde yürümeyi seviyorum. hem vücut daha dik oluyor hem de sırt ve boyun ağrılarıma iyi geliyor. lakin ne vakit bu şekilde yürüsem, bu şekilde yürüdüğümü gören kadınların bana bakmayacağını düşünüp ellerimi çözecek gibi oluyorum. hemen sonra normalde de bakmadıkları aklıma gelince bu fikrimden hemen vazcayıyor kaldığım yerden devam ediyorum.

  • ortaokuldayken artiz resim öğretmeni o gün çizilecek resmin konusunu şöyle belirler.

    "herkes kendi eline bir şekil verecek ve elini resmedecek!"

    rialto eline garip bir şekil verir ve çizmeye başlar. biraz zaman geçer gözü bünyamin'e takılır. bünyamin resim çizmeden öylece oturmaktadır. bünyamin çok güzel futbol oynamaktadır. rialto, bazı eksikleri olmasa bünyamin kesin büyük bir takımda oynar diye düşünür. bazı eksikleri olmasa...

    derken artiz resim öğretmeni bünyamin'e yaklaşır. bağırmaya başlar:

    - ben sana ne diyorum, sen ne yapıyorsun. sabahtan beri öylece oturuyorsun.
    - ama...
    - ama ne? böyle oturarak bu dersten geçeceğini mi sanıyorsun?
    - ama öğret...
    - kes! hadi çizmeye başla... der ve...

    bünyamin sol kolunu yavaşça sıranın altından çıkarır. küçükken ekin dererken kopan elinin yerinde takma bir el vardır. bünyamin çizmeye başlar... resim öğretmeni ilk defa mat olmuştur.

    sonra resim öğretmeni oradan defolur. rialto yavaşça bünyamin'in yanına sokulur. öğle arasında karşı sınıfla yapılacak maçın taktikleri verilir. rialto sol elinin garip şeklini bünyamin'e de sunar. ikisi beraber resim çizerler. öğle arasında rakip takım perişan edilir.

    resim öğretmeni.. ola ki bu yazıyı okuyorsan elime şimdi de garip bir şekil veriyorum. evet terbiyesizim ben!

  • yahu bu "can dündar devlet sırlarını ortaya çıkardı" denilen mevzu, can dündar'ın haberinden tam 6 ay önce hollanda parlamentosunda görüşülmüştü.

    kaynak

    ya bu insanlar nasıl dünyadan bu kadar bihaber, mantık muhakeme yürütmekten aciz olurlar cidden anlamıyorum.

    ulan bu nasıl devlet sırrı ki, bütün dünyanın dilinde, parlamentolarında gündem maddesi oluyor?

    rus uçağı düşürüdükten sonra, putin uydu görüntüleri ile destekleyerek, ışid ile yapılan petrol ticaretini ortaya koyuyordu.

    ne biçim sır olm bunlar? sır kelimesinin anlamını yanlış mı biliyorum yoksa?

  • cüneyt abinin öyle bir bakışı ve gülüşü var ki 8.saniyede, bir an karşısındakine "kancık kelleni ödlek bedeninden ayıracağım" diyecek gibi hissettim.

  • eşimin 100'üne dayanmış babaannesi birkaç gündür bizde kalıyor. dizleri ağrıdığından çok zor hareket ediyor, genellikle saatlerce kıpırdamadan oturuyor. kızım defne (d) ve arkadaşı pelin (p) salonda onu tamamen unutmuş şekilde lego oynarlarken, babaanne sonunda yavaşça harekete geçiyor.

    p: ciyaaaak!

    d: noldu pelin?!

    p: yaşlı insan harekete geçti!

    d: korkma pelincim, o bir babaanne! hem de canlı.