hesabın var mı? giriş yap

  • ben: baba, masanın üstünden telefonumu verir misin?
    babam: masa üstünde göremedim bi de belgelerime bakayım mı ehehehe
    ben: ...
    kendisi 52 yaşında bir troll.

  • organ bağışı ile alakalı bir programda "hepsini bağışladım ama kalbimi bağışlamadım, o allaha mahsus" demiş bir insan.
    o allah seni pinpon topu yapsın, masalarda sek muazzez.

  • hamas denen terör örgütü, halkını acımasız israil ordusuna resmen sunmuştur, çocuk kadın kim varsa hepsinin hayatı israil ordusuna kaldı, bu düpedüz kendi halkına ihanet.

  • gönüllüler takımı benden daha iyi besleniyor amk.

    -döner
    -kahvaltı
    -karnıyarık
    -mantı
    -tuttukları balık da bonus

    peki ya ben?
    tost filan. bu ne lan?

    benim hayatım daha hakiki survivor amk

  • jordan lebron gibi bir kariyer yaşasaydı...
    alternatif last dance:
    çaylak sezonundan itibaren hep göz önündedir. sezon mvp'si, defalarca allstar ve sayı kralı olmuştur. fakat detroit pistons engelini bir türlü aşamayıp şampiyon olamamasından dolayı kendisine gelen "asla bi bird ve magic değil" eleştirilerine dayanamayan jordan buna kesin olarak son vermeye karar vermiştir. ve bunun için aynı drafttan yıldızlar olan john stockton ve charles barkley ile aynı takıma geçer fakat finalde dominique wilkins resmen bunları tek başına yener ve finali kaybederler. jordan seride 17 sayı ortalama ile kendi takımındaki ancak en skorer 3. oyuncu olabilmiştir. sonraki sene bilenir jordan ve sonunda şampiyonluklar gelir. jordan artık king j dir. loser etiketini hemen söküp atmıştır. bird ve magic'in yapamadığı bişey vardır o da threepeat. jordan'ın gözü bu kadro ile ondadır bu sefer. ama king j' in bir alışkanlığı yine tekrar eder finalde kaybetmek... maalesef bu hayali gerçekleşmez. bundan sonra şampiyonluk yaşamış jordan için yeni bir heyecan zamanıdır. chicago ya geri dönücem der ve zaten allen iverson gibi bi yıldızı olan takıma başka bir genç yıldız kevin garnett' i de aldırır. ilk sene yine finalde yine kaybeder. ve bir önceki sene gibi rakip takımda onu tutan oyuncu finallerin mvp si olmuştur. sonraki sene nba'in galibiyet rekortmeni ve kimilerine göre tarihin en iyi takımı olan reggie miller'li, chris mullen'li, scottie pipen’lı gsw'a karşı seriyi 3-1 den çevirerek (nba tarihinde tek) şampiyon ve üçüncü kez finallerin mvp si olur. bunu yapması yetmiştir. o artık goat dır. sonraki sezonlar finale çıkmaya devam eder fakat gsw hakeem’i kadrosuna katmıştır. kaybederler. çünkü takım arkadaşları tü kakadir. hakeem o dönemin en iyilerinden olduğu için değildir. buradan ümidini kesen jordan yeni bir meydan okuma denemeye karar vermiştir. artık herkesin hayali olan lakers'a gidecektir. ve "anca zaten ezik takımların olduğu doğu konferansında final oynarsın" diyenlere bir mesaj verecektir king j. lakers geleceğin takımı adı altında bazı potansiyelli oyuncular katmıştır draftlardan ama jordan bunlardan ve mevcut kadrodan memnun değildir o genç tim duncan'i istemektedir yanına. ilk sene muradına eremez. her zaman doğudan nba finali yapan jordan bu sefer play-off bile yapamamistir:( ( bunun nedeni tam bir lider gibi davranip bütün takımı takaslamak istemesi ve "eziklerin!" motivasyonunu kaybetmesi değildir tabii ki, kendisinin sakatlık yaşamasıdır. zaten sakatlık basketbolda yoktur normalde) ama sonraki sene muradına ermiştir, gelmiştir canavarı. ama bu yetmezdi tabii ki. king j'in büyük oyuncu olma kuralında vardır her zaman takımda en az 2 yıldız takım arkadaşı olması. bu yüzden yanına ligin yeni ikonu kobe bryant'ı da ister last dance için. ama maalesef kobe olmaz mambalik yapar. her şeye rağmen şampiyonluk yolunda emin adımlarla ilerleyecek lakers'ın önüne salgın hastalık engeli çıkar. ve dansa şimdilik ara verilir.ama jordan'nın goat olduğu gerçeği tartışılmazdır hala?...

    edit not: nba’i en az 90 lı yıllardan beri takip edenler veya o döneme de hakim olanlar içindir.

  • buyuk dramlara sebep olmus bir faciadir. ilk patlama aninda ölen kişi sayısı çok gibi görünmese de (30 civarında) patlamadan sonra (pek de "aciklanamayan" sebeplerden dolayi) iki yil icinde binlerce insan daha olmustur. ancak bu olumlerin kacinin facia ile dogrudan baglantili oldugu arastirilamamistir. tabii bu olumler disinda meydana gelen hasarin veya cevre tahribatinin boyutlarinin belirlenmesi ise ayri bir hikaye.

    ama bence en buyuk dram patlama sonrasi enkaz kaldirma calismalari sirasinda yasanmistir.

    patlamanin ardindan radyoaktif enkaz yaklasik 1.5 km capinda bir alana yayilmis. alinan karar ise bu enkazi tesis icinde toplamak ve butun bir tesisi ozel bir beton ile tamamen ortmek. ayrica radyoaktif cekirdegin altinda da buyuk bir beton yatak olusturulmasina karar verilmis. evet ama radyoaktif enkaz nasil tasinacak? cekirdegin altina beton nasil dokulecek? gerekli ekipman ve zaman yok? ve butun isin 15 gun icinde tamalanilmasi dusunuluyor.

    enkazi tesis icine tasimak ve de radyoaktif cekirdegin altini beton ile kapatmak icin itfaiyecilerle birlikte askerlerin kullanilmasina karar verilmis ve 1500 kadar asker kullanilmis. (kac itfaiyeci kullanilmis bilmiyorum) basit bir gaz maskesi, eldiven ve cizme disinda bir koruma ekipmani kullanmayan asker ve de siviller bolgede calismaya baslamislar. bir askerin (veya sivilin) gunde en fazla 3 dakika calismasina izin veriliyormus. ama bu sure icinde alinan radyasyon miktari bile omur boyu alinabilecek radyasyon esiginin uzerindeymis. ve adamlar orada 15 gun boyunca calismislar. evet calismalar planlandigi gibi 15 gun icinde bitirilmis. butun radyoaktif moloz tesis icine tasinmis ve tesis beton bir zirh ile tamamen kapatilmis. ayrica radyoaktif cekirdeginin alti da (acilan tuneller sayesinde) beton ile doldurulmus.

    peki bu radyoaktif enkaz kaldirma isinde calisan askerlere (ve de sivillere) ne olmus?

    bu temizlik calismalarina katilan askerlerin buyuk bir kismi ise -ki hepsi 20'li yaslarda saglikli insanlar- bir yil icinde olmusler. (bu sayi (asker+sivil) kimi kaynaklara gore 4000 civarinda.)

    gercekten buyuk bir dram. bile bile olume gitmisler. ama birilerinin de bu isi yapmasi gerekiyordu. evet saniyorum savasarak olmeseler bile, gene de ulkelerindeki insanlari korumak adina olume gitmisler.

  • bu tavsiyeyi verenler genelde evli olurlar ve buna rağmen evliliği sürdürürler. sigara içen birinin elinde sigara ile sigaranın zararlarını anlatması gibi bir şey bu durum da.

  • ekşi itiraf:

    1998 yılıydı galiba. internet yeni yayılıyordu. kaan ertem de email adresini paylaşmıştı. muhtemelen türkiye'de bunu yapan ilk karikatürist, tüm basın aleminde de üçüncü, dördüncü yazar filandır.

    neyse, ben de internet erişimi olan toy bir kekoydum. email'nin şifre hatırlatma butonuna tıkladım. galiba yahoo idi. şifre hatırlatma sorusu çıktı:

    - what is your favourite book?

    ben de cevap olarak leman yazdım ve tuttu. o zamanlar şifre hatırlatılınca yeni bir şifre verilmiyordu. mevcut şifre söyleniyordu. onu da gördüm ama neyse ki özel bir şeyi değildi. hesabına girdim. sadece birkaç email'e baktım. insanlar onu beüendiklerini yazmışlar. birkaç kişi de karikatür esprisi yollamış.

    ne yapıyorum lan ben diye pişman oldum tabii. hemen kendisine bir email yazıp şifre hatırlatma sorusundaki bu açığı, daha güvenli şifre için ne yapması gerektiğini falan yazdım ve "sizi çok seviyorum" diye bitirdim.

    hatta email gitmiş mi diye açıp bir daha adamın gelen kutusuna bakmış olabilirim. allah belamı versin.

    sonra ondan cevap geldi. bu açıkları bilmediğini, öğrendiğinin iyi olduğunu yazıp bana teşekkür etmiş.

    çok sevdiğim bir insandı ve bire bir biliyorum ki çok iyi bir insandı. allah ona rahmet eylesin. benim de taksiratımı affettsin.

  • ıskandinav ülkeleri içinde, en güneyde ve almanya sınırında yer alanıdır.

    aarhus ve kopenhag en büyük şehirleridir.

    almanya sınırında bulunan sønderborg şehri yaz turizmine en uygun şehirdir.

    ortalama hava sıcaklıklarını değerlendirmeye almadan söyleyecek olursak; yazın gördüğüm en yüksek sıcaklık 32 °c, kışın gördüğüm en düşük sıcaklık ise -6 °c olmuştur. bir yaz mevsiminde, genellikle 20 gün civarı yaz günü (22 derece ve üzeri sıcaklık) olur. ama; hissedilen sıcaklık, türkiye'deki etkisinden daha fazla bir etkiye sahiptir. kışları kar görmek mucize gibidir. bir yıl içerisinde 2 defa kar topu yapacak kadar kar yağdıysa eğer kendinizi şanslı sayabilirsiniz.

    danimarkalılar; söz edildiği gibi soğuk insanlar değillerdir. sadece bireysellikleri çok geliştiğinden bazen size çok bencil gelebilirler. özellikle yaşlı kesim çok sıcak kanlıdır. gençler iletişim kurma konusunda daha zayıftırlar. çünkü; yabancı biriyle sokakta konuşmak onu rahatsız etmek anlamına gelebilir. bu flört etmek için de geçerlidir.

    flört etmek demişken kadın-erkek ilişkilerine de değinelim.

    kadınları sanılanın aksine çok güzel değillerdir. özellikle 25 yaş sonrası daha yaşlı görünürler. “danimarka erkekleri türk kızlarından bile güzel” demişti birisi, hatırlamadığım bir yerde... bu çok doğru! erkekleri kadınlardan her zaman daha genç gösterir. hepsi spor yapar ve dar omuz bulmanız imkansızdır.

    kadın erkek eşitliği gerçek anlamda uygulandığından, ilişkilerde pozitif ayrımcılık beklenmemelidir. bir kadının hesabını ödemek, ceketini vermek, evinden arabayla almak, yerine çantasını taşımak gibi şeyler kadına değersiz hissettireceğinden yapmazlar. aynı şekilde; erkeklerin de temizlik, yemek gibi beklentileri olmadığını söylememe gerek yok herhalde…

    25 yaşına kadar evlenmeyen erkeklerin kafasından kovayla tarçın, 30 yaşına kadar evlenmeyen erkeklerin kafasından ise kovayla karabiber dökme adeti vardır. yani bekar veya tek başına yaşayan insan sayısı azdır.

    en az 3 çocuk yaparlar. tek çocuğunuz olması onlar için alışıldık değildir, nedenini mutlaka sorarlar.

    küçük bölgelerde, komşuluk ilişkileri çok gelişmiştir. türkiye'deki eski komşuluk adetlerini anımsatıyor. mesela; taşındığım yeni evimde komşumun bana yiyecek-içecek hazırlayıp getirmesi gibi…

    vergiler çok yüksektir. maaşınızın en az %38'ini vergi olarak verirsiniz. kazancınız arttıkça bu oran %55'lere kadar çıkar. sağlık ücretsizdir ama; diş, göz tedavisi ve ilaç ücretlidir. 6 derece ve üzeri kusurlu gözlerde lazer tedavisi ücretsiz olarak yapılır. gerekçeleri ise; uyandığınızda çocuğunuzu veya eşinizi görememek büyük bir sağlık probleminiz olduğu anlamına gelir.

    okullar ücretsiz, kreşler ise yaklaşık %80 devlet desteklidir. özel okullar vardır ama genelde tercih edilmez. en iyi okullar listesinde genellikle devlet okulları vardır. doğumdan sonra çocuk büyüdükçe azalan çocuk yardımı vardır. 12 yaşından sonra bu para çocuğun hesabına yatırılır ve haftada belli bir saat çalışma koşulu vardır. çocuğun kendi ekonomisini idare etmesi hedeflenmektedir. belediyelere göre bu uygulama değişiyor olabilir, bilemiyorum.

    danimarka'da sadece ingilizce bilerek tüm yaşamınızı sürdürebilirsiniz. sokakta insanlara ingilizce konuşup konuşmadıklarını sormadan direkt olarak iletişim kurabilirsiniz. bilmeyen neredeyse yok. ama bir işe girdiyseniz global bir şirket bile olsa sonradan danca öğrenmenizi isteyecektir.

    iş demişken; eğer danimarka'da bir iş arayışındaysanız iş ilanında verilen numarayı mutlaka arayın. o numarayı gerçekten aramanız için veriyorlar. cevabı ilanda olmayan teknik bir kaç soru hazırlayın ve işe alım müdürünü arayın. iş görüşmesine çağırılma ihtimaliniz çok artacaktır.

    iş yerlerinde çok farklı insanlara ve uygulamalara şahit olduğum için genel bir yorum yapamıyorum. iş yerinde sadece çalışılır. mesainiz bitene kadar her an çalışmanız beklenir. mesai saatleri; sabah 8 öğleden sonra 4 arasındadır. cuma günleri 3'te çıkarsınız. genelde kendi mesai saatlerinizi kendiniz belirleyebilirsiniz. evden çalışma imkanları her zaman vardır.

    ev kiralamak çok sıkıntılıdır. ev peşinatı gibi depozito ödersiniz. kiralık ev bulmak ayrıca zordur. genelde herkes ev satın alır. kimse bir ev daha alıp, kira geliri elde etmeyi düşünmez. çünkü; vergiler çok yüksektir.