hesabın var mı? giriş yap

  • 13 temmuz 1977 akşamı, new york üzerinde etkili olan yağmur ve rüzgarlar yoğun bir elektrik fırtınasına neden oldu. eyaletin üzerinden güneydoğuya ilerleyen kara bulutlar akşam saat 20:40 civarında çok şiddetli bir yıldırım düşmesine vesile oldu.

    bir bir sönen sokak ışıklarını, kapanan televizyonlar, kararan gökdelenler ve nihayetinde tamamiyle karanlığa gömülmüş bir şehir silüeti seyretti. kesinti anında halkta bir paniğe neden oldu. izlediğim videolarda tanıklar "elektrik kesintisinin ardından önce karanlık, yaklaşık 1 dakika sonra ise şehirde yankılanan bir çığlık seli geldi" diye anlatıyor. zincirleme reaksiyon ile yayılan panik öncelikle çığlıklara ardından ise özellikle fakir bölgelerde yağma, tecavüz, kundaklama ve cinayetlere dönüşmüş.

    evet doğru okuyoruz; 1977 de new york sokaklarında yağma, tecavüz ve kundaklama. 25 saat süren elektrik kesintisi, şehri bir gecede bir kaosa gömmüş. öyle ki, tecavüzler sonucu, hadiseden 9 ay sonra bebek doğumları peak yapmış.

    amerikan toplumundaki "felaketlere hazırlık" topluluk fenomenlerini biliyoruz. nüfusun, özellikle kırsal ve "county" olarak tabir ettiğimiz merkezlere uzak ilçelerde yaşayan kısmının ciddi bir çoğunluğunda felaketlere ve "dünyanın sonu" gibi katastrofobik şeylere hazırlanma güdüsü çok yüksek. eskiden beri varolan "kovboy kültürü" olarak takma isim koyduğumuz kişisel alan, özel mülkiyet, kişisel silahlanma düşkünlüğü gibi olguların bu derece yüksek olmasının stimülatörlerinden birisi de bu toplumsal fenomendir.

  • bu türün keşfi bilimin işleyişinin en güzel örneklerinden bir tanesi.

    chicago üniversitesinden neil shubin, "balıklar karada hayatta kalabilecek şekilde nasıl evrimleştiler?" sorusunu kafaya takıyor. 390 milyon yıl öncesinin fosillerinde sadece balıklar var, kara canlıları yok. 360 milyon yıl önce ise karasal omurgalıların (ilkel amfibiler) olduğu biliniyor. 390 milyon yıl önceki, yüzgeçleri karasal uzuvlara en çok benzeyen (lobe-finned fish) balıklar tatlı sularda yaşıyor; 360 milyon yıl önceki amfibiler de tatlı sularda yaşıyor. işte neil amca bu bilgilerden hareketle diyor ki "bu balıkla amfibi arasında bir ara tür varsa tatlı suların civarında bulunan 375 milyon yaşındaki kayalara bakmalıyım" diyor. ve bu kriterlere uyan daha önce üzerinde çalışılmamış bir alan buluyor kanada'nın kuzeyinde, arktik denizi dolaylarında. ve 5 yıl hiçbir getirisi olmayan kazıların sonunda aradığını buluyor.

    evrim gerçeği tüm bilimselliğiyle bir kez daha kanıtlanıyor.

    bahsettiğim 3 türü görmek için:

    imgur: http://i.imgur.com/eycdunv.png
    hizliresim: http://i.hizliresim.com/4lvb4q.png

  • dün gerçekleştirdiğim harikulade eylem. marketten alacağımı aldım, kasaya geldim. kasiyer "x liri ifindim" dedi, anlamamış gibi tekrar sordum. yine "x liri ifindim" dedi. göğsüm dik bir şekilde, tok bi sesle "bunun bedeli 15 temmuz'da ödendi" diyerek poşetleri aldım çıktım. arkamdan "ama nasıl olur" diye seslendi. ben de "ne feto'cu musun yoksa? " diye bağırdıktan sonra öfkeli bir kalabalık kendisine doğru koşmaya başlamıştı bile. ben de aynı mağrur ifade ile osmanlı tuğralı doblo'ma binip yoluma koyuldum.

    bu millete bir daha darbe yapamayacaksınız alçaklar!

  • lafı uzatmadan bence bir filme konu olması gereken gerçek bir hikayeyle kıssadan hisse verecem:

    sene ben diyeyim 1942, siz deyin 43. ikinci dünya savaşı yılları. müttefikler libya, mısır ve suriye'den kaldırdıkları b24 bombardıman uçaklarıyla, nazilerin romanya'daki petrol rafinerilerini bombalamaya gidiyolar.

    saldırı sırasında birçok uçak düşürülüyor. bir kısmının izlenen rota gereği geri dönecek yakıtı yok. az bir kısmı mecbur tarafsız türkiye hava sahasına kaçıyor. bunlardan 3 tanesi ankara'ya inmeyi başarıyor, biri adapazarı'nda bir tarlaya sert iniş yapıyor.

    tarafsızlık ilkesi gereği uçaklara el koyup, 80 civarı mürettebatı enterne ediyoruz. o zamanki hükümetin girişimleriyle abd uçakları bize vermeyi ve ayrıca 5-6 adet abd'li mürettebatı da türk havacılarını eğitmek üzere görevlendirmeyi kabul ediyor.

    daha sonra bu abd'li mürettebat uçakları eğitim ayağına tamir ediyor, içinde yakıt olup hasarlı olan bir uçaktan, hasarsız olup fakat yakıtı biten bir uçağa aktarım yapıp diğer bir takım mürettebatla birlikte kıbrıs'a kaçıyorlar. bir b 10 kaldırıp kovalıyoruz, ama umutsuz vaka, yakalamasına imkan yok*daha sonra hükümetin girişimleriyle uçak türkiye'ye iade ediliyor.

    şimdi gelelim zurnanın zırt dediği yere. kaçan pilotlardan biri, on yıllar sonra hatıratında türkiye'de enterne edildiği günleri şöyle anlatıyor:

    "hiçbir şeyleri yoktu, çok fakirlerdi. açlıktan hepimiz zayıflamıştık, kaçmaktan başka çare kalmamıştı. yiyececek olarak bulabildiğimiz çoğu şey berbattı. bunun tek istisnası, sıcak pide arası beyaz peynirdi."

    2. dünya savaşı yokluk yıllarında esirlerine beyaz peynir yediren türkiye'den, ekonominin anasını silkip, milleti peynir alamaz hale getirip, bir de üstüne utanmadan borazan militan yayın organlarından "aman ha yemeyin.. zararlı" şeklinde alçakça propaganda yapmaya kalkışan türkiye'ye...

    emeği geçenlerin kimler olduğunu hepiniz biliyorsunuz.

    edit: sıcak pide taşfırın ekmeği olacak, beyaz peynir de keçi tulumu. hikaye de tabii ki sözlüğün efsanelerinden olan anglachelm'e aitmiş. onun entrysi olduğunu unutmuşum, ama hikayenin kendisi unutulmayacak kadar iyi:

    https://seyler.eksisozluk.com/…cen-film-gibi-hikaye

  • "tanrı size istediğiniz insanları değil, ihtiyacınız olan insanları verir. öyle ki bu insanlar size yardım edecek, sizi incitecek, size acı verecek, sizi terk edecek, sizi sevecek ve olmanız gereken insan olabilmenizi sağlayacaktır.."