hesabın var mı? giriş yap

  • fırsat kollayandır.

    ulan yeniköy şubesine gidip dekontu verip çıktım. başka sevgili bulmuş. pes.

  • biz bu adamların sahasında kupa kaldırdık. yaptıkları tek şey ışıkları kapatmaktı. onun da goygoy'unu çevirdik. kapa ışıkları ya da en kötü aç çimleri sulama sistemini vs. vs...

    sahaya girip, futbolculara saldırmak nedir? kendini savunmaya çalışınca da ceza vermek nedir? aksine trabzonspor'a güvenlik zaafiyetinden ceza yağmalı ve içeri giren taraftarlar da alabilecekleri en ağır cezayı almalı. soğuttunuz futboldan, mahvettiniz futbolu ulan!

    edit: "kadıköy sokaklarında polis arabası yakıldı" vs diye mesaj atmaya gerek yok. "saha içi" ve "saha dışı" olayların farkını iyi idrak etmeli. kaldı ki böyle bir olumlama söylemi de olamaz. saha içinde karanlıkta efendi efendi kaldırdık kupamızı ve yapılan protesto da uzun yıllar sürdürdüğümüz geyiğe dönüştü.

    ayrıca baydı artık özellikle trabzonspor ve beşiktaş taraftarının, sonra da diğerlerinin "biz deliyiz, her şeyi yaparız, öyleyiz, böyleyiz" böbürlenme adı altında sergiledikleri serserilik ve şuursuzluklar, deliyseniz gidin tedavi olun. 4 büyük takımdan ikisini temsil eden insanlarsınız siz, aklınızı başınıza toplayın mk.

  • 50 metreye pas atamıyormuş kendisi. adam kaleye 30-35 metre mesafede topla oynuyor. topla orta sahada buluşsa en uzak adam kendisinden 20 metre uzakta oluyor. ne yapsın topu stadın dışına mı göndersin? tabi türkiyede sabri reyizin ortalarını, defanstan forvete şişirme topları izleyen adamlar herkesten aynısını bekliyor.

  • 2-3 yabancı arkadaş edinir ve facebook'ta twitter'da ingilizce iletiler anında başlar. bununla da kalmaz, geri kalan 2819329 türk arkadaşının türkçe iletilerine bile ingilizce karşılıklar vermeye başlar. amaç: yabancı arkadaşlarım var + sadece 1 haftada ingilizce öğrendim + ingilizce benim için bir sınıf atlama aracı.

    devamında ise kafalar ortaya yuvarlak biçiminde getirilmiş* erasmus pozu...

    ek olarak da, okudukları taşra üniversitesindeki yaşamlarına geri dönünce, "ayy polonya'yı / letonya'yı / bilmem nereyi çok özlüyorum. artık türkiye'de yaşamak boğuyo abi yaaa" nidaları... ve tabi ki feysbukunda, mezun olduğu taşra üniversitesi yerine akademizia polska bilmemne hrvstsyjayka falan. amaç: avrupa' da okudum ben.

    eyvah eyvah! nasıl da unutmuşum. bir de ota boka lol, awesome tabi ki!

    not: bu tanımı yalnızca kezbanlara değil, erasmus abazanı mal erkeklere de armağan ediyorum.

  • e, evet?
    gezi'de yaptırmadınız da, "sandıkta yapın" dediniz ya lan?

    ayrıca, sandıkta da yapmayacaksak, nerde yapıcaz? ona da siz mi yer göstereceksiniz? sokakta yapma, sandıkta yapma, nerde yapiyim be yeter lan!

  • elektrikli araç projelerini iptal eden apple, ya da elektrikli araç üretim sürecini tamamlama işini birkaç yıl geriye atan mercedes gibi firmaların yegane sebebi, ölçek ekonomisidir. yoksa ürünün kendisinin geleceği olup olmaması değil.

    bakın olaya kendi istediğiniz şekilde bakarsanız , asıl gerçeği kaçırırsınız. mesele elektrikli araçların geleceği var mı yok mu meselesi değil, bu iki firma için. o zaten evrim teorisi gibi; kabul ettikleri bir gerçek. neden projelerini iptal ediyorlar ya da üretimi öteliyorlar? çünkü iki sebebi var.

    ilki bu iş büyük yatırım gerekiyor. aynı gibi gözükse de elektrikli araçlar kesinlikle aynı araçlar değil. biz koltuk cam direksiyon görüyoruz. ama onlar haricindeki tüm sistemler değişiyor araçta. gövde, pil, pil izolasyonu, karoserin neredeyse tamamı, tüm aracın mimarisi ve dizayn değişiyor...yani aslında yepyeni yenı bir araç yatırımı yapmış oluyorsunuz. üretim platformu değişiyor. ilk seneler külliyen zarar demek bu. eğer bir anda milyonlarca satmaz iseniz. tesla batıyordu bir dönem. mercedes aldı bir kısmını da öyle kurtardı kendisini...bakın haberini de koydum, trajik bir ekonomik değeri de vardır haberin, zira mercedes 5 sene sonra kar ettiğini düşünüp hisseleri satmıştır. 40 bitcon ile pizza alan gençlerin hikayesine benzer bu hikaye;
    https://okanutkueri.com/…%20alm%c4%b1%c5%9ft%c4%b1.

    asil konumuza donelim
    cin neden iyi gidiyor, çünkü zaten çok satiyor.

    apple'ın yapamicam demesinin ana sebebi yatırım tutarının cok yüksek yatırım sürecinin de uzun olması. apple, 1900larin başında kurulan bir girişim değil. halka açık, milyonlarca yatırımcısı olan, hbk'nın sürekli sorgulandığı ve attığı her adımın gerek patent gerekse rekabet kurulları tarafından incelendiği ve çeşitli ülkelerde bu konuda davalarla uğraşan bir şirket. kendini tanıtmış oturaklı bilinen ve kendi ana piyasasında saygı duyulacak bir imajı olan bir şirket, gerçek bir fizibilite yaptığında aldığı tüm yukarıda saydığım risklerin ürküttüğü kurbağaya değmeyeceğini anlamış durumda. olan bundan ibaret.

    mercedes ise bambaşka bir öykü. firmanın toplam cirosundaki artış sadece elektrikli kesimden ve vito gibi ticari araçlardan geliyor. öte yandan elektrikli kesim hala dizayn ve doğuştan elektrikli olmamak gibi sebeplerden ötürü eleştiri alıyor. mercedes o bölümü hala yeterince karlı olmaması gibi bir de karlılık azalıyor. e firma da bu durumu görüyor haliyle. ilk başta çıkan furyadan (bunu yeni model için geceden sıra bekleyen cep telefonu kullanıcıları diye düşünün) asıl hedef kitleye yani artık fiyata ve kaliteye önem veren büyük kitleye ulaşamamış görünüyor. asıl hedef kitle, senin benim gibiler; pilin büyüklüğüne, aracın ağırlığına, dizaynina, menziline, şarj süresine, konforuna, servisine bakan kitle...

    bakın çin hepsine hazır. bu saydıklarımdan hiç birisi onun için dert değil. tam 10 yıldır zaten yatırım yapıyorlar. satış adedi problem değil. üstelik de kendilerini geliştirme konusunda oldukça iyiler. sadece 30 sene evvel fuarlarda mercedes taklidi araçlar yapmaktan buraya geldiler.

    avrupanın ve hatta amerikanın sorunu burada. togg başlığında da yazdım. avrupa bunu gorebildi ve hemen bir kac sirket birlesip stellantis oluşumunü kurdu. daha geçenlerde bir otomotiv şirketi de bu yönde açıklama yaptı, görmediniz, işinize gelmedi görmek; nasıl ki uçak rekabetinde tüm avrupa olarak airbus şirketini kurduk, elektrikli araba olarak da bunun gibi bir girişim kurmamız gerek dedi. çin ile rekabet edebilmek için dedi...

    aha haberin linkini buldum;
    https://www.havayolu101.com/…torunde-airbus-modeli/

    yani bireysel yatirim yaparsak batma riskimiz var diyor. maliyetleri hızlı düşürmek lazım diyor. çin ile rekabet edebilmek için maliyet düşürmek birinci şart diyor. bunu da ancak topluca tek bir yatırım yaparsak alabiliriz diyor. eğer her firma kendi bireysel olarak yatırım yaparsa, batma riski yüksek diyor...daha nasıl desin.

    daha anlatacak şey çok da, öncelikle burada yazarların ve okuyucuların bakış açılarını değiştirmesi gerekiyor.

    şarj suresi ve menzil hala çoğu kişi icin dert olmaya devam edebilir...fiyatları asıl hedef kitle icin yüksek gelebilir.. bizde arabalar yatirim aracıdır vs dersiniz, ikinci el fiyatları hizli düşüyor dersiniz... evet hepsi olabilir. konuşulur.

    ama elektrikli arabanın geleceği yok, bakın apple bakın mercedes derseniz...olmaz o iş.

    edit. mesajlara cevaben; mercedes ile ilgili bilgiler şirketin internet sitesinde var. ulaşımı kolay, rahatlıkla inceleyebilirsiniz (özellikle 4,6, 12,13,37,38,39,40 nolu slide'lar):
    https://group.mercedes-benz.com/…tation-fy-2023.pdf
    ben bora özkent değilim, benzer şeyler düşünmemiz aynı kişi olduğumuz anlamına gelmez.

    edit2. gençler yavaş*beni ikna etmek gibi bir sorumluluğunuz yok*
    togg başlığında yazdım kendi görüşümü:
    --- spoiler ---
    bu araçların hızlı şarj olması en büyük şart. bunun için de 800v teknolojisi gerekiyor. saatte 400kw/s hızını geçen şarjlar gerekiyor. işte o zaman 100lük bir bataryayı sadece 10-15dk içinde şarj edebilirsin ve işte o zaman bu araçlar yollarda daha çok görülür.
    bana kalırsa bu araçlar şu an için ilk çıkan plazmalar gibiler; 852*480 çözünürlükteler, hdmi nedir bilmiyorlar (yani hevesli o ilk kesim aldı, ama o kadar) öte yandan, fullhd, hatta 4k olacakları günler çok uzakta değil..
    --- spoiler ---
    (bkz: #161956542)

  • 2013'te erasmus yaptığım ispanya'da ev arkadaşım polonyalı bir hatundu. avrupa'nın pahalılığından şikayet ederdi, 1€ 4-4,5 zloty civarındaydı ve kız için üzüldüğümü hatırlıyorum.

    benim içinse iyiydi, hatta ucuzdu lan. 1€ 2,5 lira civarındaydı, lan bu pringles'lar ne ucuz diyip 3'er 5'er alıyordum, ev arkadaşlarım uzaylı gibi bakıyordu bana.

    şimdi, geçen 7 yıl sonrasında, zloty hala 4,5-5 seviyelerinde. arkadaşım için belki hala pahalı avrupa, bilemiyorum.

    ancak benim için avrupa diye bi yer yok, komple kıta iptal.

    herkes kendince geçen yılları özetliyor, bu da benim özetim.

  • başlık: koptum piçler okuyun

    1. ikinci dünya savaşı sırasında ingiltere başbakanı churchill radyoda konuşma yapmaya gidiyormuş. radyo evinin kapısına gelince, bindiği taksinin şoförüne sormuş: “beni yarım saat bekleyebilir misin?” karanlıkta müşterisinin yüzünü seçemeyen şoför: “özür dilerim sör, ama başbakanın konuşmasını dinleyeceğim.” churchill yurttaşının bu ilgisinden pek hoşnut kalarak iki sterlin uzatmış. şoför parayı aldıktan sonra yerlere eğilerek selam vermiş: “skerim churchill’i, sizi bekliyorum efendim.

  • sabah 2,5 yaşındaki kızımı karşıma aldım konuştuk.2,5 yıldır ekmek elden su gölden yaşıyor.üzerindeki sorumluluğu anladı ve hemen elemenonline sitesine girip cv'sini doldurmaya başladı.
    iş bulabilecek yazarların yeşillendirmesini diliyorum.