hesabın var mı? giriş yap

  • "bu şirketimiz için harika bir oporçiiuuunitiiy" der ağzına kürekle vurulasıca. bazen de "sence de bu bir win-win durumu değil mi?" diye sorar. halbuki ikimizin de kelime haznesinde, bir yerlerde "maşrapa" sözcüğü mevcuttur. ikimiz de "kirve" nedir biliriz.

  • itiraf.com

    bir zamanlar turkiyenin nabzini tutan bir siteydi, hala var mi bilmiyorum ama varsa eski entrylere goz atabiliyorsaniz bir bakin. simdi ,eksi onun yerini aldi, gelismis versiyon olarak.

  • biri inancı gereği kapanmayı seçmişken öbürü istediği gibi giyinmeyi seçmiştir kimseye de bir şey söyleme hakkı vermez bu seçimler.

    iki tarafın da yobazları eleştiriye başlamışlar yine.

  • ben, sana uçağı evde yaparım, hem daha ucuz olur hem de içine hangi teknolojiyi koyduğumuzu biliriz. yabancı ülkeler kim bilir içine neler koyuyor.

  • yine evimin baş köşesine oturmuş kitabımı okuyorum. başucumda şarabım, arka fonda da hafif bir müzik, ambiyans o biçim...
    yok yok! mal mal takılıyodum evde, arkadaş aradı:

    ark: mimilo nabıyon hafız ? bi maruzatımız vardı, müsait misin ?
    ben: hiç olmadığım kadar, söyle dinliyorum.
    ark: olm kapıda kaldık lan sana ihtiyacımız var.
    ben: kaan, çilingir olduğumu sanmıyorum ehehehe!
    ark: ya kes amk espiri yapma... sizin kulüpten*iniş malzemelerini alıp gelsene, çilingir hayvan gibi para istiyor. sen iki dakkaya halledersin hadi çabuk!
    ben: ne yapmamı istiyon anlamadım ?
    ark: ya olm üst kattaki komşunun balkonundan bizim balkona inip açıcan işte kapıyı o kadar.

    neyse efendim depodan ipti, kemerdi, karabinaydı* alıp geçtim bunlara. evde iki kişi kalıyorlar, birisi anahtarını unutmuş birisi de malak gibi kampüsün çimlerinde yayılırken düşürmüş. kapı da çelik ve üstten kilitli olunca çilingir sağlam bir fiyat çekmiş bunlara, sonra da beni arıyorlar işte...
    olay basit. üst katta ki komuşuya durumu açıklayıp izin aldıktan sonra, evin herhangi bir noktasına ip ile iniş için ana emniyet noktası kurup, bizimkilerin balkonuna inicez. benim için sıradan bir olay ancak bunu site ahalisine bir türlü açıklayamıyoruz. üstte oturan hacı teyze, nuh diyor peygamber demiyor. düşücen kızanım ölecen, vebali boynuma kalacak falan şeklinde isyanda. uzatmayalım, bizimkiler uzun dil dökme sonucunda ikna edebildiler teyzeyi... bana bir şey olursa komuşlar şahitmiş, teyzenin hiç bir suçu yokmuş vs...
    tabi bu sırada teyzemiz apartmanı ayağa kaldırdığı için herkes noluyo diye kapılara çıktı. sonra da siteye yayıldı.(5 bloktan oluşuyor)

    ben sistemi kurdum, bizim çocukların balkona doğru yavaşça indim ipten çıkmaya hazırlanırken, alkış kıyamet koptu. kafayı bi çevirdim aşağıda rahat 15-20 kişi beni izliyormuş. bi o kadarı da cama döküldü, napıyor bu deli diye.
    velhasıl, büyük çaplı bir tantanın ardından bizimkilerin balkonunda girip, evde unutlan anahtarla kapıyı açtım. ve bunların hepsini 1lt'lik marmara gold karşılığı yaptım.(2 bira demiştim ama böyle daha ucuz oluyor diye buna layık gördüler beni)
    sonuç olarak iyi sükse yaptık sitede. arkadaşlara ne zaman gitsem görenler,
    "tarzan napıyosun beaa?" diye selam veriyor...

  • her sipariş için default olarak:
    "zeytin olmasın. soğan olmasın. turşu olmasın."

    bir gün çorba mı ne istemiştim, getiren çocuk "abi çorbada ne arar zeytin, ne arar turşu" demişti.

  • fare parkı deneyi
    1970'lerde psikoloji profesörü bruce alexander tarafından gerçekleştirilen; uyuşturucu maddelerin bağımlılık yaptığı sonucunu veren diğer deneylerdeki mantık hatasını aşmak amacıyla hazırlanmış bir deneydir.

    süreç şöyle işler: araştırmalarda kafesteki fareye biri kokainli biri saf olmak üzere iki farklı su sunulur. başlarda iki suyu da içen fare zamanla kokainli suyu tercih etmekte ve nitekim bağımlı olmakta, sonunda da aşırı doz sebebiyle ölmektedir. ancak bruce alexander daha fazla değişkenin hesaba katılması gerektiğini öne sürerek yeni bir deney tasarlar. ilk deneyde farenin kokainli su dışında tercih edebileceği eğlenceli ya da ilgi çekici başka bir eylem mevcut değildir. bunun üzerine bruce alexander içinde tekerlekler, tüneller, güzel fare yemekleri, toplar olan büyük bir fare parkı hazırlar. ve gene biri kokainli biri saf olmak üzere iki şişe su verir. sonuç hemen değişir. fare parkında yaşayan fareler kokainli suyu ya tercih etmezler ya da nadiren içerler ve hiçbiri ölmez.

    mevcut sonuçlar göz önünde bulundurularak deney genişletilir. en baştaki sorunlu deneyde olduğu gibi birkaç fare boş bir kafese kokainli su ile birlikte yerleştirilir ve fareler bağımlı hale gelir, bir süre sonra hepsi fare parkına bırakılır. bu deneyin sonucunda da fareler ara sıra yoksunluk krizi yaşamış fakat kısa sürede bağımlılıklarından kurtulmuşlardır.

    sonuç olarak bruce alexander bağımlılığa sebep olan asıl olgunun kullanılan maddenin keyif verici özelliğinin olması inanışını ortadan kaldırır. toplumla iletişim sağlayamamış ya da bağ kuramamış, mutsuz, yalnız bir birey bağlanmak adına arayışa girdiğinde eğer yolu uyuşturucu maddelerle kesişmişse buna hayır demeyebilir. bu sonuç ışığında da bu maddeleri kullanan kişileri toplumdan dışlamak, onları toplumdan izole etmek, onlara bir şeyleri sadece yasaklamak çözüm olamaz. modern toplumların bireylere dayattığı izolasyon ihtiyacı beraberinde pek çok psikolojik ve dolayısıyla sosyolojik gerilimler meydana getirirken, kimsenin canlıların sosyalleşme ihtiyacını ve bu ihtiyacın temellerini hatırlamaya vakti yokken bağımlılıkla mücadele sadece geçici çözümler üzerinden devam edecektir.

  • biten ilişkinin ardından kanayan kalp, kırılan kol kanat ve dibi sıyrılan güven duygusunun telafisi için, çoğunlukla hesapsız kitapsız, "boy ver hele yeterince derinse atlarım" demeye kalmadan kendinizi göbeğinde bulduğunuz, çoğunlukla da hiç bir yere varmayacağını içten içe bildiğiniz halde dalıverdiğiniz yeni ilişkidir. rebound sevgiliyi standart sevgiliden ayıran en önemli şey bir öncekinin açtığı yaralardan oluk oluk kan gelmekte, yanan etlerinizin üstünde dumanı tütmekte iken girişilmesidir. bir enkaz devralan yeni sevgili çoğunlukla durumun farkındadır. o, sizi iyileştirip kendi aşk mabudesi yapma iddiasıyla kolları sıvarken siz de ya "ben şurada az soluklanayım da hele, sonra yürür yoluma giderim nasılsa" der, ya da içinizdeki o doymak bilmez romantizm hayvanının açlığına karşı koyamayıp "belki bu sefer olur?" dersiniz. o cevap beklemeyen sorunun altında da elbette "n'olur olsun n'olur n'olur n'olur!!!" vurgusu yatmaktadır.

    ilişki denen zıkkımda, siz ne kadar mükemmel, ne kadar zeki, ne kadar görmüş geçirmiş, efendime söyleyeyim ne kadar kendinizi her duruma hazırlamış sansanız da karşı tarafın hangi kritik noktalarda ne şekil müdahalelerde bulunacağını asla tam olarak kestiremeyeceğinizden kendinizi ava giderken avlanmış bulmanız işten bile değildir.
    sizin o kırılgan, yorgun kalbinizi eline alıp tatlı tatlı seven, öpüp okşayan rebound sevgiliniz zevk sigarasını az önce öptüğü o kalpte söndürüp hayatınızdan giderken geriye kalan parçalarınızla yapacağınız sanatsal çalışmalar da işte insanlığın geleceğine ışık filan tutacaktır. tabi.