hesabın var mı? giriş yap

  • beni de yanına çırak alır mı diye merak ettiğim kişi.

    --- spoiler ---

    durmadan para sayıyordu nihat,
    makine yeter diyordu, makine yorgun, makine argın,
    makine terli...
    fakat durmuyordu nihat, saymaya devam ediyordu!

    --- spoiler ---

  • seçilsende seçilmesende chp kapanıp dernek haline gelene yada senin o dinozor tayfan yok olup gidene kadar, ne benden ne bir yakınımdan oy moy yok.

  • 14 yıldır çalışma hayatında olan bir erkek olarak söylemeliyim ki; ne yazık ki kadın haklı.

    herkesi zan altında bırakmak doğru değil elbette, ancak kesinlikle bu şekilde olan ciddi bir güruh var çalışma hayatında.

  • toplasan 3 bornoz 2 nevresim 2 kırlent var o mağazada, bunu kaldıramıyorsanız eğer boşanın, çünkü daha bunun mango'su, zara'sı var. bahçelievler mango önünde bekleyen erkekler arasından 5 adet müzik grubu, 3 adet halı saha turnuvası çıktı, bazılarımız bir araya gelip tekstil işine girdik sırf bu zulm bitsin diye. adamlar mağazanın yanına banka açtılar beklerken sıkıntıdan hisse alıp satanlar broker oldu orada. zaman geçsin diye park eden arabalara yardımcı olayım derken değnekçi olanlar var.

  • ön edit: arkadaşlar, debe listesinde şu entrynin benim bu tırışka entrymden daha altta olmasının hiç bir mantıklı izahı yoktur, ancak mizahı olabilir.

    esas mevzu 3:40 civarı başlıyor. ondan önce horoz gibi birbirlerine kabarıp, bol keseden fak fuk sallıyorlar. sonra da ayağı takılıp yere düşen bir gerizekalıya çullanan 3 tane motorcu var. acayip saçma bi video. ben izledim siz izlemeyin. ben yandım siz yanmayın.

    edit: (bkz: başlığın başa kalması)

  • sene 1994, ilkokul üçüncü sınıftayım, ikinci sınıfı okumadan atlatmışlardı.

    fevzi hocam vardı, ölene kadar unutmayacağım kendisini. çok fakirdik. polatlı'nın kırsalından göçmüş, tek geliri asgari ücretli işçi maaşı olan bir aileydik. hatta iyi hatırlıyorum, babamın aldığı maaş 800 bin lira ise bunun 600 bin lirası kiraya gidiyordu. bugüne kıyasla ayda 200 liraya geçinmeye çalışan bir aileydik. kardeşim 1 yaşında, onun masrafı vardı. benim çok az da olsa okul masrafım ve akşam doyması gereken 4 kişi vardı. cornetto'nun altın değerinde olduğu yıllardı. babam baktı olmuyor, köye geri göçmeyi düşünüyordu ciddi ciddi. öğretmenim beni çok sevdiği için konuşmaya gitti, yanında ben vardım.

    babam: hocam, durumumuz çok zor, kızım yeni doğdu, onun masrafı derken yetiştiremiyorum ay sonunu. benim için köye geri dönmekten başka bir çare kalmadı.

    fevzi hocam, bunu duyduğu anda ceketini çıkarttı. işaret parmağına asıp babama gösterdi, ve dedi ki:

    "bak kardeşim, ben gerekirse bu ceketi satar, bu çocuğu okuturum. hiçbir yere gitmiyorsunuz, sadece emeğine emek katıp oğlunu okut!"

    babam, fevzi hocamın bu sözünden öyle utandı ki, beyaz yüzü kıpkırmızı oldu. hocaya teşekkür edip elini sıktı, yolda hiç konuşmadık, ama ben öyle sevinmiştim ki. geri dönmeyecektik ve ben okumaya devam edecektim bir şekilde.

    benim kaderimi bir öğretmen değiştirdi. fevzi hocam olmasaydı bugün köyde koyun güden, tarla ekip biçen bir çoban olacaktım. kız kardeşim muhtemelen evlendirilmişti bile.

    kaderimizi çizen, bize yön veren bütün öğretmenlerin öğretmenler günü kutlu olsun. bilin ki, sizi benliğimizde taşıyoruz bir ömür boyu.

  • arkadaş:
    "yaşıyor musun nerelerdesin? hakanlar size geldi mi? x'e gidecek misiniz? sınavlar açıklanmış haberin var mı? ben geçmiş miyim? haftaya gelecek misiniz okula?"

    fragile:
    "evet,evet,hayır,evet,hayır,hayır"

  • fiziksel özellikleri oldukça ilginç olan malzeme. yoğun madde fizikçileri arasında hayatını kum gibi küçük ama klasik (kuantum olmayan) parçacıklardan oluşan sistemleri inceleyerek geçiren epey bir insan var, konuya granular materials diye daha saygı uyandıran bir isim bulmuşlar. böylece 'kum üzerine çalışıyorum', 'amele misin?' diyalogu ortaya çıkmadan engellenmiş.

    efendim neymiş bu ilginç özellikler, onları biraz anlatayım, bu granular materialcı arkadaşların işi ne derece zor anlayın.

    --------------------------------
    - kumun sıkıştırılabilirliği

    bir şişeye kum doldurun, etrafta kum saati varsa o da olur, kumun seviyesini işaretleyin. şimdi alttan pıt diye vurun, seviye biraz aşağı indi. bir sonraki vuruşunuzda biraz daha aşağı inecek, ama ilkine göre daha az, hatta ilk seferki kadar indirmek için pıt pıt diye iki kere vurmalıydınız. yani sıkışma vurma sayısı ile üssel olarak azalıyor. ama bu her zaman doğru değil, pıt diye değil pat diye vurup abanırsanız kumun seviyesini yükseltmeniz bile mümkün. pıt ile pat arasındaki çizgi neye göre değişiyor açıklanmış değil. pıt pıtların seviye azaltma hızının neye bağlı olduğu da açık değil her zaman.

    - duvarlardaki yük

    efendim tam olarak kum olmasa da buğday, arpa vb. taneleri de granuler akışkan madde oluşturuyor. hububat biriktirilen siloların patlama sorunu varmış, duvarlarının özelliği olmayan bir noktası bir anda bam diye açılıp içindekileri saçabiliyormuş dışarı. uzun süre niye olduğu anlaşılamıyan bu olay ancak geçen on yıl içinde kum gibi malzemelerin kendilerini nasıl taşıdığı öğrenilince açıklandı. efendim bir sıvı veya gaz alsanız, yukarıdan aşağıya doğru basınç artar, alltaki moleküller yukarıdakilerin ağırlığını hisseder, ama her molekül bunu eşit bölüşür. kumda böyle olmuyor, yukarıdaki parçacıkların ağırlığı 'kuvvet zincirleri' halinde sadece belirli parçacıkalar tarafından iletiliyor aşağıya. yani kumda bir paçacacık hemen hemen hiç yük hisstmezken üzerinde yan komşusu hayvani bir ağırlık taşıyor olabiliyor. bu kuvvet zincirleri duvarlarda sonlanabildiği için duvarlara çok yük binmesi mümkün oluyor. siloları beton yapmalarının bir sebebi var.

    -fraktal yük dağılımı ve takılma

    kum genelde akışkandır, ama kum saati bile bazen anlamsız şekilde akmayı durdurabilir, akış takılabilir. bu teknik tabirle jamming durumu biraz önce anlattığım yük zincirlerinin birbirine dolanması ile oluyor, ama yük zincirlerinin dallanması ve yayılması fraktal bir yapı oluşturduğundan bu takılmanın ne zaman olacağı kestirilemiyor.

    -karışma

    iki cins kum alın, biri kırmızı renk diğeri beyaz olsun, dökün bir şişenin içine sallayın. genelde pembembsi bir kum oluşur, ama küçük bir bölgeye bakarsanız sırf beyaz veya sırf kırmızı tanelerden oluşmuş bölgeler görebilirsiniz. iki granuler maddenin birbirine karışması problemi epey zor. uygulama olarak da pek önemli, ilaç hazırlanırken bir çuval etken maddenin tozu ile beş çuval dolgu malzemesinin tozunu karıştırabilirsiniz, sonra bu karışımdan sadece küçük bir miktar alıp hapın içine doldurunca o bire beş oranının korunmasının garantisi yok. ilaç ve petrokimya şirketleri epey bir para akıtıyor bu araştırmaya.

    -brezilya fındığı etkisi

    bu brezilya fındığı denen yemiş pek tatlı olmasının yanında boyut olarak da diğer çerezlere göre epey büyüktür. karışık fındık fıstık kutusunu açan bir fizikçi bu brezilya fındıklarının hep kutunun üstüne çıktığını gözlemiş, sonra da gitmiş kumun içine büyükçe bir top koyup deney yapmış. hakkaten kumu salladıkça top aşağı değil yukarı çıkmış. bazı durumlarda tersi de olabiliyor, ama hangi şartlar büyük fındığın yukarı mı aşağı mı gideceğini belirliyor anlaşılmış değil.

    -------------------------------
    sonuç olarak kum tanecikleri ve iki kum taneciğinin etkileşimi hakkında bilmediğimiz yok, hatta üniversite bir fiziği almışsanız f=ma ve sürtünme kuvveti biliyorsanız sizin de bilmediğiniz yok. ama çok sayıda kum taneciği bir araya gelince oluşan sıvının hareketini öngöremiyoruz, alın size emergence.

    bir sürü insan kum için hidrodinamik denklemler çıkartmak, hatta inşaat mühendislerinin soil mechanics adı altında kullandığı empirik kuralları f=ma dan bulabilmek için uğraşıyor. demek ki neymiş, fizikçiler sadece öyle uçuk kaçık, 'iyi de günlük hayatta ne işimize yarayacak' dedirten islerle ugrasmiyormuş.