hesabın var mı? giriş yap

  • tarihini şöyle bir inceleyeyim dedim de, gerçekten çok ilginçlikler var.

    mesela bu ülkedekiler almanca konuşmalarına rağmen, avusturya'yı 3. reich bünyesine katan adolf hitler,* nedense buraya saldırmıyor. ikinci dünya savaşı esnasında aynı türkiye gibi büyük bir dirayetle tarafsız kalma başarısını gösteriyorlar:[türkiye'nin 1945'te savaş nerdeyse bitmiş iken bm'de avantaj sağlamak için savaşa müdahil olmasını saymazsak]

    savaş esnasında, manyak bir askeri birlik gelir, ülkeyi pardon sarayı yağmalar diye bütün hazine ve kıymetli eserler londra'ya güvenli yerlere taşınıyor. avrupa'nın göbeğinde oldukları için kraliyet ailesi dahil kıtlık sıkıntısı çekerken, kızıl ordu'dan kaçan 500 askeri sovyetler birliği'ne teslim etmiyorlar. bu adamları kendileri aç olmalarına rağmen misafir ediyorlar, koruyorlar. hatta doğu bloğu ülkelerinden çekoslovakya ile yaşadıkları sorunların başlangıcı buna dayanıyor.[tabii arada arazi anlaşmazlıkları da mevcut]

    savaş sonrasında çöken ekonomiyi düzeltmek için kralları, ata yadigarı leonardo da vinci tablolarını satıyor ve bu satışlardan elde edilen gelirler, ülkenin iktisadi kalkınma programları için harcanıyor.

    en başa dönersek, devletin kurulma hikayesi çok ilginç. kralları kutsal roma imparatorluğu döneminde meclis'ten sandalye alabilmek için civardaki birkaç derebeyliğin topraklarını para ile satın alıyor. bu şekilde almanya'ya bağlı özerk bir şekilde otonom elde ettikten sonra, napolyon'un saldırıları ile kutsal roma imparatorluğu yıkılınca, birden bire napolyon ile anlaşalım diyerekten bağımsız bir devlet kuruyorlar ve hala o coğrafyada bir kraliyet var.

  • ilk nesilde dakika olmayacaktır. sadece saati gösterir.
    fanboylar aslında dakikanın ne kadar gereksiz olduğunu söyleyecektir.
    ikinci nesilde dakika gelecek ve devrim olacaktır. ne dahice be. haha.

    şimdiden hayal edebiliyorum.

  • "oglum yavaş.. oğlum yavaş. boğdun arabayı bas biraz. yavaaş..virajlı burası sakin sakin.. bas oğlum biraz bomboş yol burda bascan. oglum yavaş acelemiz yok ki ya sakin sakin git."

    bizde böyle.

  • alakasız bir yerde denk geldiğim ve "yöööhhh yok artık o nasıl olacak yav" ve türevreli tepkilerini vermeme sebep olan ve 2020 de yayınlanması ön görülen tüm zamanların en uzun filmi.

    bu arada tüm zamanların en uzun filmi derken aklınıza 5-10 saat gelmesin. film bundan bir kaç yıl önce 10 günlük uzunluğu ile tüm zamanların en uzun filmi olan modern times forever ın tahtını yerinden sağlam sağlayacağa benziyor.

    neden mi?

    hali hazırda çıkmış olan fragmanının 72 dakika olduğunu ve filmin 2016'da çıkması öngörülen ikinci fragmanının 7 saat 10 dakika olduğunu ve 2018 de çıkacak olan 3. fragmanının ise 72 saat olduğunu söylediğimde, 2020 de 1 ay sürecek olan gösterimin olacağını söylemem sizde nasıl bir etki yarattı bilmem ama beni fazlası ile dumura uğrattığı ortada.

    ayrıca;

    çeşitli sitelerde yazan bilgilere göre fragmanlar ve filmin kendisi belirli bir süreliğine yayında kalacak ve sonra imha edilecek.

    yukarıda linkini verdiğim fragman 20 temmuz a kadar izlenebilecekmiş

    filmin yönetmeni ambiancé için “uzay ve zamanın gerçeküstü hayalsi bir yolculuğu” diyor. ayrıca weberg, bu filmin kariyerindeki son film olacağını ve 2020'deki tüm dünyada yapılacak gösterim sonrasında filmin tüm kopyalarının imha edileceğinin de altını çiziyor.

  • olayları geriden takip eden akp'li. birisi şuna israil ile akp'nin artık dost olduklarını hatırlatsın. reisin görürse çok kızar bu yazdıklarına, abla.

  • zulüm görüyoruz yine biz üzülüyoruz, zulme sevinen ve destek olana bi şey oluyor yine biz üzülüyoruz. üzülüyorum aklıma ali tatar, kuddusi okkır geliyor. üzülmeyelim diyoruz vicdan el vermiyor. bize huzur verin arkadaş

  • doktor dayak yiyor, hakim tutuklanıyor, ünv profesörü ne diyor dinleyen yok, öğretmen kpss ile kafayı yedi, general tutuklanıyor, mimar müteahhitlerin elinde oyuncak oluyor.
    itibar bunun neresinde bilemedim.

  • kedilerin bazen duvara belirli bir noktaya manyak manyak dakikalarca bakmasına şahit olmuşsunuzdur herhalde. ben bu durumu kedilerin duyularının çılgın hassasiyetine verdim hep. minik bir sineğin sesi ve hareketini bile yakalayabilen psikopat canlılar ne de olsa. ancak bundan 2 yıl önce tecrübe ettiğim bir olay yüzünden hala duvara bakan bir kedi gördüğümde asabım bozuluyor.

    ankara'da abidinpaşa kurucu sokakta dedemin evinde dedem ve anneannemin vefatı sonrası teyzem yaşıyor. yalnız bir kadın ve bir kedisi var. bundan yaklaşık 2 yıl önce ankara'daki bir işim dolayısıyla kendisinde kaldım. şansıma o akşam da apartmandan bir komşu bebeği ile teyzeme laklaka gelmiş durumda. hoş geldin beş gittin sonrası misafirliğe gelen kadın bir ara "abla ya valla size gelince bizim emir dut yemiş bülbüle dönüyor ne ağlıyor ne de huysuzluk yapıyor senden hiç çıkmayalım biz hahahahia" şeklinde bir serzenişte bulundu. benim de dikkatimi çekti 1 yaşında sayılırdı heralde çocuk emekliyor filan ama bayaa biblo gibi acayip sakin, teyzemin kedisi de sakin bi canlı ve onun çevresinde dolanıyor filan... önemsemedim, göz ucuyla baktım hakkat dedim ve konudan koptum...

    neyse efendim uzatmayayım, kadın bir ara teyzeme yaptığı yeni örgülerden filan bahsetti göstercem sana filan dedi. tam getireyim ben abla da bir bak dedikten sonra, teyzem "yok getirmekle uğraşma birlikte gidip bir bakalım" dedi. yok olmaz molmaz derken bu ikisi kalktı arkadaşlar. emir veletini almadılar 2 dakikaya geleceğiz deyip.

    çocuklardan pek hazzetmeyen ben kaldım bir kedi ve çocukla yapayalnız. ben televizyona bakarken kediden çok sakin ve kısa miyav sesi gelmesiyle birlikte yerde oyuncakları ile oynayan velet ve kedi bir anda senkron bir şekilde hareket haline geçtiler. hareket hali dediysem velet emeklemeye başladı kedi de onun yanında ve bu ikisi salonun koridora açılan kapsının önüne gelip durdular. abi durdular diyorum ama ikisi de aynı anda durup aynı açı ile duvarın tavanla birleştiği yere bakmaya başladılar. bak hala asabım bozuluyor. noluyor lan diyerek yerimden kalktım ve ben de salak gibi aynı noktaya bakmaya başladım ama hiç bir şey yok... içten içe bir tırsma geldi bana hisediyorum ama bayaa durumla dalga geçiyorum... ben aldım çocuğu oyuncaklarının önüne bıraktım... bu neyse oynuyor filan... kedi tekrar geldi yanına veletin tekrar aynı sesi çıkardı ve bunlar yine senkron halde bu sefer teyzemin yatak odasına açılan kapıya hareketlendiler ve kapı girişinde durup içeride yatağın üst tarafına bakmaya başladılar.

    ben o esnada olanlara anlam vermeye çalışırken flashback etkisi nedir onu ciddi anlamda yaşadım. dedem kapı girişindeki holde kalp krizi geçirerek 1982 yılında vefat etti. anneannem de 1992'de o yatak odasında vefat etti. ben bu iki olayı ve az önce yaşadığım garip durumu birleştirip yok ya uyduruyorum ben mantık çerçevesinde düşün düşün derken, o suskun sakin velet yatak odasına bakarken bir anda gülmeye başladı. o an benim sıçtığım andır işte... çünkü anneannem son yıllarında yürüyemiyordu ve yattağından komik yüz hareketleri yaparak hep beni güldürürdü. nur içinde yatsın... tam telefonla teyzemi arayacakken teyzemle komşusu hahahihi dış kapıyı açıp içeri girdiler, onlar içeri giriş yaparken velet salonun ortasına gelmişti kedi de saçma salak yalanıyordu...

    tüm bu olaylar 5 dakika içinde oldu. ben ne teyzeme ne kadına yaşadıklarımı anlatabildim. o gece uyuyabildim mi? nah uyudum...

  • şeriatçı olmasına rağmen tahminen kâr-zarar hesabı yapabilen ışid'ın asla kalkışamayacağı eylem. israil'e saldırmak önemli bir güç gösterisidir. ancak israil ordusunun türk ordusundan farkı hakikaten caydırıcı olması. dünyadaki herkes bilir ki israil'e saldırmanın bir bedeli vardır. türkiye'ye saldırınca ise maruz kaldığın tek şey bohçacı karı bedduası gibi açıklamalardır.